kal 1 isim, madencilik Bir alaşımdaki madenlerin erime derecesi farkından yararlanarak bu tarz şeyleri birbirinden ayırma işlemi. k...
kal 1 isim, madencilik
kal 2 -li isim, eskimiş (ka:l) Arapça kal
İktidar - Orda Kal
Kal Penn
Sanchez Melankolias - Hep Benimle Kal
KAL a. (ar. jtâf). Esk.
1. Söz, söz: "Ehl-i hâle kailizi kâl ehline aldanmazuz" (Yahya Bey, XVII. yy.).
2. Bir şeyi, bir kimseyi kale almamak, üstünde durmamak, hesaba katmamak, önemsememek.
3. Kal ü kil ya da kil ü kal, dedikodu: "Kâl û kil ve ilm ü mansıp cübbe ve destârı nider" (Eşrefoğlu Rumi, XV. yy).
KAL a. (ar. kaT). Esk.
1. Sökme, söküp çıkarma; kökünden sökme.
2. Kal-ieş- car, ağaçları sökme. || Kal-i esman (diş çekme).
KAL a. (fr cal). Tıp. Kırık bir kemiğin iki kırık yüzü içinde kaynamayı elde eden ve bağdokusundan oluşan kemik maddesi.
—Metalürj. Bir sıvı karışımdan, oksijene karşı değişik ilgi gösteren bir ya da birçok elementi yükseltgeyerek ayırmayı amaçlayan işlem. (Bk. ansikl. bö!.)|| Kal potası, laboratuvarlarda kullanılan, porselenden, kristalden, kumtaşından vb. minik pota —Kal işleminde kullanılan kavrulmuş kemikten minik pota.
—Patol. Kal öncesi doku, bir kırık iyileşirken kan pıhtısının yerini alan granülasyon dokusu.
—ANSİKL. Metalürj. Kal işleminin en belirgin örneği gümüşün gümüşlü kurşundan ayrılmasıdır. Kurşun, ilkin yükseltgenerek mürdesenk haline getirilir ve sonrasında bu bileşikten elde edilir; ışıltı anında (parlak banyonun açığa çıkması) yalnızca arı gümüş kalır. Bu işlemde tabanlı fırınlar ya da yansımalı fırınlar kullanılır; bu fırınlardan kimisinin devingen bir kemeri ya da tabanı vardır.
—Tip. Kal oluşumu birçok etmene (damarsal, hormonsal) bağlıdır. Bu etmenler, protein örüsüne kalsiyumun tutunmasını sağlar. Kal, birkaç evrede gelişir: ilkin granülasyon dokusundan lifsi kal gelişir ve kalsiyum tuzlarını meblağ, kemik zarından sonrasında erişkin kemik oluşur ve kırık yerinde tam bir kaynama sağlar. Eğer oluşumu bozulursa kala bozuk denir: kal ya fena yerden ya da taşkın kaynamıştır. 4(ALA be. (kalmak'tan kal-a, kalmış olarak).
1. Bir eylemin gerçekleşmesi için, belirli bir zamana nazaran tamamlanmamış kalan dakika sayısını, saati, günü, ayı vb. belirtmek için, zamanı gösteren sözcükten sonrasında kullanılır: 12'ye on kala geldiler. Konserin başlamasına bir saat kala yangın çıkmış. Bayrama üç gün kala gelir. Mezuniyetine bir ay kala hastalığa yakalandı.
2. Belli bir yere ulaşmak için tamamlanmamış kalan uzaklığı belirtmek amacıyla uzaklığı gösteren sözcükten sonrasında kullanılır: İstanbul'a beş kilometre kala otomobil bozuldu.
1. Söz, söz: "Ehl-i hâle kailizi kâl ehline aldanmazuz" (Yahya Bey, XVII. yy.).
2. Bir şeyi, bir kimseyi kale almamak, üstünde durmamak, hesaba katmamak, önemsememek.
3. Kal ü kil ya da kil ü kal, dedikodu: "Kâl û kil ve ilm ü mansıp cübbe ve destârı nider" (Eşrefoğlu Rumi, XV. yy).
KAL a. (ar. kaT). Esk.
1. Sökme, söküp çıkarma; kökünden sökme.
2. Kal-ieş- car, ağaçları sökme. || Kal-i esman (diş çekme).
KAL a. (fr cal). Tıp. Kırık bir kemiğin iki kırık yüzü içinde kaynamayı elde eden ve bağdokusundan oluşan kemik maddesi.
—Metalürj. Bir sıvı karışımdan, oksijene karşı değişik ilgi gösteren bir ya da birçok elementi yükseltgeyerek ayırmayı amaçlayan işlem. (Bk. ansikl. bö!.)|| Kal potası, laboratuvarlarda kullanılan, porselenden, kristalden, kumtaşından vb. minik pota —Kal işleminde kullanılan kavrulmuş kemikten minik pota.
—Patol. Kal öncesi doku, bir kırık iyileşirken kan pıhtısının yerini alan granülasyon dokusu.
—ANSİKL. Metalürj. Kal işleminin en belirgin örneği gümüşün gümüşlü kurşundan ayrılmasıdır. Kurşun, ilkin yükseltgenerek mürdesenk haline getirilir ve sonrasında bu bileşikten elde edilir; ışıltı anında (parlak banyonun açığa çıkması) yalnızca arı gümüş kalır. Bu işlemde tabanlı fırınlar ya da yansımalı fırınlar kullanılır; bu fırınlardan kimisinin devingen bir kemeri ya da tabanı vardır.
—Tip. Kal oluşumu birçok etmene (damarsal, hormonsal) bağlıdır. Bu etmenler, protein örüsüne kalsiyumun tutunmasını sağlar. Kal, birkaç evrede gelişir: ilkin granülasyon dokusundan lifsi kal gelişir ve kalsiyum tuzlarını meblağ, kemik zarından sonrasında erişkin kemik oluşur ve kırık yerinde tam bir kaynama sağlar. Eğer oluşumu bozulursa kala bozuk denir: kal ya fena yerden ya da taşkın kaynamıştır. 4(ALA be. (kalmak'tan kal-a, kalmış olarak).
1. Bir eylemin gerçekleşmesi için, belirli bir zamana nazaran tamamlanmamış kalan dakika sayısını, saati, günü, ayı vb. belirtmek için, zamanı gösteren sözcükten sonrasında kullanılır: 12'ye on kala geldiler. Konserin başlamasına bir saat kala yangın çıkmış. Bayrama üç gün kala gelir. Mezuniyetine bir ay kala hastalığa yakalandı.
2. Belli bir yere ulaşmak için tamamlanmamış kalan uzaklığı belirtmek amacıyla uzaklığı gösteren sözcükten sonrasında kullanılır: İstanbul'a beş kilometre kala otomobil bozuldu.
Kaynak: Büyük Larousse
kal ingilizcesi
- word, talk, speech.
- -e almak /ý/ to take (something) into consideration.
- -e almamak /ý/ to consider (something) unimportant, not to hisse any attention to.
İktidar - Orda Kal
Kal Penn
Sanchez Melankolias - Hep Benimle Kal
YORUMLAR