Bulutsular , uzayın derinliklerinÂde yayılan çok büyük, ama düşük yoğunluklu toz ve gaz bulutlarıdır. Nitekim astronomların bu gökc...
Bulutsular
, uzayın derinliklerinÂde yayılan çok büyük, ama düşük yoğunluklu toz ve gaz bulutlarıdır. Nitekim astronomların bu gökcisimlerine verdiği nebula adı da LatinÂce'de "sis" ya da "bulut" anlamına gelir. Bazı bulutsular puslu ve soluk bir ışık lekesi biçiminde yeryüzünden görülebilir. 20. yüzyıÂlın ortalarına kadar yaklaşık 400 yıl boyunca, puslu ve dağınık bir ışık biçiminde görünen bütün gökcisimlerine bulutsu dendi. SonraÂdan bunların bir bölümünün, çok sayıda yıldız ve gaz bulutundan oluşan gökadalar (galaksiÂler) olduğu anlaşıldı (bak. Gökada). Dün-ya'mızın da içinde bulunduğu Samanyolu Gökadası'nda olduğu gibi, başka gökadalarda da birçok bulutsu vardır. Bugün bulutsu terimi bu gökadalar için değil, yalnızca gökÂadaların içinde yayılan gaz ve toz bulutlan için kullanılır.Bulutsular Nasıl Oluştu?
Yıldızlararası uzay, yani uzayın yıldızlar araÂsında kalan bölümleri de boş değildir. YıldızÂlararası uzaya saçılmış olan serbest atom ve moleküller uzayda gelişigüzel dolaşır ve zaÂman zaman çekim kuvvetinin etkisiyle bir araya gelerek büyük bulutlar oluşturur. YılÂdızlararası uzaydaki maddelerin çoğu, bütün evrenin en bol, en hafif ve en basit elementleÂri olan hidrojen ve helyum atomlarıdır. Ama gaz halindeki bu elementlerin yanı sıra yıldızÂlararası uzayda önemli miktarda toz da buluÂnur. Bu tozlar, daha ağır ve daha az bulunan elementlerin oluşturduğu bileşiklerin parçaÂcıklarıdır. Aslında bu ağır elementler de, yıldızlarda oluşan ve büyük bir enerji açığa çıkararak yıldızlara ışığını veren tepkimeler sonucunda hidrojen ve helyumdan türemiştir. Milyonlarca yıl boyunca yıldızlarda süregelen bu tepkimeler sonucunda büyük miktarda karbon, oksijen, silisyum, sodyum, kalsiyum, demir ve öbür elementler oluşmuştur. Bazı yıldızlar evrimlerinin sonunda bir süpernova (patlayan yıldız) haline gelir ve ağır elementÂlerini uzayın derinliklerine saçan dev patlaÂmalarla kendi kendini yok eder. Yıldızlararası uzaydaki tozlar da işte bu patlamalar sırasınÂda saçılan parçacıklardır.
Bulutsular yıldızlararası gaz ya da toz parÂçacıklarının bir araya toplanmasıyla ortaya çıkabildiği gibi, süpernova patlamalarının kaÂlıntıları da olabilir. Bazı bilim adamları yıldızÂların, hatta güneş sistemlerinin bulutsulardan doğduğunu kabul ederler.
Bulutsu Türleri
Astronomlar bulutsuları parlak bulutsular ve karanlık bulutsular olarak ikiye ayınrlar. ParÂlak bulutsular da salmak bulutsular, yayınımlı bulutsular ve yansımalı bulutsular olarak ayn-labilir.
Parlak bulutsular ya kendileri ışık yaydıklaÂrı ya da gelen ışığı yansıttıkları için parlak olarak görülür. Eğer bir bulutsu çok sıcak bir yıldıza yakınsa, yıldızdan gelen morötesi ışınÂlar bulutsudaki gaz atomlarınca soğurulur. Işıma enerjisi bulutsudaki gaz atomlarını iyonlaştırır; yani elektronların atom çekirdeÂğinin çekim etkisinden koparak serbest kalÂmalarına yol açar. Ama yıldızdan uzaklaştıkÂça morötesi ışınlar zayıfladığı için, bu elekÂtron ve çekirdekler yeniden birleşebilir. BirleÂşirken de, iyonlaştırıcı ışımadan aldıkları ilk enerjiyi yeni bir ışıma biçiminde geri salarlar. Bu ışımanın bir bölümü tayfın görünür ışık bölümünde olduğu için, uzayın çok büyük bir bölgesi Dünya'dan görülebilecek parlaklıkta ışıldar. Bu tür parlak bulutsulara salmak bulutsu denir.
Küçük teleskoplarla bakıldığında bir gezeÂgen gibi göründükleri için gezegence bulutsuÂlar diye anılan bulutsular da salmalı bulutsu türündendir. Çalgı (Lyrae) takımyıldızında yer alan Halka bulutsu gezegence bulutsulaÂrın en tanınmış örneklerinden biridir. Bu bulutsu 1779'da ilk kez gözlendiğinde Jüpiter gezegenine benzetilmişti. Sonradan Sir William Herschel, bu tipteki bütün bulutsular için "gezegence" ya da "gezegenimsi" adını önerÂdi. Gezegence bulutsuların merkezinde genelÂlikle çok sıcak bir yıldız vardır ve bulutsudaki hidrojen bulutları evriminin ileri bir aşamaÂsında bu yıldızdan yayılmıştır. Yayılan gaz, yıldızın morötesi ışınlarıyla iyonlaşmış duÂrumdadır. Bulutsu yıldıza yakınken ışık saçÂmaz; çünkü kuvvetli ışıma bütün hidrojen gazını iyonlaştırmıştır ve elektronların yeniÂden çekirdekle birleşerek ışık yaymasını önÂler. Ama bulutsu yıldızdan yeterince uzaklaşÂtığında ışıma enerjisi zayıflar ve gaz yeniden ışık yaymaya başlar. Bulutsu bu aşamadayken içi boş, parlak bir küre görünümündedir. Teleskopla bakıldığında bu küre tıpkı gezeÂgenler gibi bir disk biçiminde görülür. GezeÂgence bulutsular öbür bulutsulara oranla çok daha küçüktür ama yoğunlukları fazladır. Samanyolu'ndaki çok sayıda gezegence bulutÂsudan 1.000 kadarı gözlemlenmiş ve listesi çıkarılmıştır.
Salmalı bulutsuların bir başka türü de yayınımlı bulutsular'dır. Bu bulutsuların en tanınmış örneği olan Orion bulutsusu dev boyutlarda bir toz ve gaz bulutudur. Bu kütle büyük ölçüde, birer ışıma kaynağı olarak bulutsunun parıldamasına yol açan sıcak yılÂdızlardan doğmuştur. Orion bulutsusu çıplak gözle görülebilen tek bulutsudur. Bir süpernova patlamasından doğan bulut, eğer bu patlayan yıldız buluttaki gazı iyonlaşÂtırmaya yetecek kadar ışıma yayabilen sıcak ve küçük bir kalıntı bırakırsa salmalı bir bulutsu haline gelebilir. Örneğin Boğa takım-yıldızındaki Yengeç bulutsusu böyle oluşÂmuştur. Bu bulutsunun merkezinde, hemen hemen yalnızca nötronlardan oluşan ve büyük bir hızla dönen bir yıldız bulunur. Yalnızca birkaç kilometre çapındaki bu çok küçük yıldızda her saniye çok sayıda ışınım patlamaÂsı gerçekleşir. Bu nedenle tıpkı bir nabız gibi atan bu yıldızlara pulsar ya da atarcayıldız adı verilir.
Bazı bulutsularda, iyonlaşmaya yol açacak kadar sıcak yıldızlar bulunmaz. Ama, çevreÂdeki daha soğuk bir yıldızdan gelen ışık, bulutsudaki toz parçacıklarına çarparak dört bir yana yansıyabilir. Bir bölümü Dünya'ya kadar ulaşan bu yansımış ışık nedeniyle bu yansımalı bulutsular da tıpkı salmalı bulutsuÂlar gibi gökyüzünde parlak bir leke olarak görülür. Astronomlar, ışığına bakarak bu iki tür bulutsuyu birbirinden ayırt edebilirler. Çünkü yansımalı bir bulutsunun ışığı, o bulutÂsuya ışığını gönderen yakındaki yıldızın tayfıyla aynı renkleri içerir. Kendisi ışık saçan salmalı bir bulutsunun tayfı ise, yalnızca o bulutsuda bulunan az sayıdaki elementin renklerinden oluşmuştur. Karanlık bulutsular temel olarak toz parçaÂcıklarından oluşur ve gökyüzünde geniş, kaÂranlık bölgeler olarak görülür. Çünkü bu bulutsular yıldızlardan çok uzakta bulundukÂları için ne yıldızın ışığını Dünya'dan görüleÂbilecek kadar yansıtabilir, ne de yıldızın ışımasıyla iyonlaşabilir. Yalnızca arkalarında kalan yıldızların ışığının önüne geçtikleri zaÂman karanlık bir leke olarak görülebilir. Karanlık bulutsuların arkasında kalan yıldızÂlar da ya hiç görülmez ya da ışığı iyice soluklaşır. Karanlık bulutsuların en tanınmış örneklerinden biri Atbaşı bulutsu, öbürü de Güneyhaçı takımyıldızında yer alan ve teles-kopsuz da görülebilen Kömürçuvalı bulutsusudur.
Temel Britannica
Yüzük Bulutsu (M 57)
üç Boğumlu Bulutsu
Yengeç Bulutsu
Bulutsu
, nebula olarak da bilinir, yıldızlararası uzayda yer alan ve seyrek (düşük yoğunluklu) gaz, toz ya da gaz ve toz karışımından oluşan bulut. Önceleri, Güneş sisteminin dışında bulunan ve teleskopta örneğin bir yıldızınki gibi noktasal bir görüntü vermeyen dağınık görünümlü her tür gökcismine bulutsu denirdi. Daha sonraları, bunların, birbirleriyle ilişkisi olmayan iki tür nesneyi, çok büyük sayıda yıldızdan ve gaz bulutlarından oluşan gökadalar (galaksiler) ile bir gökadada yer alan daha ufak kütleli gaz-toz yığınlarını içerdiği anlaşılmıştır. Günümüzde yalnızca bu ikinci türden nesneler bulutsu (ya da gökada bulutsusu) olarak adlandırılmaktadır. Bir gökadanın kütlesinin tümüne yakın bölümünü yıldızlar oluşturur; gökadada yer alan bulutsuların toplam kütlesi ise gökada kütlesinin pek küçük bir bölümüdür.Bulut Cinsleri
Bulutsular görünümlerine göre iki ana türe ayrılırlar:
- 1) Karanlık bulutsular, 2) parlak bulutsular.
Karanlık bulutsular
Temel olarak toz parçacıklarından oluşurlar ve gökyüzünde geniş, düzensiz biçimli karanlık bölgeler olarak görünürler. Bulutsuyu oluşturan parçacıklar elektromagnetik ışınımın görünür ışığa karşılık düşen dalgaboylarında olanlarını soğururlar ya da başka yönlere doğru saçılıma uğratırlar; bulutsunun arkasında kalan yıldızların ışığı da Yer'e ancak sönükleşmiş olarak ulaşır ya da hiç ulaşmaz. 20. yüzyılın başlarına değin karanlık bulutsuların uzayda yıldız içermeyen “delikler†ya da tüneller olduğu sanılıyordu. Astronom E. E. Barnard ile Max Wolf'un fotoğrafa dayalı olarak yürüttükleri araştırmalar, bunların yıldız ışıklarını örten kara bulutlar olduğunu kanıtladı (“bulut†sözcüğü, madde yoğunluğunun çevreye göre daha yüksek olduğu bölge anlamında kullanılmaktadır). Karanlık bulutsular, bulundukları bölgede yeterli morötesi ışıma için nötr (iyonlaşmamış) ve soğuk durumdadır. Bulutsuyu oluşturan parçacıkların çapları genellikle birkaç mikrondur (10‘6 m) ve bunlar birbirlerinden 90 m kadar uzaklıkta bulunurlar. Bu parçacıkların önemli bir bölümü (is ya da kurum gibi) karbondan oluşur; ayrıca silikatlar, silisyum karbür ve başka maddeler de vardır; parçacıkların üzerinde az miktarda buz da bulunur.
Parlak bulutsular
Solgun ışık veren aydınlık yüzeyler olarak görünürler. Bunların yaydıkları ışık ya kendi ışınımları sonucudur ya da yakınlarındaki yıldızların ışığının yansımasıdır. Parlak bulutsular kökenlerine ve görünümlerine göre dört türe ayrılırlar: Yayınımlı bulutsular, yansımalı bulutsular, gezegence bulutsular ve süpernova kalıntıları. Bunlardan ilk ikisi (ve karanlık bulutsular) aslında fiziksel yapı bakımından birbirlerinin aynıdır, bulundukları koşullara göre değişik görünümler alırlar ve farklı biçimde adlandırılırlar.
Yayınımlı bulutsular
Çok yoğun ve sıcak O tipi bir yıldızın yakınında ya da biraz daha soğuk olan B tipi bir yıldızın çok yakınında bulunan gaz bulutlarıdır. Sıcaklığı Güneş sıcaklığının 5-10 katı olan böyle bir yıldız, buluttaki gazı (hidrojen) iyonlaştırmaya yetecek düzeyde morötesi ışınım sağlar. Iyonlaşan hidrojen de (H II bölgesi) görünür ışık yayar. Bu nedenle yayınık bulutsuların bu türüne salmalı bulutsu adı da verilir. Bulutsunun ışınım tayfındaki çizgilerin incelenmesiyle, bulutsuyu oluşturan elementlere, ışınımın nedenleri ve koşullarına, bulutsunun sıcaklık ve yoğunluğuna ilişkin bilgiler elde edilebilir. Bu araştırmalar, yayınımlı bulutsuların sıcaklıklarının 6.000 -K (0 K=-273°C) arasında olduğunu göstermiştir. Yayınımlı bulutsuların yoğunlukları çoğunlukla yaklaşık 10 atom/cm3'tür; boyutları çok değişik olabilir, en büyüklerinin genişliği 200 ışık yılı, en sık rastlanılan genişliği ise 30 ışık yılı kadardır; toplam gaz kütleleri Güneş kütlesinin 100 bin katı kadardır.
Gökyüzünde çıplak gözle (ama soluk olarak ve yıldızmış gibi) görülebilen tek bulutsu olan Orion Bulutsusu'nun merkezinde yoğunluğun 10.000 atom/cm3 olduğu belirlenmiştir. Öteki tanınmış salmak bulutsular arasında Kuğu (Cygnus) takımyıldızındaki Kuzey Amerika Bulutsusu (NGC 7000) ve Yay (Sagittarius) takımyıldızındaki Lagün Bulutsusu (M 8, NGC 6523) bulunmaktadır. Bulutsudaki gazı iyonlaştırmaya yetecek kadar morötesi ışınım salamayan az sıcak yıldızların yakınındaki gaz bulutlan ise nötr (iyonlaşmamış, H I bölgesi) kalırlar ve ışımazlar. Buna karşılık, bu tür bulutsulardaki toz parçacıkları yıldızın ışığını saçılım yoluyla Yer'e yansıtabilirler ve bulutsu Yer'den aydınlık olarak görünür. Bu tür bulutsulara yansımalı bulutsu denir. Bilinen ilk yansımalı bulutsu, Boğa (Taurus) takımyıldızında bulunan ülker (Pleiades) yıldız kümesindeki parlak bulutsudan gelen ışığın tayfının, yakınındaki yıldızların tayfının tıpkısı olduğu gözlenerek ortaya çıkarılmıştır (1912). Bu türden bulutsular hemen daima B2 tipindeki (sıcaklığı yaklaşık K) ya da daha soğuk yıldızlarınyakınındaki bulutsulardır (daha sıcak yıldızlar salmalı bulutsu oluştururlar).
Gezegence bulutsular
Küçük teleskoplarla bakıldığında gezegenmiş gibi göründükleri için bu adla anılırlar. Yayınımlı ve karanlık bulutsular, iç bölgelerinde yoğunlaşma yoluyla yeni yıldızların oluştuğu gaz bulutlarıdır; buna karşılık gezegence bulutsular ise, evrimlerinin ileri dönemlerindeki yıldızların salgıladığı gazdan oluşan bulutsulardır. Gezegence bulutsuların çoğunun merkezinde yüzey sıcaklığı 50.000 K'nin üstünde olan çok sıcak bir yıldız bulunur. Yıldızın salgıladığı gaz, yıldızın morötesi ışınımıyla iyonlaşmış durumdadır ve ışık yayar. Gezegence bulutsular, yayınımlı bulutsulara göre çok daha küçüktürler; genişlikleri 1 ışık yılı, bulutsuyu oluşturan gazın kütlesi de Güneş kütlesinin 0,3'ü kadardır. Yoğunlukları da yüksektir (1.000 - 10.000 atom/cm3). Dış sınırları genellikle belirgin ve keskindir; sıcaklıkları 7.000-17.000 K arasındadır. Bulutsuyu oluşturan gaz, merkezdeki yıldızdan saatte 24-56 km hızla uzaklaşır, uzaklaşma hızı merkezden uzaklık arttıkça büyür ve gaz, sonunda, yıldızlararası gaza karışır. Bu nedenle 10 bin yıldan daha yaşlı gezegence bulutsuların gözlenmesi çok zordur.
Samanyolu Gökadası'nda gezegence bulutsu belirlenmiş ve kataloglanmıştır. Bu türden daha pek çok bulutsunun var olduğuna inanılmaktadır. Kütleleri Güneş kütlesi ile Güneş kütlesinin 4 katı arasındaki bütün yıldızların evrimlerinin ileri dönemlerinde gezegence bulutsular oluşturdukları ve Samanyolu'nda bu tür bulutsuların oluşum sıklığının yılda 1 bulutsu olduğu anlaşılmaktadır. Evrim sonucunda yıldız, ağır elementlerden oluşan yoğun bir çekirdek ile büyük bölümü hidrojenden oluşan çok geniş bir dış zarfa dönüşür. Yıldız, “Tansık (Mira) tipi değişen yıldız†olarak adlandırılan evreden geçtikten sonra bu zarf, yıldızı terk ederek gezegence bulutsuyu oluşturur. Kalan çekirdek bölümü zamanla soğuyarak sonunda beyaz cüce durumuna dönüşür. Böylece, gezegence bulutsular, maddenin yıldızlardan yıldızlararası uzaya dönmesi mekanizmasındaki ana basamaktır.
Süpernova kalıntıları
Süpernova olarak bilinen yıldız patlamaları sonucunda ortaya çıkan ve şiddetle genişleyip yayılmakta olan gaz bulutlarıdır. Çok şiddetli patlama sırasında yıldızın kütlesi saniyede binlerce kilometreye ulaşan bir hızla uzaya savrulur. Süpernovanm en parlak evresinde, genişleyen gaz bulutunun bir günde saldığı enerji, Güneş'in 3 milyon yıldan bu yana yaydığı toplam enerjiye eşit düzeydedir. Boğa takımyıldızındaki Yengeç Bulutsusu, süpernova kalıntılarına en iyi örnektir. 1054'te gözlenen bir süpernovanın kalıntısı olan bu bulutsu, olayın üzerinden yaklaşık yıl geçmiş olmasına karşın, hâlâ Güneş'in 100 bin katı enerji yaymaktadır. 50 bin yıl kadar önceki bir süpernovanın kalıntısı olan Kuğu Halkası'nda yayılma hızı yaklaşık saniyede 100 km'ye düşmüştür. Süpernova kalıntıları giderek soğurlar, yayılma hızları iyice azalır ve sonunda yıldızlararası ortama karışıp kaybolurlar.
Bilinen ilk bulutsu, 1610'da (teleskobun bulunmasından iki yıl sonra) Fransız doğabilimci N.-C. Fabri de Peiresc tarafından bulunan Orion bulutsusu olmuştur. Fransız gökbilimci C. Messier 1781'de bulutumsu görünümlü 103 gökcismini bir katalogda topladı. Günümüzde bunların çoğunun yıldız kümesi, 35'inin gökada ve yalnızca ll'inin gerçek bulutsu olduğu anlaşılmıştır. Gene de çoğu gökcismi bu katalogdaki numaralarıyla anılır; örneğin Yay takımyıldızındaki Trifit Bulutsusu, M 20 olarak bilinir. İngiliz gökbilimci W. Herschel'in, oğlu J. Herschel ve kız kardeşi Caroline ile birlikte 1786-1802 arasında oluşturduğu ve 2.500 yıldız kümesi, bulutsu ve gökada içeren katalog, sonradan J. Herschel tarafından aynı türlerden 2.200 gökcismi daha eklenerek genişletilmiş ve bu çalışma 1888'de J. L. Dreyer'in yayımladığı 7.840 gökcisimlik New General Catalogue' un (Yeni Genel Katalog, NGC) temelini oluşturmuştur. 1895 ve 1909'da bu kataloğa 5.386 yeni gökcismi daha eklenerek Index Catalogue (IC) düzenlenmiştir. Bu katalog da, o dönemlerde gökadalar ile bulutsular arasında tam bir ayrım yapılamadığından, söz konusu iki türden gökcisimlerini içermektedir. NGC ve IC kataloglarındaki numaralar günümüzde de kullanılmaktadır.
Kaynak: Ana Britannica
Bulutsular (Nebula) ve Süpernovalar!
Orion Bulutsusu, Pipo Bulutsusu ve Güney Yarımküre'den de Kömür Bulutsusu çıplak gözle görülebilen (ya da karanlık nebula oldukları için görülemeyen) bulutsulardır. Bir de karanlık bulutsular vardır ve Samanyolu galaksisi içindekiler de aslında çıplak gözle görülürler; zira Samanyolu'na bakarken görülen katran karası bölgeler aslında karanlık bulutsulardır. Diğer bazı karanlık bulutsular, bir başka yıldızı örttükleri zaman görülebilirler. Edwin Hubble galaksilerin varlığını keşfedene kadar gökyüzündeki tüm “bulutsu†cisimler nebula olarak adlandırılıyordu. Andromeda Galaksisi buna bir örnektir. Ancak nebulalar yıldız kümeleri değildir. Bir “toz toprak†kümesi olarak anılsa yeridir hatta. Nebulalar toz, hidrojen, helyum ve pek çok iyonize gazı bünyelerinde barındırırlar. Bu tozlar eğer yeteri kadar fazla ise, nebulalar yeni yıldız ve gezegenler doğurmaya gebedirler.
Pipo Bulutsusu bir karanlık nebula olduğundan kadir değeri bulunmuyor. Karanlık nebulalar gökyüzündeki diğer cisimleri örtmelerinden anlaşılır.Süpernovalar ise bulutsuları ortaya çıkaran yıldız patlamalarıdır. Güneşin 1,4 ila 3 katı kütleye sahip yıldızlar yakıtları bittiği zaman iç basıncı kütleçekimini dengeleyemez hale gelir ve olanca kütle, kütle merkezine çöker. Bu sıkışma hareketi evrende şu ana dek tespit edilmiş en güçlü patlama tipini oluşturur.
Bu patlamanın gücüyle yıldızların yakıtlarını yaktığı olağan süreçlerinde üretilemeyen elementler üretilir ve çevreye bir çok yıldız artığı saçılır. Makalede sözü geçen ilgili bulutsular genelde süpernova artıklarıdırlar. Samanyolu galaksisinde ortalama her elli yılda bir yeni bir süpernova patlaması gerçekleştiği düşünülmektedir ancak bu patlamaları çıplak gözle görebilmek için çok şanslı olmak gerekiyor, zira en sonuncusu 1604'te Johannes Kepler tarafından gözlendi.
Kaynak: Açık Bilim
Küçük Macellan Bulutu'ndaki Pembe Bulutsu!
Hubble teleskobunun gözlem gücü birçok cismi göz alıcı şekilde görüntülemiştir. NGC 248 adlı pembe renkli bulutsu 200 bin ışık yılı uzaktaki Macellan Bulutu'nda yer almaktadır. Samanyolu, Yerel Grup adı verilen bir dizi gökadanın oluşturduğu kümedeki devlerden sadece biridir.
NGC 248 Adlı Pembe Bulutsunun Hubble ile Eylül 2015'de Alınmış Görüntüsü!
NGC 248 olarak bilinen bulutsu ilk kez 1834 yılında John Herschel tarafından keşfedildi. Bulutsu 60 ışık yılı uzunluğunda ve 20 ışık yılı genişliğindedir. 200 bin ışık yılı uzaktaki bulutsu güney yarıküredeki Tukan (Tucana) Takımyıldızı yönündedir.
Bulutsu, bir Hubble veri çalışması olan “Küçük Macellan Bulutu Toz ve Gaz Evriminin Araştırılması†(SMIDGE) kapsamında incelenmiştir. Bu çalışmayla gökbilimciler Küçük Macellan Bulutu'ndaki tozun Samanyolu'nda görülenden ne kadar farklı olduğunu ve bunun da yıldız oluşumlarını ne yönde etkilediğini öğrenmeye çalışıyor.
Akira Fujii'nin Objektifinden 47 Tukan Yıldız Kümesi ve Küçük Macellan Bulutu!
Yakın gökada Andromeda ile birlikte Samanyolu çevresinde dolanan birçok uydu gökada bulunur. Güney yarıkürede görülebilen Macellan Bulutları da bu uydu gökadaların en ünlülerdir. Ayrıca Küçük Macellan Bulutu'ndaki ikili fişek görünümü veren renkli bulutsu da Hubble'ın objektifine yakalandı.
Merkezdeki parlak yıldızdan yayılan şiddetli ışıma hidrojen gazı nedeniyle pembe renge neden olmaktadır. Diğer gökadalara göre daha yakın olması nedeniyle Küçük Macellan Bulutu gökbilimcilerin ilk gözlem hedeflerinden biridir.
SMIDGE Gözlem Alanı (Dikdörtgen) ve Bu Alan İçindeki NGC 248'in Konumu!
Gökbilimciler evrendeki kozmik komşumuz aracılığıyla evrenin geçmişini anlamaya çalışıyor. Aynı zamanda bulutsudaki ağır elementlerin Samanyolu'na oranla beşte bir ile onda bir oranında daha az olması da erken evrendeki gökadaların yapısıyla kıyaslanmasını kolaylaştırmaktadır.
Macellan Bulutu'ndaki ağır element oranının Samanyolu galaksisine göre daha düşük olması ise hem kendi gökadamızın hem de evrenin tarihinin anlaşılmasına ışık tutmaktadır.
Kaynak: / Görseller Telif Hakkı: NASA, ESA, STScI, K. Sandstrom (University of California, San Diego), and the SMIDGE team, Hubble and Digitized Sky Survey 2 (20 Aralık 2016)
Avcı'daki Bulutların Saklı Gizemleri!
VISTA taramasıyla Avcı A molekül bulutunun kırmızı-ötesindeki en ayrıntılı görüntüsü elde edildi. Dikkat çekici bu yeni görüntüde, Yeryüzü'nden yaklaşık 1350 ışık yılı uzaklıkta yer alan ve bilinen en yakın, büyük kütleli yıldız oluşum bölgesi Avcı A molekül bulutunun kırmızı-ötesinde yüksek çözünürlükte alınan en büyük mozaik görüntüsü yer alıyor.
VISION taraması (Avcı'da Vienna taraması) ile elde edilen yeni görüntü tayfın kırmızı-ötesi bölgesinde ESO'nun Şili'deki Paranal gözlemevinde bulunan VISTA tarama teleskobu ile alınan görüntülerin birleştirilmesi ile oluşturulmuştur. Avcı molekül bulutunda (OMC) yer alan iki dev molekül bulutundan biri olan Avcı A molekül bulutunun tamamını içine almaktadır. Avcı A, komplekste yer alan kılıç olarak bilinen bölgeden yaklaşık sekiz derece güneye kadar uzanmaktadır.
VISTA ile üretilmiş Avcı Bulutsusu ve Çevresinin Ayrıntılı Görüntüleri!
VISION taraması sonucunda neredeyse 800 000 adet tekil yıldız, genç yıldızımsı nesne ve uzak gökada içeren bir katalog oluşturulmuştur. Bu, Avcı bölgesinden şimdiye kadar elde edilmiş herhangi bir tarama gözleminden daha derin ve daha kapsamlı bir çalışmaya işaret etmektedir. VISTA insan gözünün göremediği ışığa duyarlı olduğu için, gökbilimcilerin diğer türlü gizli kalan yıldız oluşum bölgelerindeki nesneleri tespit edebilmesini sağlamaktadır. Görünür ışıkta alınan görüntülerde görülemeyen çok genç yıldızlar daha uzun kırmızı-ötesindeki dalgaboylarında gözler önüne serilmektedir ve bunları örten toz geçirgen hale gelmektedir.
Yeni görüntü Avcı A içerisinde gerçekleşen küçük ve büyük kütleli yıldız oluşum sürecine dair tamamlayıcı bir anlayışa bir adım daha yaklaşmış olmayı temsil etmektedir. En dikkat çekici olanı ihtişamlı Avcı bulutsusu, aynı zamanda Messier 42 adı verilen ve görüntünün solunda yer alandır. Bu bölge ünlü, parlak Avcı takımyıldızındaki kılıcın bir kısmını oluşturmaktadır. VISTA kataloğunda hem bilinen nesneler hem de yeni keşifler yer alıyor. Bunlar arasında beş yeni genç yıldızımsı nesne adayı ve on aday gökada kümesi bulunuyor.
Görüntünün ilgili detaylarında, Avcı A'nın karanlık moleküler bulutları ve birçok gizemli zenginlikleri görülebilir, bunlar arasında yeni yıldızlara (öncül-yıldız diskleri) yaşam veren madde diskleri, yeni-doğan yıldızlarla (Herbig-Haro nesneleri) bağlantılı bulutlar, daha küçük yıldız bulutları ve hatta Samanyolu'ndan çok daha ötedeki gökada kümeleri bulunuyor. VISION taraması sayesinde yakın moleküler bulutların içindeki genç yıldızların erken evrim süreçleri düzenli bir şekilde araştırılmaktadır.
Avcı A'nın bu ayrıntılı görüntüsü yıldız ve küme oluşumundaki yeni gözlemsel çalışmaların temelini de oluşturmakta ve VISTA teleskobunun tayfın kırmızı-ötesindeki kısmında gökyüzündeki geniş alanları hızlıca ve derinlemesine taramadaki gücünü göstermektedir.
Kaynak: ESO-Türkiye / Görseller Telif Hakkı: ESO / VISION Survey (4 Ocak 2017)
Göksel Kedi ile Kozmik Istakoz Buluşması!
Gökbilimciler uzun bir süredir NGC 6334 ve NGC 6357 adlı, parıldayan kozmik gaz ve toz bulutlarını araştırıyor, buradaki dev olanı ise ESO'nun Çok Büyük Tarama teleskobu ile alınmış olan son görüntüsü. Yaklaşık iki milyar piksellik bu görüntü ESO tarafından yayınlanan en büyük boyutlu görüntülerden biridir. Bulutların anımsatıcı şekilleri onlara akılda kalacak isimler verilmesine yol açmıştır: Kedi Pençesi bulutsusu ve Istakoz bulutsusu gibi.
Kedi Pençesi ve Istakoz Bulutsusu!
NGC 6334 Yeryüzü'nden yaklaşık 5500 ışık yılı uzaklıkta yer alırken NGC 6357 ise daha da uzakta, 8000 ışık yılı ötededir. Her ikisi de Akrep takımyıldızı doğrultusunda, kuyruğundaki iğnenin yakınlarında yer almaktadır.
1837 yılı Haziran ayında ard arda iki gecede her iki nesneye dair izleri ilk kez İngiliz bilimci John Herschel Güney Afrika'daki ümit Burnu'na olan üç yıllık seferinde görmüştür. O zamanlarda, görsel olarak gözlemler yapan Herschel'in sınırlı güçteki teleskop imkânıyla Kedi Pençesi Bulutsusu'nun sadece ayak kısmı görülebilir haldeydi. Bulutsuların gerçek şekillerinin fotoğraflarda görünür olmasından onlarca yıl önceydi bu ve popüler isimlerinin ortaya çıkmasından.
VST ile Elde Edilmiş NGC 6334 ve NGC 6357 Bulutsularının Ayrıntıları!
Bulutsunun ayak kısmını andıran parçası günümüz teleskoplarıyla görülebilmektedir, bunun yanısıra Istakoz Bulutsusu yakınlarındaki pençe-benzeri bölgeler, ki buralar gerçekte gazlardan oluşan yerlerdir (çoğunlukla hidrojen) yeni doğan yıldızların parlak ışıklarıyla harekete geçirilerek ışıldamaktalar.
Güneş'in 10 katı büyüklüğündeki kütleleriyle bu sıcak yıldızlar yoğun bir mor-ötesi ışıma yapmaktadır. Bu ışık yıldızları oluşturan gazlardaki hidrojen atomlarıyla karşılaştığında, onlara enerji sağlayarak iyonlaşmalarına neden olmaktadır. Buna bağlı olarak, bu ışıkla parıldayan hidrojen (ve diğer) atomlarından oluşan bulut-benzeri nesneler salma bulutsuları olarak bilinmektedir.
256-megapiksellik OmegaCAM kamerasının gücü sayesinde, yeni Çok Büyük Tarama teleskobu (VST) görüntüleri iki bulutsuda dalgalanan ışık-örtücü toz filizlerini gözler önüne sermektedir. 49511 x 39136 piksellik boyutlarıyla bu ESO tarafından yayımlanmış olan en büyük görüntülerden biridir.
OmegaCAM ESO'nun şu anda La Silla'daki MPG/ESO 2.2-metrelik teleskobu üzerinde kurulu olan ünlü Geniş Alan Görüntüleyicisi'nin (WFI) varisidir. Kedi Pençesi Bulutsusu'nu 2010 yılında görünür ışıkta WFI de görüntülemişti, ancak hidrojen parıltısının daha açık görülebildiği bir filtre de kullanılmıştı. Aynı anda ESO'nun Çok Büyük Teleskobu Istakoz Bulutsusu'na yakından bakarak, bu nesnenin rengini ve şeklini etkileyen birçok sıcak ve parlak yıldızı görüntülemişti.
Bu olguları gözleyen son teknoloji ürünü aygıtların varlığına rağmen, bu bulutsulardaki toz örtüsü oldukça kalındır ve buradaki bileşenlerin çoğu halen gizemini korumaktadır. Kedi Pençesi Bulutsusu geceleyin gökyüzündeki en aktif yıldız doğumevlerinden biridir, burada görünür ışıkları bize ulaşamayan sıcak ve genç yıldızlardan binlercesine ev sahipliği yapılmaktadır. Bununla birlikte, kırmızı-ötesi dalgaboylarında gözlem yapıldığında, ESO'nun VISTA teleskobu gibi, buradaki yıldız oluşum etkinliği toz boyunca gözlenebilmektedir.
Bulutsuları ışığın farklı dalgaboylarında (renklerde) görüntülemek gözlemcilere farklı görsel karşılaştırmalar yapma imkânı vermektedir. Örneğin daha uzun dalgaboylarındaki kırmızı-ötesi ışıkta görüldüğünde NGC 6357'nin bir kısmı güvercine benzerken, başka bir bölgesi iskelete benzemektedir; bu nedenle ek olarak Savaş ve Barış Bulutsusu adını almaktadır.
Kaynak: ESO / Görseller Telif Hakkı: ESO (1 Şubat 2017)
Yüzük Bulutsu (M 57)
üç Boğumlu Bulutsu
Yengeç Bulutsu
YORUMLAR