KARİNE a. (ar. karine). Esk. 1. Bir probleminin çözümlenmesinde benzer durumla- n göz önüne alarak elde edilmiş ipucu, emare: ...
KARİNE a. (ar. karine). Esk.
1. Bir probleminin çözümlenmesinde benzer durumla- n göz önüne alarak elde edilmiş ipucu, emare: "Fakat bu malum olan hususu kanıtlayacak herhangi bir karine var mıdır?" (N. Kurdakul).
2. Karine ile idrak etmek, bir sözcüğün ya da cümlenin anlamını sözün gelişinden idrak etmek.
—Verg. huk. Karine yöntemi, bir tür vergi tarh yöntemi. (Bu yöntemde, gelir ya da servetlerin miktar ya da değerleri yerine, bu tarz şeyleri azca çok temsil ettikleri varsayılan bazı dış emareler ya da göstergeler vergiye matrah olarak alınır: arazinin kıymeti ya da iradı yerine, yüzölçümünün; binanın iradı yerine, kapı ve pencere sayısının; özgür meslek kazançları yerine, işyeri kirasının vergiye esas alınması şeklinde. Fransa'da eskiden uygulanan kapı ve pencere vergisi, karine yönteminin tipik bir örneğidir.)
—Ansİkl. Huk. Karine ikiye ayrılır: fiili karine ve yasal karine. Fiili karine, belli bir vakadan belli olmayan bir vaka için yargıç tarafınca çıkarılan sonuçtur. Kaide olarak, fiili karinenin aksi kanıtlanabilir. Yasal karine ise, belli bir vakadan belli olmayan bir vaka hakkında yasanın çıkardığı sonuçtur. Kimi yasal karineler kesindir; karşı taraf bu karinelerin aksini kanıtlayamaz. Mesela kimse tapu sicilindeki bir kaydın bilinmediği yolunda bir iddia ileri süremez. Kimi yasal karineler ise, kati değildir; karşı taraf bu karinelerin aksini kanıtlayabilir. Mesela iyiniyet karinesi böyledir. Kendisinden beklenen özeni göstermeyen şahıs, iyiniyet iddiasında bulunamaz.
1. Bir probleminin çözümlenmesinde benzer durumla- n göz önüne alarak elde edilmiş ipucu, emare: "Fakat bu malum olan hususu kanıtlayacak herhangi bir karine var mıdır?" (N. Kurdakul).
2. Karine ile idrak etmek, bir sözcüğün ya da cümlenin anlamını sözün gelişinden idrak etmek.
—Huk. Malum ya da kanıtlanan bir vakaya dayanarak bilinmeyen bir vakadan hukuksal netice çıkarma. (Bk. ansikl. böl.)
—isi. huk. Karine-i katıa, başka anlama gelmeyecek derecede açık kanıt.
—isi. huk. Karine-i katıa, başka anlama gelmeyecek derecede açık kanıt.
—Ansİkl. Huk. Karine ikiye ayrılır: fiili karine ve yasal karine. Fiili karine, belli bir vakadan belli olmayan bir vaka için yargıç tarafınca çıkarılan sonuçtur. Kaide olarak, fiili karinenin aksi kanıtlanabilir. Yasal karine ise, belli bir vakadan belli olmayan bir vaka hakkında yasanın çıkardığı sonuçtur. Kimi yasal karineler kesindir; karşı taraf bu karinelerin aksini kanıtlayamaz. Mesela kimse tapu sicilindeki bir kaydın bilinmediği yolunda bir iddia ileri süremez. Kimi yasal karineler ise, kati değildir; karşı taraf bu karinelerin aksini kanıtlayabilir. Mesela iyiniyet karinesi böyledir. Kendisinden beklenen özeni göstermeyen şahıs, iyiniyet iddiasında bulunamaz.
Kaynak: Büyük Larousse
karine
isim, eskimiş (kari:ne) Arapça
1 . Karışık bir iş ya da probleminin anlaşılmasına, çözümlenmesine yarayan durum, ipucu.
2 . Emare.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
karine ile idrak etmek
isim, eskimiş (kari:ne) Arapça
1 . Karışık bir iş ya da probleminin anlaşılmasına, çözümlenmesine yarayan durum, ipucu.
2 . Emare.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
karine ile idrak etmek
karine ingilizcesi
1. law circumstantial evidence, indirect evidence, piece of circumstantial evidence.
2. indication, sign.
- ile idrak etmek /ý/ to infer, conclude (something) by inference
1. law circumstantial evidence, indirect evidence, piece of circumstantial evidence.
2. indication, sign.
- ile idrak etmek /ý/ to infer, conclude (something) by inference
YORUMLAR