-der (-i) (ma'hvetmek) Arapça ma§v + Türkçe etmek 1 . Yok etmek. 2 . Bozup işe yaramaz duruma getirmek: "Kuraklık eki...
-der
(-i) (ma'hvetmek) Arapça ma§v + Türkçe etmek
1 . Yok etmek.
2 . Bozup işe yaramaz duruma getirmek:
"Kuraklık ekinleri mahvetti."- .
3 . Onmaz duruma getirmek:
"Beni bu güzel havalar mahvetti / Bu şekilde havada çekilme ettim / Evkaftaki memuriyetimden"- O. V. Kanık.
4 . Boşa gitmesine sebep olmak, heba etmek:
"Küçük bir dikkatsizlik tüm emeklerimi mahvetti."-
MAHVETMEK g. f. (mahıv etmek > mahvetmek).
1. Bir kimseyi mahvetmek, o kimsenin varlığını ortadan kaldırmak, yok olmasına ya da büyük zarara, yıkıma uğramasına yol açmak: Savaşlar milyonlarca insanı mahvetti. Kumar tutkusu onu mahvetti.
2. Bir şeyi mahvetmek, onu yok etmek ya da bozmak, işe yaramaz duruma getirmek: Çirkin yapılaşma Boğaz'i mahvetti. Şiddetli yağmurlar tüm yolları mahvetti.
3. Bir kimseyi, bir topluluğu mahvetmek, onu çöküntüye uğratmak, çökertmek: Çocuğunun acısı onu mahvetti. Zamlar dar gelirli vatandaşı mahvetti.
4. Bir emeği, bir çabayı mahvetmek, onun boşa gitmesine, heba olmasına yol açmak: Tarlayı sel basmış, tüm çalışmalarımızı mahvetmişti.
1. Bir kimseyi mahvetmek, o kimsenin varlığını ortadan kaldırmak, yok olmasına ya da büyük zarara, yıkıma uğramasına yol açmak: Savaşlar milyonlarca insanı mahvetti. Kumar tutkusu onu mahvetti.
2. Bir şeyi mahvetmek, onu yok etmek ya da bozmak, işe yaramaz duruma getirmek: Çirkin yapılaşma Boğaz'i mahvetti. Şiddetli yağmurlar tüm yolları mahvetti.
3. Bir kimseyi, bir topluluğu mahvetmek, onu çöküntüye uğratmak, çökertmek: Çocuğunun acısı onu mahvetti. Zamlar dar gelirli vatandaşı mahvetti.
4. Bir emeği, bir çabayı mahvetmek, onun boşa gitmesine, heba olmasına yol açmak: Tarlayı sel basmış, tüm çalışmalarımızı mahvetmişti.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR