Nasip -bi isim (nasi:bi) Arapça na¹³b 1 . Birinin payına düşen şey. 2 . Bir kimsenin elde edebildiği, haiz olabildiği şey: ...
Nasip -bi
isim (nasi:bi) Arapça na¹³b
1 . Birinin payına düşen şey.
2 . Bir kimsenin elde edebildiği, haiz olabildiği şey:
3 . Kısmet, şans, baht:
4 . Günlük kazanç.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
isim (nasi:bi) Arapça na¹³b
1 . Birinin payına düşen şey.
2 . Bir kimsenin elde edebildiği, haiz olabildiği şey:
"Türk'e ve Türk vatanına bir kurtuluş nasip ise onu gene Mehmetçiklerden beklemeliyiz."- A. Gündüz.
3 . Kısmet, şans, baht:
"Tembellerin nasibi aç kalmaktır."- .
4 . Günlük kazanç.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- nasibini alabilmek
- nasip alabilmek
- nasip etmek
- nasip olmak
NASİP a. (ar naşib).
1. Tanrı'nın her insana uygun görmüş olduğu varsayılan şey; kısmet: Ikimiz de istedik ama nasip değilmiş, olmadı.
2. Hisse, hisse: Mirastan nasibine bir ev, bir de arsa düştü.
3. Talip, kısmet: iyi bir nasip çıkmadı.
4. Nasip etmek, Tanrı'dan söz ederken bir şeye bir şeyin olmasına olanak vermek: Tanrı nasip ederse, gelirim.
5. Nasip olmak, Tanrı tarafınca uygun görülmek: Nasip olsaydı olurdu, değilmiş; fırsat düşmek, elvermek: Niçin gelmedin? * Nasip olmadı.
6. Bir hiç kimseye nasip olmak, mutlu şeylerden, kıymetli kimselerden söz ederken, bir hiç kimseye ulaşmak, onun eline geçmek. Bu şekilde büyük liderler her ulusa nasip olmaz.
7. Bir şeyden nasibini alabilmek, güzel, hoşlanılan bir şeyden kısa bir süre de olsa yararlanmak; (negatif kullanıldığında) bir kimsede sözkonusu bir niteliğin olmadığını vurgulamak için alay yollu kullanılır: Doğruluktan nasibini almamış bir insan.
*Esk. Nasib-dar, hisse alan, hisse sahibi.
Kaynak: Büyük Larousse
1. Tanrı'nın her insana uygun görmüş olduğu varsayılan şey; kısmet: Ikimiz de istedik ama nasip değilmiş, olmadı.
2. Hisse, hisse: Mirastan nasibine bir ev, bir de arsa düştü.
3. Talip, kısmet: iyi bir nasip çıkmadı.
4. Nasip etmek, Tanrı'dan söz ederken bir şeye bir şeyin olmasına olanak vermek: Tanrı nasip ederse, gelirim.
5. Nasip olmak, Tanrı tarafınca uygun görülmek: Nasip olsaydı olurdu, değilmiş; fırsat düşmek, elvermek: Niçin gelmedin? * Nasip olmadı.
6. Bir hiç kimseye nasip olmak, mutlu şeylerden, kıymetli kimselerden söz ederken, bir hiç kimseye ulaşmak, onun eline geçmek. Bu şekilde büyük liderler her ulusa nasip olmaz.
7. Bir şeyden nasibini alabilmek, güzel, hoşlanılan bir şeyden kısa bir süre de olsa yararlanmak; (negatif kullanıldığında) bir kimsede sözkonusu bir niteliğin olmadığını vurgulamak için alay yollu kullanılır: Doğruluktan nasibini almamış bir insan.
*Esk. Nasib-dar, hisse alan, hisse sahibi.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR