Şimal Atlantik Antlaşması Teşkilatı (NATO) Gösterim: 465 Boyut: 44.9 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/> İng...
Şimal Atlantik Antlaşması Teşkilatı (NATO)
Gösterim: 465
Boyut: 44.9 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
Boyut: 44.9 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
İngilizce NORTH ATLANTİC TREATY ORGANİZATİON (NATO),
II. Dünya Savaşı sonrasında, Avrupa'daki Sovyet askeri varlığını dengelemek amacıyla, 4 Nisan 1949 tarihindeki Şimal Atlantik Antlaşması (yürürlüğe giriş zamanı 24 Ağustos 1949) etrafında kurulan teşkilat.
Soğuk Cenk süresince Batılı devletlerin Şark Bloku'na karşı en mühim ortak müdafa ittifakı olmuştur. üyeleri ABD, Almanya (1955-90 içinde yalnızca Garp Almanya), Belçika, Birleşik Krallık, Danimarka, Fransa, Hollanda, İspanya, İtalya, İzlanda, Kanada, Lüksemburg, Norveç, Portekiz, Türkiye ve Yunanistan'dır. NATO'ya Şubat 1952'de katılan Yunanistan ve Türkiye, Mayıs 1955'te katılan Garp Almanya ve Mayıs 1982'de katılan İspanya dışındaki devletler örgütün ilk kurucularıdır. Fransa 1966'da NATO'nun askeri kanadından ayrılmasına rağmen teşkilat üyeliğini sürdürmüştür.
Antlaşmanın içinde ne olduğu.
Şimal Atlantik Antlaşmasının aslı 5. maddede yer ahr. Buna nazaran üye devletler “Avrupa ya da Şimal ABD'da aralarından bir ya da birkaçına karşı girişilecek silahlı bir saldırıyı tüm üye devletlere karşı bir saldın sayacak ve bu şekilde bir hücum gerçekleştiğinde de Birleşmiş Milletler Antlaşması'nm 51. maddesiyle tanınan tek başına ya da toplu olarak kendini müdafa hakkı uyannca, tek tek ve diğeri üye devletlerle beraber, silahlı kuvvet kullanma da dahil, lüzumlu görmüş olduğu tüm önlemleri ile birlikte saldırıya uğrayan üye devlete ya da devletlere yardım edecektir.â€
Antlaşmanın coğrafi çerçevesi 6. maddede “üye devletlerden herhangi birinin Avrupa ve Şimal ABD'daki topraklarına, Fransa'nın Cezayir iline, üye devletlerin Avrupa'daki askeri birliklerine, Yengeç Dönencesinin kuzeyindeki Şimal Atlantik bölgesindeki üye devletlerden herhangi birinin egemenliğindeki adalara yönelik bir silahlı saldırıyı†kapsayacak şekilde tanımlanmıştır. (15 Şubat 1952'de bu alan Türkiye'yi, Yunanistan'ı ve Akdeniz'deki Bağlaşık kuvvetlerini kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Cezayir'in 3 Temmuz 1962'de bağımsızlığına kavuşmasından sonrasında, Fransa 1963'te Cezayir'in antlaşmanın kapsamından çıkarıldığını açıklamıştır.)
Antlaşmanın 3. maddesinde üye devletlerin “Silahlı saldırıya tek başına ve toplu olarak karşı koyabilmek için devamlı ve etkili çabalarla ve karşılıklı yardımlaşma yöntemiyle müdafa güçlerini korumaları ve geliştirmeleri†öngörülmüştür. Bu madde uyannca ABD, Avrupa'daki NATO üyelerine örgütün ilk 20 senesinde 25 milyar ABD Dolan'mn üstünde askeri yardım elde etmiştir.
Antlaşmanın “istendiğinde derhal toplanabilecek... bir konsey†oluşturulmasını öngören 9. maddesi, bununla beraber bu konseye lüzumlu destek organlan kurma yetkisi vermiştir. Bu yetkiye dayanarak ve 3. maddede de belirtilen yükümlülükler uyarınca kısa sürede pek çok sivil kurumla askeri komutanlıklar ve karargâhlar oluşturularak türlü etkinlikler geliştirilmiştir.
Antlaşmanın geçerli olacağı süreyle ilgili olan 13. maddede, 20 senenin sonunda (Ağustos 1969) isteyen devletin 1 yıl öncesinden haber vermek koşuluyla üyelikten çekilebileceği, bu şekilde bir bildirimin yapılmaması durumunda antlaşmanın ve üyelerin yükümlülüklerinin müddetsiz olarak devam edeceği belirtilmektedir.
Antlaşmanın 2. maddesinde bununla birlikte “istikrar ve refahın†geliştirilmesi amacıyla ortaklaşa iş yapılması ve “ekonomik işbirliğinin†güçlendirilmesi öngörülmüştür. Ama müdafa dışındaki alanlarda NATO etrafında dikkate kıymet bir etkinlik görülmemiştir.
NATO'nun örgütlenmesi.
Antlaşmanın imzalanmasından derhal sonrasında Avrupa'daki NATO ülkelerinin askeri enerjisini artırmaya yönelik adımlar atan ABD, Marshall Planı'n- da olduğu benzer biçimde, yapacağı askeri yardımları Avrupa'daki ortak müdafa girişimlerinin gerçekleştirilmesi koşuluna dayandırmaya çalıştı. Buna bağlı olarak Şimal Atlantik Konseyi Ocak 1950'de Avrupa için genel bir “strateji kavramı†(strateji konsepti) üstünde anlaşmaya vardı. Bir ilkeler bildirisinin pek ötesine gitmeyen bu belge, ABD başkanmm 27 Ocak 1950'de askeri yardımın ilk kısmını oluşturan 1 milyar ABD Dolan'nı özgür bırakması için hukuki bir temel sağlamış oldu.
ABD, Şimal Kore'nin Haziran 1950'de Cenup Kore'yi işgal etmesi üstüne SSCB'nin herhangi bir askeri yayılma ya da Avrupa üstünde baskı uygulama girişimine karşı koyacağını göstermeye yönelik yeni önlemler aldı. II. Dünya Savaşı'nda Bağlaşık kuvvetlerin komutanı olan General Dwight D. Eisenhower, Aralık 1950'de Şimal Atlantik Konseyi'nce Avrupa Yüksek Bağlaşık Komutanlığına (SACEUR) getirildi. Eisenhower'dan sonrasında da aynı vazife ABD'li generallere verildi. Bu generaller bu görevin yanı sıra Avrupa'daki ABD kuvvetlerinin komutanlığını da (CINCEUR) üstlendiler.
Antlaşmanın yürürlüğe girmesinden derhal sonrasında kurulan NATO Konseyi, üye devletlerin bakanlık düzeyindeki temsilcilerinden oluşur ve yılda minimum iki kez toplanır. üye devletler arasından dönüşümlü olarak seçilen konsey başkanı, temelde örgütün sivil bir organı olan Internasyonal Yazman- lik'in başkanlığını da yürütür.
NATO'nun askeri örgütlenmesi ihtimaller içinde bir cenk durumunda kullanılmak suretiyle oluşturulan bütünsel (entegre) bir komuta sistemine dayanır. üye devletlerin genelkurmay başkanlan ya da bunların temsilcilerinden oluşan Askeri Komite'nin denetiminde üç büyük komutanlık kurulmuştur:
1) Genel karargâhı Casteau'da (Belçika) bulunan ve resmî ismi Avrupa Bağlaşık Kuvvetler Yüksek Komutanlığı (SHAPE) olan, SACEUR' ün komutasındaki Avrupa Komutanlığı;
2) genel karargâhı ABD'de Norfolk'ta (Virginia) bulunan, Atlantik Yüksek Bağlaşık Komutam'mn (SACLANT) komutasındaki Atlas Okyanusu Komutanlığı
3) genel karargâhı İngiltere'de Northwood'da (Middlesex) bulunan, Manş Başkomutanı' nın (CINCHAN) komutasındaki Manş Komutanlığı.
CINCHAN'lık görevini İngiliz, SACEUR ve SACLANT'lıklan da ABD'li generaller üstlenmişlerdir. Her komutanlık olağan askeri seviye içinde alt bölümlere ayrılmış ve bütünsel bir internasyonal hazır komuta sistemi meydana getirilmiştir. Bu komutanlıkların banş zamanındaki işlevi bağlaşık kuvvetleri fiilen yönetmekten çok, kendi bölgelerinin müdafa planlarını hazırlamak, bununla birlikte üye devletlerin kuvvetlerini denetlemek ve tatbikatlar düzenlemektir. Örgütün ilk 20 senesinde NATO kuvvetleri için üsler, havaalanları, boru hatlan, iletişim şebekeleri ve depolar şeklinde 3 milyar ABD Doları değerinde altyapı tesisi inşa edilmiştir. Ortaklaşa finanse edilen bu yatırımların ortalama üçte birisi ABD tarafınca karşılanmıştır.
ABD askeri yardımının Avrupa'ya akmasından sonrasında NATO üyesi ülkelerin askeri gücü arttı. 1955'te kendi kuvvetlerini kurmaya başlamış olan Garp Almanya da NATO' ya mühim bir katkı sağlamış oldu. 1960'ların ortalarına doğru Avrupa'da askeri denge tekrardan oluştu. Ama, Sovyet askeri kuvvetlerinin daha üstün olduğu ve bu üstünlüğü yıkmak için nükleer silahların lüzumlu olduğu biçimindeki yaygın kanı Avrupa'da ve ABD'de uzun bir dönem varlığını sürdürdü. Bu kanı NATO'da stratejik sorunlarla ilgili tartışmaları etkileyerek “nükleer caydırıcılığın güvenilirliği†şeklinde bir görüşün doğmasına yol açtı.
Fransa'nın görevi.
Fransa cumhurbaşkanı Charles de Gaulle'ün 1958'den sonrasında ABD'nin NATO'daki egemen konumunu eleştirerek NATO'nun internasyonal alanda oluşturduğu pek çok karargâhın ve yürüttüğü etkinliklerin Fransa'nın egemenliğini çiğnediğini öne sürmesi, Fransa'nın NATO içindeki durumuyla ilgili belli başlı bir gerginlik yarattı. De Gaulle bu karargâh ve etkinliklerin antlaşmanın bir gereği olarak doğmadığını, bununla birlikte örgütün amaçlan bakımından da mecburi olmadıklan görüşünü savunarak NATO'yla “bütünleşmenin†Fransa'yı başkalarına ait karanyla başlamış olacak bir harbe “otomatik†olarak sürükleyebileceğini öne sürdü. 1 Temmuz 1966'da Fransa NATO' nun askeri kanadından resmen çekilerek NATO'ya bağlı kuvvetlerle askeri karar- gâhlann Fransa topraklarının dışına çıkanl- masını istedi. Ama De Gaulle “kışkırtılmamış bir saldırı†durumunda Fransa'nın antlaşmaya bağlı kalacağını açıkladı.
Fransa'nın bu sonucu üstüne aralarındaki dayanışmayı güçlendiren NATO'nun diğeri 14 üyesi, bütünleştirilmiş müdafa kurumlannın önemini vurgulayarak NATO'nun genel karargâhını Paris'ten Belçika'ya taşıdı. Örgütün işleyişi Fransa haricinde eskisi benzer biçimde sürdü. Çekilmiş olduğu alanlarda, bilhassa de bütünleştirilmiş askeri komutanlıklar ve örgütün diğer harekâtlarıyla ilgili mevzularda karar süreçlerine katılmayan Fransa, bu alanlarda NATO'yla ilişkisini yalnızca “bilgi alışverişi†düzeyinde yürüttü. Konsey üyeliğini sürdürmekle beraber katılım düzeyini “bütünleşme†haricinde kalan mevzularla sınırladı. Garp Almanya'da ve Berlin'de bulunan kara birliklerini de NATO çerçevesi yerine, Garp Almanya'yla imzaladığı yeni ikili anlaşmalar uyarınca tutma yoluna gitti.
Son gelişmeler.
Başlangıçtan bu zamana kadar NATO' nun birinci gayesi, SSCB'nin ve Varşova Paktı'ndaki müttefiklerinin komünizmi yayma amacıyla Garp Avrupa'yı işgal etmesi durumunda Batılı müttefiklerin buna karşı göstereceği askeri tepkiyi bütünleştirip güçlendirmek şeklinde tanımlanıyordu. 1950'lerin başlarında, SSCB'nin epey fazla olan kara kuvvetleri karşısında NATO'nun başlıca güvencesi, ABD'nin Sovyet saldırısını caydırmak için topyekûn nükleer misillemede bulunabilecek olmasaydi. 1957'den sonrasında Garp Avrupa'ya ABD nükleer silahlarının konuşlandırılmasıyla bu politikada bir aşama daha atıldı, (ittifakın nükleer silahları ABD denetimindeydi.) 1950'ler ve 1960'lar süresince NATO kuvvetleri sistematik bir şekilde güçlendirildi; Varşova Paktı'nın büyük boyutlardaki kara kuvvetleri karşısında sayıca hep zayıf kalmasına rağmen, NATO birliklerinin donanım ve eğitim üstünlüğü kabaca bir güç eşitliği sağlıyordu.
Gösterim: 197
Boyut: 49.1 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
Boyut: 49.1 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
Bu vaziyet 1980'lere değin sürdü. Ayrıca NATO, ABD denetimindeki nükleer başlıklı ve orta menzilli füzelerle donanmış, konvansiyonel güçlerini de büyük seviyede genişletmişti. Garp Almanya'da ve Garp Avrupa'nın başka yerlerinde NATO kuvveti olarak ortalama 300 bin ABD askeri bulunuyordu. Soğuk Cenk daha on seneler süresince sürecek benzer biçimde gözüküyordu. Ama 1980'lerin sonlarında Sovyet lideri Mihail Gorbaçov'un getirmiş olduğu geniş kapsamlı yenilikler hem Soğuk Cenk'ı hem de NATÖ'yu temelden etkiledi. SSCB 1989'da tüm Garp Avrupa'da komünist yönetimlerin çökmesini sükunet içinde kabullendi ve yerlerine özgür seçimlerle işbaşına gelmiş (komünist olmayan) hükümetlerin geçmesini onayladı. SSCB, tekrardan birleşecek Almanya'nın NATO üyesi olarak kalmasını da kabul etti ve bu birleşme 1990 sonunda gerçekleşti. SSCB'nin Şark Avrupa üstündeki denetimini bırakması, önceleri Varşova Paktı'ndan NATO'ya yönelen tehdidin büyük seviyede ortadan kalkması anlamına geliyordu. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansının (AGİK) Kasım 1990'daki Paris doruğunda Soğuk Cenk'ın sona erdiği resmen deklare edildi. 1 Nisan 1991'de Varşova Paktı resmen feshedildi, senenin sonuna gelindiğinde de SSCB dağıldı.
Tüm bu gelişmeler NATO'nun askeri bir teşkilat olarak varlığını sürdürmesini tartışmalı duruma getirdi, ittifakın Avrupa'da internasyonal istikrarı korumakla görevli siyasal bir kuruluşa dönüşmesi yönünde bir eğilim kafa gösterdi.
Türkiye ve NATO.
II. Dünya Savaşı'ndan sonrasında Türk dış politikasının temel doğrultularından birisi, Garp Bloku'nun tüm örgütlenmelerinde yer alabilmek şeklinde belirlendi. Ama NATO'ya üyelik için ilk başvurusunu Nisan 1949'da icra eden Türkiye'nin bu istemi, 11 Mayıs 1950'de toplanan ABD, İngiltere ve Fransa dışişleri bakanlan tarafınca karara bağlanamadı. Türkiye'nin üyelik istemi yalnızca İtalya tarafınca desteklenirken, Ingiltere Türkiye'nin Ortadoğu çerçevesindeki bir askeri antlaşmada yer almasında ısrar etti. Başta Danimarka, Norveç ve Belçika olmak suretiyle diğeri üyeler de Türkiye'nin Garp uygarlığının bir parçası olmadığı nedeni öne sürülerek üyelik istemine karşı çıktılar.
Türkiye'nin ikinci başvurusu da Eylül 1950'deki NATO Konseyi'nce geri çevrildi. Bir süre sonra konseyin 21 Eylül 1951 tarihindeki bildirisiyle Türkiye ve Yunanistan NATO' ya katılmaya davet edildi. 17 Ekim 1951'de Londra'da imzalanan bir protokolle Türkiye ve Yunanistan'ın NATO'ya üyeliği kabul edildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi 18 Şubat 1952'de Türkiye'nin NATO'ya katılmasına karar verdi. Bundan sonrasında Türkiye ve ABD içinde NATO etrafında yoğun bir ikili anlaşmalar ağı oluşturuldu. Türkiye topraklannda çok sayıda üs ve tesis kuruldu, bununla birlikte “Jüpiter†nükleer füzeleri, toplar ve mayınlar yerleştirildi. Türk Silahlı Kuvvetleri de ABD askeri normlarına uyduruldu. Türkiye'nin NATO'yla ilişkileri 1960'lara değin derhal hiçbir ihtilaf doğmadan sürdü.
1960'lann ortalarından sonrasında Türkiye'de ABD'ye yönelik tepkilerin gelişmesi, ABD başkanı Johnson'm Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesini önlemek için Haziran 1964'te Başbakan İsmet İnönü'ye gönderilmiş olduğu mektup, Küba bunalımında Türkiye'nin konumunun gündeme gelmesi, “Jüpiter†füzelerinin ABD'nin tek yanlı kararıyla sökülmesi, U-2 bunalımı ve başka gelişmeler Türkiye'nin NATO'ya üyeliğinin münakaşa mevzusu olmasına yol açtı. Türkiye'nin NATO'dan sağlamış olduğu yararlar ile üstlendiği yükümlülüklerin dengelenmesi hükümetlerin de benimsediği bir siyaset durumuna geldi. NATO içinde ABD ile Avrupa kanadı içinde daha dengeli bir tutum izlenmeye başladı. Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesinden (1974) sonrasında ABD'nin Türkiye'ye karşı uyguladığı tabanca ambargosu Türkiye'nin NATO'yla ilişkilerinin tekrardan sorgulanmasına yol açtı. Türkiye, müdafa giderlerine büyük lar ayırdığı halde yeterince yardım alamadığından ve ordunun modernizasyon gereksinmelerinin karşılanamadığından yakındı. Örgütün mesuliyet alanının genişletilmesine, Ortadoğu ve Körfez bölgesinin de bu alana katılmasına karşı çıkarak Avrupa kanadıyla beraber hareket etti.
Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesi sebebiyle 1974'te NATO'nun askeri kanadından çekilen Yunanistan, NATO Bağlaşık Kuvvetleri Başkomutanı General Rogers'ın ismini taşıyan plan ışığında Türkiye'nin veto kullanmaması üstüne, Ekim 1980'de tekrardan askeri kanada döndü. Ayrıca Yunanistan'a ait Limni Adasını müdafa planlarına katmaya yanaşmayarak Türkiye' ye yakın bir tutum alan NATO, bir süre sonra en azından cenk senaryolarında bu tutumunda bir değişikliğe yöneldi.
Türkiye'nin NATO'yla ilişkileri 1980'den sonrasında tekrardan düzelme yoluna girdi. Ama Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerginlikler örgütün cenup kanadının işlerliği mevzusunda kuşkulara ve tartışmalara yol açtı. Soğuk Cenk'ın sona ermesiyle NATO'nun cenup kanadının ve Türkiye'nin stratejik öneminin azalabileceği düşünülürken, Sovyet blokunun ve SSCB'nin dağılmasıyla Balkanlar'da ve Kafkaslar'da kafa gösteren istikrarsızlık ortamı NATO müttefiklerinin Türkiye'ye eskisinden daha çok ilgi göstermesine yol açtı. 1990' ların başlarında NATO'nun bütünleşmiş askeri yapısındaki personelin yüzde 15'i, tank toplamının yüzde 11 'i, jet uçaklarının da yüzde 3,2'si Türkiye'de mevcuttur.
: Ana Britannica
Türkiye NATO'ya ne vakit ve iyi mi üye olmuştur?
SEATO - Güneydoğu Asya Antlaşması Örgütü
Mimari Tasarılar - Nato Genel Karargahı
Şimal Atlantik Antlaşması Örgütü' nün (North Atlantic Treaty Organization)
İngilizce'sinin kısaltılmış adıdır. II. Dünya Savaşı'nın (1939-45) bitmesi ve "soğuk cenk" periyodunun başlamasıyla beraber 12 ülke, 4 Nisan 1949'da Washington'da bir antlaşma imzaladılar. Buna nazaran bu ülkeler, içlerinden herhangi herhangi birine yapılacak bir saldırıyı, diğeri üye ülkelere yapılmış sayacaklarını kabul ediyorlardı. Bu 12 ülke, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, İngiltere ve ABD idi. 1952'de Yunanistan ve Türkiye, 1955'te de Almanya Federal Cumhuriyeti topluluğa kabul edildiler.
1955'te, Şark Avrupa'daki toplumcu ülkeÂler NATO'ya karşı bir denge oluşturmak için Varşova Paktı olarak malum bir ittifak kurduÂlar. Bu paktın gayesi, birleşik bir askeri komuta sistemi yaratmak ve üye ülkelerin toprakları üstündeki SSCB birliklerinin varlıÂğının sürdürülmesini sağlamaktı. Bu ittifaka katılan ülkeler, SSCB, Bulgaristan, ÇekosloÂvakya. Alman Demokratik Cumhuriyeti, MaÂcaristan, Polonya ve Romanya'dır. ArnavutÂluk 1968'de bu pakttan ayrılmıştır.
MsxLabs TemelBritannica
Gösterim: 224
Boyut: 58.5 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
Boyut: 58.5 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
NATO (North Atlantic Treaty Organization)
[Kuzey Atlantik antlaşması örgütü],
"Şimal Atlantik bölgesinde sulh ve güvenliği korumak, istikrarı ve huzuru geliştirmek†amacıyla, 4 nisan 1949'da Washington'da ABD, Belçika, Büyük Britanya, Danimarka, Fransa, Hollanda, İtalya, İzlanda, Kanada, Lüksemburg, Norveç ve Portekiz'in imzaladığı antlaşma. 1952'de Türkiye ve Yunanistan, 1955'te de Almanya Federal Cumhuriyeti antlaşmaya katıldılar (ispanya ise, fakat 1982'de katıldı). Avrupa'da, ikinci Dünya savaşı'nın ertesinde SSCB'nin izlediği politikanın yarattığı tedirginlik ile Garp ülkelerinin içinde bulunmuş olduğu askeri güçsüzlük bu ülkelerden bazılarını, bir müdafa sistemi oluşturmak için birleşmeye zorladı. Bu anlayışın ilk sonucu, İngiltere ile Fransa arasındaki Dunkerque antlaşması (1947) oldu; bir süre sonra Benelüks ülkeleri, Büyük Britanya ve Fransa içinde Brüksel antlaşması (1948) yapılmış oldu. ABD, Sovyetler'in Garp'da yayılmasını durdurmak amacıyla, barıştan sonrasında Garp Avrupa'nın güvenlik sisteming katılmaya karar verdiğinde, bir antlaşma örgütü kurma düşüncesi dünyaya geldi (1949).
BM antlaşması çerçevesine giren 1949 antlaşması, kendini tam bir müdafa antlaşması olarak belirler. Devletlerin egemenliğini sınırlandırmadan ortak bir güvenlik sistemi kurar. Yönetim organı, Şimal Atlantik konseyi'dir. üye ülkelerin temsilcilerinden oluşan Konsey, Brüksel'de bakanlar düzeyinde yılda bir kez, devamlı temsilciler düzeyinde de minimum haftada bir kez toplanır. Müdafa sorunları, 1966'dan bu yana Müdafa planlan komitesi'nce görüşülmektedir. Devamlı bir genel yazman, Konsey'e ve Komite'ye başkanlık eder, bununla birlikte sivil ve askeri organlar içinde eşgüdüm sağlar (lord ismay, 1952-1957; Paul Henri Spaak, 1957-1961; Dirk Stikker, 1961-1964; Manlis Brosio, 1964-1971; Joseph Luns, 1971-1984; Lord Carrington, 1984-1988; Manfred Wörner, 1988). Siyasal, ekonomik vb. sorunları inceleyen çok sayıda komite vardır. Fakat, ittifakın özgünlüğü, askeri yapılarından ileri gelir. Na- to, sulh zamanından başlayarak, müttefiklerarası komutanlıklar ve kurmay heyetleri, lojistik, altyapı ve ortak araçlarla donatılmıştır.
İttifakın en yüksek komutanlığı olan Askeri komite, on üç bağlaşık devletin genelkurmay başkanlarının temsilcilerinden oluşur (Fransa, 1966'da örgütten çekildikten sonrasında burada yalnızca bir bağlantı merkeziyle temsil edilmektedir). Askeri komite' nin devamlı merkezi Brüksel'dedir, yılda iki -üç kez genelkurmay başkanları düzeyinde toplanır.
NATO'nun müdafa bölgesi üç komutanlığa ayrılır:
- Avrupa Bağlaşık yüksek komutanlığı (SACEUR), Kore savaşı esnasında, 1951'de kuruldu, genel karargâhı (SHAPE) 1951'den 1966'ya kadar Rocquencourt' da (Fransa) idi, daha sonra-Mons yakınında Casteau'ya (Belçika) yerleşti; fiil alanı Avrupa ve Akdeniz'i ihtiva eder;
- Atlantik Bağlaşık yüksek komutanlığı (SACLANT), 1950'de kuruldu, merkezi Norfolk'tadır (ABD);
- Manş Bağlaşık yüksek komutanlığı (CİNCHAN), 1952'de kuruldu, merkezi Northwood'dadır (Büyük Britanya); Kanada-ABD bölgesel strateji grubu da ona bağlıdır.
1962'de, ABD Müdafa bakanı Robert McNamara, amerikan düşüncesini açıklığa kavuşturdu ve ABD'nin, düşman tehdidinin gelişmesini değerlendirebilecek tek ülke bulunduğunu ve yaşamsal bulmadığı çıkarlar için “intihar"ı göze alamayacağını açıklayarak “esnek karşılık†doktrinini tanımladı. Bunun üstüne, 1960'ta nükleer güç haline gelmiş olan Fransa, kuvvetlerini, Akdeniz (1962) ve Atlantik (1963) NATO birleşik deniz komutanlıkları'ndan çekmeye karar verdi. 1963'te, ABD' nın çok-taraflı bir nükleer güç tasarısı başarısızlığa uğradı.
Uluslarüstü bir nükleer güç oluşturma denemesi başarısızlığa fikir, ittiakın avrupalı üyeleri, antlaşmanın, örgütün eylemini dünya ölçeğinde genişletecek ve askeri alanı aşacak şekilde değiştirilmesini istediler. Bu şekilde bir reformun gerçekleştirileceğine pek güvenmeyen Fransa, 7 mart 1966'da, üyelikten ayrılmadan, NATO'nun askeri kanadından çekildiğini açıklamaya ve tüm NATO organlarının topraklarından ayrılmasını istemeye karar verdi. Diğeri on dört üye, ittifakla askeri teşkilat içinde bir fark yapılmasına karşı çıktılar; fakat bu herhangi bir kopmaya yol açmadı. Konseye katılmayı sürdüren Fransa, Askeri komite ve SFlAPE'de bir misyon tarafınca temsil edilmeyi sürdürdü ve Almanya'daki askeri güçlerinin işbirliğinde bulunması ilkesini kabul etti.
1967 ekiminde Konsey, Genel yazman ve Askeri komite, Paris'ten ayrılarak Brüksel'e yerleşti. Onlardan ilkin, nisanda, SHAPE Belçika'ya yerleşmişti. Yeni kurulan Müdafa planları komitesi, aralık ayında, amerikan esnek karşılık kuramını benimsedi.
Konsey, 1968'de, Reykjavik'te (İzlanda) askeri caydırma gücünün korunması, ama bununla beraber bir yumuşama politikası izlenmesi gerekliliğini altını çizdi. Aynı yıl, Çekoslovakya'nın Varşova paktı üyeleri tarafınca işgali, bu görüşten vazgeçilmesine yol açtı, fakat ittifak içi bağları güçlendirdi; bununla beraber, ilkin 1969'da silahsızlanma üstüne SALT görüşmeleri, bir süre sonra 1973'te Arap-israil savaşı sebebiyle VVashington ve müttefikleri arasındaki danışma eksikliği, ittifakın geleceğini tehdit eden unsurlar oldu. Gene de NATO, 1968'de bir Atlantik devamlı deniz gücü ve 1969'da Müttefiklerarası Akdeniz acil deniz gücü oluşturmayı başardı. Teşkilat, Norveç'ten Türkiye'ye kadar uzanan bir hava gözleme entegre sistemi (NADGE), uydular vesilesiyle bir telekomünikasyon sistemi, 1972'de de Santa Marıa'da (Asor adaları) bir denizaltı akustik araştırma merRezi kurarak altyapısını geliştirmeyi sürdürdü.
26 haziran 1974'te, Reis Nixon ve ittifakın tüm üyeleri, ortak bir savunmanın gerekliliğini bir kez daha vurgulayıp İngiliz ve transız nükleer güçlerinin hususi rolünü ve Avrupa'daki amerikan güçlerinin varlığının sürdürülmesi gereğini kabul ettiler. 1974'te, Kıbrıs bunalımının peşinden, Yunanistan, ittifak içinde kalmakla beraber, NATO'nun askeri kanadından çekildi (1980'de geri döndü). 15 şubat 1975'te, ABD, Kıbrıs'ta amerikan silahlarının kullanılmasına karşı bir yaptırım olarak, Türkiye'ye gidecek cenk malzemelerine engelleme koydu. Türkiye de, misilleme olarak, ulusal toprakları üstündeki amerikan üslerinin, NATO'ya bağlı görünen incirlik haricinde, kapatılmasına karar verdi (25 temmuz 1975); bu tedbir, NATO'nun cenup -batı cephesini zayıflattı.
1976'da Oslo'da, Konsey, balıkçılık bölgesi üstündeki ingiltere-izlanda anlaşmazlığına son verdi. Aynı sıralarda, ABD' ye yapmış olduğu bir ziyaret esnasında, Cumhurbaşkanı Giscard d'Estaing, Fransa'nın konumunu tekrardan hatırlattı: her türlü askeri bütünleşmeyi ret, fakat ittifakın etkililiğine yardım etmek. 1978 temmuzunda, çetin görüşmelerden sonrasında, ABD, Türkiye'ye tabanca teslimi üstündeki ambargoyu koşullu olarak kaldırdı. Türkiye de karşılık olarak NATO yararına emek vererek sovyet stratejik güdümlü füzelerinin denetimini kolaylaştıran amerikan üslerinin tekrardan açılmasına izin verdi. 10 ocak 1980'de, iki ülke içinde yeni bir müdafa ve ortaklaşa iş antlaşması imzalandı. Avrupa'da istikrarın, ABD'nin güvenliği için temel önemde bulunduğunu göz önüne alan, öte taraftan Varşova paktı birliklerinin gücünün artması benzer biçimde bir durumla karşı karşıya kalan Reis Carter, Konsey'in 6 ocak 1978 tarihindeki toplantısında, Avrupa'da yerleşik amerikan kuvvetlerinin güçlendirileceğini açıkladı.
19 nisan 1979'da, Almanya Federal Cumhuriyeti'nin girişimiyle Evere'de (Belçika) Avrupalılar'ı da kapsaması ihtimaller içinde SALT görüşmelerini seyretme kaygısından doğan Nükleer silahların denetimi için hususi grup'un ilk toplantısı yapılmış oldu. Bu yeni grup, ittifakın iki yönlü stratejisini çok iyi açıklar: bir taraftan caydırmanın, öte taraftan yumuşamanın sürdürülmesi. 1980' de, Müdafa planları komitesi'nin otoritesi altında, "caydırma†kanadı iki organdan oluşuyordu:
—Nükleer müdafa sorunları komitesi;
—Nükleer planlar grubu; bu grup, tertipli olarak toplanır (müdafa bakanları düzeyinde yılda iki kez); nükleer alandaki uygulama doktrinlerinin öntasarılarını hazırlamak ve silahların modernleştirilmesi mevzusundaki incelemeleri yapmakla görevlidir.
''Yumuşama" kanadı, Konsey'in direkt uzantısı olan ve Brüksel'de bulunan bir siyasal komite ile Viyana'da MBFR (Mutual Balanced Force Reduction; karşılıklı ve dengeli güç indirimi) görüşmelerine katılan bir çabalama grubundan oluşur.
NATO ve Varşova paktı uzmanları içinde 1973'ten bu zamana kadar Viyana'da sürdürülen Orta Avrupa'da karşılıklı ve dengeli kuvvet indirimi görüşmelerinden pozitif yönde bir netice alınamadı. Sovyet SS-20, SS-22, SS-23 füzelerine karşı B. Avrupa'da 108 pershing ve 464 cruise füzesinin yerleştirilmesi kabul edildi. Bir takım Avrupa ülkeleri NATO haricinde bir müdafa birliği arayışını sürdürdüler. Belçika, Fransa, Almanya Federal Cumhuriyeti, İtalya, Lüksemburg, Flollanda ve İngiltere Müdafa bakanlarının iştirak ettiği Garp Avrupa birliği toplantılarında yakın işbirliğine dayanan ortak bir müdafa siyaseti izlenmesi kararlaştırıldı (haziran, ekim 1984). ABD Birlik'i desteklediyse de üye ülkeleri, NATO çerçevesi haricinde silahlanma denetimi mevzusunda ortak girişimlerde bulunmamaları hususunda uyardı. Türkiye'nin, Limni adasının Yunanistan tarafınca silahlandırılmasına karşı çıkması NATO'ca desteklendi. Bunun üstüne Yunanistan, ekim 1983'ten sonrasında Ege denizi'ndeki NATO manevralarını boykot etti. Papandreu, Yunanistan' ın ulusal güvenliği için NATO'da kaldığını, NATO'dan çıkarsa Türkiye ile savaşın kaçınılmaz bulunduğunu ileri sürdü (ocak 1984). ABD ile SSCB içinde imzalanan Orta menzilli nükleer füzeler antlaşması (aralık 1987). NATO tarafınca da desteklendi. 1990'da 16 NATO ülkesinin toplam tabanca ve asker mevcudu şöyleydi: 4 948 300 asker, 25 091 tank, 34 453 zırhlı araç, 20 620 top, 5 939 cenk uçağı, 1 736 helikopter. Bu klasik tabanca mevcudunda 1995-1996'ya kadar yapılması öngörülen değişimler ise söyledir; 19 142 tank, 29 822 zırhlı araç, 18 286 top, 6 662 tayyare, 2 000 helikopter.
Nato nisan 1993'te BM'nin isteği üstüne ilk kez geleneksel müdahale bölgesi haricinde askeri vazife üstlendi: Bosna- Hersek üstünde Sırplara uygulanan uçuş yasağını denetleme (bu denetime türk jetleri de katıldı).
Kaynak: Büyük Larousse
NATO
Gösterim: 202
Boyut: 55.5 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
Boyut: 55.5 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
North Atlantic Treaty Organization doğrusu Şimal Atlantik Antlaşması Örgütü, resmen açıklanmasa da II. Dünya Savaşı sonrası oluşan politik ayrımda, İngiliz Lord Ismay'ın deyişi ile "Rusları dışarıda, Almanya'yı alaşağı edilmiş halde ve ABD'yi içeride" tutmak için kurulmuştur. Doğrusu gaye salt SSCB'ye karşı güvenlik değildir, bununla beraber Avrupa'nın güvenliği için ABD'nin katkı koymasını sağlamak, Almanya'nın tekrardan silahlandırılmasını mıntıkaya tehdit oluşturmadan gerçekleştirmektir. Çünkü bilinmiş olduğu benzer biçimde o dönemde ABD kongresi ve kamuoyu ülkenin Avrupa ülkeleri arasındaki ilişkilere karışmasını istemiyordu. 9 Nisan 1949'da Washington Antlaşması ile kurulan NATO bir kollektif müdafa örgütü olarak bilinmektedir. Kurucu antlaşmanın bilhassa 3., 4., ve 5. maddeleri önemlidir. Bu maddelerle üye ülkeler, ortak müdafa için kabiliyetlerini gelistirmeye, herhangi bir uyenin toprak butünlüğu, siyasal bagimsizlik ve guvenligi tehlikede oldugunda bir araya gelmeyi ve herhangi herhangi birine salidirildiginda bu saldırıya hepsine karsi yapilmis bir salidiri olarak kabul etmeyi taahhut etmislerdir.
NATO'nun kuruluşuna karşı, SSCB ve Şark Bloğu ülkeleri, kendi müdafa anlaşmalarını yapmışlar ve Soğuk Savaşın yol açmış olduğu kutuplaşma iyice belirginleşmiştir. Varşova Paktı olarak malum bu anlaşma, 1955'ten 1991'e kadar varlığını sürdürmüştür.
Türkiye, Adnan Menderes'in başbakanlığı esnasında, o güne kadar ABD ve SSCB içinde tutunduğu yansız tavırdan vazgeçerek ABD yanlısı politikalar gütmeye başlamış, bunun sonucunda da 1952 senesinde NATO'ya iştirak etmiştir. Türkiye'nin gene Adnan Menderes hükümeti zamanında Kore Savaşı'nda ABD ve Cenup Kore'nin yanında çarpışmak suretiyle asker göndererek 1000 şehit vermesi, NATO üyeliği için meydana getirilen bir hareket olarak değerlendirilmektedir. Norveç, Danimarka benzer biçimde Şimal Avrupa ülkeleri Türkiye'nin üye olmasına uzun müddet karşı çıkmışlardır.
NATO'nun etkinlği dış güvenlik ile sınırı olan kalmamıştır. 1950'li yıllarda İtalya'dan başlayarak NATO devletlerinde gizli saklı Hususi Harekat daireleri kurulmuştur. Gladio ismi ile anılan bu birimler ülkelerdeki devrimci sol hareketler başta olmak suretiyle her tür muhalefete karşı bir tedbir olarak meydana getirilmiştir. Bu birimler aynı zamanda Derin Devlet teriminin da ortaya çıkmasında büyük rol oynamıştır. Bir çok ülkede bir süre sonra bu birimler ortaya çıkarılarak sorumluları yargılandıysa da, Türkiye dahil büyük bölümü ülke bu süreci hemen hemen yaşamamıştır. NATO, Soğuk Cenk sonrası Gladio kurumlarının dağıtıldığını iddia etse de, bu birimlerin şu anki şartları hakkında kati bir bilgi bulunmamaktadır.
Günümüzde NATO ve savunduğu değerler tartışılmakta, kurum gayesi olan SSCB ve Şark Bloğu'nun dağılması sebebi ile kendisine yeni maksatlar aramaktadır. Artan internasyonal terör vakalarına karşı etkin rol oynaması, şu durumda olasılığı en fazla olan yeni misyondur. Tabii afetlere müdahalede harekete geçirilmesi de 2005 senesinde ard arda gelen tabii afetler sonucunda gündeme gelmiştir. Bununla beraber Bosna katliamına müdahale etmemiştir.
Bilhassa Gladio birimlerinin teker teker ortaya çıkması ve ABD'nin Irak ve AfganistanNATO'ya kararlı eleştiriler yöneltilmesine sebep olmuştur. Bununla birlikte, BM kararlarının NATO'ya herhangi bir tesirinin olmadığı görüldükten sonrasında, bir çok grup NATO'ya karşı muhalefeti arttırmışlardır. NATO, bir takım kesimler tarafınca "terörist teşkilat" olarak adlandırılmaya dahi adım atmıştır. 21. yüzyıla girilirken, NATO'nun geleceği mevzusunda tartışmalar hala devam etmektedir. işgallerinde oynadığı rol,
Anti-NATO Merkezi
Soğuk Cenk'ın bir ürünü olan NATO bu savaşın bitimiyle beraber işlevini mühim seviyede yitirdi ve bir tü kimlik bunalımına girid. Fakat Rusya'ya olan şüpheci yaklaşım korundu. Orta ve Şark Avrupa'da genişleme devam etti ve Rusya bu genişlemeden pek de hoşnut olmadı. Anti-NATO merkezi bu tabloda kurulmuştur. NATO'nun Şark'ya doğru genişlemesini engellemek için Rusya'nın başkenti Moskova'da 23 Aralık 2005'de ‘Anti NATO Merkezi' kuruldu. Ukrayna Halk Muhalefeti lideri Natali Vitrenko'nun inisiyatifiyle kurulan merkezin başka bir gayesi ise turuncu devrim ülkesi Ukrayna'nın NATO'ya girişini engellemek. Merkezin etkenlik alanıyla ilgili olarak meydana getirilen açıklamada, “Rusya'da çok sayıda Ukrayna vatandaşı yaşıyor ve onlar, ülkelerinin NATO'ya girmesini istemiyor. NATO'nun Şark'ya doğru genişlemesine karşı çıkan merkezimiz, münakaşa, iletişim ve görüşme platformu olacak.†denildi. Geçtiğimiz kış yaşanmış olan Garp destekli halk hareketiyle yönetimi farklılık gösteren Ukrayna, NATO'ya girmek isterken, Rusya yanlısı karşıcılık ülkenin yönünü Moskova'ya çevirmesini istiyor. Moskova ise NATO'nun genişlemesini istemezken iki yıl ilkin Roma Antlaşması'yla NATO-Rusya Konseyi oluşturulmuştu. Konsey kararlarına nazaran Rusya, bu örgütün yaşamsal olmayan kararlarında söz sahibi olabiliyor. Ayrıca gaz fiyatlarının ve askerî üslerin kiralarının artırılması yüzünden Rusya ile Ukrayna içinde çıkan tartışmalar halen sürüyor (Mirzet Çetinkaya).
NATO'nun Askeri Yapısı
Teşkilatın askeri yapısı, üye ülkelerin Genelkurmay Başkanlarından ya da onlar adına sürekli vazife icra eden temsilci askeri personelden oluşur. Konseye karşı görevli olan Askeri Komite, ittifakın en üst düzeydeki askeri merciidir. Konseye ve Müdafa ve Planlama Komitesine askeri mevzularda bilgi elde eden ve önerilerde bulunan Askeri Komite, iki büyük Nato Komutanlığına direkitf verebilmektedir.
Büyük NATO Komutanlıkları
NATO'nun halen Askeri Komiteye bağlı Atlantik Bağlaşık Komutanlığı ve Avrupa Bağlaşık Komutanlığı olmak suretiyle iki büyük komutanlığı mevcuttur. Bununla birlikte Kanada ve A. B. D. Bölgesel Planlama Grupları da mevcuttur. Müdafa Planlama Komitesinin 12 Mayıs 1992 tarihindeki kararıyla; "CINHAN" adıyla malum Manş Bağlaşık Komutanlığı, teşkilatı ve mesuliyet sahası tadil edilerek l Temmuz 1994 tarihinden itibaren "Afnortwest" adıyla Avrupa Yüksek Komutanlığına bağlanmıştır. Avrupa Bağlaşık Komutanlığı (ACE)'nın mesuliyet sahası; ku-zeyde, Norveç'in şimal burnundan Akdeniz'in cenup kıyılarına; Ba tıda, Atlantik Okyanusu'ndan Türkiye'nin Şark sınırlarına kadar uzanır. "SHAPE" adıyla anılan karargahı, Belçika'nın Mons şeh-rindedir ve komutanı "Saceur" olarak bilinir. Saceur'un ana ast komutanlıkları ise; Kuzeybatı Avrupa Bağlaşık Komutanlığı AFNORTWEST, Merkezi Avrupa Bağlaşık Komutanlığı AFCENT ve Cenup Avrupa Bağlaşık Komutanlığı AFSOUTH'dur
- AFSOUTH (Cenup Avrupa Bağlaşık Komutanlığı)'nın Kuruluşu da şöyledir:
- LANDSOUT: Bir İtalyan Generalinin komutasında İtalya'nın savunulmasından mesuldür.
- LANDSOUTHEAST: Karargahı İzmir'de olup, bir Türk Generalinin komutasında Türkiye'nin savunmasından mesuldür.
- AIRSOUT: Cenup Bölgesi Hava Komutanlığıdır. Nato'nun komutanlık yapısı; gelişen vaziyet ve şartlara uygun olarak değişikliğe açık bir özellik arzeder.
NATO'nun Değişmeyen Prensipleri
- İttifak, müdafa amaçlıdır.
- Caydırma için kafi bir gücü muhafaza etmek esastır.
- üyelerin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı güvence edilerek dünya barışma katkı devam ettirilir.
- üye ülkelerden herhangi birine meydana getirilen saldırı, tamamına yapılmış kabul edilir. (5 nci madde)
- İttifak, Avrupa'da ABD'nın konvansiyonel ve nükleer askeri varlığını zaruri sayar.
- NATO Savunmasının kollektif tabiatı, işbirliğine ve entegrasyonuna istinad eder.
- Nükleer silahlarda sıfır çözüme ulaşıncaya kadar, konvansiyonel ve nükleer silahların uygun bir kombinasyonunu kullanmaya devamı mecburi görür. Nükleer silahların gayesi siyasal olup, ittifakın güvenliğinin en mühim garantisidir. Bu kuvvetler savaşı ve dengeyi korumak için asgari düzeyde tutulur.
NATO'ya Nazaran Tehdit Değerlendirmesi
Şark Bloku'nun dağılmasından sonrasında NATO'nun geleneksel tehdit değerlendirmesi bitirilmiştir. Bunun yerini Belirsizlik, İstikrarsızlık, çok yönlü tehdit ve riskler almıştır. Buna nazaran; 1990'lı yıllardan itibaren Türkiye ve NATO için esas risk, Rusya'nın cepheden planlı bir taarruzundan ziyade, bölgesel kriz ve çatışmaların teşkil etmiş olduğu riskler teşkil etmeye adım atmıştır.
NATO'nun Genişlemesi
NATO'nun genişlemesinden maksat; karşılıklı hak ve yükümlülükler etrafında ittifaka tam üye statüsünde yeni üyelerin kaydedilmesi ve bu sebeple NATO'nun sınırlarının genişletilmesidir.
29 MART 2004 Tarihinde NATO'ya 7 yeni üye ülke daha katıldı. Bu ülkeler;
- Bulgaristan
- Estonya
- Letonya
- Litvanya
- Romanya
- Slovakya
- Slovenya' dır.
- Arnavutluk,
- Makedonya ve
- Hırvatistan aday ülkelerdir.
Türkiye'nin NATO üyeliği
Sovyetler Birliği ile Lenin zamanında imzalanan Brest Litovsk Sulh Antlaşması, Moskova Antlaşması ve Kars Antlaşması'na karşın, 2. Dünya Savaşı esnasında Stalin'in ilkin 1939'da Molotov kanalıyla Ribbentrop ve Hitler'den, bir süre sonra da 1945'te Truman ve Churchill'den Türkiye sınırları ile ilgili talepleri bu sebeple Türkiye, Garp ittifakı ve NATO ile yakınlaşmıştır.
1950'de Adnan Menderes hükümeti döneminde TBMM kararıyla Kore Savaşı'na Birleşmiş Milletler komutası altında ABD ve Cenup Kore'nin yanında çarpışmak suretiyle asker gönderilmiş ve böylelikle NATO üyeliği mevzusundaki niyetini internasyonal arenaya göstermiştir. Kore harbinde verilen şehitler devrin karşıcılık lideri İsmet İnönü ve partisi CHP tarafınca NATO üyeliği için meydana getirilen bir ödün olarak adlandırılmıştır.
Ilk başlarda 12 devletin iştirakiyle akdedilmiş olan Şimal Atlantik Antlaşmasına Londra'da 17 Ekim 1951 tarihinde düzenlenen bir Protokol ile Türkiye ve Yunanistan'ın da katılımları onaylanmış, Türkiye 18 Şubat 1952'de gene Fuat Köprülü'nün dışişleri bakanlığını yapmış olduğu Adnan Menderes hükümeti döneminde NATO'ya resmen üye olmuştur. Norveç, Danimarka benzer biçimde üyeler Türkiye'nin üye olmasına, çok yakın zamana kadar Monarşi yle yönetildiği ve kafi demokrasi tecrübesi olmadığı nedeni öne sürülerek uzun müddet karşı çıkmışlardır.
8 Eylül 1952'de [1] Türkiye NATO'ya kabul edildikten yedi ay sonrasında İzmir'de Bağlaşık Kara Kuvvetleri Karargahı (LANDSOUTHEAST) kurulmuş, karargahın başına ABD'li bir korgeneral getirilmiştir. 1954'te karargaha Fransa, İngiltere ve İtalya'dan askerler dahil edilerek üs güçlendirilmiştir.
“NATO Kuvvetler Statüsü Sözleşmesiâ€[2] adlı internasyonal anlaşma, İzlanda hariç, NATO üyesi başka devletler tarafınca imzalanmıştır. Sözleşme Türkiye tarafınca 10 Mart 1954 tarihindeki ve 6375 sayılı kanunla onaylanmıştır. NATO Kuvvetleri Sözleşmesi, her birisi oldukça ayrıntılı kaleme alınmış yirmi maddeden oluşur. Özetlemek gerekirse bu anlaşmayla ABD'nin Türkiye topraklarında askeri tesisler ve üstler kurması ve askeri personel bulundurulması kabul edilmiştir.
1966'da, NATO'ya ait haber alma tesislerinin sayısı 112'ydi. Türkiye'de 35 kilometrekarelik alan NATO'nun denetiminde olup buraya, bakanlar dahil Türk yetkililerin NATO komutasından izinsiz girmesi yasaktı.
ABD ile Türkiye içinde 1976 senesinde imzalanan "ABD-Türkiye Müdafa ve İşbirliği Anlaşması", İncirlik, Kargaburun ve haber alma tesislerinin NATO adına ABD tarafınca kullanılmasını sağlamış oldu. 1980 senesinde 12 Eylül Darbesi sonrasında imzalanan "Müdafa ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması" ise 12 askeri üssün NATO adına ABD tarafınca 5 senelik kullanılmasına karar verildi. Bu anlaşma, ABD'nin talebi ışığında halen yürürlüktedir...
NATO'DA GÖREV YAPAN TüRK DAİMİ TEMSİLCİLERİ
- 1952-1954 - Fatin Rüştü Sıkıntılı
- 1954-1957 - Mehmet Ali Tiney
- 1957-1960 - Selim Sarper
- 1960-1960 - Haydar Görk
- 1960-1972 - Muharrem Nuri Birgi
- 1972-1976 - Orhan Eralp
- 1976-1978 - Coşkun Kırca
- 1978-1988 - Osman Olcay
- 1988-1989 - Tugay Özçeri
- 1989-1991 - ünal ünsal
- 1991-1997 - Tugay Özçeri
- 1997-2002 - Onur Öymen
- 2002-2004 - Ahmet üzümcü
- 2004-2006 - umut Pamir
- 2006- - Tacan İldemir
Türkiye'deki NATO üsleri
(Afyonkarahisar)Türkiye'nin en büyük askeri havaalanıdır.NATO'nun 2. büyük havaalnıdır. "Ana Jet Bakım üssü" olarak kullanılmaktadır. Sivil uçuşlara açılması mevzusundaki çalışmalara NATO'dan izin çıkmamıştır.
İncirlik Hava üssü yönetimi ve denetimi TSK'da olan, NATO'nun mühim bölgesel bir depo üssüdür. Adana'ya 10 km uzakta bulunan üs, Akdeniz'e 56 km uzaklıktadır. Türk Hava Kuvvetleri 10. Ana jet üssü ve ABD hava kuvvetleri 39. Ana jet üssü burada vazife yapmaktadir.
İzmir Hava üssü İzmir'in 17 km şimal batısında Çiğli'de bulunan Avrupa'daki ABD hava kuvvetleri'ne (USAFE) bağlıdır. 42 tayyare ve 300 asker-personel bulunan üste I-HAWK ve Roland roket sistemleri konuşlandırılmıştır. İzmir Hava üssü NATO'nun Türkiye'deki en eski üssü olmakla birlikte, son yıllarda ehemmiyet kazanmıştır. 11 Ağustos 2004'de LANDSOUTHEAST karargâhı Napoli'den İzmir'e taşınmış [3], 1 Ocak 2006'da da ABD 16. hava filosu, Almanya'nın Ramstein hava üssünden alınarak buraya yerleştirilmiştir.
Şile üssü: Stinger füzelerinin fırlatılması için internasyonal standartlarda bir atış alanıdır.
Konya 3. Ana Jet üs Komutanlığı: Irak savaşı sürecinde NATO tarafınca getirilen AWACS'lar burada üslenmiştir.
Balıkesir 9. Hava Jet üssü: Bu üsde 6 sayı "vault" denilen roket rampası mevcuttur.
Muğla Aksaz Deniz üssü.
Ankara-Ahlatlıbel, Amasya-Merzifon, Bartın, Çanakkale, Diyarbakır-Pirinçlik, Eskişehir, İzmir-Bornova, İzmit, Kütahya, Lüleburgaz, Sivas-Şarkışla, İskenderun, Ordu-Perşembe, Rize-Pazar, Erzurum, Van-Pirreşit ve Mardin'de NATO'ya bağlı Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezleri (CAOC6)
Gösterim: 231
Boyut: 50.9 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
Boyut: 50.9 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
NATO (Şimal Atlantik Antlaşması Örgütü)
Şimal Atlantik İttifakı Örgütü'nün kısa ismi (North Atlantic Treaty Organization).
İttifak 4 Nisan 1949'da 12 ülkenin temsilcilerinin Washington'da imzaladıkları antlaşmayla kuruldu. Kurucu ülkeler Belçika, Kanada, Danimarka, İtalya, Lüksemburg, Fransa, İzlanda, Hollanda, Norveç, Portekiz, İngiltere ve ABD idi. NATO ittifakına 1951'de Türkiye ve Yunanistan, 1954'te Federal Almanya, 1982'de İspanya katıldılar. Antlaşma 14 maddeden oluşur. Bunların en mühimleri, ittifakın kapsadığı bölgeleri belirleyen 6. madde ve bir Sovyet saldırısı hâlinde üye devletlerin yükümlülüklerini belirten 5. maddedir. 6. maddede ittifakın kapsadığı alan Avrupa ve Şimal ABD'da üye ülkelerin toprakları, Türkiye, Fransa'nın Cezayir'deki toprakları olarak belirlenir (Fransa'nın Cezayir'deki varlığı 1962'de bitmiş oldu).
Örgütün genel politikalarını, üye ülkelerin temsilcilerinden oluşan Şimal Atlantik Konseyi saptar. Konseyin çalışmasında çok mühim bir organ genel sekreterliktir. Bununla birlikte konseye bağlı sivil komite vardır. Bunların ikisi askerî altyapı yatırımlarıyla ilgilenen komite ve üye ülke hükümetlerinin askerî programlarını, ittifaka yapmayı taahhüt ettikleri katkılar açısından denetleyen komitedir. Konseye bağlı olarak etkenlik gösteren komutanlıkların en mühimleri SACEUR ("Supreme Allied Commander in Europe"-Avrupa Yüksek Bağlaşık Komutanlığı) ve SACLANT'tır ("Supreme Allied Commander Atlantic"-Atlantik Yüksek Bağlaşık Komutanlığı). Avrupa'nın savunmasını üstüne alan SACEUR, Cenup Avrupa ve Akdeniz'e yönelik iki alt komutanlığa haizdir. Kurulduktan sonrasında NATO'nun mühim sorunları, üye ülkelerin haiz olacakları silâhlı kuvvetlerin nitelikleri ve nicelikleri, Almanya'nın ittifaka yapacağı toplam katkının miktarı, Birleşik Devletler'in ittifaka ayıracağı asker ve silâh miktarı oldu.
1966'da Fransa'nın, ABD'nin NATO'daki egemen konumunu eleştirerek NATO'nın askerî kanadından çekilmesi üstüne genel karargâh Paris'ten Brüksel'e taşındı (1967). Yunanistan, Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesinedeniyle 1974'te NATO'nun askerî kanadından çekildi (1980'de geri döndü). ABD de aynı nedenle Türkiye'ye silâh ambargosu uyguladı. Türkiye'nin NATO'yla ilişkileri 1980'den sonrasında düzelmeye başladı. Bir süre sonra ABD ile SSCB içinde imzalanan orta menzilli nükleer füzeler antlaşması (Aralık 1987), NATO tarafınca desteklendi. Bu füzelerin kaldırılmasıyla doğacak boşluğun başka müdafa sistemleriyle giderilmesi ve konvansiyonel silâhlarda modernleştirilmeye gidilmesi önerildi. Pershing ve Cruise füzelerinin sökülmesine başlandı. 1996 Martında Fransa, birlikten ayrılmamakla beraber askerî güçlerini NATO'dan çekti; Aralık 1995'ten tekrardan askerî komiteye katıldı. Mayıs 1997'de NATO, Rusya ile Varşova Paktı üyelerini ittifaka girmelerini elde eden bir anlaşma imzaladı. Buna bağlı olarak aynı yıl Macaristan, Polonya Çek Cumhuriyeti, Mart 1999'da ittifaka katıldı.
MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Nato (Şimal Atlantik Antlaşması Örgütü)
Şimal Atlantik Antlaşması Örgütü anlamına gelen North Athlantic Traty Organization olarak yazılan İngilizce aslındaki kelimelerin kısaltılmış şeklidir. Uluslararasında sık kullanılan bu kısaltılmış şekil bundan böyle bir kısaltma olmaktan çıkmış kendine emsalsiz anlamı olan bir sözcük benzer biçimde kullanılmaya başlanmıştır.
Internasyonal bir kuruluştur. Birleşmiş Milletler Örgütüne üye bir takım uluslar 1949 senesinde kendi aralarında yeni bir birleşme ve dayanışma örgütü kurdular. Bu örgütü ABD Birleşik Devletleri Kanada Fransa İngiltere İzlanda Hollanda Belçika İtalya Danimarka Norveç ve Portekiz kurdu. Bir süre sonra NATOya 1952 senesinde Türkiye 1954 senesinde Yunanistan 1982 senesinde da Garp Almanya ve ispanya katıldı. Bugün NATOya üye 16 ülke vardır.
Gösterim: 222
Boyut: 46.2 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
Boyut: 46.2 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
üye ülkeler tarafınca müdafa amacıyla kurulmuş olan bir örgüttür. üye devletlerin birinin saldırıya uğraması durumunda öbürleri saldırgan ülkeye karşı ortaklaşa iş içinde savaşmayı kabul etmişlerdir. üye devletler birbirlerini korur ve kollarlar. Bu sebeple ortaklaşa iş yaparlar. NATOnun gayesi; sulh düzenini internasyonal güvenliği toplumsal gelişmeyi üye ulusların özgürlüğünü korumak olarak özetlenebilir. NATO amacına ulaşmak için çalışmalarını belirgin bir seviye içinde yürütür.
NATO'nun çabalama organları ve görevleri şunlardır:
NATO Konseyi: üye ülkelerin devamlı temsilcilerinden ya da dışişleri bakanlarından oluşur. NATO Genel Sekreterinin başkanlık etmiş olduğu bu toplantılarda ekonomik askeri siyasal kültürel mevzular görüşülür.
Sekreterya: Genel Yazman ve yardımcılarından oluşur. Görevi NATOnun günlük işlerini yürütmektir.
Askeri Komite: NATOya üye ülkelerin genel kurmay başkanlarından oluşur. Askeri Komite NATO Konseyine bağlıdır. Askeri bakımdan en yüksek kuruldur. Bu kurulda müdafa sorunları görüşülür. Komite içinde Sürekli Grup ismi ile anılan üçlü bir grup vardır. Bu grup yürütme organı işlevini görür. Görevi NATO Komutanlarına gerektiğinde buyruk vermektir.
NATOnun dört büyük komutanlığı vardır. Bu tür şeyler:
- Avrupa Yüksek Komutanlığı
- Atlantik Yüksek Komutanlığı
- Manş Komitesi Komutanlığı
- ABD Kanada Bölgesi Komutanlığıdır.
Türkiye ve NATO:
NATO üyeliği, ortalama yarım asırdan bu zamana kadar Türkiye'nin müdafa ve güvenlik politikasının temel taşı olmaya devam etmektedir. Gerek Soğuk Cenk döneminde, gerek içinde bulunduğumuz ve risklerin giderek çeşitlendiği ve istikrarsızlıkların yargı sürdüğü dönemde, kollektif müdafa öneminden hiçbir şey kaybetmemiştir. NATO etrafında yürütülen güvenlik ve müdafa alanındaki iş birliği, günümüze değin başarıyla sürdürülmüş ve yükler ile faydaların paylaşımı ilkesine dayanmıştır. Türkiye ittifâk sistemini, iştirak ettiği ilk günden bu güne kadar kendi güvenliği ve dünya istikrarı açısından mühim bulmuş ve etken bir üye olarak, özveri ile ittifâka geniş ölçekli kuvvet tahsisinde bulunmuştur. Halen Türk Silahlı Kuvvetlerinin NATO'ya tahsis etmiş olduğu kuvvet miktarı alttadır.
- NATO Emrine Verilen Kuvvetler (NATO Command Forces);
- Avrupa Bağlaşık Komutanlığı Mobil Kuvvetine AMF Msn Heart; 1 İstihkâm Bölüğü, 1 Topçu Bataryası ve 1 Millî Yardım ünitesi,
- Avrupa Bağlaşık Komutanlığı Acil Müdahale Kuvvetine (ARRC); 1 Taktik Mekanize Tümen Karargâhı, 2 Tugay ve 1 İstihkâm Bölüğü.
- Akdeniz Sürekli Vazife Kuvvetine (STANAVFORMED); 1 Firkateyn (Helikopter Konutlu),
- Akdeniz Mayın Karşı Tedbirleri Kuvvetine (MCMFORMED); 1 Mayın Avlama ve 1 Mayın Komuta Denetim gemisi.
- Tepki Hava Kuvvetlerine (RFAS); 5XF-16 ve 2XF-4 Filosu.2bol1kisres1
- NATO'ya Tahsisli Kuvvetler (NATO Assigned Forces); 3 Ordu Karargahı, 8 Kolordu Karargahı, 1 Piyade Tümeni, 1 Taktik Mekanize Tümen Karargahı, 3 Piyade Tugayı, 12 Zırhlı Tugay, 13 Mekanize Tugay, 2 Komando Tugayı ve 2 Jandarma Tümeni. 15 Firkateyn, 2 Tank Çıkarma Gemisi, 17 Hücumbot/Karakol Botu, 9 Helikopter, 11 Mayın Avlama/Tarama Gemisi, 1 Akaryakıt Yardım Gemisi, 7 Denizaltı ve 1 Amfibi Deniz Piyade Taburu. 6XF-16, 3XF-4E, 2XRF-4E ile 1XF-5 Filosu. Hava Müdafa Sistemleri.
Görüldüğü suretiyle Türkiye; Türk Silahlı Kuvvetlerinin nerede ise tamamını NATO'ya tahsis ederek bilhassa Soğuk Cenk döneminde ittifakın ve Garp Avrupa'nın güvenliğine ve günümüzde Avrupa'da yargı devam eden pozitif yönde koşulların yaratılmasına, büyük fedakarlıklar pahasına mühim katkılarda bulunmuş ve NATO üyeliğinin getirmiş olduğu koruyucu şemsiye ve dayanışmadan da yararlanmıştır. Günümüzün güvenlik koşullarında NATO'nun bir tek üyelerinin topraklarını sakınan bir teşkilat olmanın ötesine geçip, Avrupa-Atlantik bölgesinin genel istikrarına katkıda bulunması da ehemmiyet taşımaktadır. Nitekim, NATO bu sebeple geçtiğimiz yıllarda, asli hususi durumunu ve temel görevlerini kaybetmeksizin, geniş ölçekli bir adaptasyona doğal olarak olmuş, ortaklık ve iş birliği ilişkilerini geliştirmiş, genel mealde barışı koruma faaliyetlerinde vazife üstlenmeye adım atmıştır. Aynı şekilde, Avrupa istikrarına katkıda bulunmak amacıyla, İttifakın genişlemesi yolunda kararlar alınmış ve ilk aşamada üç ülke (Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Polonya), ittifaka 1999 senesinde iştirak etmiştir.
Türkiye ittifakın uyarlama sürecini desteklemiş olup, yapıcı katkılarda bulunmaya devam etmektedir. Aynı şekilde NATO alanı dışındaki barışı koruma ve insanî yardım harekâtına katılım, Türkiye'nin güvenlik politikasının mühim bir veçhesi haline gelmiştir. Türkiye ittifakın genişlemesini de desteklemektedir. 1997 ve 1999 Vaşington ve Madrid Zirvelerinde alınan kararlar ışığında bu sürecin devam etmesi gerektiği görüşündedir. Türkiye gerek iç, gerek dış uyarlama sürecinin ittifakın etkinliğini ve aslî görevlerini zaafa uğratmaması, aksine Avrupa-Atlantik alanının istikrar, sulh ve güvenliğine katkıda bulunması ve NATO'nun bir müdafa ittifakı ve bir siyasî istişare forumu olma hususi durumunu koruması gerektiği yolundaki görüşleri de paylaşmaktadır.
Türkiye, bununla birlikte NATO'nun tabii afetlerle ilgili, karşılıklı yardım ve iş birliğini sağlamak suretiyle yürütmekteolduğu faaliyetlerin faydasına inanmakta ve bu yöndeki çabaları desteklemektedir. Türkiye ve Garp Avrupa Birliği (BAB) Soğuk Cenk yıllarında Garp Avrupalıların güvenlik ve müdafa gereksinimlerini ABD'nin nükleer şemsiyesinden yararlanan NATO'ya dayandırarak gidermeleri sonucu BAB uzun süre etkin olamayarak bir tek kağıt üstünde bir müdafa örgütü olarak kalmıştır. Fakat Alman-Fransız iş birliği temelinde Avrupa ekonomik entegrasyonunun siyasî ve güvenlik alanlarında da geliştirilmesi girişimleri etrafında, 1980'lerde alınan kararlarla canlandırılmaya başlanmıştır. Halihazırda BAB'ın 10 tam, beş gözlemci, altı ortak üye ve yedi ortak partner olmak suretiyle toplam 28 üyesi mevcuttur.
1991 Aralık ayında Maastricht'te kabul edilen Avrupa Birliği Antlaşmasında BAB'ın Avrupa bütünleşme hareketinin entegre bir unsuru olduğu vurgulanmıştır. BAB Bakanlar Konseyi de, Maastricht Antlaşmasına eş zamanlı olarak yayımladığı bir bildiri ile, BAB'ın AB ve NATO ile ilişkilerinin kalite ve modalitelerini ortaya koymuştur. Buna nazaran BAB, bir taraftan AB'nin güvenlik boyutu rolünü üstlenirken, diğer yandan NATO İttifakının Avrupa bacağını güçlendirecek bir araç olarak vazife yapacağını açıklamıştır. Maastricht'de, bununla birlikte BAB'a tam üye olmak için AB üyeliği koşulu getirilmiştir. Bu gelişme üstüne, NATO üyesi olup AB üyesi olmayan Türkiye, aynı durumdaki Norveç ve İzlanda ile beraber, BAB'a ortak üye olmaya davet edilmiştir. Bu daveti kabul eden her üç ülke ile BAB üyesi ülkeler, 20 Kasım 1992 tarihinde Roma'da "Ortak üyelik Belgesi"ni imzalamıştır. Ortak üyelik, 6 Mart 1995 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye, bununla birlikte, NATO'dan BAB'a devrolunan ve Avrupa'daki tüm silâhlanma faaliyetlerini yürütmekle yükümlü Garp Avrupa Silâhlanma Grubu (Western European Armaments Group-WEAG) ile Garp Avrupa Silâhlanma Örgütü (Western European Armaments Organisation-WEAO)'ne tam üyedir.
Bir taraftan BAB'ın geçirdiği evrim ve Maastricht sonrası ulaşmış olduğu konum, öte taraftan Avrupa güvenlik ve savunmasının bölünmezliği ve ülkemizin bu sistemin ayrılmaz bir parçası olduğu dikkate alınarak, Türkiye'nin Avrupa bütünleşme sürecinin ve Avrupa'ya özgü her güvenlik örgütünün içinde yer alması için uğraş sarf edilmektedir. Nitekim Türkiye, BAB'a ortak üyelik davetini, AB ve BAB'a tam üyelik hedefi ışığında ve Avrupa ile ilişkilerinin genel etrafında değerlendirerek kabul etmiştir. Türkiye, ortak üyelik statüsünü, hemen hemen tam doyurucu bir tanzim etme olmamakla beraber, BAB'a tam üyeliğinin gerçekleşmesi yolunda geçici bir aşama olarak görmektedir.
Türkiye ve Avrupa Güvenlik ve Müdafa Kimliği (AGSK):
NATO'nun yeni güvenlik koşullarına ve stratejik ortama uyarlanması için 1994 Brüksel Zirvesi'yle başlatılan çalışmaların bir boyutunu AGSK teşkil etmiş, 1996 senesinde BAB ve NATO Bakanlar toplantılarında alınan kararlarla AGSK'nın NATO içinde geliştirilmesi benimsenmiştir. Öte taraftan, Avrupa Birliği de; bir süredir, NATO'nun bir tüm olarak katılmayacağı ve AB öncülüğünde gerçekleştirilecek kriz yönetimi, barışı koruma ve destekleme operasyonlarına ilişkin ihtimaliyatı esas alan ve AB'nin bu alandaki yeteneklerinin geliştirilmesini amaçlayan Avrupa Ortak Güvenlik ve Müdafa Politikası (AOGSP)'nı geliştirmektedir.
23-24 Nisan 1999 tarihlerinde düzenlenen NATO Vaşington Zirvesi esnasında cereyan eden müzakereler neticesinde, AGSK'nın geliştirilmesinin tüm müttefiklere tesiri olacağı belirtilmiş; AB üyesi olmayan Avrupalı müttefiklerin AB öncülüğünde girişilecek kriz yönetimi harekâtına, BAB içindeki mevcut danışma mekanizmaları üstüne yapı edilecek mekanizmalarla mümkün olan en geniş şekilde müdahil olmalarının sağlanması ve öngörülen önlemlerin AB içindeki gelişmeler dikkate alınarak NATO Konseyi tarafınca bilahare karara bağlanması anlayışı benimsenmiştir. Başka bir deyişle, NATO'nun AB'nin gelecekteki potansiyel güvenlik boyutunu bir takım koşullara bağlı olarak tanımasına, buna karşılık tüm Avrupalı müttefiklerin, bu sürece NATO ile BAB arasındaki düzenlemeler temelinde müdahil kılınmalarına dayanan kırılgan bir denge bulunabilmiştir.
Fakat, Vaşington Zirvesi'ni takiben 3-4 Haziran 1999 tarihlerinde meydana getirilen AB Köln Zirvesi'nde, Vaşington'da alınan kararlardan selektif bir şekilde yalnızca AB'nin istedikleri üstünde durulmuş ve AB'nin güvenlik boyutu da kazanarak Amsterdam Antlaşması'yla öngörülen çok boyutlu yapıya fiilen geçme sonucu teyit edilmiştir. Bununla birlikte, Avrupalı müttefiklerin müstakbel AB operasyonlarına alınması hususu NATO ve AB üyesi olmayan üçüncü ülkelerle aynı kategoride değerlendirilmiş, böylelikle gelecekteki düzenlemelerin NATO-BAB bağlamında geliştirilen temel üstünde olması gerektiği yolunda Vaşington'da varılan mutabakat dikkate alınmamıştır. Bir başka deyişle, AB, NATO'nun Vaşington Zirvesi'nde yapmış olduğu açılıma aynı açıklıkla karşılık vermemiştir.
Aralık 1999 AB Helsinki Zirvesinde, AB üyesi ülkelerin 2003 yılı itibarıyla 15 tugaydan müteşekkil 50-60 bin kişilik bir acil tepki kuvvetini 60 gün içinde bir askerî operasyon etrafında bunalım bölgesine intikal ettirecek şekilde hazır tutmaları ve bu kuvveti minimum 1 yıl süreyle idame ettirebilmeleri şeklinde bir "Temel Hedef" belirlenmiştir. Türkiye, AGSK'nın geliştirilmesi çabalarına katkıda bulunma iradesinin de bir göstergesi olarak, bu temel hedefe kafi sayıda hava ve deniz unsuruyla desteklenmiş tugay seviyesinde bir birlikle katılma önerisini AB'ye bildirmiş mevcuttur.
AB, Helsinki Zirvesi'nde AOGSP bağlamında yeni yapılar oluşturulmasına da karar vermiştir. Bu tabloda, en kısa zamanda, Siyasî ve Güvenlik Komitesi, Avrupa Askerî Komitesi ve Askerî Karargâh oluşumlarına Türkiye'nin dahil edilmesi ehemmiyet taşımaktadır.
15 Aralık 1999 tarihinde Brüksel'de düzenlenen Şimal Atlantik Konseyi Dışişleri Bakanları toplantısında, Vaşington Zirvesi'nde alınan kararların bu mevzuda temel oluşturduğu; AGSK'nın geliştirilmesinin NATO'nun öncelikli rolüne halel getirmemesi gerektiği ve bu gelişmelerin AB üyesi olmayan Avrupalı müttefiklerin tam alınması olmadan gerçekleşemeyeceği vurgulanmıştır. AGSK mevzusunda Vaşington Zirve Bildirisi ile Stratejik Konsept içinde kurulan denge, bu kez Dışişleri Bakanları düzeyinde tek bir metin halinde kayda geçirilmiştir.
NATO Dışişleri Bakanları'nın 24-25 Mayıs 2000 tarihlerinde Floransa'da düzenlenen toplantısında, NATO'nun önceleri almış olduğu kararlar teyid edilmiş; bu bağlamda, NATO-BAB mekanizmalarının esas alınması gereği açıkça belirtilmiştir.
Öte taraftan, 19-20 Haziran 2000 tarihlerinde düzenlenen AB Feira Zirvesi'nde AOGSP bağlamında kabul edilen başkanlık raporu ve ekleri, AB'nin Avrupa Ortak Güvenlik ve Müdafa Politikasının geliştirilmesi yönündeki sürecin ilk mühim aşamasını teşkil etmiştir. Feira Zirvesi'nin AOGSP bağlamındaki neticeleri Türkiye'nin beklentilerini karşılamaktan uzak kalmıştır.
Avrupa Birliği'nin Feira Zirvesi'nde, oluşmakta olan AB Ortak Güvenlik ve Müdafa Politikasının başlangıç aşamasındaki çerçevesi belirlenmiştir. Bu çerçeve, "Kriz Yönetimiyle" ilgili özellikleri bakımından yetersizdir. Türkiye'nin de aralarında yer almış olduğu "AB üyesi olmayan Avrupalı NATO müttefiklerinin" kriz yönetimi dâhil AOGSP'yle ilgili düzenlemelere katılımlarına ilişkin hususlar tatminkâr olmaktan uzaktır. Nitekim, söz mevzusu Feira kararları, NATO'nun Zirve ve Konsey kararlarının mühim noktalarını dikkate almamıştır.
Türkiye; AB'nin AOGSP ile ilgili olarak Feira'da almış olduğu kararları ve NATO'ya yansımalarını yakından izleyecek; AB'nin NATO'dan ihtimaller içinde taleplerini yukarıdaki ilkeler, Türkiye'nin ulusal çıkarları ve Avrupa'nın güvenliği etrafında ayrı ayrı değerlendirecektir. NATO imkân ve yeteneklerinin otomatikman AB'nin kullanımına sunulması söz mevzusu değildir.
NATO, Avrupa'nın kollektif savunması ve güvenliği alanlarında birincil teşkilat olup, kriz yönetiminde de öncelik sahibidir. Bu husus, NATO'nun 1999 Vaşington Zirvesi'nde ve bu durumu izleyen Dışişleri Bakanları Konseylerinde teyid edilmiştir.
1999 Vaşington NATO Zirvesi ile bir süre sonra Aralık 1999 Brüksel ve Mayıs 2000 Floransa NATO Bakanlar Konseyi kararlarında, NATO ile AB Güvenlik ve Müdafa Politikası arasındaki ilişkiler saptanmıştır. Buna nazaran, AB'nin NATO'ya yönelik talepleri, her talep tek başına değerlendirilerek ve NATO üyelerinin tümünün karara alınması halinde karşılanacaktır.
Vaşington Zirvesi'nde, AB üyesi olmayan NATO üyelerinin konumlarının AB öncülüğündeki kriz yönetimi harekatlarında "Garp Avrupa Birliği"ndeki düzenlemeler etrafında şekillenmesi öngörülmüştür.
Oluşan AB Ortak Güvenlik ve Müdafa Politikasına Türkiye'nin yaklaşımı ve politikaları, bu esaslar etrafında gerçekleşecektir.
Türkiye, AOGSP'yi, kendi millî çıkarları, Avrupa'nın güvenliği ile yukarıdaki unsurlar ışığında ve AB üye adaylığının sorumluluğuyla değerlendirmektedir. Türkiye, bu bağlamda, AB Güvenlik ve Müdafa girişiminde etkin yer almayı ve vazife üstlenmeyi elde edilmiş haklarının korunması bakımından savunagelmiştir. Tabiatıyla, Avrupa çapındaki bu ve benzeri oluşumların "Güvenliğin Bölünmezliği" ve "Transatlantik Bağın Muhafazası" ilkelerine uygun bir biçimde gelişmesi gereklidir. İttifak içinde eşitsizlik ve bölünme yaratılmaması büyük ehemmiyet taşımaktadır.
Türkiye'nin AGSK'nın geliştirilmesi çabalarında savunduğu mühim bir husus, BAB'daki kazanımlarının muhafazası ve bunun daha da geliştirilerek AB'ye üye olmayan Avrupalı müttefiklerin AB içindeki yeni yapılanmaya tam katılımını mümkün kılacak kurumsal bir çerçeveye oturtulması olmuştur. Bu bağlamda Stratejik Konsept ve Vaşington Zirve Bildirisi'nde yer edinen hükümler etrafında;
- Avrupa güvenliğini ilgilendiren mevzularda, halen BAB içinde yapıldığı benzer biçimde, günlük plânlama ve danışmalara Türkiye'nin tertipli olarak katılımının,
- NATO imkân ve yeteneklerinin kullanılacağı AB öncülüğündeki operasyonlarla ilgili karar almaya varan süreçte ve uygulama safhasında Türkiye'nin tam ve eşit katılımının,
- NATO imkân ve kabiliyetlerine başvurulmayacak AB öncülüğündeki operasyonlarda ise Türkiye'nin karar oluşturma sürecine ve harekâta ilişkin karar mekanizmasına tam ve eşit katılımın temini ehemmiyet taşımaktadır.
AGSK'nın geliştirilmesi çabaları halen bir süreç olarak devam etmektedir. Avrupa güvenlik ve savunmasına 1952 yılından bu zamana kadar mühim katkılarda bulunan Türkiye; yeni yapılanma içinde hakkı olan yeri alacağı yönündeki inancını korumaktadır. Önümüzdeki dönemde bu inançla katılım mevzusundaki beklentilerin karşılanmasına yönelik girişimler üst düzeyde sürdürülecektir.
Türkiye'nin temennisi; AB'nin, Türkiye benzer biçimde AB'ye üye olmayan Avrupalı NATO müttefiklerinin alınması mevzusunda doyurucu bir düzenlemeyi belirleme sağduyusunu göstermesidir. Kuşkusuz bu şekilde bir tanzim etme, tesisi öngörülen NATO-AB ilişkilerinin modaliteleri üstünde mutabakata varılmasını kolaylaştıracaktır.
Türkiye NATO'ya ne vakit ve iyi mi üye olmuştur?
SEATO - Güneydoğu Asya Antlaşması Örgütü
Mimari Tasarılar - Nato Genel Karargahı
Kaynak:msxlabs.org
YORUMLAR