namus isim (na:mus) Arapça nÂ¥m°s 1 . Bir cemiyet içinde terbiye kurallarına karşı beslenen bağlılık. 2 . Dürüstlük, doğruluk. A...
namus
isim (na:mus) Arapça nÂ¥m°s
2 . Dürüstlük, doğruluk.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
namusu iki paralık olmak namusuna dokunmak namusuna sinek kondurmamak namusunu temizlemek
namusu temizlenmek namusuyla yaşamak
Birleşik Sözler
namus belası namus borcu namus cinayeti namus davası
namus sözü
Töre/Namus Cinayetleri
Namus nedir?
Namus Davası Nedir?
NAMUS a. (a. namus).
1. Bir kimseyi, kendine ya da başkalarının ona duyduğu saygıyı yok edecek halde davranmaktan kaçınmaya yönelten terbiye ilkelerinin tümü: Namus için yaşamak.
2. Bu ilkelere sıkı sıkıya bağlılık; dürüstlük: Hiçbir yasadışı işe karışmamış, namusuna tek fena söz edilemeyecek bir insandır. Onda namus arama, her türlü kötülüğü yapabilecek tıynettedir.
3. Bir kimsenin, bir topluluğun onuru, şerefi, haysiyeti: Onda birazcık namus olsaydı başka türlü davranırdı. Ailesinin namusuna kir düşürmek.
4. Bilhassa bir kadının iffeti: Bir kadının namusuna göz dikmek.
5. Esk. Kanun, düzen.
6. Namus belası, halk arasındaki saygınlığını korumak için katlanılan sıkıntılı durum ya da ses çıkarılmadan üstlenilen zarar: Namus belası, istediklerine evet demek zorunda kaldık. || Namus sözü, kişinin onur ve erdem şeklinde değerleri öne sürerek verdiği söz; onur sözü. || Namusu iki paralık olmak, onurunu ve kıymetini yitirecek fena bir duruma düşmek: Namusu iki paralık olmuş, çevrede adı kötüye çıkmıştı. || Namusuna dokunmak, bir kimsenin onurunu incitecek ya da kıracak bir etkide bulunmak: Düşünmeden söylediği ileri geri sözler adamcağızın namusuna dokunmuştu. || Namusunu temizlemek, fena ve dürüst olmayan bir işten kendi saygınlığını koruyarak çıkmak: Yargılanmalarını istemiş, böylece suçlamaların asılsızlığını kanıtlayarak namusunu temizlemişti; onur ve ahlakını yaralayan fena bir durumdan kurtulmak amacıyla bir kimseyi ya da kendini öldürmek. || Namusuyla yaşamak, terbiye kurallarına bağlı olarak, onurlu ve erdemli bir yaşam sürmek.
*Esk. Namus-kâr, namus-perver, namuslu, doğru. || Namus-ı dilberi, güzellik namusu.
*-Tasav. Tanrı'a yakın olan melekler. || Namusu ekber, Cebrail.
1. Bir kimseyi, kendine ya da başkalarının ona duyduğu saygıyı yok edecek halde davranmaktan kaçınmaya yönelten terbiye ilkelerinin tümü: Namus için yaşamak.
2. Bu ilkelere sıkı sıkıya bağlılık; dürüstlük: Hiçbir yasadışı işe karışmamış, namusuna tek fena söz edilemeyecek bir insandır. Onda namus arama, her türlü kötülüğü yapabilecek tıynettedir.
3. Bir kimsenin, bir topluluğun onuru, şerefi, haysiyeti: Onda birazcık namus olsaydı başka türlü davranırdı. Ailesinin namusuna kir düşürmek.
4. Bilhassa bir kadının iffeti: Bir kadının namusuna göz dikmek.
5. Esk. Kanun, düzen.
6. Namus belası, halk arasındaki saygınlığını korumak için katlanılan sıkıntılı durum ya da ses çıkarılmadan üstlenilen zarar: Namus belası, istediklerine evet demek zorunda kaldık. || Namus sözü, kişinin onur ve erdem şeklinde değerleri öne sürerek verdiği söz; onur sözü. || Namusu iki paralık olmak, onurunu ve kıymetini yitirecek fena bir duruma düşmek: Namusu iki paralık olmuş, çevrede adı kötüye çıkmıştı. || Namusuna dokunmak, bir kimsenin onurunu incitecek ya da kıracak bir etkide bulunmak: Düşünmeden söylediği ileri geri sözler adamcağızın namusuna dokunmuştu. || Namusunu temizlemek, fena ve dürüst olmayan bir işten kendi saygınlığını koruyarak çıkmak: Yargılanmalarını istemiş, böylece suçlamaların asılsızlığını kanıtlayarak namusunu temizlemişti; onur ve ahlakını yaralayan fena bir durumdan kurtulmak amacıyla bir kimseyi ya da kendini öldürmek. || Namusuyla yaşamak, terbiye kurallarına bağlı olarak, onurlu ve erdemli bir yaşam sürmek.
*Esk. Namus-kâr, namus-perver, namuslu, doğru. || Namus-ı dilberi, güzellik namusu.
*-Tasav. Tanrı'a yakın olan melekler. || Namusu ekber, Cebrail.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR