NECL a. (ar. neci). Esk. 1. Oğul, adam evlat: "Âmid o şehr-i nûr öğünsün ilele- bed i FazI ü faziletiyle bu necl-i bülen- din...
NECL a. (ar. neci). Esk.
1. Oğul, adam evlat: "Âmid o şehr-i nûr öğünsün ilele- bed i FazI ü faziletiyle bu necl-i bülen- dinin" (Y. K. Beyatlı).
2. Dönem, nesil, soy.
*Tar. Necl-i celil-i hümayun, OsmanlI devletinde işbaşındaki padişahın oğlunu ötekilerden ayırmak için kullanılan unvan. (Tanzimat'tan sonrasında şehzadelerin sayısı kimi önceki padişahların, kimi veliahtların, kimi de tahtta oturan hükümdarın oğulları olmak suretiyle giderek artınca, sonuncuları tanımlamak amacıyla bu unvan kullanıldı.)
1. Oğul, adam evlat: "Âmid o şehr-i nûr öğünsün ilele- bed i FazI ü faziletiyle bu necl-i bülen- dinin" (Y. K. Beyatlı).
2. Dönem, nesil, soy.
*Tar. Necl-i celil-i hümayun, OsmanlI devletinde işbaşındaki padişahın oğlunu ötekilerden ayırmak için kullanılan unvan. (Tanzimat'tan sonrasında şehzadelerin sayısı kimi önceki padişahların, kimi veliahtların, kimi de tahtta oturan hükümdarın oğulları olmak suretiyle giderek artınca, sonuncuları tanımlamak amacıyla bu unvan kullanıldı.)
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR