bilgi isim (ma:luma:tı, l ince okunması mümkün) Arapça ma¤l°mÂ¥t Bilgi: "Bu hakikatler geriye kalan evlatların bildikleri e...
bilgi
isim (ma:luma:tı, l ince okunması mümkün) Arapça ma¤l°mÂ¥t
"Bu hakikatler geriye kalan evlatların bildikleri en kolay bilgi sırasına geçmiştir."- H. R. Gürpınar.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
bilgi alabilmek bilgi edinmek bilgi vermek
Birleşik Sözler
bilgi sahibi
MALUMAT, -tı a. (ar. ma'lom'un çoğl. ma'lûmat).
1. Öğrenilen şeylerin tümü; bilgi: Bir mevzuda malumatını çoğaltmak.
2. Bir şeye, bir hiç kimseye ilişkin haber, edinilen bilgi ya da meydana getirilen izah etme; bilgi: Kavganın sebebi hakkında bir malumatımız yok. Bilgi alabilmek. Bilgi edinmek. Bilgi vermek. Malumatı olmak.
*-*Esk. Bilgi-fûnış -MALUMATFURUŞ. Bilgi ı cüziye, az, yetersiz bilgi. || alumat-ı külliye, malumat-ı tamme, tam ve eksiksiz bilgi. || Bilgi-ı mükerreme, mukaddes, elit bilgi. || Bilgi-ı vasia, geniş, teferruatlı bilgi. || Bilgi-ı zaruriye, mecburi, lüzumlu bilgi.
*-*Fels. - BİLGİ.
1. Öğrenilen şeylerin tümü; bilgi: Bir mevzuda malumatını çoğaltmak.
2. Bir şeye, bir hiç kimseye ilişkin haber, edinilen bilgi ya da meydana getirilen izah etme; bilgi: Kavganın sebebi hakkında bir malumatımız yok. Bilgi alabilmek. Bilgi edinmek. Bilgi vermek. Malumatı olmak.
*-*Esk. Bilgi-fûnış -MALUMATFURUŞ. Bilgi ı cüziye, az, yetersiz bilgi. || alumat-ı külliye, malumat-ı tamme, tam ve eksiksiz bilgi. || Bilgi-ı mükerreme, mukaddes, elit bilgi. || Bilgi-ı vasia, geniş, teferruatlı bilgi. || Bilgi-ı zaruriye, mecburi, lüzumlu bilgi.
*-*Fels. - BİLGİ.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR