çok eski zamanlardan birinde fena bir ruh vardı ve ruhların hakikaten en zararlısıydı. mutlu bir gününde, kaba ve fena şeyleri iyi ve güzel ...
çok eski zamanlardan birinde fena bir ruh vardı ve ruhların hakikaten en zararlısıydı. mutlu bir gününde, kaba ve fena şeyleri iyi ve güzel yansıtan bir ayna yapmış oldu. fakat çok fena ve hiçbir işe yaramaz şey daha fena ve daha çirkin göründü.
onun okuluna giden öteki ruhlar gökyüzünde uçabileceklerini düşündüler. aynanla beraber daha yükseğe uçtular. yıldızlara gittikçe yaklaştılar ve ayna daha çok parlamaya başladı ve ellerinden dünyaya düşerek milyonlarca bölüme ayrıldı.
ve eskisine gore daha çok kötüleşti. bazı parçalar kum tanesi büyüklüğündeydi ve büyük dünyaya dağıldılar. insanların gözlerine kaçtıklarında orada kaldılar. insanoğlu herşeyi fena gördüler. en azından fena gören bir gözleri oldu. aynanın en minik parçası bile tüm aynanın enerjisini taşıyordu. hatta bazı insanoğlu kalplerinde kıymıklara haiz oldular ve bir titremeyle kalpleri buza döndü.
öykü, kay isminde bir çocuktan ve onun kız kardeşi gerda'dan bahseder. iki kardeş birbirine çok yakındır fakat bigün kay'ın gözüne ve kalbine ayna parçaları saplanır. ve kalbi buza dönüşür. artık güzel olan herşey ona çirkin ve fena, fena olan herşey iyi görünmektedir.
bigün kızağını beyaz büyük bir kızağa bağlayarak onunla çok uzaklara gider. beyaz kızakta kar kraliçesi olan uzun bir bayan vardır. kay'ı çağırıp onunla beraber yol almasını ister ve alnından öper. öpücüğü buzdan daha soğuktur ve bu soğukluk aslına bakarsanız buzlaşmış olan kalbine iner. kendisini ölecekmiş şeklinde hisseder.
fakat birkaç dakika içinde bu duygu ona hoş gelir ve çevresindeki soğuk havayı hissetmez. kar kraliçesi kay'i bir kez daha öper ve kay gerda'yı, büyükannesini ve arkasında bıraktığı evini unutur. kar kraliçesi kay'i alır ve onlar ormanlar, göller, denizler ve bir çok yeri büyülü kızağın üstünde aşarlar.
gerda kardeşine ne işe yaradığını bilmemektedir. onun öldüğünü düşünüp devamlı ağlamaktadır. bir bota biner ve nehire ayakkabısını atar (bu kay'ı geri vermesi için bir hediyedir).
dere botu çiçeklerle dolu bir bahçeye götürür. orada minik bir kulübede yaşlı bir bayan yaşamaktadır. hanım gerda'yı çağrı eder. gerda'nın saçını tarar ve büyü kullanarak gerda'nın kay'ı unutmasını sağlar. bahçedeki tüm gülleri de gerda'ya kardeşini hatırlatmaması için yok eder.
gerda bir süre yaşlı hanımla kalır fakat bigün bir kadının başlangıcında bir gül görür ve bahçede olmayan çiçeğin hangisi bulunduğunu farkeder. kay'i anımsar ve çiçeklere onun nerede bulunduğunu sorar. çiçekler onunla konuşurlar fakat hiçbirisi de kay'ın nerede bulunduğunu bilmemektedir. bundan dolayı gerda kay'ı aramak için bahçeyi terkeder. gerda için bu bir çok insanla ve yaratıkla karşılaşmış olduğu uzun bir seyahat olur. konuşan bir kuzguna, prense, prensese, minik hırsız bir kız, finlandiyalı hanıma, lapland'lı bir hanıma, rengeyiğine rastlar ve sonunda kar kraliçesinin sarayına ulaşır.
gerda onu bulduğunda kay sarayda yalnızdır. gerda, ona koşar ve onu sımsıkı kucaklar. fakat kardeşi ona yanıt vermez. sessiz ve soğuktur. gerda ağlar ve gözyaşları kay'ın göğsünü ıslatır. kalbindeki buzu kırar ve ayna kırıntısının çıkmasını sağlar. gerda bir tanrısal söyler ve kay ağlar. o denli çok ağlar ki gözündeki ayna parçasını çıkar ve kay gerda'yı tanır.
ikisi beraber sarayı terkederler ve evlerine dönerler. vakit geçtikçe sanki bir rüyaymış şeklinde kar kraliçesini unuturlar.
YORUMLAR