HomeNe Nedir?

Karanlık Çağ Nedir

İki ayrı karanlık çağ tanımı yapıldığını görüyoruz. Birincisi insanlığın ilk süreci için kullanılan tarif ikincisi ise ortaçağ için kullan...

Kızıl Nedir?
Termin Nedir?
şadırvan Nedir

İki ayrı karanlık çağ tanımı yapıldığını görüyoruz. Birincisi insanlığın ilk süreci için kullanılan tarif ikincisi ise ortaçağ için kullanılan tanımdır.


Karanlık Çağ Nedir ? (1. Tarif)


Yazının icadından önceki çağlara tarih öncesi çağlar denilmiştir. Tarih öncesi çağlarda kendi içinde 3 e ayrılır. 1. Karanlık Çağlar 2. Taş Çağı 3. Maden Çağı. İşte tarih öncesi çağların ilk devrine karanlık çağ denilmiştir. Bu sebeple insanların o döneme ilişik bilgilerinin olmadığı için Karanlık Çağ olarak adlandırılmıştır. Sadece, o döneme ilişik bulunan duvar resimleri, araç-gereçler, fosiller vb. bulgular sonucunda bazı bilgilere elde edilebilmiştir.

Karanlık Çağ Nedir ? (2. Tarif)



Orta Çağ (Karanlık Çağ) : Avrupa tarihinin üç bölümünden, Kavimler Göçü ile başlayıp İstanbul'un (ms.1453) Fatih Sultan Mehmet tarafınca fethine kadar geçen süreci kapsayan, ortada kalan çağa verilen isimdir. Bu üç çağ: Antikitenin klasik uygarlıkları (Antik Çağ), Orta Çağ ve Çağdaş Zamanlar'dır. Batı Avrupa'nın Orta Çağ'ı çoğu zaman Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşü ile ulusal monarşilerin yükselişi, Avrupalılarca denizaşırı keşiflerin başlaması, hümanist canlanma ve 1517'de başlamış olan Protestan Reformasyon'u arasındaki vakit dilimi olarak tanımlanmıştır. Bu çeşitli değişimler Erken dönem Çağdaş dönemin başlangıcını oluşturmaktadır ve Endüstri Devrimi'ne öncülük etmiştir. Ek olarak 1453'teki İstanbul'un Fetih edilmesi de, bilhassa Anadolu'da, Orta Çağ'ın bitişini işaretleyen vakadır.

Geç Roma İmparatorluğu



Roma İmparatorluğu en geniş sınırlarına ikinci yüzyılda ulaştı. Bunu takip eden iki yüzyıl Roma İmparatorluğunun yavaşça çöküşüne ve sınırlardaki kontrolü yitirmesine tanık oldu.285’te imparator Diocletian imparatorluğu doğu ve batı olmak suretiyle ikiye bölmüştü.Bu doğu-batı ayrımı imparatorluğun başkentini Konstantinopolis’e taşıyan Konstantin döneminde de devam etti.

Roma İmparatorluğunun sınır komşuları daha kuvvetli hale geldiğinden, 4.yüzyılda imparatorluğun askeri harcamalar arttı. Daha ilkin tecim ilişkileri içinde bulundukları kabileler imparatorluğun içine sızarak zenginliğinden yararlanmaya çalıştılar. Diocletian reformlarıyla vergi sistemini ve orduyu düzenledi ek olarak yönetimde kuvvetli bir siyaset oluşturdu.Bu reformlar imparatorluğa vakit kazandırdı sadece bu reformlar oldukça fazla para gerektirdi.Roma’nın düşen geliri imparatorluğu vergilere bağımlı kıldı.Gelecekti aksilikler Roma’nın zenginliğini ordusuna harcamasına niçin olacaktı.Bu sınır genişletme döneminde ekonomik problemler eleştiri bir sorun haline gelecekti.378’deki Adrianople Savaşı yenilgisi Roma ordusuna oldukça fazla zarar verdi ve imparatorluğun batısını savunmasız bırakılmasına niçin oldu.Batı da kuvvetli ordu olmaması ve imparator Konstantin’den herhangi bir kurtuluş vaadi gelmemesinden dolayı imparatorluğun batısı uzlaşma yoluna girdi.

Geleneksel tarihte ‘barbar saldırıları’ olarak malum ‘Göç Periyodu’ oldukça anlaşılması güç ve aşamalı bir dönemdi. Bazı tarihçiler bu döneme ‘Karanlık Çağ’ adını verdi. Bu dönemdeki barbar kavimlerin bazıları Roma’nın klasik kültürünü inkar ederken, bazıları ise tamamen kabullendi hatta göz dikti.Ostrogot lideri Thedoric bu kültürü kabullenen ve kendini Roma kültürünün mirasçısı olarak görenlere bir örnektir.Hunlar, Bulgarlar, Avarlar, Macarlar'ın yanında birçok Cermen kavim ve Slav halklar, Roma sınırlarına göç ettiler. Bazı gruplar Roma senatosu ya da imparatorunun onayıyla Roma sınırlarına yerleşti. Tarımsal arazi karşılığında bu kavimler Roma’ya askeri destek sundu.Öteki saldırılar ufak çaplı, yağmalama amaçlı saldırılardı. Bu saldırıların en bilineni 410’da Vizigotlar tarafınca meydana gelen ve Roma’nın yağmalanmasıyla sonuçlananıdır.

5.yüzyılda Roma’nın kurumları çökmeye başladı.Batı’nın son imparatoru Romulus Augustus 476’da barbar kral Odoacer tarafınca tahttan indirildi.Doğu Roma İmparatorluğu (batının tamamen düşmesinden sonrasında Bizans İmparatorluğu) düzenini batıyı kendi kaderine terk ederek sağlamış oldu.Bizans imparatorlarının bu sınırlarda hak iddia etmesine karşın barbar krallar kendilerini batının imparatoru olarak görmeye başladı.Bundan sonraki üç yüzyıl süresince batının yasal bir imparatoru olmayacaktı.Bunun yerine barbar desteği elde eden krallar tarafınca yönetildi.Bazı krallar bir tek vekillik alarak kral unvanıyla yönetirken bazıları kendi isimleriyle yönetti.5.yüzyıl süresince şehirler düşmeye başladı ve güçlendirilen duvarlarla korunmaya çalışıldı.İmparatorluğun batısı altyapısal olarak çöküşler yaşadı ve merkez yönetim tarafınca müdahale edilmedi.Şžehirlerde meydana getirilen cenk otomobili yarışları, yolların düzenlenmesi, su kemerleri şeklinde düzenlemeleri çoğu zaman piskoposlar tarafınca yapılmış oldu.Hippo piskoposu Augustine yönetici şeklinde davranan piskoposların bir örneğidir.

Erken Dönem Orta Çağ



8.Yüzyılda Roma merkezi otoritesini yitirmiş, kırsallaşmış ve büyük güç olma hususi durumunu kaybetmişti.5’inci ve 8’inci yüzyıllar içinde Roma merkezi yönetiminin bıraktığı boşluğu yeni halklar ve kuvvetli bireysel hareketler doldurdu.Cermen kabileleri imparatorluğun eski sınırlarında bölgesel egemenlikler kurdular.Bu kabileler İtalya’da Ostrogotlar, İspanya’da Vizigotlar, Gaul’de (Fransa) Frenkler, Britanya’da Anglo-Saxonlar ve Şimal Afrika’da Vandallardır. Roma’nın enerjisini kaybetmesinin toplumsal etkilerinin anlaşılması güçtür. Şžehirler ve tüccarlar güvenli ticaretin ekonomik yararlarından yoksun kaldılar ve imparatorluğun entelektüel gelişimi kültürel ve eğitimsel birliğin olmamasından dolayı negatif etkilendi. Roma toplumsal yapısının bozulması trajiktir. Tecim yapmak ve şehirlerarası ulaşım eskisi kadar güvenli olmadığından ticarette ve üretimde düşüş görüldü. Uzun mesafeli ticarete dayanan sanayiler; mesela çanak-çömlek ticareti kısa sürede ortadan kalktı. 7 ve 8.yüzyıllarda Müslümanların Pers İmparatorluğu, Suriye, Mısır, Şimal Afrika, İspanya, Portekiz ve Akdeniz’in öteki kısımlarını işgal etmesi deniz ticaretini negatif etkilediğinden yerelleşmeyi arttırdı. Beceriksiz yöneticilerin üstünkörü emek harcamaları kütüphane, umumi banyo, meydan ve eğitim kurumları oluşturmak için kafi değildi. Yeni yapılar eskilerinden çok daha ufak ve gösterişsizdi.Şžehir duvarları ardındaki Romalı mülk sahipleri büyük değişikliklere sıcak bakmıyorlardı ve kolayca topraklarını bırakıp başka bir yere hareket etmek istemiyorlardı.Bazılarının elinden malları alındı ve Bizans sınırlarına kaçtılar, ötekiler ise yeni yöneticileriyle iyi ilişkiler geliştirmeye çalıştılar.İspanya ve İtalya şeklinde yerlerde Roma yasalarının ve inançlarının sürdürülmesi gerektiğine inanıldı.Öteki nüfusun yoğun olduğu bölgelerdekiler yeni giyinme şekilleri, yeni bir dil ve yeni anane ihtiyacı duydular. Katolik Kilisesi’nin kültürel açıdan birleştirici bir tesiri vardı. Katolikler tarafınca nüfuslanmış bazı bölgeler Aryan yöneticiler tarafınca işgal edildi. Frankların lideri I.Clovis Aryanizme karşı Katolikliği seçen liderlerden biridir. I.Clovis’in Katolikliği benimsemesi Gaul’deki Frank kabileleri açısından bir dönüm noktasıdır. Piskoposlar aldıkları eğitimden dolayı Ortaçağ toplumunun merkezindeydi. Netice olarak yönetimde mühim rol oynadılar. Sadece Batı Avrupa’nın merkezinin haricinde kalan bazı bölgeler Hıristiyanlık ya da klasik Roma geleneğinden asla etkilenmeden kaldılar.Avarlar ve Vikingler şeklinde savaştı toplumlar hala Batı Avrupa’da yeni doğmakta olan toplumlar için hala çekince oluşturuyordu.

Erken Dönem Ortaçağı monastizmin doğuşuna da şahit oldu.Toplumdan ayrılıp ruhani hayata yönelmek kişilerin tercihiyken, Avrupa monastizmi şeklini Mısır ve Suriye’de meydana çıkan anane ve ideolojilerden aldı. Monastizmin ruhani uygulamalara yaklaşımına kenobitizm dendi ve öncülüğünü 4.yüzyılda Aziz Pachomius yapmış oldu.Monastik fikir Mısır’dan Avrupa’ya 5.yüzyılda hiyeroglif edebiyatla yayıldı.6.yüzyılda Aziz Benedict monastismizn belirleyici kurallarını yönetim ve dini ayinler hakkında detaylı bir halde yazdı.Ortaçağda manastırlar ve keşişler dini ve politik mevzularda derin etkiye sahipti, mesela; varlıklı ailelerin toprak güvencesi, yeni fethedilen yerlerde kraliyet propagandası ve eğitim şeklinde mevzularda çok etkiliydiler. Romanesk sanatın doğuşu olan 8.yüzyıla kadar İtalya haricinde taş binalara ilgi yoktu. Roma’daki bina malzemeleri bu türde yaratı yapmak için çalındı. Roma ve Bizans tesiri baskın kalsa da Çeltik ve Cermen barbar kavimlerin mimari şekilleri Hıristiyan sanatıyla birleştirildi. Batı Avrupa’da yüksek kalitede mücevherler ve dini sanat eserleri yapılmış oldu. Charlamagne ve öteki krallar dini sanat eserlerinin yapılmasına büyük destek verdiler. Bu dönemdeki bazı sanat eserlerinde altın gümüş ve kıymetli pigmentler kullanılarak İncil’den öyküler anlatılmaya çalışıldı.

Carolinganlar


Fransa’nın Gaul bölgesinde üç yeni güç ortaya çıktı; Austrasia ve Neustria.Bu krallıklar efsanevi kralları Merovec’den sonrasında üç yüzyıl süresince Merovingian hanedanlığından gelen krallar tarafınca yönetildi.Merovingian ailesi dönem dönem aile fertleri içinde anlaşmazlıklar çıkan bir aileydi. Merovingian tahtına geçme kuralı kanbağı idi.Sadece 7.yüzyılda Austrasian ailesi güç kazanmıştır ve Merovingianlar geleneksel figür olarak korundu. Merovingianlar Baltık üstünden Avrupayla tecim ilişkilerinde bulunmuş oldu. Merovingian kültürü ‘Romanlaştırılmış’ olarak tanımlanabilir, mesela Roma paralarındaki yönetici sembollerine, piskoposluğa ve manastırlara çok ehemmiyet verdiler. Bazıları Merovingianların Bizans’la ilişki içinde bulunduğunu düşündü. Sadece Merovingianlar seçkin kişilerin ölülerini toprak mezarlara gömdüler ve nesillerini hayvan figürleriyle işaretlediler. 7.yüzyıl Austrasia ve Neustria içinde iç savaşların yaşandığı bir dönemdir. Bazı aile büyükleri bu cenk ortamından yararlandı. Mesela Pippin bu durumdan yararlanarak kendini Merovingian Sarayı’nın başkanı duyuru etti ve büyük zenginlik ve destek elde etti.Kendi soyundan gelen öteki nesiller de onun bu konumundan yararlandı ve sarayda danışmanlık ve vekillik şeklinde görevlere geldiler. Hanedanlık 732’de Charles Martin’in Müslümanları yenmesiyle yeni bir yön aldı. Carolingan hanedanlığı III.Pippin önderliğinde 753’te Austrasia ve Neustrialar’ın yönetimlerini ele geçirdi.

Modern kayıtlara bakılırsa Pippin bu darbe için enerjisini Papa’dan aldı. Pippi’nin darbesi Morevingianların beceriksiz ve zalim yöneticiler olduğu yolunda meydana getirilen propagandalarla kuvvetlendirildi ve Charles Martel’in başarıları ve ailesinin dindarlığı yüceltilerek öyküleştirildi.783’te Pippin öldüğünde imparatorluğu oğulları Charles ve Carloman’ın ellerine bıraktı. Carlamon organik nedenlerle öldükten sonrasında Charles Carlamon’un ufak oğlunun tahta geçmesini engelledi ve kendini birleşmiş Austrasia ve Neustria krallıklarının imparatoru duyuru etti. Charles çağdaşları tarafınca ‘Büyük Charles’ ya da Charlemagne olarak bilindi.774’te başlamış olan sistemli toprak genişlemesi Avrupa’yı büyük oranda bir araya getirdi. 800’den sonraki savaşlarda birçok asil müteffik edinerek geniş toprakları yönetti. Ortaçağ’ın soylularının bir çok köklerini bu genişleme sürecinde ortaya çıkan Carolingian hanedanlığına dayandırmak istedi. Charlemangne’in 800 yılının yılbaşı günü taç giyme töreni, 476’dan beri mevcut olan güç boşluğunu doldurmuş olduğu için ortaçağ tarihinin dönüm noktası olarak bilinir.Bu merasim Charlemagne’nin liderliğinde de değişikliğe yol açtı.İmparatorluğun otoritesini görmüş olan din adamlarını dizgesel bir halde çevresinde toplandı ve imparatorluğun en uç yerlerine otoritesini ulaştırdı.Ek olarak kendi sınırları içindeki kiliselerde değişmez ayin düzenini bir kenara iterek değişimler halletmeye çalıştı.

Carolingian Rönesansı



Charlemange’nin Aachen’deki sarayı kültürün tekrardan doğuş merkeziydi ve ‘Carolingan Rönesansı’ olarak da bilinir.Bu zamanda okur-yazarlık oranında artış görüldü, sanatta, mimaride, hukukta ve dini eserlerde gelişmeler görülür.Klasik Latin edebiyatı almış olan İngiliz keşiş Alcuin, Aachan’a çağrı edildi.Bu Latin kültürüne dönüş ortaçağ Latin gelişimleri için mühim bir basamaktır.Bu zamanda tüm Avrupa’da iletişimi kolaylaştıra bir yazı düzeni kullanıldı.Almanya’da Carolingian hanedanlığının düşmesi ve Anglo-Saxon’ların güç sahibi olmasını Ottonian Rönesansı izledi.

Orta Çağ’ın Zirve Periyodu


Orta Çağ’ın Zirve Periyodu, tarihçiler tarafınca 11. ve 13.yüzyıllar içinde Avrupa’nın şehirleşme süreci, askeri gelişme ve düşünsel etkinliklerin canlandığı dönem olarak tanımlanır. Bu canlanma yağmacı İskandinavya’nın ve Magyarlar’ın Hıristiyanlığı kabullenmesiyle ivme kazanmıştır. Bu zamanda Avrupa’nın nüfusu büyük oranda artış göstermiştir. Nüfus şehirlerde yoğunlaştı ve buradaki insanoğlu uzaklardaki ziraat alanlarını işgal etmeye çalıştılar. Antik şehirler Akdeniz kıyısında toplandı.1200’de gelişmekte olan merkez şehirler yollar ve nehirlerle birbirlerine bağlı ve kıtanın ortasında bulunuyorlardı. Bu devrin sonunda Paris’in nüfusu ortalama olarak 200.000’di.İtalya’nın merkezi, kuzeyi ve Flandra’da özerk yönetimli şehirlerin ortaya çıkması ekonomik hareketlenmeye, yeni dini ve ticari kurumların ortaya çıkmasına niçin oldu.

Baltık kıyısındaki tecim şehirleri Hanseatic Ligi olarak malum anlaşmayı yaptılar ve bu antlaşmada Venedik, Ceneviz ve Piza şeklinde İtalyan şehir-devletleri yer aldı ve tecim alanlarını Akdeniz süresince genişlettiler. Bu dönem Fransa, İngiltere ve İspanya kralları için şekillenme dönemiydi; güçlerini pekiştirdiler ve yönetimi kolaylaştıracak yeni kurumlar kurdular. Laik krallardan bağımsızlık fikrini oluşturan Papazlık, Hıristiyan dünyasında laik bir hâkimiyet kurdu. Tarihçilerin Papazlık Monarşisi dedikleri fikir 13.yüzyılda, III. Innocent’in papalığı döneminde en yüksek noktasına ulaştı.Şimal Haçlı Seferleri, Baltık ve Finlerdeki pagan bölgelerdeki Hıristiyan krallıklardaki ve askeri düzedeki gelişmeler Avrupa’daki birçok yerli halkı dejenere olmaya zorladı.Moğol istilaları haricinde barbar saldırıları durdu.

Haçlı Seferleri



Haçlı Seferleri Kudüs’ü Müslüman kontrolünden kurtarmak için meydana getirilen donanımlı seferlerdir. Kudüs 7.yüzyılda, Yakın Doğu, Şimal Afrika ve Anadolu’yla beraber Müslüman kontrolü altına girmişti. İlk Haçlı Seferi, 1095 senesinde, Papa II. Urbanus’un Clermont Konseyi’nde verdiği vaazda Bizans imparatoru I.Alexios Komnenos’dan yardım etmesini istemesiyle başladı. Urban Haçlı seferlerine katılan Hıristiyanlara günahlarının bağışlanmasını ve Kudüs’e yerleşmeyi vaat etti. Bu arzuyla Avrupa toplumunun her sınıfından binlerce insan bu amaçla hareket etti ve 1099 da Kudüs’ün ve öteki bölgeler ele geçirildi. Hareket ilk desteğini Franklardan aldı; Arapların Haçlı Seferlerine "Franj" demesi bu yüzdendir.Bu bölgede azınlık olmalarına karşın, Haçlılar işgallerini pekiştirmek için Haçlı şehirleri kurdular, bunlar ; Kudüs Krallığı, Edesa Vilayeti (Urfa), Antakya Prensliği, Tripoli Vilayeti’dir (Trablusgarp).13.yüzyılda bu şehirler içinde ve etrafındaki Müslüman şehirleri içinde birçok ihtilaf çıktı.Haçlı Seferleri’nin teme amacı kurulan bu şehirlerle kaybedilen bölgeleri geri almaktı.Mabet Savaşçıları bu amaçta destek sağlanması için oluşturulmuş birliklerdir. Orta Çağ’ın sonunda Hıristiyan Haçlı Seferleri, Müslümanların egemenliği altındaki İspanya, Portekiz ve Cenup İtalya’daki tüm toprakları fethetmişlerdi. Müslümanların geri saldırıları Asya’daki tüm toprakları geri aldı. Avrupa’nın kıymetli kısmı ve kuzeyi 12.yüzyıla kadar Hıristiyan tesiri haricinde kaldı.Bu zamanda Bizans İmparatorluğu çöküşe geçmişti.Malazgirt Savaşı’ndan sonrasında impratorluk ciddi anlamda çöküş ve yenilenme sürecine girdi.4.Haçlı Seferi’nde Konstantinopolis’in geri alınmasına karşın imparatorluk düşmeye devam etti.

Bilim ve Teknoloji



Erken Dönem Orta Çağ ve İslam’ın Altın Çağı’nda, İslam felsefesi, bilimi ve teknolojisi Batı Avrupa’dan çok daha çok gelişmişti. İslam âlimleri eski gelenekleri incelediler ve kendilerinin yeni buluşlarını, yeniliklerini de ilave ederek eni bir kültür oluşturdular. Romen rakamlarının yerini onluk sisteme dayalı numara sisteminin alması ve cebir matematiksel işlemlerde kolaylık sağlamış oldu. Öteki bir netice ise Latince konuşan toplumların geçişte kaybolan felsefe ve edebiyata ulaşmasıdır.12.yüzyıldaki Latince çeviriler Aristoteles’in felsefesine ve 12.yüzyılın Rönesansı olarak malum İslam bilimsel gelişmelerine olan tutkuyu besledi.

Tecim yollarının eskiden olduğu şeklinde güvenli hake gelmesi ve düzeli ekonomik gelişme, ticaretin gelişmesine zemin hazırladı.Avrupa’nın belli başlı şehirlerinde üniversiteler kurulduğunda, 11.yüzyılın katedral okulları ve manastırlar eğitimin ana kaynağıydı. Eğitim daha geniş kitlelere ulaşabildi, sanatta müzikte ve dini eserlerde gözle görülür gelişmeler görüldü. Avrupa’da görkemli katedraller inşa edildi, en önce Romanesk ve hemen sonra daha dekoratif olan Gotik tarzda mimari kullanıldı.

12 ve 13.yüzyılda Avrupa’da köklü icatlar, yenilikler, geleneksel üretim şekillerinde ve ekonomide köklü değişimler görülür. Bu dönem top, gözlük ve artezyenin icadı şeklinde teknolojik gelişmelerin görüldüğü ve doğudan barut, ipek, pusula şeklinde yeniliklerin alındığı dönemdir. Ek olarak gemicilik ve saat yapımında büyük gelişmeler görülür ve bu gelişmeler ‘Coğrafi Keşifler’e zemin hazırlamıştır. Birçok sayıda tıp, bilim mevzularındaki Arapça ve Yunanca yaratı çevrilmiş ve Avrupa’ya dağıtılmıştır. Bilhassa Aristoteles yeni düzenlenen üniversitelerin kurulması aşamasında gerçekçi ve mantıksal yaklaşımı sebebiyle büyük ehemmiyet kazanmıştır.

Din Alanında Değişimler



Cluny Manastırı devrin en etkili manastırlarındandır.
11.yüzyılda seçkinler keşişlerin iyi bir dini temel oluşturmak için keşişlerin kendi kurallarına uymadıklarını düşündüğünden monastik fikir ehemmiyet kazanmıştır. Bu zamanda keşişlerin yakarış edenleri Tanrı’ya ulaştırarak dünyayı daha iyi bir yer haline getirdikleri için çok yararlı bir iş yaptığına inanılıyordu. Sadece eğer keşişler erdemli kişiler değilse bu zaman boşa gitmiş olacaktı. Bu korkudan dolayı 909’da Macon’da Cluny Manastır’ı kuruldu. Bu reformlaştırılmış manastır kısa zamanda katılığıyla ün saldı. Cluny daha kaliteli bir ruhani seviye oluşturmak için kendi başrahibini kendi seçti ve ekonomik ve politik açıdan bağısızlığı sağlamak için Papa’nın koruması altına girdi. Fena manastır kanunların karşı ergonomik bir çözüm üretti ve 11.yüzyılda Cluny’nin başrahipleri imparatorluğun politik işlerinde düşünce bildirmeye, Fransa ve İtalya’daki manastırları düzenlemeye çağırıldı. Monastik reformlar laik kiliseleri de etkiledi.

1049’da IX. Leo’nun Papalığa atanması mühim bir mesele oluşturdu. Bu sürtüşme bazı piskoposların atanması hakkındaydı ve Papa VII. Gregory, IV. Henry ve Mukaddes Roma İmparatoru içinde geçti. Ondan sonra atama, rahiplerin evlenmesi ve dinsel unvanların satılmasını kapsayan ideolojik bir cenk haline geldi. İmparator Kilise’nin korunmasını kendinin en mühim hakkı ve sorumluluğu bulunduğunu düşündü. Buna karşılık Papa kilisenin mahalli hükümdarlardan bağımsız olması icap ettiğini savundu. Bu cenk ortamı IV.Henry’nin 1085’te Roma’yı ziyaret etmesi ve birkaç ay sonrasında da Papa’nın ölmesiyle son buldu sadece sorun çözülmeden kaldı. Bu ihtilaf papalık monarşisinin otoritelerden bağımsız geliştiğini gösterir. Bu vaka ek olarak Cermen prenslerinin Cermen İmparatoruna karşı güçlenmesinin sonucudur.

Bu dönem büyük dini hareketlerin olduğu dönemdir. Daha ilkin bahsedilen Haçlı Seferleri’nin tesiri inkâr edilemez. Aynı şekilde monastik düzeltim seçkinleri ve keşişleri etkileyen bir vakadır. Öteki gruplar dini yaşamı yenide şekillendirmeye çalıştılar.Geniş topraklara haiz seçkinler yeni kiliseler yapılmasını finanse ederek Kilise’nin günlük yaşamdaki tesirini arttırdılar.Katedral yasaları monastik kuralları benimsedi.İşçi sınıfı ve toplumun alt katman insanları Havariler şeklinde yaşamaya son verdiler ve dinin belirlenmiş doktrinleri mevzusunda yeni fikirler ortaya oydular.12.yüzyılda papalığın Kilise’yi yenileme çabalarının bayağı insanları etkilediği inkar edilemese de insanların da onları etkilediği kolayca görülebilir.Waldensian ve Humiliati şeklinde yeni dini gruplar monastik manastırı kabullenmediği için kınandılar.

Geç Dönem Orta Çağ



Geç Dönem Orta Çağ felaketler ve zorluklar dönemiydi.Bu zamanda iklim tarihçilerinin de ortaya koyduğu şeklinde ziraat iklim değişiminden oldukça etkilendi ve 1315-1317 yılları arasındaki ‘Büyük Kıtlık’a niçin oldu.Bakteriyel hastalık olan ‘veba’ iyi beslenemeyen nüfusa söndürülemeyen bir ateş şeklinde yayıldı ve 14.yüzyıldaki nüfusun neredeyse dörtte üçünü hatta bazı bölgelerde yarısını öldürdü.Büyük oranda toprak terk edildi ve buradaki ürünler işlenmeden kaldı.İşçi sayısında azalma sonucunda işçilerin maaşı arttı ve toprak sahipleri işçileri topraklarında çalışmaya ikna etmeye çalıştı.Ek olarak işçiler de daha çok kazanç hak ettiklerini savunarak isyan ettiler.Bu kriz süreci aksine Erken Çağdaş Çağlar’a zemin hazırlayan yaratıcı toplumsal, ekonomik, ve teknolojik gelişmelere tanık oldu.Bu dönem Katolik kilisesinin de kendi içinde bölünmeye başladığı dönemdir.Bu bölünme döneminde Kilise üç değişik papa tarafınca bununla beraber yönetildi.Kilise papalığın otoritesini yitirdi ve ulusal kiliselerin oluşmasına niçin oldu.Roma İmparatorluğunun son düşüşü Konstantinopolis’in 1453’te Osmanlı Türkleri egemenliği altına girmesidir.Bu vaka Avrupa’nın ekonomisi, kültürü ve dininde büyük etkiye haizdir.

Kültür



Orta Çağ mutfağı, 5. ve 16. yüzyıl Avrupa kültürlerinin besinlerine, yeme alışkanlıklarına ve yiyecek pişirme yöntemlerine verilen genel addır. Bu dönem süresince beslenme düzeni ve pişirme şekilleri Avrupa genelinde değişimlere uğramış ve tüm bu değişimler Avrupa'nın çağıl mutfak kültürünün temelini oluşturmuştur.

Bu zamanda ekmek tüm Avrupa'da ana gıda ögesi olarak kullanılır, tüketimde bunu yulaf lapası ve makarna şeklinde tahıldan yapılmış yemekler izlerdi. Et ise sebze ve tahıllardan daha pahalı ve seçkin bir yiyecekti. Çeşni olarak en fazla kullanılan ürünler şarap, koruk suyu ve sirkeydi. Yiyecekleri tatlandırmak için almaya gücü yetenler en sık bal ve şekere başvururdu. Et türlerinde en fazla tercih edilenler tavuk ve domuz eti olur, toprak işlemede büyük öneme haiz olan büyükbaş hayvanların etleri ise devamlı daha azca kullanılırdı. Şimal Avrupa toplumları et gereksinimini büyük seviyede morina ve ringa balıkları ile sağlar, bunun yanında öteki tatlı ve tuzlu su balıkları da yaygın halde tüketilirdi. Bademin hem acı hem de tatlısı yemeklerde garnitür olarak kullanılır ya da öğütülerek çorba ve yahnilere kıvam vermek için serpilirdi. Badem sütü, oruç ve paskalya perhizleri süresince hayvan sütüne alternatif olarak içilen bir içecekti.

Bu dönemlerde yavaş ulaşım ve yetersiz gizleme koşulları bir çok yiyeceğin uzun mesafeli ticaretini engelliyordu. Birçok yerde bir tek zengin kişilerin, çoğu zaman de asil takımının baharat ve otlar şeklinde pahalı ürünleri getirmeye gücü yetiyordu. Bundan dolayı zenginlerin ve soyluların mutfakları, yabancı kültürlerden etkilenmeye daha açık olmuştur. Toplumda bulunan her sınıfın bir üst sınıfı yansılamak etmesi sonucu, internasyonal ticaretle ve savaşlarla edinilen yeni alışkanlıklar zaman içinde yoksullar içinde da yaygınlaşmıştır.

Açlık ve kıtlığın olağan hâle geldiği ve toplumdaki derslik ayrılıklarının en ağır halde hissedildiği bu dönemlerde yiyecekler, toplumsal statünün en mühim göstergelerinden biri olmuştur. Piyasada güçlükle bulunmalarının yanı sıra lüks gıdaların tüketimi yasalarca da toplumun kimi sınıflarına yasaklanmış ve soylular sınıfına mensup olmayan sonradan görmelerin ("nouveau riche") göze çarpan tüketimine bir sınır getirilmiştir. Ek olarak, kişinin yediği yemekle işgücünün içinde mukaddes ya da organik bir bağ olduğu inancı yaygın olduğundan, yasalar, çalışan sınıfın yiyeceklerinin daha azca inceltilmiş olması koşulunu getirmiştir. Bundan dolayı, o dönemde gövde gücü ile çalışan sınıfın yiyecekleri daha iri parçalı ve daha ucuzdur. Aynı dönemde tıp alanında da hekimler pahalı tonikleri, egzotik baharatları asil kesimin hastalarına tavsiye ederken, daha kokulu, düşük kaliteli otları alt sınıflara önerirlerdi.

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Karanlık Çağ Nedir
Karanlık Çağ Nedir
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/06/karanlk-cag-nedir.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/06/karanlk-cag-nedir.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content