SOSYOLOJİ NEDİR? Sosyoloji insan toplumlarını bilimsel,sistemli, belirli kurallara uyan ve eleştirel olarak inceleyen toplumsal bir...
SOSYOLOJİ NEDİR?
Sosyoloji insan toplumlarını bilimsel,sistemli, belirli kurallara uyan ve eleştirel olarak inceleyen toplumsal bir bilimdir. Bu sosyolojinin en genel düzeyde tanımlanmasıdır. Sosyolojinin araştırma mevzusu cemiyet ve toplumsal yaşamla ilgili olgu ve olaylardır. Toplumun yapısı, organizasyonu, değişimi, işleyişi, ... sosyolojinin ilgi alanı içine girer. Toplumun yapısını keşfetme, toplumdaki grupları bir arada tutan ya da onları birbirlerinden ayrıştıran, uzaklaştıran güçlerin neler bulunduğunu ortaya koymak, toplumsal yaşamı değiştiren ve dönüştüren koşulları edinmek, insanoğlu arası ilişki ve etkileşimlerin yapısı ve işleyişi ile ilgili kaide ve ilkeleri ortaya koymak, toplumsal davranışı toplumsal bağlam içinde izah etmek,.... sosyolojinin en temel gayeleri içinde yer alır.
İçinde yaşadığımız toplumun ekonomik yapısı, aile düzeni, kültürü, yönetim şekli, nüfusu, dini, ahlak anlayışı.... toplumsal davranışlarımızı şekillendirir. Mesela; hangi partiye oy verdiğimiz, eş seçimimiz, yaptığımız meslek , boş zamanları değerlendirme biçimimiz ,…toplumsal koşullardan etkilenir.
İnsan davranışları üstünde toplumsal koşulların etkili olması toplumsal davranışın çözümlenmesinde, cemiyet ve toplumsal yaşamla ilgili olgu ve süreçlerin bilinmesini mühim bir hale getirmiştir. Bu tabloda sosyoloji daha hususi olarak toplumsal davranışı açıklamayı maksatlar.Toplumsal davranış toplumsal bir bağlamı içeren, başka insanların davranışlarını içeren ve /ya da çağrıştıran örgütlü insan eylemleri olarak tanımlanabilir. Mesela; bir fabrikada çalışan işçilerin ya da bir okulda ders gösteren öğretmenlerin davranışları toplumsal davranışlardır.
Sosyoloji, toplumsal davranışı çözümlemek için toplumsal davranışın bağlamını, gene en genel düzeyde toplumu ve onunla ilişkili olgu ve süreçleri dikkate alabilmek durumundadır. Sosyolojiye özgünlüğünü
ve önemini kazandıran da budur. Toplumsal çözümlemede toplumsal nazar açısını içermeyen bir sosyoloji anlayışı oldukça ek*****r. Bu yüzden cemiyet ve toplumsal yaşam üstünde az bir detaylı durmanın lüzumlu bulunduğunu düşünüyoruz.
Bilinmiş olduğu şeklinde insanoğlu cemiyet içinde yaşayan toplumsal varlıklardır. Cemiyet halinde yaşamak insan için mecburi, kaçınılmaz ve onun doğasıyla ilgili bir özelliktir. İnsanların toplumsal varlık olduğu; kısaca başka insanlarla ilişki kurarak bir arada bulunması pek çok felsefeci ve sosyologun paylaşmış olduğu temel bir fikirdir.
İnsanın toplumsal bir varlık oluşu , toplumun hem bir sebebi ve hem de bir sonucu olarak ortaya çıkar. İnsanların yapısı ve mahiyeti (en önemli belirgin özelliği) onların bir arada yaşamasını gerektirmiş ve bu şekilde cemiyet yaşamı ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte cemiyet yaşamı da insanları tarihsel süreç içinde değiştirmiş ve insanların toplumsal yaşamdan etkilenen ve hatta belirlenen varlıklar olması üstünde etkili olmuştur. Fakat burada mühim olan insan mı?, cemiyet mu?, ayrımı değildir, insan ve cemiyet arasındaki etkileşimdir. İnsan ve cemiyet bir bütünün iki mühim yüzü ve gerçekliğidir.
Cemiyet yapısı türlü türden grupları ve bu grupların organizasyonunu ihtiva eder. Sosyolojik açıdan cemiyet en büyük, en karmaşık ve en gelişmiş toplumsal gruptur. Toplumu bir tür gruplar ağı ya da organizasyonu şeklinde ele alabilmek olanaklıdır. Coser (1985:3)'a gore cemiyet, örgütlü insan grupları arasındaki etkileşim kalıplarına verdiğimiz bir isimdir. Gruplar içinde ve gruplar arasındaki etkileşimin örüntülenmesi ya da kalıplaşması toplumsal yaşamın düzenliliğini işaret eder. Oldukça karmaşık toplumlar da dahi toplumsal yaşamın dikkatli bir gözlemi, toplumsal yaşamda kaos ve kargaşa yerine düzenliliğin bulunduğunu ortaya koyar. Mesela; sabahleyin evimizden ayrılıp işimize giderken çoğu zaman içinde yaşadığımız toplumsal dünyanın dün meydana gelen şeklinde olacağını umarız ya da bu şekilde bir beklenti içinde yaşarız. Bu düşünüş toplumsal yaşamın öngörülebilirliğini de ifade eder. Fakat, toplumsal yaşamın bu tertipli yapısı onun şaşırtma, uyumsuzluk, gerilim ve toplumsal gruplar arasındaki türlü türden anlaşmazlıkları içermemesi anlamına gelmez. Toplumsal yaşam bu ve benzeri süreçleri de içermesine karşın tüm bu süreç ve oluşumlar belli başlı kaide, ilke ve kalıplarla ortaya konur. Mesela;işçi ve işverenler arasındaki çatışmalar ve anlaşmazlıklar sendika, işbırakımı, işkapatım toplu iş sözleşmesi şeklinde kurum ve örgütlenmelerle düzenlenmiştir. Çatışmaların topluluğun istikrarını bozmuş olduğu durumlar çoğu zaman bir değişiklik durumunu ifade eder. Bu sürecin yöneldiği vaziyet göreli de olsa yeni bir denge ya da istikrardır.
Cemiyet terimi sosyolojide merkezi bir kavramdır. Toplumsal grup boyutu kadar başka boyut ve özellikleri de vardır. Giddens (2002:621)'a gore bir cemiyet belli başlı bir toprak parçasında yaşayan , ortak bir politik otorite sistemine doğal olarak olan ve çevrelerindeki türlü gruplardan (cemiyet) ayrı bir kimlikleri bulunduğunun bilincinde olan bir insan grubudur. Giddens'ın bu tanımı açısından mesela; Türk toplumu, İngiliz toplumu, Amerikan toplumu,... bir toplumdur.
Cemiyet teriminin çözümlenmesinde kültür ve kurumlar da mühim bir yere haizdir.Kültür cemiyet yaşamının kurucu ögelerinden birisini oluşturur. Toplumsal yaşamın türlü alanları kültürle bir yapıya bir düzene kavuşur. Bauman (1998:163) kültürü “ suni seviye kurma işi†olarak tanımlar. Bu suni seviye insanoğlunun cemiyet halinde yaşamasının mecburi bir sonucu ya da gereği olarak ortaya çıkar ve insan ilişkilerini tanzim etme, insanların türlü türden gereksinimlerini karşılama işlevlerini yerine getirir. Kültür, bu bağlamda insani; insana özgü ve toplumsal bir karaktere haizdir. Fichter (1990:120) kültürü “insan ürünü†olarak değerlendirir.
Sosyolojide kültür terimi bir grubun (az yada çok geniş ) üyelerinin ortak edinimlerinin bütünü ifade eder. Bu edinimler şeyleri algılamada, yapılanları değerlendirmede şuur dışı ve devamlı referans işlemi görerek, davranışların yönlendirilmesinde etkili olurlar. (Muchielli,1991:9).
Kültürün insan davranışları için referans oluşturması toplumsal açıdan oldukça önemlidir. Bir toplumda bireyler arası ilişkilerin düzenlenerek cemiyet yaşamının meydana geldiği bilinmektedir. Kültür, toplumsal kurumlarla çok sıkı bir ilişki içinde bulunmaktadır. Toplumsal kurumlarda temel olarak cemiyet içinde bireyler arasındaki toplumsal ilişkileri düzenler. Fichter (1990:123) kültür ve kurumlar arasındaki ayrımın daha çok analitik bulunduğunu söyleyerek kültürü toplumdaki kişilerin ortaklaşa paylaştıkları toplam kurumların bileşkesi olarak tanımlar. Aynı sosyologa gore , kurum kültürün en geniş parçasını oluşturur. Kültürün en minik ve indirgenemez temel oluşturucusu yürürlükteki davranış örüntüsüdür. Toplumsal rol, statü ve etkileşim formları ise toplumsal kurumların oluşturucuları olarak değerlendirilir. Kültür bünyesinde bir topluma ya da gruba ait temel kıymet, ölçü ve davranış kalıplarını ihtiva eder. Bir toplumun kültürü onun inançları, ahlakı , sanatı , hukuku, dili, anane, görenek örf ve adetlerden oluşan karmaşık bir bütündür. Toplumsal kurumlar ise düzenlenmiş, tesis edilmiş ya da yapılanmış davranış örüntüleri ve bunlardan biride oluşan toplumsal bütünlerdir.
İnsanlar toplumsal yaşam içinde gereksinimlerini karşılamak için başka insanlarla toplumsal ilişkilere girerler. Çünkü, insanoğlu gereksinimlerini tek başlarına karşılayamazlar. Mesela; beslenmek, giyinmek,evlenmek,güvenlik, sevgi şeklinde gereksinimlerimiz tek başımıza karşılayamadığımız , başka insanlarla ilişkiyi içeren toplumsal boyutlu ihtiyaçlarımızdır.
Toplumsal ilişki ve etkileşimin cemiyet yaşamı için en temel önemi grup oluşumunu, grup yaşamını ve bu yaşamla ilgili yapıları; kalıpları ortaya çıkarmasıdır. Toplumsal ilişki ve etkileşimin bu bağlamda içinde yaşadığımız karmaşık çağdaş cemiyet da dahil, tüm toplumsal oluşum ve yapıları ortaya çıkaran temel bir toplumsal süreçtir (Erjem,2004)
SOSYOLOJİK BAKIŞ AÇISI
Sosyolojik görüş açısı sosyolojini toplumsal vakalara iyi mi yaklaştığını, iyi mi incelendiğini, sosyolojinin vakaları incelemesini başka toplumsal bilimlerden iyi mi değişik olduğuyla ilgilidir. Daha öncede ifade edildiği şeklinde sosyoloji toplumsal bağlam içinde toplumsal davranışı inceler. Toplumsal davranış bireylerin bir mana ifade eden ve başka insanlarla ilişkili davranışlarıdır. Toplumsal davranış toplumsal ilişki ve etkileşim sonucu oluşur. Sosyoloji toplumsal davranışı izah etmek için kendine özgü bir görüş açısı geliştirmiştir. Bu görüş açısı belirgin temel öncüllere dayalıdır.Bu tarz şeyleri şu şekilde ifade edebiliriz:
·İnsanlar toplumsal varlıklardır.
·Toplumsal davranış öğrenilir.
·Cemiyet insanların ait olduğu en geniş gruptur.
·İnsanlar tek boyutlu değildir. Bu yüzden toplumsal davranışta çok boyutludur
·Fert davranışlarındaki ilişki toplamı açısından incelenir.
* Toplumsal davranışın sebebi toplumsaldır.
Sosyolojik nazar açısıyla bir vakası incelemeyi şu şekilde ortaya koyabiliriz.Mesela Mehmet'in işi olmayan oluşu.
AÇIKLAMALAR:
Ruhsal( Bireyci): insanoğlu tembel , aptal oldukları ya da beceriksiz oldukları için işi olmayan bırakılırlar. Mehmet'te bu özelliklere haiz oldukları için işsizdir.
Sosyolojik izah etme: işsizlik toplumdaki eşitsizliğin, dengesizliğin sonucu olarak ortay çıkar. Eşitsizlik kişinin meslek edinmesini, eğitimini negatif etkisinde bırakır. Bununla birlikte eşitsizlik sonucu toplumun ları da akılcı kullanılıp yatırımlara dönüştürülemez. Mehmet'in işsizliği bu yüzden daha çok toplumsaldır. İşsizlik problemi toplumsal düzenlemeler sonucu çözülebilir ( Erjem ,2004)
SOSYOLOJİNİN DOĞUŞU VE GELİŞİMİ
Toplumla ilgili düşünce ve düşünceler insanlık zamanı kadar eskidir. Fakat toplumu ve toplumsal vakaları bilimsel olarak araştırıp, incelemeyi oldukça yeni bir gelişme olarak değerlendirebiliriz. Bu bağlamda sosyoloji ikiyüzyıllık bir geçmişe haiz bir ilim dalıdır. Sosyoloji 19.yy'da, bilhassa Garp Avrupa toplumlarında meydana gelen mühim siyasal, toplumsal , ekonomik ve entelektüel gelişme ve değişmelerin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Garp Avrupa toplumlarında meydana gelen büyük değişimler çağdaş cemiyet denilen bir cemiyet biçimini ortaya çıkarmıştır. Çağıl cemiyet, eski topluma ait birbirlerinden kopuk toplulukların bir araya gelmesini, anane ve dinden kopmayı, bireyleşmeyi, rasyonelleşmeyi, kentleşmeyi, eşitsizliği kapsayan bir takım süreçle ortaya çıkmıştır. Bu karmaşık toplumu incelemek sosyolojinin mevzusu haline gelmiştir.Çağıl toplumu oluşturan vakalar şunlardır:
1.Millet devletin yükselişi.
2.Endüstrileşme
3.Kapitalizmin yükselişi
4.Toplumcu ülkelerin ortaya çıkışı
5.Temsili demokrasinin doğuşu
6.Ilim ve teknolojideki gelişmeler
7.Kentleşme
8.Kitle haberleşme-iletişim araçlarının gelişimi ve çeşitlenmesi
9.Rönesans
10.Aydınlanma
11.Fransız ve Amerikan devrimleridir.
Sosyoloji kelimesi Fransız sosyologu ve tarih felsefecisi A. COMTE tarafınca buluş edilmiştir. Comte toplumsal vakaları tabiat bilimleri modelinde oluşturmayı amaçlayan bir sosyoloji oluşturmak istemiş, fakat bu durumu başaramamıştır. Bir süre sonra Comte'u takip eden Fransız sosyologu E. Durkheim, sosyolojinin mevzusu, yöntemi ve bilimsel nitelikli yaşamda yer alması mevzusunda mühim emek harcamalar yaparak sosyolojinin gerçek olarak kurulmasını elde etmiştir. Daha sonraki gelişmeler sosyolojinin tüm bütün ülkelerde giderek daha çok yayılmasına niçin olmuştur. Sosyolojiye mühim katkı elde eden başlıca düşünürler E. Durkheim , K. Marks, M. Weber, V. Pareto,G.Simmel,W. Mills ve T. Parsons'dur.Türkiye'de sosyolojinin kurucusu ise Ziya Gökalp'dir.
Kıtalar - Genel Bilgi
Biyoloji (Genel Bilgi)
Coğrafya (Genel Bilgi)
Sosyoloji Nedir?
Kavramsal İçeriği
Aslına bakarsak sosyoloji, toplumsal hayatımızda mevcud toplumsal gerçekleri (toplumsal hadiseler ve olgular), insanların meydana getirmiş olduğu grupları, grupların davranışlarını ve toplumsal kurumları olduğu şeklinde inceleyen pozitif bir toplumsal ilim dalıdır. Başka bir deyişle, sosyoloji, bazı varsayımlardan çok; mevcud gerçekleri ortaya koymaya çalışan, toplumsal gerçeğe eğilen bir ilimdir.
Geniş anlamıyla sosyoloji, insanların birbirleriyle kurmuş oldukları toplumsal münasebetleri, toplumsal gruplar, kurumlar ve örgütler arasındaki münasebetleri, toplu fiil, toplu direniş şeklinde topluluk ve fert davranışlarını, değişik düzeylerde tüm toplumsal etkileşim biçimlerini, toplumsal yapı özelliklerini ve bu yapıda ortaya gelebilecek değişme temayüllerini belli başlı bir yöntem dahilinde inceleyen, toplumsal gerçekleri ve süreçleri sistemli, belirli kurallara uyan ve bilimsel olarak mercek altına alan bir ilim dalıdır.
Sosyoloji, hem insan davranışının karşı karşıya etkileşim bağlamlarını (Mikro-Sosyoloji), hem de çok sayıdaki ve büyük ölçekli grupların, örgütlerin ya da toplumsal sistemlerin (Makro-Sosyoloji) özelliklerini inceler.
Sosyoloji, fertten ziyâde toplumun aynasıdır. İnsanın, toplumsal diye vasıflandırabileceğimiz tüm davranışları, sosyolojinin ilgi alanına girmektedir. Her ne kadar insan ruhuna pek yakın olan ilgi alanlarını, değerleri ve duyguları ihtiva eden sorunları ele alıyorsa da, sosyoloji, bir şeyin iyiliği ya da kötülüğü, uygunluğu ya da uygunsuzluğu şeklinde hususlarda yargıda bulunmaktan uzak durmaya, kısaca yansız kalmaya çaba etmektedir.
Sosyolojinin Tarihçesi
Toplumsal vakalar, her ne kadar insanlık zamanı ile başlatılmakta ise de, hadiselere sosyolojik yaklaşım seçimi, daha çok 18. ve 19. yüzyıllarda ortaya çıkmıştır.
Sosyoloji terimi, ilk kez bir sosyolog olmaktan ziyâde bir ilim felsefecisi olan Fransız, August Comte (1798-1857) tarafınca kullanılmış ve İngiliz, Herbert Spencer (1820-1903) tarafınca da geniş kitlelere tanıtılmıştır.
Fakat, sosyolojinin ilk temel esaslarını, ilmî yöntemlerle ortaya seren ilk ilim adamı kim bilir İbni Haldun ‘dur (1332-1406). Prof. Dr. W. Barthold'a gore İbni Haldun, tarih felsefesinin en mümtaz simalarından biri olmasıyla birlikte, sosyolojinin ilk büyük kurucusudur. Toplumsal kanunları, tarihî hadiselerden çıkaran İbni Haldun, cihan tarihinde, büyük devlet ve medeniyetlerin kuruluşunda, göçebe unsura yer verdiği, bunların uygar halk içinde yaşayıp milliyetlerini kaybettikleri ile alakalı fikirleri bugün dahi geçerlidir. Bununla birlikte, toplumsal psikoloji, toplumsal iktisat, tarih felsefesi, etnografya, toplumsal coğrafya, toplumsal felsefe, kentleşme, toplumsal antropoloji şeklinde toplumsal ilim dallarına ait toplumsal kuramları, ciddî mânâda fakat 19. asırda kavranabilmiş ve pek çok Avrupalı ilim adamının oluşumlarına temel dayanak vazifesi görmüştür.
Sosyoloji Dalları
Sosyolojinin gelişmesiyle, toplumlara ve topluluklara yönelik meydana getirilen ilmî emek harcamalar sonucunda pek çok sosyolojik disiplin ortaya çıkmıştır. Bunlardan biride en mühimleri alt tarafta sıralanmıştır:
- Ahlâk Sosyolojisi.
- Askeri Sosyoloji.
- Gövde Sosyolojisi.
- Bilgi Sosyolojisi.
- Ilim Sosyolojisi.
- Çabalama (Endüstriyel) Sosyolojisi.
- Din Sosyolojisi.
- Eğitim Sosyolojisi.
- Folk Sosyolojisi.
- Gender Sosyolojisi.
- Hukuk Sosyolojisi.
- İktisat Sosyolojisi.
- İnsan Ekolojisi ve Demografi.
- Şehir (Kent) Sosyolojisi.
- Köy (Kırsal) Sosyolojisi.
- Kurumlar Sosyolojisi.
- Ufak Gruplar Sosyolojisi.
- Kültür Sosyolojisi.
- Medikal Sosyoloji.
- Natüralist Sosyoloji.
- Sıhhat Sosyolojisi.
- Sanat Sosyolojisi.
- Endüstri Sosyolojisi.
- Politika Sosyolojisi.
- Toplumsal Psikoloji.
- Sosyolojik Kuram.
- Tarih Sosyolojisi.
- Tatbikî Sosyoloji
- Vergi Sosyolojisi
Sosyoloji ile çok yakından bağlantılı olan en mühim ilim dalı Toplumsal Antropolojidir.
Toplumsal yaşamı, kültürleri, yazının icadından önceki devirlerden başlayarak, bugüne kadarki gelişimleri inceleyen toplumsal antropoloji, dinî, siyasî, iktisadî ve toplumsal kurumların yapılarını ve folklorik hususiyetlerini inceler.
Toplumsal antropoloji bununla birlikte etnoloji (kültürel antropoloji) ile psikoloji (psikolojik-kültürel antropoloji) arasındaki münasebetleri, mukayeseli olarak araştırır.
Toplumsal Antropoloji, altı kola ayrılmaktadır:
- Kültürel Antropoloji (Kültür Antropolojisi ya da Etnoloji).
- Etnografya.
- Arkeoloji.
- Folklor (Halk Bilimi).
- Dil (Filoloji).
- Psikoloji Antropolojisi (Ruhsal-Kültürel Antropoloji).
Sosyolojinin Gayeleri
- Toplumları, içinde bulundukları yere ve zamana gore, nesnel ve somut koşullarıyla idrak etmek.
- Toplumların tarihsel gelişim sürecinde geçirdikleri değişimin etkilerini ve yönünü izah etmek.
- Değişik toplumlar arasındaki benzerlikleri saptayıp genellemelere ulaşmak.
- Mevcut toplumsal verilere dayanarak ileride ortaya çıkacak vakalarla ilgili öngörüde bulunmak.
Sosyolojinin Özellikleri
Sosyoloji, tek tek bireylerin sorunlarıyla değildir, toplumu ilgilendiren sorunlarla ilgilenir. Mesela sosyoloji, ilk bakışta bireysel bir mesele olarak algılanan “intihar†vakasının toplumsal boyutuyla ilgilenir. E. Durkheim, “İntihar†adlı çalışmasında, cenk dönemlerinde intihar olaylarının azaldığını, toplumda kuralsızlık halinin yaşandığı ekonomik kriz dönemlerinde ise intihar olaylarının arttığını göstermiştir.
Sosyolog, toplumsal vakaları kendi kıymet ve beğenilerinin tesiri altında kalmadan nesnel (objektif) olarak inceler. Durkheim'ın deyişiyle sosyolog, toplumsal vakaları “bir eşya gibi†ele alır.
Sosyoloji, olanı olduğu şeklinde inceler. Ahlak, hukuk, din şeklinde bireylerin iyi mi davranması gerektiğine ilişkin kurallar koymaz. Bu mealde, sosyoloji kaide koyucu kısaca normatif değildir. Mesela, sosyoloji yardım etmeme davranışını iyi ya da fena olarak değerlendirmez.
Sosyoloji tabiat bilimleri şeklinde deneysel bir ilim değildir. Çünkü, devamlı değişiklik halinde olan toplumsal vakaları ve toplumsal çevreyi laboratuar koşullarında gözlemlemek ve yönlendirmek olanaklı değildir.
Sosyoloji, toplumsal kurumların (aile, din, eğitim, devlet, hukuk) yapılarında ve işlevlerinde meydana gelen farklılıkları, tarihsel evrim süreci içinde inceler. Mesela, Cumhuriyet devrimiyle birlikte din kurumunun işlevinde meydana gelen değişmeler sosyolojinin alanına girer.
Sosyoloji, toplumsal olguların sebeplerini bireylerde değildir başka toplumsal olgularda arar. Mesela, köyden kente göç olgusunu inceleyen bir sosyolog, bu olguyu bireysel tercihlerle açıklamaz. Göçün nedenini tarımda traktörün kullanılmasına, sulu tarımın yapılmamasına, miras kanalıyla toprakların parçalanması vb. şeklinde başka toplumsal olgulara bağlar.
Sosyoloji, toplumsal yapıyı bir tüm halinde inceler. Başka toplumsal bilimler toplumsal yaşamın değişik taraflarını ayrı ayrı incelerler. Mesela, toplumsal antropolog kültürel yapıyı; iktisat, mal ve hizmetlerin üretimini, bölüşümünü ve tüketimini; tarih, geçmişte olup bitenlerin sebeplerini belgelere dayanarak saptamaya çalışır. Sosyoloji ise, toplumsal yapı içinde yer edinen kültürel öğeleri, ekonomik ilişkileri, tarihsel geçmişi, coğrafi konumu bilmek zorundadır. Bu nedenle de sosyologlar devamlı olarak başka toplumsal bilimlere başvurma gereksinimi duyarlar
EKONOMİK SOSYOLOJİ :Iktisat branşındaki bilgilerden de faydalanarak, teknoloji, gelir dağılımı, tulusaldyapısı şeklinde mevzularla ilgilenir. (1 ) ( üketim ve farklılaşması, iş kısımı, üzeyde karar mekanizmaları ve Öüniversitesi Eğitim Sıhhat Bilimsel ZKALP-1993 )1 - ÖZKALP, Enver Prof.Dr. Sosyolojiye Giriş - Anadolü AraSayfa Sayfa : 19-24 ştırma Vakfı Yayınları -1993Anadolu üniversitesi Basım Evi - Eskişehir
BİLGİ SOSYOYLOJİSİ :Bilgi sosyolojisinin temel mevzusu uygarlık, kültür cemiyet derslik ve grup tiplerine gore öncelikli bilgi türlerinin vebiçimlerinin araştırılmasıdır. Bilgi sosyolojisi bununla birlikte, değişik cemiyet yapılarına gore bilginin ve bilgiyi oluşturan ve yayankişilerin rolleri, bilginin yayılması ve biçimlerinin toplumsal anlamı, bilgi türleri şeklinde mevzularla ilgilenir.(1 ) ( ÖZKALP-1993 )1 - ÖZKALP, Enver Prof.Dr. Sosyolojiye Giriş - Anadolü üniversitesi Eğitim Sıhhat Bilimsel Araştırma Vakfı Yayınları -1993Anadolu üniversitesi Basım Evi - Eskişehir Sayfa Sayfa : 19-24
DİN SOSYOLOJİSİ:İlk din sosyolojisi emekleri günümüz az gelişmiş toplumlarındaki dinlerin ya da geçmişteki toplumların dinlerinin incelenmesineyönelik olmuştur. Din sosyolojisi bugün daha çok din ve dinsel pratikler ile başka toplumsal etken ve kurumlar arasındakikarşılıklı ilişkileri incelemeye yönelmiş mevcuttur. Dinin toplumdaki yeri ve başka toplumsal kurum ve oluşumlar üstündeki tesirleri, teknolojik, ekonomik ve toplumsal değişmenin dinsel pratikleri belirleme şekilleri, sanayileşme ve kentleşme ile dinsel ergonomik arasındaki ilişkiler, dinsel otoritenin toplumsal görevi ve gücü, kültür ve uygarlıkların dinsel temelleri, din sosyolojisinin elealdığı mevzular arasındadır. (1 ) ( ÖZKALP-1993 )1 - ÖZKALP, Enver Prof.Dr. Sosyolojiye Giriş - Anadolu üniversitesi Eğitim Sıhhat Bilimsel Araştırma Vakfı Yayınları -1993Anadolu üniversitesi Basım Evi - Eskişehir Sayfa Sayfa : 19-24
EĞİTİM SOSYOLOJİSİ :Eğitim sosyolojisinin işlevi, bir taraftan sosyo-ekonomik kalkınmada eğitimin, bilhassa mesleki ve teknik eğitimin-oynadığı rol veülkenin nüfus yapısının özelliklerine uygun bir eğitim planlamasına duyulan gereksinim; başka taraftan da, genel olarak tüm ülkelerin anayasa ve yasalarında belirtilen, toplumsal hak, eğitimde fırsat eşitliği ve mıntıkalar arası dengesizliklerin giderilmesi şeklinde dönemin mecburi kıldığı temel toplumsal ilkeleri belirlemedir. Böylece, eğitim sosyolojisi belirgin bir toplumsal yapı içindeki eğitim problemlerine ilişkin araştırmalar icra eden bir disiplindir, diyebiliriz. Her kültürün eğitim problemi değişik olacağı için de o toplumun kültürüne uygun bir eğitim politikasının belirlenmesi ilgi sahasının temelini oluşturur. (1 ) ( ÖZKALP-1993 )1 - ÖZKALP, Enver Prof.Dr. Sosyolojiye Giriş - Anadolü üniversitesi Eğitim Sıhhat Bilimsel Araştırma Vakfı Yayınları -1993Anadolu üniversitesi Basım Evi - Eskişehir Sayfa Sayfa : 19-24
SANAYİ SOSYOLOJİSİ :Çabalama ya da iş sosyolojisi olarak ta nitelenen endüstri sosyolojisi, teşkilat sosyolojisi, psikoloji, toplumsal psikoloji, iş idaresi, iktisat şeklinde pek çok toplumsal bilimin ve bu bilimlerin hususi dallarından bir çoğunun türlü düzeylerde kurmuş oldukları ilişkileri kapsamakta ve toplumsal gerçeğin bütünlüğü açısından bu tarz şeyleri toplumun yapısına göreli olarak bir bireşim haline getirmeye iş koşturmacasındadır. Bir endüstri sistemini mevzu olarak inceleyen endüstri sosyolojisi, iş yerinin yapısı, güvenliği, sendikalaşma hareketliği, verimlilik, işçi işveren ilişkileri, endüstri ve cemiyet ilişkileri şeklinde mevzuları inceler. Son zamanlarda endüstri sosyolojisi ile ilgili yapıtların boş zamanların değerlendirilmesi mevzusunda giderek daha çok yer ayırdığı da bilinmektedir. (1) (ÖZKALP-1993 ) 1 - ÖZKALP, Enver Prof.Dr. Sosyolojiye Giriş - Anadolü üniversitesi Eğitim Sıhhat Bilimsel Araştırma Vakfı Yayınları -1993 Anadolu üniversitesi Basım Evi - Eskişehir
SİYASET SOSYOLOJİSİ :Politika bilimi, tarihinde iki açıdan tanımlanmıştır. Bir tanıma gore politika bilimi devleti, onun kuruluşu ve işleyişini inceler. Bu geleneksel anlayıştır. Yeni bir anlayışa gore ise politika bilimi erk (iktidar) vakalarını, başka bir deyişle yönetme ve yönetilme vakasını bunun kurumsallaşma sürecini inceler. Bu ikinci yaklaşım siyasal bilimin toplumbilimsel nazar açısından ve toplumbilimin verilerden etkilenerek, insanların siyasal davranışlarına etkide bulunan tüm toplumsal etkenleri de incelemeye başlamasının bir sonucu olmuştur. Bu açıdan politika sosyolojisinin en belirgin gayelerinden birisi, toplumların yapılarıyla siyasal rejimler arasındaki ilişkileri inceleyerek bir siyasal rejim tipolojisine ulaşmaktır. Bu bakımdan siyasal parti tiplerinin parti fonksiyonlarının ve parti sistemlerinin incelenmesi politika sosyolojisinin ehemmiyet verdiği konulardır. Aynı şekilde baskı grupları da politika sosyolojisinin ehemmiyet verdiği konulardan biridir. Bu grupların, ekonomik ve toplumsal kökenleri, tipleri (mesleki, ideolojik, bilimsel) siyasal otorite üstündeki tesir yolları ve şekilleri mühim araştırma konularınıkapsar. Bir başka araştırma alanı da, siyasal katılma ve seçimleri kapsamaktadır.
Sosyoloji ve Tarih :
Tarih bilimi, toplumların ortaya çıkışı, gelişimi, dağılması, çözülmesi şeklinde geçmişte meydana gelen toplumsal vakaları belgelere dayanarak inceler. İçinde yaşamış olduğu toplumsal yapıyı anlamaya çalışan sosyolog, ne olursa olsun araştırmasının bir yerinde bu toplumsal yapıyı oluşturan tarihsel vakaları bilme zorunluluğu hisseder. Tarih bilimi de sosyologa, olayların geçmişi hakkında bilgi sunarak, toplumu bir tüm halinde kavramasına destek sunar.
Sosyoloji ve Psikoloji :
Psikoloji, insanların duyumsal (görme, tad alma, vb.) duygusal, davranışsal, bilişsel (zihinsel) özelliklerini inceler. Başka bir deyişle psikoloji insan doğasını inceleyen bir bilimdir. Kurumları, gruplar içindeki insan davranışlarını inceleyen sosyoloji, insan doğasını bilmeksizin cemiyet içindeki insanı (toplumsal insanı) anlayamaz.
Bu nedenle sosyoloji insan doğasıyla ilgili bilgilerini psikolojiden alır.
Sosyoloji ve Antropoloji :
Antropoloji (insanbilim), evrim sürecinde, insanoğlunun farklılık gösteren biyolojik yapısını, bedensel özelliklerini, ırklara ayrılıp ayrılmayacağını, ilkel toplulukları ve bunların kültürlerini inceleyen bir bilimdir. Antropoloji ikiye ayrılır :
Fizik Antropoloji : İnsanın biyolojik yapısında meydana gelen farklılıkları, ırkların kökenini inceler.
Kültürel Antropoloji : Ziraat, hayvancılık türleri şeklinde kültürel özellikleri; inanç, anane, görenek şeklinde kültürel kalıpları; araç, gereç, sanat ve bilgiler şeklinde kültürel ürünleri mevzu edinir.
Sosyoloji ve Hukuk :
Hukuk bireylerin birbirleriyle ve cemiyet ile olan ilişkilerini düzenleyen ve devlet gücünün desteğindeki yaptırımlarla uyulması mecburi duruma getirilen kurallar bütünüdür. Toplumu inceleyen sosyolojinin, toplumu düzenleyen hukuk kurallarını bilmeksizin, toplumsal yapıyı tam olarak anlaması mümkün değildir.
Sosyoloji ve Iktisat :
Iktisat, insanların gereksinim duyduğu mal ve hizmetlerin iyi mi üretildiğini, bölüşüldüğünü ve tüketildiğini inceleyen bir bilimdir. üretim, bölüşüm ve tüketim şeklinde ekonomik vakalar esnasında, insanoğlu içinde pek çok ilişki kurulur (işçi-işveren iş kısımı şeklinde). Bu ekonomik ilişkiler bilinmeden toplumun yapısı bir tüm olarak anlaşılması imkansız.
Sosyoloji ve Coğrafya :
Toplumsal ilişkiler, kurumlar, “doğal çevre†(fiziki çevre) üstünde var olurlar. Bu tabii çevreyi inceleyen ilim de coğrafyadır. Bu tabii çevre tanınmadan toplumsal vakalar, ilişkiler, kurumlar açıklanamaz. Sosyolog, toplumun içinde bulunmuş olduğu maddi (fiziki)
yapıyı açıklayabilmek için coğrafyadan yararlanmak zorundadır.
Tarih bilimi, toplumların ortaya çıkışı, gelişimi, dağılması, çözülmesi şeklinde geçmişte meydana gelen toplumsal vakaları belgelere dayanarak inceler. İçinde yaşamış olduğu toplumsal yapıyı anlamaya çalışan sosyolog, ne olursa olsun araştırmasının bir yerinde bu toplumsal yapıyı oluşturan tarihsel vakaları bilme zorunluluğu hisseder. Tarih bilimi de sosyologa, olayların geçmişi hakkında bilgi sunarak, toplumu bir tüm halinde kavramasına destek sunar.
Sosyoloji ve Psikoloji :
Psikoloji, insanların duyumsal (görme, tad alma, vb.) duygusal, davranışsal, bilişsel (zihinsel) özelliklerini inceler. Başka bir deyişle psikoloji insan doğasını inceleyen bir bilimdir. Kurumları, gruplar içindeki insan davranışlarını inceleyen sosyoloji, insan doğasını bilmeksizin cemiyet içindeki insanı (toplumsal insanı) anlayamaz.
Bu nedenle sosyoloji insan doğasıyla ilgili bilgilerini psikolojiden alır.
Sosyoloji ve Antropoloji :
Antropoloji (insanbilim), evrim sürecinde, insanoğlunun farklılık gösteren biyolojik yapısını, bedensel özelliklerini, ırklara ayrılıp ayrılmayacağını, ilkel toplulukları ve bunların kültürlerini inceleyen bir bilimdir. Antropoloji ikiye ayrılır :
Fizik Antropoloji : İnsanın biyolojik yapısında meydana gelen farklılıkları, ırkların kökenini inceler.
Kültürel Antropoloji : Ziraat, hayvancılık türleri şeklinde kültürel özellikleri; inanç, anane, görenek şeklinde kültürel kalıpları; araç, gereç, sanat ve bilgiler şeklinde kültürel ürünleri mevzu edinir.
Sosyoloji ve Hukuk :
Hukuk bireylerin birbirleriyle ve cemiyet ile olan ilişkilerini düzenleyen ve devlet gücünün desteğindeki yaptırımlarla uyulması mecburi duruma getirilen kurallar bütünüdür. Toplumu inceleyen sosyolojinin, toplumu düzenleyen hukuk kurallarını bilmeksizin, toplumsal yapıyı tam olarak anlaması mümkün değildir.
Sosyoloji ve Iktisat :
Iktisat, insanların gereksinim duyduğu mal ve hizmetlerin iyi mi üretildiğini, bölüşüldüğünü ve tüketildiğini inceleyen bir bilimdir. üretim, bölüşüm ve tüketim şeklinde ekonomik vakalar esnasında, insanoğlu içinde pek çok ilişki kurulur (işçi-işveren iş kısımı şeklinde). Bu ekonomik ilişkiler bilinmeden toplumun yapısı bir tüm olarak anlaşılması imkansız.
Sosyoloji ve Coğrafya :
Toplumsal ilişkiler, kurumlar, “doğal çevre†(fiziki çevre) üstünde var olurlar. Bu tabii çevreyi inceleyen ilim de coğrafyadır. Bu tabii çevre tanınmadan toplumsal vakalar, ilişkiler, kurumlar açıklanamaz. Sosyolog, toplumun içinde bulunmuş olduğu maddi (fiziki)
yapıyı açıklayabilmek için coğrafyadan yararlanmak zorundadır.
SOSYOLOJİ İLE İLGİLİ KAVRAMLAR
SOSYOLOJİ: Kelime anlamı toplumbilimidir. Latince cemiyet anlamına gelen Socius ile Yunanca bilgi demek olan Logos sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuştur.Sosyoloji sözcüğünü ilk kullanan Fransız sosyoloğu Auguste Comte (1798 - 1857)'dur.Ilim olarak Sosyoloji: Toplumların meydana gelişini, gelişmesini,cemiyet içinde değişik kesimlerde görülen toplumsal vakaları, toplumsal kurumları, toplumsal ilişkileri, toplumsal yapı özelliklerini ve bu yapıda ortaya gelebilecek değişme eğilimlerini ele alıp inceleyen bir ilim dalıdır.
TOPLUM: Belirgin bir coğrafya parçası üzerinde yer edinen,üyeleri içinde sıkı bir etkileşim ve işbölümü olan bir insan topluluğudur.
SOSYAL OLAY: Cemiyet içinde meydana gelen, başlama ve bitiş noktaları belli başlı olan aniden fazla kişiyi ilgilendiren bir oluşumu ve değişimi ifade eder.
SOSYAL KURUM: Birbirleriyle toplumsal ilişki ve etkileşim halinde bir arada bulunan insanların, cemiyet içinde iyi mi davranmaları icap ettiğini ve bu davranışların kurallarını belirleyen, kişilere belirgin şekillerde davranışlarda bulunması için zorlayıcı etkide bulunan, aralarında birlik ve bütünlük olan, uyumlu ve örgütlü bütünlerdir. Aile, eğitim, din, hukuk,iktisat, yönetim, devlet kurumları.
SOSYAL İLİŞKİ: Birbirlerinden haberdar olan minimum iki insan içinde belli başlı bir süre devam eden, anlamlı ve belli başlı maksatlar çevresinde kurulan toplumsal bir bağdır.
SOSYAL YAPI: İçinde toplumsal ilişkilerin toplumsal olayların meydana geldiği, toplumsal grupların ve kurumların yer almış olduğu,nüfus ve yerleşim tarzının şekillendirdiği, toplumun biçim ve çevresi ile ilgili dış görünüşe haiz olan bir toplumsal varlıktır.
SOSYAL GRUP: Belirgin ortak özelliklere haiz, etkileşim ve ilişki içinde bulunan iki ya da daha çok kişinin meydana getirmiş olduğu göreli bir sürekliliği olan bireyler topluluğudur.
SOSYAL DüZEN: Bir toplumdaki üretim güçleri ve üretim ilişkileriyle din, hukuk, eğitim şeklinde kurumların karşılıklı bağımlılık içinde oluşturdukları uyumlu bir bütündür.
KüLTüR: Tarihsel ve toplumsal değişme süreci içinde oluşturulan, tüm maddi ve tinsel değerleri ile bu tarz şeyleri yaratmada ve gelecek kuşaklara iletmede kullanılan araçların tümüdür.
CEMAAT: Kan bağlılığının, benzerliğin, geleneklerin bulunmuş olduğu, iş kısmının görülmediği insan topluluğudur
.
CEMİYET: İş kısmının geliştiği, akılcılığın egemen olduğu, daha çok organik dayanışmanın görüldüğü toplumdur.
KALABALIK: Ortak fikirlerle hareket eden ve aynı heyecanı taşıyan, teşkilatsız ve devamlı olmayan, kendiliğinden oluşan insan yığınıdır.
HALK: üyeleri yoğun bir biçimde bir araya toplanmış olmayan, bir arada bulunmaları tesadüfi olmaktan uzak,devamlı, ortak bir kültürle birbirlerine bağlı, teşkilatsız yaygın,insan topluluğudur.
SOSYAL DEĞİŞME: Bir toplumda ekonomik gelişme ile beraber toplumsal, siyasal ve kültürel alanlarda bir ilerlemenin olması anlamına gelir.
SOSYAL ÇÖZüLME: Bir toplumda maddi ve tinsel kültür öğelerinin bir araya gelmiş olarak bir mana ifade edecek ve işleyen bir tüm oluşturacak çok şekilde birbirlerini tamamlayamamalarıdır.
SOSYAL TABAKALAŞMA: Toplumu oluşturan üyelerin ya da öğelerin bir ya da daha çok ölçüte gore hiyerarşik sırılanmaları
SOSYAL SINIF: Toplumun düzeyi, yaşam şekli, eğitim,saygınlık şeklinde özellikler bakımından birbirine çok benzeyen ve bunun bilincinde olan insanoğlu tarafınca oluşturulan bir bütündür.
SOSYOLOJİ: Kelime anlamı toplumbilimidir. Latince cemiyet anlamına gelen Socius ile Yunanca bilgi demek olan Logos sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuştur.Sosyoloji sözcüğünü ilk kullanan Fransız sosyoloğu Auguste Comte (1798 - 1857)'dur.Ilim olarak Sosyoloji: Toplumların meydana gelişini, gelişmesini,cemiyet içinde değişik kesimlerde görülen toplumsal vakaları, toplumsal kurumları, toplumsal ilişkileri, toplumsal yapı özelliklerini ve bu yapıda ortaya gelebilecek değişme eğilimlerini ele alıp inceleyen bir ilim dalıdır.
TOPLUM: Belirgin bir coğrafya parçası üzerinde yer edinen,üyeleri içinde sıkı bir etkileşim ve işbölümü olan bir insan topluluğudur.
SOSYAL OLAY: Cemiyet içinde meydana gelen, başlama ve bitiş noktaları belli başlı olan aniden fazla kişiyi ilgilendiren bir oluşumu ve değişimi ifade eder.
SOSYAL OLGU: Çoğu zaman başlangıç ve bitiş zamanı bilinmeyen, nerede başlayıp nerede bitebileceği kati olarak tesbit edilemeyen bir toplumsal oluşum ve değişimi ifade eder.Tek tek meydana gelen toplumsal olayların genel bir ifade tarzıdır.Selma ile Mehmed'in evlenmesi bir toplumsal vakadır. Ama tüm evlilik olaylarının hepsine aniden evlenme denir. Bu ise toplumsal olgudur.
SOSYAL KURUM: Birbirleriyle toplumsal ilişki ve etkileşim halinde bir arada bulunan insanların, cemiyet içinde iyi mi davranmaları icap ettiğini ve bu davranışların kurallarını belirleyen, kişilere belirgin şekillerde davranışlarda bulunması için zorlayıcı etkide bulunan, aralarında birlik ve bütünlük olan, uyumlu ve örgütlü bütünlerdir. Aile, eğitim, din, hukuk,iktisat, yönetim, devlet kurumları.
SOSYAL İLİŞKİ: Birbirlerinden haberdar olan minimum iki insan içinde belli başlı bir süre devam eden, anlamlı ve belli başlı maksatlar çevresinde kurulan toplumsal bir bağdır.
SOSYAL YAPI: İçinde toplumsal ilişkilerin toplumsal olayların meydana geldiği, toplumsal grupların ve kurumların yer almış olduğu,nüfus ve yerleşim tarzının şekillendirdiği, toplumun biçim ve çevresi ile ilgili dış görünüşe haiz olan bir toplumsal varlıktır.
SOSYAL GRUP: Belirgin ortak özelliklere haiz, etkileşim ve ilişki içinde bulunan iki ya da daha çok kişinin meydana getirmiş olduğu göreli bir sürekliliği olan bireyler topluluğudur.
SOSYAL DüZEN: Bir toplumdaki üretim güçleri ve üretim ilişkileriyle din, hukuk, eğitim şeklinde kurumların karşılıklı bağımlılık içinde oluşturdukları uyumlu bir bütündür.
KüLTüR: Tarihsel ve toplumsal değişme süreci içinde oluşturulan, tüm maddi ve tinsel değerleri ile bu tarz şeyleri yaratmada ve gelecek kuşaklara iletmede kullanılan araçların tümüdür.
CEMAAT: Kan bağlılığının, benzerliğin, geleneklerin bulunmuş olduğu, iş kısmının görülmediği insan topluluğudur
.
CEMİYET: İş kısmının geliştiği, akılcılığın egemen olduğu, daha çok organik dayanışmanın görüldüğü toplumdur.
MİLLET: Siyasal bir birlik şeklinde yaşayan, ortak, mazi ve kültüre haiz, devlet şeklinde teşkit-lanmış fert ve zümrelerin toplamıdır.
KALABALIK: Ortak fikirlerle hareket eden ve aynı heyecanı taşıyan, teşkilatsız ve devamlı olmayan, kendiliğinden oluşan insan yığınıdır.
HALK: üyeleri yoğun bir biçimde bir araya toplanmış olmayan, bir arada bulunmaları tesadüfi olmaktan uzak,devamlı, ortak bir kültürle birbirlerine bağlı, teşkilatsız yaygın,insan topluluğudur.
SOSYAL DEĞİŞME: Bir toplumda ekonomik gelişme ile beraber toplumsal, siyasal ve kültürel alanlarda bir ilerlemenin olması anlamına gelir.
SOSYAL BüTüNLEŞME: Bir toplumu oluşturan, topluluk,grup ve kurumları şeklinde, toplumsal yapının türlü öğeleri arasındaki birbirini tamamlayabilme durumuna denir.
SOSYAL ÇÖZüLME: Bir toplumda maddi ve tinsel kültür öğelerinin bir araya gelmiş olarak bir mana ifade edecek ve işleyen bir tüm oluşturacak çok şekilde birbirlerini tamamlayamamalarıdır.
İŞBÖLüMü: Bir toplumsal üretim düzeni içindeki değişik vazife ve hizmetlerin, toplumun üyeleri, grupları içinde karşılıklı bağımlılık ilişkileri içinde bölünmesi sürecidir.
SOSYAL TABAKALAŞMA: Toplumu oluşturan üyelerin ya da öğelerin bir ya da daha çok ölçüte gore hiyerarşik sırılanmaları
SOSYAL SINIF: Toplumun düzeyi, yaşam şekli, eğitim,saygınlık şeklinde özellikler bakımından birbirine çok benzeyen ve bunun bilincinde olan insanoğlu tarafınca oluşturulan bir bütündür.
SOSYAL HAREKETLİLİK: Kişilerin, ailelerin ve toplumsal grupların cemiyet içinde haiz oldukları bir stüdüden başka bir statüye ya da bir tabakadan başka tabakaya geçmeleridir
SOSYOLOJİ
E.Durkheim bir toplumda olayların ve suçun olması tabii demiştir.Çünkü insanoğlunun olduğu yerde kabahat olacaktır.
Bir şeyin ilim dalı olup olmadığının anlaşılması için:
1-O bilimin incelenecek bir bilgisi (mevzusu) olacak.
2-Onu iyi mi inceleneceğine dair bir yolu, metodu olması gerekir. Bu kriterlere gore sosyoloji bir ilim olarak kabul edilir.
Sosyoloji bir toplumsal vaka ya da olguyu inceler.Birşeyin toplumsal vaka olarak kabul edilebilmesi ve bir davranışın toplumsal vaka olması için:
1-Bireyler arası karşılıklı iletişimin olması
2-ir arada var olma duygusu
SOSYOLOJİNİN TANIMLARI, SINIRLARI VE AMAÇLARI :
Sosyoloji kelimesi ilk kez 1839 senesinde A.Comte tarafınca kullanılmıştır.
Sosyolojinin Makro Tanımı: Toplumsal vakaları ve toplumu inceleyen ilim dallarından biridir.
Sosyolojinin Mikro Tanımı: Minimum iki insan arsında anlamlı ve nispeten sürekli toplumsal etkileşime dayalı toplumsal vakaları
inceleyen ilim dallarından biridir.
Toplumsal davranış somut olarak meydana gelir. Şu demek oluyor ki belli başlı yer ve zamanda cereyan eder. Bir toplumsal vaka ise üç vakit boyutunda meydana gelir.Bu süreç dün, bugün ve yarındır. Sosyoloji dün de olmuş ve bugün olmakta olan vakalarla ilgilenir. Yarın olacak vakalarla sosyoloji ilgilenmez. Bunların tahminini Tarih Felsefesi, Füturoloji ve Süreç Felsefeleri yapar. Sosyolojinin mikro tanımı etrafında grupların yapısını, devamını, işleyişini idrak etmek sosyolojinin temel amacıdır.
TOPLUM
Toplumsal gereksinimlerini karşılamak için etkileşen , belirgin bir coğrafi mekanda yaşayan ve ortak bir kültürü paylaşan bir çok sayıdaki insanoğlunun oluşturduğu birlikteliğe “toplum†denir.
TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ
Toplumun özelikleri Şunlardır:
a. Toplam nüfus olarak görülebilir.
b. Ortak bir coğrafi mekanda vardır.
c. İşlevsel olarak farklılaşmış temel gruplardan oluşmuştur.
d. Kültürel olarak benzer grupların toplamıdır.
e. Toplumu oluşturan insanoğlu içinde tertipli karşılıklı ilişkiler söz mevzusudur.
TOPLUMSALLAŞMA
Bir kimsenin içinde bazı işlevleri olabileceği belli başlı bir cemiyet ya da toplumsal grubun tarzlarını öğrenmesi sürecine “toplumsallaşma†denir.
Bir şahıs ile başka şahıs ya da kişiler içinde gerçekleşen ve sonunda toplumsal davranış kalıplarının kabulünü ve uygulanmasını elde eden bir karşılıklı etkileşim sürecine
“toplumsallaşma†denir.
Belli başlı bir toplumun davranış kalıplarını kişiliğine mal ederek o topluma ait bir fert durumuna gelişi vakasına “toplumsallaşma†denir.
TOPLUMSALLAŞMANIN ÖZELİKLERİ
a. Daima belli başlı bir cemiyet için söz mevzusudur.
b. Her ferdin doğduğu andan itibaren gerçekleşen bir süreçtir.
c. Kişilik gelişmesinin topluma ve kültüre uyarlanması ve öğrenilmesi şeklinde süreçlerin benzerlikleri ile ilgilidir.
d. Bireyi , çevresindeki modellerin , simgelerin , beklentilerin ve duyguların öğrenilmesine yetenekliliği yönünden ele alır
TOPLUMSALLAŞMANIN AMAÇLARI
a. Hela alışkanlıklarından , ilim yöntemine kadar uzanan temel disiplinleri aşılar.
b. Beklentilerin zihne yerleşmesini sağlar. ( Anne olma isteği şeklinde.)
c. Toplumsal rolleri ve onları destekleyen tutumları öğretir.
d. Bireye , erişkin eylemlere alınması için temel bir hazırlama ile beceriler öğretir
TOPLUMSALLAŞMANIN ARAÇLARI
a. Aile : Kültürü aktaran temel araçlardandır.
b. Dost grupları : Çocuğun ya da gencin yaşdaşlarından oluşan akran gruplarıdır.
c. Okullar : Okullar formal toplumsallaşma kurumlarıdır.
d. Kitle haberleşme-iletişim Araçları : Kişilerin tutum ve kanaatlerini etkileyen ve toplumsallaştıran mühim olgulardır.
TOPLUMSALLAŞMADA BAŞLICA SüREÇLER
a. İletişim
b. İşbirliği
c. Katılma
d. Toplumsal Çevre
TOPLUMSAL STATü
Ferdin cemiyet yapısı içinde işgal etmiş olduğu “konum†ya da †yer†e “toplumsal statü†denir.
TOPLUMSAL STATüLERİN İKİ KÖKENİ VARDIR
a. Verilen Statüler : Ferdin hiçbir fiil ve tesiri bulunmadan , toplumun kendi kabul etmiş olduğu bir takım ölçütlere gore elde edilmiş statüdür. Örn. Dünyaya adam olarak doğmak şeklinde ya da yasalarla verilmiş haklardan elde edilmiş statü şeklinde.
b. Kazanılmış statüler : Ferdin kendi uğraş ve başarılarına , kabiliyetlerine gore kendisinin elde etmiş olduğu bir konumdur. ( Öğretmenlik vb.)
TOPLUMSAL ROL
Birbirleriyle ilişkili bazı davranış kalıpları , bir toplumsal işlev çevresinde toplandığında , bu birleşime “toplumsal rol†denir.
Bireyden beklenilen davranışların bütününe “toplumsal rol†denir.
DEĞİŞME
Önceki vaziyet ya da davranıştan farklılaşma' dır.
TOPLUMSAL DEĞİŞME
Toplumun yapısını oluşturan , toplumsal ilişkiler ağının ve bu tarz şeyleri belirleyen toplumsal kurumlarda meydana gelen değişmelerdir.
NELER DEĞİŞİYOR ?
1. Toplumsal rol ve statüler
2. Ekonomik varlıklar
3. Nüfus artış hızı
4. üretim ilişkiler
5. Aile ve akrabalık ilişkileri
6. Dinsel kurumlar
7. Anane görenekler
8. Teknoloji
9. Eğitim kurumları
10. Kişilik
11. Sanat
12. Çocuk yetiştirme sistemleri,metotları
13. Cinsel davranış , tutum ve değerler
14. Kitle haberleşme-iletişim sistemleri
15. Dilde değişmeler
Politika Bilimi I-II
Politika biliminde, yöntem ve yaklaşım, iktidar ve devlet, demokrasi, siyasal güçler, seçimler, siyasal davranış, gelişme, sistemler ve ideolojiler incelenmektedir.
Sosyoloji
Sosyolojinin tanımı, ilgi kurduğu alan ve teknikleri, sosyolojinin başka bilimlerle ilişkisi, sosyolojinin tarihsel gelişimi, cemiyet, kültür, sosyalleşme, toplumsal ilişkiler, toplumsal denetim mekanizmaları, toplumsal kurumlar, toplumsal tabakalaşma ve mobilite, toplumsal değişme konularının incelenmesi.
Siyasal Tarih
Fransız devrimi sonrası, Avrupa-Osmanlı Türkiye ilişkilerini açıklayabilecek kuramsal bir çerçevenin verilmesi, buna bağlı olarak tarihsel siyasal olayların ilişkilendirilmesi.
Siyasal Düşünceler Zamanı I-II
Antik Yunan'da fikir, Roma siyasal düşüncesi, feodalizm ve ortaçağda siyasal fikir, yeni çağda siyasal fikir ve yakın çağda siyasal fikir mevzuları işlenmektedir.
Yönetim Bilimi I-II
Yönetim biliminin zamanı, gelişimi, yönetim prensipleri, kamu yönetimi, bürokratik teşkilat, personel yönetimi organizasyon ve yöntem.
Bilimsel Araştırma Sistemleri,metotları
Bilimsel yöntem, bilimsel yöntemin varsayımları ve genel özellikleri, bilimsel araştırma, bilimsel araştırmanın özellikleri ve aşamaları, alan araştırmaları, cemiyet bilimlerin temel ilkeleri, toplumsal araştırmanın planlanması, verilerin toplanması ve veri ları, kuram ve paradigma, ölçme ve ölçekler, güvenirlik ve geçerlik, tamsayım ve örnekleme, sual tipleri.
Türk Anayasa Düzeni
Sened-i ittifak, Tanzimat Fermanları, 1976 ve 1909 Kanun-i Esasiyeleri, 1921 ve 1924 Teşkilatı Esasiye Kanunları ile 1961, 1980 ve 1982 Anayasalarının özellikleri ve uygulanışı mevzuları işlenmektedir.
Kentleşme ve Çevre Sorunları
Şehir, arsa-gecekondu kavramlarının, genel ve Türkiye özelinde tanımlanıp, sorunların tanıtılmış olduğu bir tabloda ele alınması. Çevre-sistem ve toplumsal etkinlikler, Çevre sorunlarının tanımı, sebepleri ve tesirleri, Ekonomik gelişme ve çevre koruma ilişkileri, çevre politikasının ekonomik temelleri incelenmektedir. Çevre ve ekolojik sistem kavramları, çevre problemlerine yol açan etmenler, çevre kirliliğinin türleri, çevre sorunlarının ekonomik analizi, çevre politikalarının ekonomik hukuksal ve kuramsal boyutları, Türkiye'de çevre sorunları ve politikası mevzuları incelenmektedir.
Mahalli Yönetimler I-II
Siyasal ilim ve mahalli yönetim, mahalli yönetim terimi, Türkiye'de mahalli yönetimlerin tarihçesi, belediyeler, il hususi yönetimleri, köy yönetimi, devlet-yerel yönetim ilişkileri, kentleşme ve anakent yönetimi, mahalli yönetimlerin tekrardan düzenlenmesi mevzuları okutulmaktadır.
Kamu Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar
Fakülte Hakkında | Dekandan | Bilimsel niteliği olan Birimler | İdari Birimler | Yayınlar | İletişim
Ders İçerikleri
Politika Bilimi I-II
Politika biliminde, yöntem ve yaklaşım, iktidar ve devlet, demokrasi, siyasal güçler, seçimler, siyasal davranış, gelişme, sistemler ve ideolojiler incelenmektedir.
Sosyoloji
Sosyolojinin tanımı, ilgi kurduğu alan ve teknikleri, sosyolojinin başka bilimlerle ilişkisi, sosyolojinin tarihsel gelişimi, cemiyet, kültür, sosyalleşme, toplumsal ilişkiler, toplumsal denetim mekanizmaları, toplumsal kurumlar, toplumsal tabakalaşma ve mobilite, toplumsal değişme konularının incelenmesi.
Siyasal Tarih
Fransız devrimi sonrası, Avrupa-Osmanlı Türkiye ilişkilerini açıklayabilecek kuramsal bir çerçevenin verilmesi, buna bağlı olarak tarihsel siyasal olayların ilişkilendirilmesi.
Siyasal Düşünceler Zamanı I-II
Antik Yunan'da fikir, Roma siyasal düşüncesi, feodalizm ve ortaçağda siyasal fikir, yeni çağda siyasal fikir ve yakın çağda siyasal fikir mevzuları işlenmektedir.
Yönetim Bilimi I-II
Yönetim biliminin zamanı, gelişimi, yönetim prensipleri, kamu yönetimi, bürokratik teşkilat, personel yönetimi organizasyon ve yöntem.
Bilimsel Araştırma Sistemleri,metotları
Bilimsel yöntem, bilimsel yöntemin varsayımları ve genel özellikleri, bilimsel araştırma, bilimsel araştırmanın özellikleri ve aşamaları, alan araştırmaları, cemiyet bilimlerin temel ilkeleri, toplumsal araştırmanın planlanması, verilerin toplanması ve veri ları, kuram ve paradigma, ölçme ve ölçekler, güvenirlik ve geçerlik, tamsayım ve örnekleme, sual tipleri.
Türk Anayasa Düzeni
Sened-i ittifak, Tanzimat Fermanları, 1976 ve 1909 Kanun-i Esasiyeleri, 1921 ve 1924 Teşkilatı Esasiye Kanunları ile 1961, 1980 ve 1982 Anayasalarının özellikleri ve uygulanışı mevzuları işlenmektedir.
Kentleşme ve Çevre Sorunları
Şehir, arsa-gecekondu kavramlarının, genel ve Türkiye özelinde tanımlanıp, sorunların tanıtılmış olduğu bir tabloda ele alınması. Çevre-sistem ve toplumsal etkinlikler, Çevre sorunlarının tanımı, sebepleri ve tesirleri, Ekonomik gelişme ve çevre koruma ilişkileri, çevre politikasının ekonomik temelleri incelenmektedir. Çevre ve ekolojik sistem kavramları, çevre problemlerine yol açan etmenler, çevre kirliliğinin türleri, çevre sorunlarının ekonomik analizi, çevre politikalarının ekonomik hukuksal ve kuramsal boyutları, Türkiye'de çevre sorunları ve politikası mevzuları incelenmektedir.
Mahalli Yönetimler I-II
Siyasal ilim ve mahalli yönetim, mahalli yönetim terimi, Türkiye'de mahalli yönetimlerin tarihçesi, belediyeler, il hususi yönetimleri, köy yönetimi, devlet-yerel yönetim ilişkileri, kentleşme ve anakent yönetimi, mahalli yönetimlerin tekrardan düzenlenmesi mevzuları okutulmaktadır.
Kamu Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar
Geçmişten günümüze kamu yönetimi anlayışlarının ve yönetim biçimlerinin gelişimi, merkezi yönetim biçiminden mahalli yönetim anlayışına doğru yönelimlerin ülke örnekleri etrafında karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesi, yurttaş odaklı yönetim anlayışına geçiş.
Politika Psikolojisi
Politika psikolojisi disiplin bağlamında insan davranışının siyasal seçimde değerlendirilmesi, fizyolojik-psikolojik-biyolojik teoriler, Freud'cu çözümleme ve otoritelerin, itaatın ruhsal temelleri, psikoloji, toplumsal kişilik ve politika, siyasal sosyalleşmenin ruhsal yönleri, bilimsel mekanizmanın işleyişi ve politika.
Politika Sosyolojisi
Politika sosyolojisinin ele almış olduğu mevzu ve yararlandığı yöntem, siyasal kültür ve toplumsallaşma, siyasal katılım terimi ve bu alınması elde eden partiler, baskı grupları şeklinde kurumların incelenmesi, uygulama faaliyetinde politika ve karar alma süreci mevzularını incelemektedir.
Türkiye'nin Toplumsal Yapısı
Toplumsal yapı analizine ilişkin temel kuram ve kavramlar, Türkiye'de toplumsal yapının temel öğeleri ile toplumsal, siyasal ve ekonomik değişme tarihsel bir süreç içinde ele alınarak incelenmektedir.
Modern Siyasal Akımlar
Westminister Modeli Demokrasi ve Demokrasi Modeli, 25 demokratik rejim temel alınarak, yürütme gücü, yürütme-yasama ilişkileri, yasama organları, parti sistemleri, seçim sistemleri, iktidarın bölünmesi, anayasalar, temsili demokrasilerde halk oylaması mevzuları açısından karşılaştırılmıştır.
Türk Siyasal Yaşamı
Çağıl Türkiye'nin kuruluşu, tek parti süreci ve çöküşü, çok partili siyasal hayata geçiş, 1950-1960 dönemindeki siyasal gelişmeler, 27 Mayıs 1960 hareketi ve 12 Mart 1971 hareketi ve sonrasındaki gelişmeler ile ilgili mevzular okutulmaktadır.
Temel Hak ve Hürriyetler
İnsan haklarının tarihsel gelişimi, insan hakları alanındaki kuramsal tartışmalar, negatif ve pozitif özgürlükler ve alanla ilgili güncel tartışmaların değerlendirilmesi.
Kentsel Hizmetler ve Konut Politikası
Şehir ve kentleşme kavramları, şehir büyüklüğü kuramı, optimal şehir büyüklüğü ve geçerliliği, kentsel gelişme ve büyüklük dağılım, kentsel yerleşmenin ekonomik temeli; Temel ve temel olmayan terimi ve değerlendirilmesi, şehir içi yerleşim ve alan kullanımı, geleneksel şehir kuramı, kentsel yerleşimde rant-yığınlaşma etkeni ve üreticinin yer seçimi, kentsel mekanda konut yerleşimi ve alan kullanım yoğunluğu, kentsel emek piyasası, şehir içi ulaşım sorununa ilişkin temel politikalar okutulmaktadır.
Modern Devlet Sistemleri
Geçmişten günümüze devlet sistemlerinin, demokrasi ve başka yönetim biçimlerinin karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesi
Internasyonal Siyaset
Bu derste, politika biliminin yeni ayrışan bir kolu olarak Uluslar arası İlişkilerin mevzusu, sistemleri,metotları tanıtılmakta, Devletler Hukuku şeklinde komşu disiplinlerle sınırları belirlenmeye çalışılmakta, Uluslar arası İlişkilerin oyuncuları tespit edilmekte, dış siyaset ile uluslar arası siyaset ayırımı vurgulanmaktadır. Disiplinin geliştirdiği kendine özgü yöntemlerin ve sistemin analizi için fikredilen modellerin gözden geçirilmesiyle oluşturulan kuramsal çerçevenin arkasından günümüz uluslar arası sisteminin yapısı incelenmektedir.
Kent ve Bölge Planlama
Şehir, şehir planlamasının ortaya çıkışı-kavramlaştırılması, şehir arsa-gecekondu-toprak, şehir planlama, bölge planlama kavramlarının, genel ve Türkiye özelinde tanımlanıp, sorunların tanıtılmış olduğu bir tabloda ele alınması.
Toplumsal Siyaset
Toplumsal siyaset ve güvenliğin tanımı, kapsamı ve toplumsal güvenlik sistemleri ele alınmakta, yeryüzündeki toplumsal güvenlik uygulamalarının genel ve ortak prensiplerinden hareketle Türk toplumsal güvenlik sistemi değerlendirilmektedir.
İşletme Yönetimi
Yönetim kuramı ve uygulamasına giriş; bir disiplin ve süreç olarak yönetim; yönetim, karar verme, planlama, örgütleme, yürütme ve denetlemenin evrim ve kapsamı.Yönetim ve Organizasyon kuramı ve uygulamalarında güncel eğilimler; gelişmeler ve değişiklik örnekleri etken talebe katılımıyla atelye emek vermesi formatında ders işlenmesi.
İnsan Kaynakları Yönetimi
İnsan Kaynakları Yönetimi ile İlgili Temel Kavramlar, İKY nin Tarihsel Gelişimi, İKY kısmının uğraş alanları, İKY Kısmının genel teşkilat yapısı içindeki yeri, personel kısmının kendi içinde örgütlenmesi, personel politikasının tanımı ve ilkeler, İKY planlamasının tanımı ve hazırlanması, İKY de temel teknikler. İşçi işveren ilişkileri, çalışan ilişkileri ve personel yönetiminin ilke ve sorunları, personelin işe alımı, eğitimi, işçi-işveren ilişkileri, primler, teşvikler, aylık ve ücret yönetimi, iş ve liyakat değerlendirme.
Halkla İlişkiler
Kamu kurum ve kurumlarının cemiyet ya da kamuoyuyla olan kurumsal ilişkileri değerlendirilmektedir. Bu ilişkilerin düzeyi ve nitelikleri modern haberleşme-iletişim kuramları bağlamında tartışılmaktadır. Kurumsal bir vazife olan kamuoyunu bilgilendirme mevzusunda izlenmesi ihtiyaç duyulan ilkeler tartışılmaktadır.
HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI
Hukuk teriminin genel tanımı, toplumsal yaşamı düzenleyen kurallar, Türk toplumunda hukukun ları. Kamu hukuku ve hususi hukuk ayrımı. Hak ve iyelik terimi. Kanunlar hiyerarşisi ve yargı organları.
BORÇLAR HUKUKU
Borçlar hukuku hakkında genel bilgiler hukuk dalları arasındaki yeri, borçlar hukukunun ları ve borçlar kanunu sistemi. Borç ilişkisi ve borçların ları. Akitten doğan borç ilişkileri, haksız fiilden doğan borç ilişkileri, sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkileri, hususi borç ilişkileri, borç ilişkilerinin hükmü ve sona ermesi.
İKTİSADA GİRİŞ (I-II)
Temel Mikro Ekonomik ve Makro Ekonomik kavramlar boyutu incelenmektedir. Mikro Ekonomik Çözümleme içinde Genel Tüketici ve üretici Teorisi, Genel Denge ve Refah Teorisi ve Gelirler Politikası işlenmektedir. Makro Ekonomik Çözümleme içinde İktisadi Doktrinler ve Gelişimi, sistemler içindeki İktisat Politikaları Uyarlamaları, ulusal gelir teorisiyle birlikte kalkınma ekonomisi kuramları işlenmektedir.
KAMU MALİYESİ
Kamu kesimi ile hususi kesim arasındaki farkların neler olduğu, kamu kesimi üretici birimleri, kamu kesiminin tutumsal hedefleri, özellikleri dağılımında etkinlik mevzusu detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Bu mevzuda, tam kamusal mal ve hizmetler, yarı kamusal mal ve hizmetler ile ilgili tercihlerin siyasal süreç aracılığı ile yorumlanması arzın devlet tarafınca yapılması ve maliyetin cebri vergilerle finansmanın iyi mi olacağı hakkında güncel vakalarla bağlantı kurularak açıklamalar yapılmıştır. Kamu hizmetleri, Kamu harcamaları bağlamında bu harcamaların sınıflandırılması gerçek harcamalar ve geçirme harcamaları şeklinde kamu harcamalarının artış sebepleri, kamu kesiminin optimum büyüklüğünün ne olması gerektiği mevzusunda bilgiler verilmiştir.
MAKRO İKTİSAT
Makro ekonomi dersi kapsamında ilkin makro iktisadın temel kavramları, gaye ve araçları incelenmekte, bir süre sonra klasik ve Keynezyen kuram etrafında ulusal gelirin denge düzeyinin belirlenmesi ele alınmaktadır. Bunun arkasından temel makro büyüklüklerden olan para ve istihdam olguları değişik ekonomi okullarının geliştirdikleri denge modelleri etrafında analizi yapılmaktadır.
ULUSLARARASI İKTİSAT
Internasyonal İktisat, ülkeler arasındaki ekonomik ilişkileri tüm yönleriyle inceleyen bir ilim dalıdır. Internasyonal ekonomik olayların kapsamında ise; dış tecim işlemleri, üretim faktörlerinin politikaları, dış ekonomik ilişkilerin kalkınma üstündeki tesirleri, internasyonal ekonomik birleşmeler ve dünya para sistemi şeklinde mevzular girmektedir.
TüRKİYE EKONOMİSİ
Türkiye Ekonomisinin özellikleri kurum yıllarına ilişkin değerlendirmelerin sıhhatli yapılabilmesi için Osmanlı ekonomisinin son yılları ele alınmaktadır. Bir süre sonra Türkiye Ekonomisi, ilk olarak Mustafa kemal atatürk, İnönü, Demokrat Parti ve planlı dönem ve 1980 sonrası ayrımı yapılıp bu dönemlere ilişkin sektörel gelişmeler ve iktisadi-mali politikaların değerlendirilmesine yönelmektedir.
MALİYE POLİTİKASI
Makro Ekonomik Kuram ve Maliye Politikası Dışa Açık bir ekonomide maliye, para ve kur politikalarının etkinlik koşulları temel ekonomik maksatlar açısından maliye politikasının etkinliğine yönelik yaklaşımlar maliye politikası sistemleri,metotları gelişmekte olan ülkelerde vergi harcama ve borçlanma politikaları, istikrar politikaları içinde maliye politikasının görevi dış ve iç borç yönetimine ilişkin teknik yaklaşımlar.
BüTÇE
Devlet bütçesi oluşumuna planlama, programlama ve bütçeleme unsurları açısından getirilen yorumlar, konsolide bütçenin hesaplama usulü ve meydana getirilen hataların düzeltilmesi, bütçe gelir ve giderlerinin değişik tutumsal fikir okullarına gore toplanma esasları, kamunun finansmanı bakımından bütçenin yeterlilik analizi, fayda-maliyet analizi yaklaşımı bakımından bütçenin hazırlanması, fayda-maliyet analizi başvurulmadığı durumlarda kamunun başka finansman sistemleri,metotları.
SOSYAL BİLİMLERDE İSTATİSTİK
Verilerin toplanması ve düzenlenmesi, averajlar, değişken ve asimetri ölçüleri, endeksler, vakit serilerinin analizi, olasılık, örnekleme, devamlı ve kesikli dağılım, nokta tahmini, hipotez testi, kolay regrasyon ve korelasyon, çoklu regrasyon ve korelasyon, varyans analizi, ki-kare testi.
ÇAĞDAŞ EKONOMİK VE SOSYAL OLAYLAR TARİHİ
1929 Dünya Ekonomik Krizi ile beraber bütün ülkelerde yaşanmış olan ekonomik ve toplumsal gelişmeler, devletçi uygulamalara bağlı olarak İkinci Dünya Savaşı öncesi vaziyet, Soğuk Harp süreci süresince iki kutuplu dünya içinde yaşanmış olan ekonomik ve toplumsal vakalar, SSCB nin yıkılışından sonrasında Türk Cumhuriyetlerinde ve Balkan devletlerinde gerçekleşen yeni oluşumlar, globalleşme, Avrupa Birliği içinde genişleme, 2001 yılı ikiz kule faciasına bağlı olarak gerçekleşen yeni oluşumlar.
GENEL MATEMATİK ()
Kümler, sayılar, özdeşlikler, denklemler ve eşitlikleri fonksiyon terimi; doğrusal fonksiyonlar, ikinci aşama fonksiyonlar, rasyonel, cebirsel ve gerçek fonksiyonlar ve üstel ve logaritmik fonksiyonlar, limit, türev, grafik çizimleri, integral, çok değişkenli fonksiyonlar ve türev determinant ve tutumsal uygulamalar.
Türk Dili (I II)
Dilin tanımı ve önemi, dil kültür ilişkisi, yazı dili ve özellikleri, yazılı anlatımda dış yapı ve kurallar, yazım kuralları ve noktalama işaretleri; yazıda plan, tema, görüş açısı. Program yazımı, kompozisyon yazma kuralları ve planları. Formal yazılar (özgeçmiş, dilekçe, rapor, duyuru, resmi yazılar, yazı,
Yirminci yüzyıl düşüncesinde, Frankfurt Okuluyla birleştirilen toplumsal çözümleme seçimi. Tüm kapalı sistemleri eleştiri kanalıyla çözmeyi ya da yıkmayı amaçlayan eleştirel kuram, eleştirinin daha çok Hegel'deki versiÂyonundan yola çıkmış ve bundan ötürü da, eleştirinin ilk olarak özeleştiri şeklinde gerÂçekleşmesi gerektiği inancını hayata geçirÂmeye çalışmıştır. Eleştirel teorinin Adorno, Horkheimer, Marcuse, Habermas şeklinde sahipleri, insanoğlunun toplumsal eleştiri kanalıyla, baskılardan kurtulup özgürleşmesine katkıÂda bulunan her felsefi görüşe sıcak bakmakla beraber, daha çok Marksist bir çerçeve içinde kalmışlardır. Söz mevzusu eleştirel düÂşünürler, ilk olarak toplumsal çıkarların, çaÂtışma ve çelişkilerin fikirde iyi mi ifade edildiği ve baskı sistemlerinde iyi mi üretilÂdiğiyle ilgilenmişlerdir.
Baskıcı sistemi ere ilişkin incelemenin taÂhakküm ve baskının kökleri mevzusunda uyaÂnışa yol açacağını, ideolojileri geriletip biÂlinçlenmeyi hızlandıracağını öne devam eden eleştirel teorisyenler, kapitalizmin oldukça süratli ve temelli bir şekilde değişmesinden dolayı, Marx'ın on dokuzuncu yüzyıl kapitaÂlizmiyle ilgili eleştirisinin meydana getirdiÂği genel çerçeve içinde kalmanın olanaksız bulunduğunu savunmuşlardır. Bundan dolayı, Marksizmin modern koşulların ışığı altında yenilenmesinin ya da tekrardan kurulmasının gerekliliğini korumak için çaba sarfeden Frankfurt Okulu düşüÂnürleri, felsefenin yeri-ne bilimi ve devrimÂci pratiği geçiren Ortodoks Marksizmden çok temelli bir şekilde ayrılarak, felsefeyi ön plana çıkartmışlar ve LukAcs'ın, Marx'ın kendi eleştirel yönteminin, onun Öğretisinin içeriğinden epey büyük bir ehemmiyet taşıdıÂğı görüşünü benimseyerek, K. Marx'ın eleşÂtirel yöntemini ‘eleştirel kuram' şeklinde yorumlayıp uygulamışlardır.
Eleştirel kuram, en iyi bir şekilde, Ortodoks Marksizmle olan söz mevzusu farklılığına ek olarak, bazen negatif felsefe diye vasıflandırılan pozitivizmin ilkeleriyle olan karşıtlık, ki bu karşıtlık birinci karşıtlıÂğın da temelinde mevcuttur, vasıtasıyla ifade edilebilir. Buna gore, pozitivizmin bilÂginin duyu-deneyinin sonucu bulunduğunu dile getiren tempirizminin tersine, eleştirel kuram belirgin bir akılcılığın ifadesi olmak durumunÂdadır. Eleştirel teorisyenler, bilgimizin ve ortak insanlığımızın kaynağında, her birimiÂzin rasyonel varlıklar olmamız olgusunun bulunduğunu öne sürerler. Hegel gerçek olanın rasyonel bulunduğunu söylemişti. Eleştirel teoriyi benimseyen Frankfurt Okulu düÂşünüleri ise, gerçek olanın rasyonel olması icap ettiğini öne sürer. Rasyonalite ise, eleştiÂrel teorinin nazar açısından, formel mantıkÂtan ziyade, sav ve antitezlerin özümlenip, çelişkilerin yeni sentezlere dönüştüğü diyaÂlektik bir düşünme sürecini ifade eder.
Bu şekilde bir rasyonalite anlayışını, savunuÂcularının çok kıymetli buldukları bir ütopik fikir tarzıyla bir araya getiren eleştirel kuram, buradan rasyonel bir cemiyet idealine ya da ütopyasına yönelmiştir. Madem ki bizÂler, insan varlıkları olmamız hasebiyle, rasÂyonel düşünme kabiliyetine haiz bulunmakÂtayız, öyleyse rasyonel bir cemiyet, tüm üyelerinin çevrelerini yaratmak ve dönüşüÂme uğratmak için varoldukları, söz mevzusu yaratma ve dönüştürme sürecine fiilen ve bir tüm olarak katıldıkları bir cemiyet olÂmalıdır. İşte bu yaklaşım, eleştirel teoriyi benimseyenlere, varolan Batılı paracı toplumların eleştirisinde kullanılacak temel ölçütü sağlar: Batılı çağdaş paracı topÂlum, kimi toplumsal kesimleri ekonomik ve politik katılımın haricinde bırakan, ya da birtaÂkım toplumsal grupları sistemli, belirli kurallara uyan bir tarzda tahakküm altına alıp güçsüzleştiren irrasyoÂnel bir toplumdur. Söz mevzusu standart, eleştirel teorinin en mühim savunucularınÂdan birisi olan Jürgen Habermas'ta değişik bir modelle dönüşüme uğrar. Rasyonel düşünÂme yetisine haiz varlıklar olmamız olgusundan değildir de, hepimizin semboller ya da bir dili kullanmamız olgusundan yola çıkan felsefeci un ütopyası ise, nitekim asla kimsenin söylem dışına itilmediği, tüm bireylerin gerçek bilgilere erişip, kamusal münakaşaya etkin bir şekilde katılabildikleri bir ideal konuşÂma durumudur.
Eleştirel teorinin akılcılığı ile pozitivizÂmm empirizmi arasındaki karşıtlık, aynı zaÂmanda bir eleştirel kuram/geleneksel kuram karşıtlığı olarak da ifade edilebilir. GeleÂneksel teoriyi, a) empirist bir ilim anlayışını uygun, kafi ve doğru bir ilim görüşü olarak gören ve b) her tür bilginin tabiat biÂlimleriyle, özde aynı bilişsel yapıya haiz olması, ve bundan ötürü da, tabiat bilimlerinin yönteminin insan ve cemiyet bilimlerine de uygulanması icap ettiğini korumak için çaba sarfeden bir kuram olarak tanımlayan eleştirel kuram, bu teoriÂye karşı toplumsal alanla insanoğlunun dünyasınÂda, tabiat faaliyetinde olduğu şeklinde, ezeli-ebedi ve değişmez hakikatler için verili bir temel olmadığını öne sürer. Rasyonel bir topluÂmun ya da rasyonel bir toplumsal varoluşun hemen hemen varolmadığını korumak için çaba sarfeden eleştirel teoÂrisyenler bu şekilde bir toplumu eleştirel teorinin gayesi yaparken, erişilmesi ihtiyaç duyulan hedefi gösterirler. Buna uygun olarak, geleneksel teorinin sözde çıkar gözetmediği, doğru bilÂgiye ulaşmak haricinde bir gaye taşımadığı yerde, eleştirel kuram ilkin geleneksel teoriÂnin negatif sonucunu gösterir, kısaca tabiat bilimlerinin yönteminin insana ve insanla direkt doğruya ilgili olan mevzulara uyguÂlanmasının insanoğlunun potansiyel güçleriyle özgürlüğünün yadsınmasından başka bir şey olmadığını ortaya koyar ve sonrasında da, kendi en temel ilgisini dile getirir: İnsanın özgürleşimi.
Bundan dolayı, eleştirel kuram, yüklendiği varolan yapıları eleştirme görevine ek olaÂrak, insanoğlunun özgürleşimi için köktencilik bir topÂlumsal değişmeyi başlatma gayesi güder. Buna gore, eleştirel kuram, insanoğlunun, varolan toplumsal düzenin dikkatsizlik etmiş olduğu potansiyelleÂrini ortaya çıkarmak durumundadır. FrankÂfurt Okulu düşünürlerine gore, eleştirel kuram, Aydınlanma biliminin ya da pozitivizÂim tek yanlı akılcılığının sınırı olan laÂrından daha fazlasına gereksinim duyar; sanata, ütopik düşünceye, fantazi ve imgeleme işte bu sebeple, eşdeyişle inşanın bastırılmış güçlerinin, varolan toplumsal seviye tarafınÂdan dikkatsizlik edilmiş potansiyellerinin su yüÂzüne çıkarılması için gereksinim vardır.
Eleştirel kuram, ütopik fikir geleneğinÂden koparak, pozitivizmin negatif tesiri altında kalan Ortodoks Marksizmi de, kısaca Marx'ın düşüncelerinin pozitivist bir yaklaşımla fosilleştirilmesi ya da dondurulması işÂlemini de şiddetle eleştirir. Buna gore, eleşÂtirel teorisyenler, determinist bir cemiyet biÂliminin kapitalizmin temel yasalarını saptayacağı ve onun gelecekteki çöküşünü tahmin edebileceği anlayışının, Doğudaki Stalinizmin ve Avrupada da Stalinizme sadık komünist partilerin büyük yanlışlarının en mühim membaı olduğu şeklindeki sert ve ağır eleştiriyi çekinmeden dile getirmişlerÂdir. Başka bir deyişle, Frankfurt Okulunun eleştirel kuramı benimseyen mensuplarına gore, tarihsel maddeciliğin bilimsel statüsü, ya da pozitivizm lı bilimsellik iddiaÂsı, parti liderleriyle entellektüellerini eleştiriden korumuştur. Teorinin sözde bilimselliği, ahlâki ya da siyasal mevzuları kuramsal ya da tekÂnik uzmanlıkla ilgili mevzulara dönüştürmek suretiyle, Bolşevik partinin demokratik merÂkeziyetçiliğini haklı kılmıştır. Kararlar, sıraÂdan işçiler ya da köylüler tarafınca değildir de, Marksist kuram çok detaylı bir şekilde ve deÂrinlemesine bilenler tarafınca alınmalıdır. Şu halde, Sovyet Marksizmindeki bürokratik otoriteryanizmi doğuran şey, Frankfurt Okulu düşünürlerine gore, Marx'ın kendisinÂden ziyade, pozitivizmin kendisidir.
Ortodoks Marksizmin geleneksel ekonoÂmik izah etme modellerinden ya da ekonoÂmik determinizminden uzaklaşan eleştirel kuram, bir taraftan bir ideoloji ve politika eleşÂtirisi geliştirirken, bir taraftan araçsal akılcıÂlıkla çağdaş Garp toplumlarında güçlenen totaliter egemenlik tarzını çözümleme etmiştir. Aydınlanma ve pozitivizmle modernliğe ilişkin değerlendirme ve eleştirilerinde çok büyük seviyede, ünlü sosyolog Weber'in topÂlumun rasyonalizasyonuyla ilgili görüşleriÂne dayanan eleştirel teorisyenler, bu bağÂlamda siyaset ve kapitalizmin tek yanlı bir akılcılığı, araçsal akılcılığı temsil ettiğini öne sürmüşlerdir. Eleştirel teorisyenlere gore, siyaset ve kapitalizm toplumu saptanmış olan belli başlı amaçlara en iyi ve sağlam bir şekilde erişme olanağı verecek araçların seçimiyle ilgilenen formel akılcılık açısından rasyonalize eder. Ve toplumun bu açıdan rasyonalizasyonu, eleştirel teorinin savunucularına gore, bazı irrasyonel soÂnuçların ortaya çıkışını engelleyemez. DaÂhası araçsal akıl dünyayı ve başka insanları mevzu alır ve değerlendirirken, onları iyi mi sömürebileceğimiz sorusunu temele koyar. Olgu kıymet ayrımını benimserken, değerlere bilgi ve yaşamda son aşama önemsiz bir rol verir. Çağıl toplumlara özgü söz mevzusu düşünme seçimi, totaliter yönetim seçimi ve tahakküm arzusuyla yakından ilişkilidir. Bu açıdan ele alındığında, eleştirel teorinin esas hedefinin araçsal akılcılık, ve bilhassa de tabiat bilimlerinin gerçek bilginin tek geçerli türü olma iddiası olduğu söylenebilir. Bundan dolayı, eleştirel kuram, son çözümlemede biliÂmin ve kapitalizmin temellerine ilişkin bir eleştiri ve çözümleme olmak durumundadır.
Kıtalar - Genel Bilgi
Biyoloji (Genel Bilgi)
Coğrafya (Genel Bilgi)
Kaynak:msxlabs.org
YORUMLAR