KAPAMAK g. f. 1. Bir şeyi kapamak, onun bir ya da birkaç öğesini, hiçbir aralık, boşluk, açıklık kalmayacak şekilde katlamak, bir a...
KAPAMAK g. f.
1. Bir şeyi kapamak, onun bir ya da birkaç öğesini, hiçbir aralık, boşluk, açıklık kalmayacak şekilde katlamak, bir araya getirmek: Gözlerini, avuçlarını kapamak. Cep çakısını kapamak. Kitaplarınızı kapayın, imtihan yapacağım. Zarfı kapamak.
2. Bir şeyi (+ tümleç) kapamak, bir şeyi başka bir şeyle örtmek, görülmez duruma gelmesini sağlamak; onun üstüne bir örtü çekmek: Ansızın yağmur bastırınca pamuk balyalarının üstünü brandayla kapadılar. Yakasındaki yırtığı bir atkıyla kapamak.
3. (Bir kapama düzeneğini) kapamak, onu işlevini yerine getirecek, içeriden dışarıya ya da dışarıdan içeriye geçişi engelleyecek şekilde çalıştırmak: Kapıyı, pencereyi kapamak. Camı kapa, çok rüzgâr var.
4. Bir açıklığı, bir geçişi, bir yeri (tümleç +) vb. kapamak, içerisiyle dışarısı arasındaki'geçişi, görüşü vb. olanaksız kılacak bir kapama düzeneği yerleştirmek, bu düzeneği çalıştırmak: Koridorun sonunu duvarla kapamak. Perdeleri kapamak.
5. Bir kabı (bir şeyle) kapamak, bir kabın bir tabağın üzerine, üstündeki açıklığı örtecek bir şey, kapak koymak: Bir tencereyi kapamak. Yemeğin soğumaması için tabağı kapamak.
6. Bir yeri, bir yolu, bir geçidi (bir hiç kimseye, trafiğe vb.) kapamak, oraya girişi yasaklamak; bir şeyden söz ederken geçişi engellemek: Yıkım sebebiyle caddeyi 9.00-18.00 içinde trafiğe kapamak. Sınırı kapamak. Arabanı çek, yolu kapıyorsun. Toprak kayması yolu kapadı.
7. Bir mağazayı, bir kuruluşu, bir hizmet yerini, bir etkinlik alanını vb. kapamak, oradaki etkinliği geçici olarak durdurmak (emek verme saatlerinin sona ermesi, dinlenme dinlence vb.) ya da tümüyle son vermek: Mağazayı yaz periyodu sebebiyle on beş günlüğüne kapadılar. Kafi sayıda talebe olmadığı için köy okulunu kapayacaklarmış. Kuyuyu, maden ocağını 'kapamak.
8. Bir yeri, bir geçişi, kapamak, bir yerin, bir geçişin kullanımını, duruma nazaran, önüne duvar örerek, oradaki kapıyı kilitleyerek engellemek: Büyük bir evde yalnız yaşadığından odaların çoğunu kapamıştı. Bu yıl yazlığı erken kapadık.
9. Bir aygıtı, tesisatı kapamak, işleyişini durdurmak: Televizyonu, radyoyu kapamak. Suyu, elektriği kapamak.
10. Bir şeyi kapamak, bir kimselerle, bir şeyle başka bir kimsenin, şeyin arasına girerek onun görülmesine engel olmak; görüşü engellemek, kesmek: Alnına düşürdüğü perçem yara izini kapıyordu. Önümü kapıyorsun, onu göremiyorum. Güneşi kapayan bulutlar.
11. Bir çukuru, oyuğu vb. kapamak, içini doldurmak; üzerini örtmek: Ölüyü yerleştirdikten sonrasında mezarı kapamak. Badanadan ilkin delikleri kapamak.
12. Bedeni, bedenin bir bölümünü kapamak, bir kısmı örtmek: Saçını, başını kapamak. Bu bölgede hanımefendiler yüzlerini bile kaparlar.
13. Bir basın -yayın organını kapamak, basımına ve yayımına son vermek ya da onu yasaklamak.
14. Bir kimseyi, bir hayvanı (bir yere) kapamak, onu istediği süre çıkamayacağı bir yere koymak: Bir tutukluyu hücreye kapamak. Aslanı kafesindeki hususi bölmeye kapamak.
15. Bir kimseyi, bir yeri kapamak, bir şeyden söz ederken, onun bir yerden çıkmasını engelleyici niçin olmak: Kar bizi tüm bir ay süresince evlere kapadı.
16. Bir kimseyi kapamak, onu bir akıl hastanesine yerleştirmek: Bu adam delirmiş, onu kapamak gerek.
17. Bir borcu, bir hesabı vb. kapamak, ona süre içinde son vermek, onu ödemek, karşılamak: Bu taksitle beraber hesabı kapıyorum.
18. Bir açığı, boşluğu vb. (soyut) kapamak, lüzumlu değişimleri yapmış olup önlemler alarak bir boşluğun, bir eksiğin, bir açığın vb. ortadan kalkmasını sağlamak: Bütçe açığını kapamak için yeni vergiler konulacak. Bu kitap, bir boşluğu kapayacak. Birazcık çaba harcasan, arkadaşlarınla arayı kaparsın.
19. Bir şeyi (fiil) kapamak, durdurmak, bitirmek, sona erdirdiğini izah etmek; ondan artık söz etmemek: Bir tartışmayı, bir oturumu kapamak. Bu mevzuyu lütfen kapayalım, şundan dolayı sinirlerim bozuluyor.
—Cerr. Cerrahi ya da kaza sonucu oluşan bir yarayı dikmek.
—Elektrotekn. Anahtarı kapamak, akım geçişini sağlamak için düğmesini çevirmek. || Devreyi kapamak, sözkonusu devreden akım geçişini elde eden sürekli, iletken bir bağlantı oluşturmak.
—inş. Tonozu kapamak, tonozun kilittaşını yerine koymak.
—Kuyumc. Bir kalıp parçasını çekiçle daraltmak.
♦ kapanmak dönşl. f.
1. Bir yere kapanmak, kapalı bir yere çekilerek dış dünyayla bağlantılarını kesmek: Günlerdir odasına kapanmış oldu, kimselerle görüşmek istemiyor. Kütüphaneye kapanıp ders çalışmak.
2. Bir kimseden söz ederken, yüzü bir yere gelecek şekilde eğilmek: Masaya kapanık ağlıyordu. Dizlerine kapanıp yalvardı.
3. Bir yara sözkonusuysa, iyileşmek: Almış olduğu yaralar bir türlü kapanmak bilmiyor.
4. Göz sözkonusuysa, herhangi bir dış etkiyle gözkapağı şişerek göz merceğini örtmek ya da görme fonksiyonunu yitirmek: Gözkapağmda arpacık çıkınca, sağ gözü kapanık. Gözleri tamamen kapanık, artık göremiyor.
5. Sema sözkonusuysa, bulutlanmak kararmak: Hava iyice kapanmış oldu, yağmur boşanacak.
—Spor. Boksta, rakibin yumruklarından korunmak için gard alarak hücumu düşünmeden müdafa yapmak. || Değişik sporlarda savunmayı güçlendirmek.
—Spor ve Oy. Oyunda kapanmak, bir oyuncudan ya da bir takımdan söz ederken, saldırı yapmayı düşünmeden, yalnızca müdafa yapmak.
♦ kapanmak dönşl. f†edilg. f.
1. Bir kapama düzeneğinden söz ederken, kapalı bir duruma gelmek ya da getirilmek: Pencere rüzgârdan kapanmış oldu. Kapı iyi kapanmamış.
2. (Bir şeyden) kapanmak, kapalı, geçit vermez bir duruma gelmek ya da getirilmek: Kardan tüm yollar kapanmış oldu.
3. Bir çukurun, bir oyuğun içi dolmak ya da doldurulmak, üstü örtülmek: Tüm çukurlar kapanık.
♦ edilg. f.
1. Bir kurumun, bir kuruluşun, bir mağazanın vb. etkinliği geçici ya da devamlı olarak durdurulmak: Okullar kapanmış oldu. Ekonomik bunalım sebebiyle birbiri ardına kapanan işyerleri. Burada bir beyazperde vardı, fakat kapanık.
2. Bir eylemden söz ederken, durmak, durdurulmak, bitirilmek, artık söz edilmemek: Münakaşa burada kapansın lütfen. Bu mevzu artık kapanmış oldu.
1. Bir şeyi kapamak, onun bir ya da birkaç öğesini, hiçbir aralık, boşluk, açıklık kalmayacak şekilde katlamak, bir araya getirmek: Gözlerini, avuçlarını kapamak. Cep çakısını kapamak. Kitaplarınızı kapayın, imtihan yapacağım. Zarfı kapamak.
2. Bir şeyi (+ tümleç) kapamak, bir şeyi başka bir şeyle örtmek, görülmez duruma gelmesini sağlamak; onun üstüne bir örtü çekmek: Ansızın yağmur bastırınca pamuk balyalarının üstünü brandayla kapadılar. Yakasındaki yırtığı bir atkıyla kapamak.
3. (Bir kapama düzeneğini) kapamak, onu işlevini yerine getirecek, içeriden dışarıya ya da dışarıdan içeriye geçişi engelleyecek şekilde çalıştırmak: Kapıyı, pencereyi kapamak. Camı kapa, çok rüzgâr var.
4. Bir açıklığı, bir geçişi, bir yeri (tümleç +) vb. kapamak, içerisiyle dışarısı arasındaki'geçişi, görüşü vb. olanaksız kılacak bir kapama düzeneği yerleştirmek, bu düzeneği çalıştırmak: Koridorun sonunu duvarla kapamak. Perdeleri kapamak.
5. Bir kabı (bir şeyle) kapamak, bir kabın bir tabağın üzerine, üstündeki açıklığı örtecek bir şey, kapak koymak: Bir tencereyi kapamak. Yemeğin soğumaması için tabağı kapamak.
6. Bir yeri, bir yolu, bir geçidi (bir hiç kimseye, trafiğe vb.) kapamak, oraya girişi yasaklamak; bir şeyden söz ederken geçişi engellemek: Yıkım sebebiyle caddeyi 9.00-18.00 içinde trafiğe kapamak. Sınırı kapamak. Arabanı çek, yolu kapıyorsun. Toprak kayması yolu kapadı.
7. Bir mağazayı, bir kuruluşu, bir hizmet yerini, bir etkinlik alanını vb. kapamak, oradaki etkinliği geçici olarak durdurmak (emek verme saatlerinin sona ermesi, dinlenme dinlence vb.) ya da tümüyle son vermek: Mağazayı yaz periyodu sebebiyle on beş günlüğüne kapadılar. Kafi sayıda talebe olmadığı için köy okulunu kapayacaklarmış. Kuyuyu, maden ocağını 'kapamak.
8. Bir yeri, bir geçişi, kapamak, bir yerin, bir geçişin kullanımını, duruma nazaran, önüne duvar örerek, oradaki kapıyı kilitleyerek engellemek: Büyük bir evde yalnız yaşadığından odaların çoğunu kapamıştı. Bu yıl yazlığı erken kapadık.
9. Bir aygıtı, tesisatı kapamak, işleyişini durdurmak: Televizyonu, radyoyu kapamak. Suyu, elektriği kapamak.
10. Bir şeyi kapamak, bir kimselerle, bir şeyle başka bir kimsenin, şeyin arasına girerek onun görülmesine engel olmak; görüşü engellemek, kesmek: Alnına düşürdüğü perçem yara izini kapıyordu. Önümü kapıyorsun, onu göremiyorum. Güneşi kapayan bulutlar.
11. Bir çukuru, oyuğu vb. kapamak, içini doldurmak; üzerini örtmek: Ölüyü yerleştirdikten sonrasında mezarı kapamak. Badanadan ilkin delikleri kapamak.
12. Bedeni, bedenin bir bölümünü kapamak, bir kısmı örtmek: Saçını, başını kapamak. Bu bölgede hanımefendiler yüzlerini bile kaparlar.
13. Bir basın -yayın organını kapamak, basımına ve yayımına son vermek ya da onu yasaklamak.
14. Bir kimseyi, bir hayvanı (bir yere) kapamak, onu istediği süre çıkamayacağı bir yere koymak: Bir tutukluyu hücreye kapamak. Aslanı kafesindeki hususi bölmeye kapamak.
15. Bir kimseyi, bir yeri kapamak, bir şeyden söz ederken, onun bir yerden çıkmasını engelleyici niçin olmak: Kar bizi tüm bir ay süresince evlere kapadı.
16. Bir kimseyi kapamak, onu bir akıl hastanesine yerleştirmek: Bu adam delirmiş, onu kapamak gerek.
17. Bir borcu, bir hesabı vb. kapamak, ona süre içinde son vermek, onu ödemek, karşılamak: Bu taksitle beraber hesabı kapıyorum.
18. Bir açığı, boşluğu vb. (soyut) kapamak, lüzumlu değişimleri yapmış olup önlemler alarak bir boşluğun, bir eksiğin, bir açığın vb. ortadan kalkmasını sağlamak: Bütçe açığını kapamak için yeni vergiler konulacak. Bu kitap, bir boşluğu kapayacak. Birazcık çaba harcasan, arkadaşlarınla arayı kaparsın.
19. Bir şeyi (fiil) kapamak, durdurmak, bitirmek, sona erdirdiğini izah etmek; ondan artık söz etmemek: Bir tartışmayı, bir oturumu kapamak. Bu mevzuyu lütfen kapayalım, şundan dolayı sinirlerim bozuluyor.
—Cerr. Cerrahi ya da kaza sonucu oluşan bir yarayı dikmek.
—Elektrotekn. Anahtarı kapamak, akım geçişini sağlamak için düğmesini çevirmek. || Devreyi kapamak, sözkonusu devreden akım geçişini elde eden sürekli, iletken bir bağlantı oluşturmak.
—inş. Tonozu kapamak, tonozun kilittaşını yerine koymak.
—Kuyumc. Bir kalıp parçasını çekiçle daraltmak.
♦ kapanmak dönşl. f.
1. Bir yere kapanmak, kapalı bir yere çekilerek dış dünyayla bağlantılarını kesmek: Günlerdir odasına kapanmış oldu, kimselerle görüşmek istemiyor. Kütüphaneye kapanıp ders çalışmak.
2. Bir kimseden söz ederken, yüzü bir yere gelecek şekilde eğilmek: Masaya kapanık ağlıyordu. Dizlerine kapanıp yalvardı.
3. Bir yara sözkonusuysa, iyileşmek: Almış olduğu yaralar bir türlü kapanmak bilmiyor.
4. Göz sözkonusuysa, herhangi bir dış etkiyle gözkapağı şişerek göz merceğini örtmek ya da görme fonksiyonunu yitirmek: Gözkapağmda arpacık çıkınca, sağ gözü kapanık. Gözleri tamamen kapanık, artık göremiyor.
5. Sema sözkonusuysa, bulutlanmak kararmak: Hava iyice kapanmış oldu, yağmur boşanacak.
—Spor. Boksta, rakibin yumruklarından korunmak için gard alarak hücumu düşünmeden müdafa yapmak. || Değişik sporlarda savunmayı güçlendirmek.
—Spor ve Oy. Oyunda kapanmak, bir oyuncudan ya da bir takımdan söz ederken, saldırı yapmayı düşünmeden, yalnızca müdafa yapmak.
♦ kapanmak dönşl. f†edilg. f.
1. Bir kapama düzeneğinden söz ederken, kapalı bir duruma gelmek ya da getirilmek: Pencere rüzgârdan kapanmış oldu. Kapı iyi kapanmamış.
2. (Bir şeyden) kapanmak, kapalı, geçit vermez bir duruma gelmek ya da getirilmek: Kardan tüm yollar kapanmış oldu.
3. Bir çukurun, bir oyuğun içi dolmak ya da doldurulmak, üstü örtülmek: Tüm çukurlar kapanık.
♦ edilg. f.
1. Bir kurumun, bir kuruluşun, bir mağazanın vb. etkinliği geçici ya da devamlı olarak durdurulmak: Okullar kapanmış oldu. Ekonomik bunalım sebebiyle birbiri ardına kapanan işyerleri. Burada bir beyazperde vardı, fakat kapanık.
2. Bir eylemden söz ederken, durmak, durdurulmak, bitirilmek, artık söz edilmemek: Münakaşa burada kapansın lütfen. Bu mevzu artık kapanmış oldu.
Kaynak: Büyük Larousse
Tek tıkla MSN'i onaysız kapamak mümkün mü?
kapamak
(-i durum ekiyle kullanılan eylem)
1 . Bir açıklığı örtmek için, bir şeyi, açık yerin üstüne getirmek:
"Hasan, yıldırımla vurulmuş benzer biçimde derhal kapıyı kapadı, firar etti."- H. E. Adıvar.
2 . (hava için) Bulutlarla kaplanmak, sıkıntılı bir hâl almak.
3 . Bir şeyin görünmesine engel olmak.
4 . Geçişi engellemek.
5 . Tıkamak, içini doldurmak.
6 . (su, elektrik için) Gelişini kesmek.
7 . Çalışamaz, vazife ve iş yapması imkansız duruma getirmek.
8 . üstünde durmamak, bir şey üstünde konuşmayı bırakmak.
9 . Bir yere yerleştirip dışarı çıkmasına engel olmak, hapsetmek:
"Varlıklı hanımı tımarhaneye koymadılar, buraya, çiftliğe getirip kapadılar."- H. R. Gürpınar.
10 . Ortalıktan alıp saklamak.
11 . Karşılamak, denk gelmek.
(-i durum ekiyle kullanılan eylem)
1 . Bir açıklığı örtmek için, bir şeyi, açık yerin üstüne getirmek:
"Hasan, yıldırımla vurulmuş benzer biçimde derhal kapıyı kapadı, firar etti."- H. E. Adıvar.
2 . (hava için) Bulutlarla kaplanmak, sıkıntılı bir hâl almak.
3 . Bir şeyin görünmesine engel olmak.
4 . Geçişi engellemek.
5 . Tıkamak, içini doldurmak.
6 . (su, elektrik için) Gelişini kesmek.
7 . Çalışamaz, vazife ve iş yapması imkansız duruma getirmek.
8 . üstünde durmamak, bir şey üstünde konuşmayı bırakmak.
9 . Bir yere yerleştirip dışarı çıkmasına engel olmak, hapsetmek:
"Varlıklı hanımı tımarhaneye koymadılar, buraya, çiftliğe getirip kapadılar."- H. R. Gürpınar.
10 . Ortalıktan alıp saklamak.
11 . Karşılamak, denk gelmek.
kapamak ingilizcesi
1. /ý/ to close, shut.
2. /ý/ to plug up, stop up.
3. /ý/ to block (a view, a road).
4. /ý/ to cover, conceal, hide, obscure; to veil.
5. /ý/ to close down, shut down (a business); to suppress, abolish (an organization).
6. /ý/ to turn off (a faucet, electricity, a radio).
7. /ý/ to settle, hisse up (an account).
8. /ý/ to drop (a matter).
9. /ý, a/ to lock up (someone, something) in (a place).
10. /ý/ to stockpile, hoard.
11. /ý/ to close up (the space between rows or ranks).
12. /ý/ to reduce (the space between printed lines).
1. /ý/ to close, shut.
2. /ý/ to plug up, stop up.
3. /ý/ to block (a view, a road).
4. /ý/ to cover, conceal, hide, obscure; to veil.
5. /ý/ to close down, shut down (a business); to suppress, abolish (an organization).
6. /ý/ to turn off (a faucet, electricity, a radio).
7. /ý/ to settle, hisse up (an account).
8. /ý/ to drop (a matter).
9. /ý, a/ to lock up (someone, something) in (a place).
10. /ý/ to stockpile, hoard.
11. /ý/ to close up (the space between rows or ranks).
12. /ý/ to reduce (the space between printed lines).
Tek tıkla MSN'i onaysız kapamak mümkün mü?
YORUMLAR