kalafat isim, denizcilik Rumca 1 . Geminin kaplama tahtaları arasını üstüpü ile doldurup ziftleyerek su geçirmez duruma getirme iş...
kalafat
isim, denizcilik Rumca
isim, denizcilik Rumca
"Kalafatın tokmak gürültüsü ve denize uzayan zift kokusu arasından yol aldım ve tenha yollara saptım."- Halikarnas Balıkçısı.
2 . tarih Aşağısı dar, yukarısı geniş bir tür yeniçeri başlığı.
3 . tarih Osmanlı Devleti'nde vezir ya da yüksek mevkide devlet adamlarının giyindikleri bir başlık.
4 . mecaz Onarma, onarım etme.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
kalafata çekmek
Birleşik Sözler
kalafat kalemi kalafat yeri
KALAFAT a. (ital. calafato). Denize.
1. Güverte tahtalarının, borda ve alabanda kaplamalarının armozlarını üstüpüyle doldurup ziftleyerek sızdırmaz hale getirme.
2. Su sızdıran perçin başlarını hususi keskilerle döverek sızdırmaz hale getirme.
3. Onarma, onarım etme.
4. (Bir gemiyi) kalafata çekmek, onu kalafatlamak için kıyıya çekmek. || (Bir kimseyi) kalafata çekmek, onu azarlayıp paylamak.
—Denize. Kalafat demiri, kalafatlamada kullanılan kör keskilerin tümüne verilen isim. || Kalafat eskisi, eskimiş kalafat üstüpülerini kesmede kullanılan geniş ağızlı keski. || Kalafat tokmağı, kalafat üstüpüsünü armozlara sıkıştırmada kullanılan ağaç tokmak. (Bu tokmakların başı, dağılmaması için demir çemberlerle berkitilir.) || Kalafat yuvası, iki borda kaplamasının içinde kalan, üstüpü sıkıştırılmış ve ziftlenmiş aralık. || Kalafata açmak, kalafat yuvalarındaki eskimiş kalafatları köfteruzla çıkarıp temizlemek. || Kalafatı atmak, kalafat yuvalarına sıkıştırılmış üstüpülerden söz ederken, zaman içinde gevşeyip çıkmak. || ince kalafat, çok dar olan kaplamaların armozlarına pamukla ya da ince üstüpüyle meydana getirilen kalafat.
—Giy. Yeniçerilerin günlük yaşamda kullandıkları altı dar üstü geniş, dilimli ve yüksek başlık. (Bk. ansikl. böl.) || Çatal kalafat, üstüne birbirini çaprazlamasına kesecek şekilde iki ayrı yönde sarık sarılmış kalafat. || Dal kalafat, sarık sarmadan kullanılan kalafat. (Keçeden yapılmış kalafat üstüne bir tat kalınca tülbent konup dilimleri beraber dikilerek yapılır, bununla birlikte üstüne sarık sarılmazdı.) || Destarh kalafat, üstüne sarık sarılmış kalafat.
—ANSİKL. Giy. Kalafat keçeden yapılır, rengi kullanacak olanın aşama ve mevkiine bakılırsa devetüyü, sarı, yeşil, mor, al olmak suretiyle değişirdi. Altı başa bakılırsa yapılır, üste doğru giderek genişler, üstü alttaki pamuk ve astarla beraber eşit dilimler halinde dikilirdi. Sonraları topçu subaylarının giydirilmiş olduğu başlığa da bu isim verildi. 1826'da Yeniçeri ocağı'nın kaldırılmasıyla kalafatın giyilmesi yasaklandı.
1. Güverte tahtalarının, borda ve alabanda kaplamalarının armozlarını üstüpüyle doldurup ziftleyerek sızdırmaz hale getirme.
2. Su sızdıran perçin başlarını hususi keskilerle döverek sızdırmaz hale getirme.
3. Onarma, onarım etme.
4. (Bir gemiyi) kalafata çekmek, onu kalafatlamak için kıyıya çekmek. || (Bir kimseyi) kalafata çekmek, onu azarlayıp paylamak.
—Denize. Kalafat demiri, kalafatlamada kullanılan kör keskilerin tümüne verilen isim. || Kalafat eskisi, eskimiş kalafat üstüpülerini kesmede kullanılan geniş ağızlı keski. || Kalafat tokmağı, kalafat üstüpüsünü armozlara sıkıştırmada kullanılan ağaç tokmak. (Bu tokmakların başı, dağılmaması için demir çemberlerle berkitilir.) || Kalafat yuvası, iki borda kaplamasının içinde kalan, üstüpü sıkıştırılmış ve ziftlenmiş aralık. || Kalafata açmak, kalafat yuvalarındaki eskimiş kalafatları köfteruzla çıkarıp temizlemek. || Kalafatı atmak, kalafat yuvalarına sıkıştırılmış üstüpülerden söz ederken, zaman içinde gevşeyip çıkmak. || ince kalafat, çok dar olan kaplamaların armozlarına pamukla ya da ince üstüpüyle meydana getirilen kalafat.
—Giy. Yeniçerilerin günlük yaşamda kullandıkları altı dar üstü geniş, dilimli ve yüksek başlık. (Bk. ansikl. böl.) || Çatal kalafat, üstüne birbirini çaprazlamasına kesecek şekilde iki ayrı yönde sarık sarılmış kalafat. || Dal kalafat, sarık sarmadan kullanılan kalafat. (Keçeden yapılmış kalafat üstüne bir tat kalınca tülbent konup dilimleri beraber dikilerek yapılır, bununla birlikte üstüne sarık sarılmazdı.) || Destarh kalafat, üstüne sarık sarılmış kalafat.
—ANSİKL. Giy. Kalafat keçeden yapılır, rengi kullanacak olanın aşama ve mevkiine bakılırsa devetüyü, sarı, yeşil, mor, al olmak suretiyle değişirdi. Altı başa bakılırsa yapılır, üste doğru giderek genişler, üstü alttaki pamuk ve astarla beraber eşit dilimler halinde dikilirdi. Sonraları topçu subaylarının giydirilmiş olduğu başlığa da bu isim verildi. 1826'da Yeniçeri ocağı'nın kaldırılmasıyla kalafatın giyilmesi yasaklandı.
Kaynak: Büyük Larousse
kalafat ingilizcesi
2. to repair superficially.
3. to make up (a face).
- caulking (a boat´s seams).
- -ý atmak (for a seam´s caulking) to come loose.
- -a çekmek /ý/ to careen (a ship) for caulking.
- - demiri caulking iron, caulker.
- - etmek /ý/
2. to repair superficially.
3. to make up (a face).
- - üstüpüsü oakum.
- - yeri careening ground.
YORUMLAR