LEMA a. (ar. Iemra). Esk. 1. Parıltı: "Gözlerinde titreyecek bir lem'a ile sırrını meydana koyacaktı" (R. N. Güntekin...
LEMA a. (ar. Iemra). Esk.
1. Parıltı: "Gözlerinde titreyecek bir lem'a ile sırrını meydana koyacaktı" (R. N. Güntekin).
2. Lamba: "Tavana muallak iki büyük lenf anın ziyası..." (H. Z. Uşaklıgil).
3. Lema -figen, parlaklığı azaltan: "Sevâd-ı leyle-i elfâz içinde lema-figen" (Tevfik Fikret). || Lema-riz, aydınlatan, parıltı saçan: "Rahmet biter, bulut dağılır, mihr-i nevbahar / âfâka lema-riz oluyorken hazin hazin" (Tevfik Fikret).
1. Parıltı: "Gözlerinde titreyecek bir lem'a ile sırrını meydana koyacaktı" (R. N. Güntekin).
2. Lamba: "Tavana muallak iki büyük lenf anın ziyası..." (H. Z. Uşaklıgil).
3. Lema -figen, parlaklığı azaltan: "Sevâd-ı leyle-i elfâz içinde lema-figen" (Tevfik Fikret). || Lema-riz, aydınlatan, parıltı saçan: "Rahmet biter, bulut dağılır, mihr-i nevbahar / âfâka lema-riz oluyorken hazin hazin" (Tevfik Fikret).
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR