kâfi ödat (kâ:fi Arapça 1 . Kafi, kafi gelecek seviyede olan: "Yalnız güzellik adi bir zevk hanımı için bile kâfi değil...
kâfi
ödat (kâ:fi
Arapça
1 . Kafi, kafi gelecek seviyede olan:
"Yalnız güzellik adi bir zevk hanımı için bile kâfi değildir."- H. C. Yalçın.
2 . ünlem "Yeter, yetişir, artık istemez" anlamlarında bir seslenme sözü:
"Artık kâfi, yeter, illallah!"- S. M. Alus.
ödat (kâ:fi
1 . Kafi, kafi gelecek seviyede olan:
2 . ünlem "Yeter, yetişir, artık istemez" anlamlarında bir seslenme sözü:
"Artık kâfi, yeter, illallah!"- S. M. Alus.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
kâfi gelmek
Hasan Kâfî el-Akhisârî
KÂFİ sıf. (ar. kafi).
1. Kafi seviyede; kafi: Kâfi oranda yiyeceğimiz var. Bana haber et kâfi, gerekeni yaparım.
2. Kâfi gelmek, yetmek, yetişmek: Aldığım maaş mutfak giderlerine bile kâfi gelmiyor.
—Esk. mat. Kâfi koşul, GEREKLİ VE YETERLİ KOŞULun eşanlamlısı.
♦ ünl. Yetişir, yeter: Kâfi! kapa şu radyoyu artık.
Kaynak: Büyük Larousse
kâfi ingilizcesi
1. enough, sufficient: Bu kadar kâfi. This much will do.
2. That´s enough./That´ll do.
- derecede/oranda
1. enough, sufficient, in sufficient quantity: Kâfi derecede þeker bulabildiniz mi? Were you able to find enough sugar?
2. sufficiently, well enough: Kâfi derecede Rusça bilmiyorum. I don´t know Russian well enough.
- gelmek to be enough, suffice.
1. enough, sufficient: Bu kadar kâfi. This much will do.
2. That´s enough./That´ll do.
- derecede/oranda
1. enough, sufficient, in sufficient quantity: Kâfi derecede þeker bulabildiniz mi? Were you able to find enough sugar?
2. sufficiently, well enough: Kâfi derecede Rusça bilmiyorum. I don´t know Russian well enough.
- gelmek to be enough, suffice.
Hasan Kâfî el-Akhisârî
YORUMLAR