KAPİTALİZM a. (fr. capitalisme). ikt. 1. üretim araçlarının hususi mülkiyetine ve bu araçların onlara haiz olmayan emekçiler tarafı...
KAPİTALİZM a. (fr. capitalisme). ikt.
1. üretim araçlarının hususi mülkiyetine ve bu araçların onlara haiz olmayan emekçiler tarafınca işletilmesine dayanan bir insan toplumunun hukuksal statüsü.
2. Hususi girişim ve piyasa serbestliğine dayanan üretim sistemi.
3. Esas olarak büyük çapta gelişmiş teknik ana paraya ve mali sermayenin egemenliğine dayanan tutumsal sistem.
4. Marxçı terminolojide temel emekçilerin, üretim araçlarını ellerinde bulunduranlar tarafınca sömürülmesi kanalıyla sistemli bir şekilde artıdeğer elde edilmesine bu artıdeğerin mühim bir bölümünün ek ana para haline getirilerek yeni bir artıdeğere dönüştürülmesine dayanan iç çelişkilerden dolayı yıkılmaya mahkûm siyasal, tutumsal ve toplumsal rejim.
5. Çevresel kapitalizm, paracı tipte bir gelişme süreci içinde olan, fakat gelişmiş ülkelerin (Şimal ABD ve Batı Avrupa'nın sanayileşmiş ülkeleri) paracı ekonomisine bağımlı bulunan bazı azgelişmiş ülkelerin sosyo-ekonomik rejimi. (Bk. ansikl. böl.) |j Halk kapitalizmi, devletin ulusallaştırılmış şirketlerin hisselerini ufak tutum sahiplerine sattığı, ana para emek işbirliğine dayanan (İngiltere'deki kolektif kapitalizm ve Fransa'daki emekçilerin işletmelere ortak edilmesi denemelerine yakın) sistem. || Tekelci kapitalizm, marxçılara bakılırsa, tekellerin gücü ile devletin, paracı rejimi korumak amacıyla tek bir mekanizma halinde birleşmesi. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL. ikt. Paracı rejimde tutumsal etkinliğin temel amacı kâr elde etmektir. Fakat kâr elde etmenin karşılığında girişimin başarısızlığa uğraması tehlikesi vardır. Çağdaş kapitalizmin ayırıcı özelliği, işletmenin, kâr haricinde ek olarak belli bir güvenlik araması ve yeterince büyümüş olduğu süre da güç sahibi olmak istemesidir.
Klasik kapitalizm, merkezi olmayan bir iktisat tipine karşılık gelir. Bu tip ekonomide, üretimle tüketim arasındaki eşgüdüm (tutumsal denge), en yüksek kârı elde etmeye yönelik bir tutumsal hesaba bakılırsa hareket eden işletmelerle tüketicilerin, arz ve talep yasası tarafınca yönetilen bir rekabet piyasasında, hiçbir kısıtlamaya uğramayan özgür davranışlarından doğar. Bu sistemin temellerini oluşturan tutumsal mekanizmaların aksamasını önlemek amacıyla devletin ara sıra müdahalede bulunması gerekir.
Başlangıçta, kapitalizm esas olarak ticari bir kalite taşıyordu ve bir çok kez kurallara bağlıydı. XIX. yy.'da, en mühim kişisi girişimci olan sınai ve liberal kapitalizm ortaya çıktı. XIX. yy.'ın sonlarından bu yana bireylerin yerini grupların almış olduğu görüldü. Anonim firmalar, üretim araçlarının büyük çapta merkezileşmesine yol açtı. Rekabeti sınırlamak ve oligopol ya da monopol (tekel) elde etmek amacıyla üreticiler içinde anlaşmalar yapılmış oldu. Girişimci artık en mühim şahıs olmaktan çıktı ve onun yerini maliyeci aldı. Böylece, çağdaş kapitalizm dünyaya geldi.
Bu sistemin temel özellikleri şunlardı:
1. teknik sermayelerin önemi v ali sermayenin egemenliği;
2. (daha kuvk seviyede olmak suretiyle) ücretlilerle işverenlerin, birbirleriyle savaşım eden kuvvetli sendikalar kurmaları.
Merkezileşme, bütünleşme ve devlet müdahaleciliğinin derecesi ülkeden ülkeye değişmektedir. Bununla beraber, derhal her yerde, sınai, mali ve ticari bir kamu kesimi ortaya çıkmakta ve bununla beraber, gelirlerin yeni bir dağılımını ya da asla eğer olmazsa, risklerin toplumca karşılanmasını (Toplumsal güvenlik) amaçlayan yöntemler geliştirilmektedir. Devlet tutumsal ve mali siyasetiyle, bir taraftan tutumsal öznelerin kararlarından doğan anarşinin yarattığı dengesizlikleri düzeltmeye çalışırken, öte taraftan da gelirlerin ilk dağılımından ileri gelen eşitsizlikleri piyasa vesilesiyle azaltmaya iş koşturmacasındadır. Sadece güdülen amaçlardan oldukça değişik ve hatta bunlara taban tabana karşıt bazı sonuçlara ulaşıldığı da görülmektedir. Paracı ekonomilerin çoğunda, işletme gelirlerinin derhal yalnızca devletle (vergiler) bizzat işletmeler (özfinansman) içinde paylaşılması yönünde bir eğilim gözlemlenmekte; böylece ortaklara düşen hisse gittikçe azalmaktadır.
Çevresel kapitalizm terimi, "azgelişmişliğin gelişmesiâ€nin nedenlerini açıklamayı amaçlayan bir çözümleme girişiminde yer alır. S. Amin'e bakılırsa, çevresel alanların (gelişmekte olan ülkeler) tutumsal yasalarıyla gelişme etmenleri merkezi alanların (ekonomileri gelişmiş ülkeler) tutumsal yasalarıyla gelişme etmenlerinden farklıdır; çevresel alanlarda ana para birikimi ve tutumsal gelişme bağımsız olmayıp tam tersine bağımlıdır. Çevresel kapitalizmin başlıca üç niteliği şunlardır: ulusal kesimde tarımsal ve ticari kapitalizmin üstünlüğü; egemen durumda olan yabancı ana paraya bağlı bir yerli burjuvazinin oluşması; emperyalizmin egemenliği altındaki bu ülkelere özgü bir bürokratik gelişme eğilimi. Dünya pazarlarıyla bütünleşme temeline dayanan gelişme, çevrenin merkeze bağımlılığını büsbütün artırmakta ve azgelişmişliğini daha da ağırlaştırmaktadır. Çevre ülkelerinin “geçişâ€ sorunsalı, çevresel, bağımlı ve dünya tutumsal sistemiyle bütünleşmiş bir kapitalizmden, toplumcu tipte özmerkezci ulusal bir gelişme modeline geçmeyi sağlayacak bir strateji saptamaktır.
* Tekelci devlet kapitalizmi (bilhassa Fransız komünist partisi iktisatçılarının gözünde), kapitalizmin, kâr oranındaki düşme eğilimini önlemek amacıyla devletin rolünün güçlendirilmesini mecburi kılan bir aşamasını belirtir. Devlet, tekelci üretimi mali açıdan kamu larıyla besleyerek (sübvansiyonlar, faiz indirimleri, vergi avantajları), tekellere tertipli pazarlar sağlayarak (silahlanma, kamu kesimi), ranta- bilitesi düşük tutumsal kesimlerin giderlerini üstlenerek ve üretim için lüzumlu altyapıyı kurarak tutumsal yaşama gittikçe artan bir şekilde müdahale eder.
Kaynak: Büyük Larousse
1. üretim araçlarının hususi mülkiyetine ve bu araçların onlara haiz olmayan emekçiler tarafınca işletilmesine dayanan bir insan toplumunun hukuksal statüsü.
2. Hususi girişim ve piyasa serbestliğine dayanan üretim sistemi.
4. Marxçı terminolojide temel emekçilerin, üretim araçlarını ellerinde bulunduranlar tarafınca sömürülmesi kanalıyla sistemli bir şekilde artıdeğer elde edilmesine bu artıdeğerin mühim bir bölümünün ek ana para haline getirilerek yeni bir artıdeğere dönüştürülmesine dayanan iç çelişkilerden dolayı yıkılmaya mahkûm siyasal, tutumsal ve toplumsal rejim.
5. Çevresel kapitalizm, paracı tipte bir gelişme süreci içinde olan, fakat gelişmiş ülkelerin (Şimal ABD ve Batı Avrupa'nın sanayileşmiş ülkeleri) paracı ekonomisine bağımlı bulunan bazı azgelişmiş ülkelerin sosyo-ekonomik rejimi. (Bk. ansikl. böl.) |j Halk kapitalizmi, devletin ulusallaştırılmış şirketlerin hisselerini ufak tutum sahiplerine sattığı, ana para emek işbirliğine dayanan (İngiltere'deki kolektif kapitalizm ve Fransa'daki emekçilerin işletmelere ortak edilmesi denemelerine yakın) sistem. || Tekelci kapitalizm, marxçılara bakılırsa, tekellerin gücü ile devletin, paracı rejimi korumak amacıyla tek bir mekanizma halinde birleşmesi. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL. ikt. Paracı rejimde tutumsal etkinliğin temel amacı kâr elde etmektir. Fakat kâr elde etmenin karşılığında girişimin başarısızlığa uğraması tehlikesi vardır. Çağdaş kapitalizmin ayırıcı özelliği, işletmenin, kâr haricinde ek olarak belli bir güvenlik araması ve yeterince büyümüş olduğu süre da güç sahibi olmak istemesidir.
Klasik kapitalizm, merkezi olmayan bir iktisat tipine karşılık gelir. Bu tip ekonomide, üretimle tüketim arasındaki eşgüdüm (tutumsal denge), en yüksek kârı elde etmeye yönelik bir tutumsal hesaba bakılırsa hareket eden işletmelerle tüketicilerin, arz ve talep yasası tarafınca yönetilen bir rekabet piyasasında, hiçbir kısıtlamaya uğramayan özgür davranışlarından doğar. Bu sistemin temellerini oluşturan tutumsal mekanizmaların aksamasını önlemek amacıyla devletin ara sıra müdahalede bulunması gerekir.
Başlangıçta, kapitalizm esas olarak ticari bir kalite taşıyordu ve bir çok kez kurallara bağlıydı. XIX. yy.'da, en mühim kişisi girişimci olan sınai ve liberal kapitalizm ortaya çıktı. XIX. yy.'ın sonlarından bu yana bireylerin yerini grupların almış olduğu görüldü. Anonim firmalar, üretim araçlarının büyük çapta merkezileşmesine yol açtı. Rekabeti sınırlamak ve oligopol ya da monopol (tekel) elde etmek amacıyla üreticiler içinde anlaşmalar yapılmış oldu. Girişimci artık en mühim şahıs olmaktan çıktı ve onun yerini maliyeci aldı. Böylece, çağdaş kapitalizm dünyaya geldi.
Bu sistemin temel özellikleri şunlardı:
1. teknik sermayelerin önemi v ali sermayenin egemenliği;
2. (daha kuvk seviyede olmak suretiyle) ücretlilerle işverenlerin, birbirleriyle savaşım eden kuvvetli sendikalar kurmaları.
Merkezileşme, bütünleşme ve devlet müdahaleciliğinin derecesi ülkeden ülkeye değişmektedir. Bununla beraber, derhal her yerde, sınai, mali ve ticari bir kamu kesimi ortaya çıkmakta ve bununla beraber, gelirlerin yeni bir dağılımını ya da asla eğer olmazsa, risklerin toplumca karşılanmasını (Toplumsal güvenlik) amaçlayan yöntemler geliştirilmektedir. Devlet tutumsal ve mali siyasetiyle, bir taraftan tutumsal öznelerin kararlarından doğan anarşinin yarattığı dengesizlikleri düzeltmeye çalışırken, öte taraftan da gelirlerin ilk dağılımından ileri gelen eşitsizlikleri piyasa vesilesiyle azaltmaya iş koşturmacasındadır. Sadece güdülen amaçlardan oldukça değişik ve hatta bunlara taban tabana karşıt bazı sonuçlara ulaşıldığı da görülmektedir. Paracı ekonomilerin çoğunda, işletme gelirlerinin derhal yalnızca devletle (vergiler) bizzat işletmeler (özfinansman) içinde paylaşılması yönünde bir eğilim gözlemlenmekte; böylece ortaklara düşen hisse gittikçe azalmaktadır.
Çevresel kapitalizm terimi, "azgelişmişliğin gelişmesiâ€nin nedenlerini açıklamayı amaçlayan bir çözümleme girişiminde yer alır. S. Amin'e bakılırsa, çevresel alanların (gelişmekte olan ülkeler) tutumsal yasalarıyla gelişme etmenleri merkezi alanların (ekonomileri gelişmiş ülkeler) tutumsal yasalarıyla gelişme etmenlerinden farklıdır; çevresel alanlarda ana para birikimi ve tutumsal gelişme bağımsız olmayıp tam tersine bağımlıdır. Çevresel kapitalizmin başlıca üç niteliği şunlardır: ulusal kesimde tarımsal ve ticari kapitalizmin üstünlüğü; egemen durumda olan yabancı ana paraya bağlı bir yerli burjuvazinin oluşması; emperyalizmin egemenliği altındaki bu ülkelere özgü bir bürokratik gelişme eğilimi. Dünya pazarlarıyla bütünleşme temeline dayanan gelişme, çevrenin merkeze bağımlılığını büsbütün artırmakta ve azgelişmişliğini daha da ağırlaştırmaktadır. Çevre ülkelerinin “geçişâ€ sorunsalı, çevresel, bağımlı ve dünya tutumsal sistemiyle bütünleşmiş bir kapitalizmden, toplumcu tipte özmerkezci ulusal bir gelişme modeline geçmeyi sağlayacak bir strateji saptamaktır.
* Tekelci devlet kapitalizmi (bilhassa Fransız komünist partisi iktisatçılarının gözünde), kapitalizmin, kâr oranındaki düşme eğilimini önlemek amacıyla devletin rolünün güçlendirilmesini mecburi kılan bir aşamasını belirtir. Devlet, tekelci üretimi mali açıdan kamu larıyla besleyerek (sübvansiyonlar, faiz indirimleri, vergi avantajları), tekellere tertipli pazarlar sağlayarak (silahlanma, kamu kesimi), ranta- bilitesi düşük tutumsal kesimlerin giderlerini üstlenerek ve üretim için lüzumlu altyapıyı kurarak tutumsal yaşama gittikçe artan bir şekilde müdahale eder.
Kaynak: Büyük Larousse
Kapitalizm ve Paracı Iktisat
Kapitalizm, devrimcilik, komünist ne anlamına gelir?
Kapitalizm hangi ülkelerde uygulanıyor?
kapitalizm ingilizcesi
- capitalism
YORUMLAR