Teknokrat (Tarif 1) : Teknokrasi, bir toplumsal ve ekonomik programın uygulanmasında mühendis ve teknisyenlere ekonomik yaşamın denetimini ...
Teknokrat (Tarif 1) : Teknokrasi, bir toplumsal ve ekonomik programın uygulanmasında mühendis ve teknisyenlere ekonomik yaşamın denetimini bırakmayı öngören anlayışa verilen addır. Bu görüşü savunanların hareket noktası, karmaşa ekonomik hayatta siyasilerin bu ekonomik yapıyı denetleyemez hale geldiği görüşüdür.
Terim, ilk kez 1919 senesinde William Smith adındaki bir Amerikalı tarafınca Toplumsal Organizasyon Teorisi ve Ulusal Sanayi Management Sistemi ismi altında tanım edilmiş ve geliştirilmiştir. Daha çok Büyük Bunalım’ın egemen olduğu 1929 sonrasında zemin bulmuştur; günümüzde ise yalnız ansiklopedik yaklaşımlarda ele alınmakla yetinilmektedir.
Teknokrat (Tarif 2) : Teknokrasi, alınan kararları bireylerin ya da kitlelerin gereksinimleri değildir, mevcut teknik imkanların etkilediği yönetim modelidir.Teknokrasi Nedir ?
Teknokrasi, alınan kararları bireylerin ya da kitlelerin gereksinimleri değildir, mevcut teknik imkânların etkilediği yönetim modelidir.
Teknokrasi taslağını 1912 senesinde ilk Thorstein Veblen öne sürdü. Veblene nazaran, sibernetik sistemlere hakim oldukları için, mühendislerin devleti yönetmeleri gerekir. Daha çok Büyük Bunalım’ın egemen olduğu 1929 sonrasında zemin bulmuştur; günümüzde ise yalnız ansiklopedik yaklaşımlarda ele alınmakla yetinilmektedir.Teknokrasinin başlıca özellikleri:
1. Siyasal kurumların iktidarı, teknokratlardan oluşan 'uzmanlar kuruluna' devredilir.
2. Siyasal ve ekonomik süreçler bilime ve rasyonalizme dayandırılır.Teknokrasi (Detay) :
Teknokrasi, bir toplumsal ve ekonomik programın uygulanmasında mühendis ve teknisyenlere ekonomik yaşamın denetimini bırakmayı öngören anlayışa verilen addır. Bu görüşü savunanların hareket noktası, karmaşa ekonomik hayatta siyasilerin bu ekonomik yapıyı denetleyemez hale geldiği görüşüdür.
Terim, ilk kez 1919 senesinde William Smith adındaki bir Amerikalı tarafınca Toplumsal Organizasyon Teorisi ve Ulusal Sanayi Management Sistemi ismi altında tanım edilmiş ve geliştirilmiştir. Daha çok Büyük Bunalımın egemen olduğu 1929 sonrasında zemin bulmuştur; günümüzde ise yalnız ansiklopedik yaklaşımlarda ele alınmakla yetinilmektedir.
Teknokrasi ideolojilerin özünde toplumsal mühendislik ütopyası kısaca toplumsal sorunları tartışmaktan çok bilimsel ve rasyonel olarak çözülebileceği inancı yatmaktadır. Nitekim teknokrat ideoloji en uç noktasına götürüldüğünde, demokrasi ile çelişir diyebiliriz. Eğer Demokrasi toplumun kararlara katılabilmesi, tartışabilmesi ile teknokrat ideoloji gözünde aslına bakarsanız kararlar bilimsel yoldan meşruluk kazanılmış olduğu için münakaşaya gerek kalmamıştır. Bununla birlikte âsokaktaki adamâın bu mevzuda söyleyebileceği bir şey yoktur. Teknokrat yaklaşım ile demokrasi içinde bir gerilim ve çelişki potansiyel olarak vardır.
1848 devriminin derhal arkasından Ernest Renan:
âİlkel toplumlarda, tanrı adına rahipler kurulu hükümet ederdi, yarının toplumlarında ise akılcı yoldan en iyiyi bulma adına ilim adamları hükümet edecekler.â diyor ve geleceğin toplumunda sözcüğün etimolojik anlamı ile teknokrasinin egemen olacağını öngörüyordu. Günümüzde doğaya egemen olmaya ve makineleri kullanmaya olanak veren ve yeni gizleri elinde tutan ilim adamı ve teknisyenlerin bu yoldan çağıl evrenin en temel 3 kaynağını da ellerinde tuttukları görüşü oldukça yaygındır. Çok gelişmiş ülkelerde gördüğümüz otoriter devletlerin onlara büyük saygı göstermesi bu bakımdan oldukça anlamlıdır. Rus bombasının babası olan Andrei Sakharov Sovyetler Birliğinde başka yurttaşlarınkinden çok geniş özgürlüklerden yararlanmakta, onun kadar olmasa da meslektaşları da bir takım ayrıcalıklara haiz mevcuttur.
Fakat derhal hiçbir yerde ilim adamları ve teknisyenler mühim sayılabilecek şekilde siyasal iktidar sahibi değildirler. Rena’nın düşlediği teknokrasiden bugün çok uzakta bulunduğumuz şeklinde günün birinde bunun gerçekleşebileceği yolunda hiçbir kanıt yok elimizde. Bugün teknokrasi dendiğinde çok az değişik bir vaka anlatılmak istenmektedir. Bu kamu yönetimi, hususi işletmeler, ordu, üniversiteler ve genel olarak her türlü örgütte herhangi bir karar alabilmek için elzem olan detayları ama uzmanların bir araya getirebildikleri ve bundan dolayı alınan karar üstünde bir etkiye haiz olduklarıdır. Sözcük aslına bakarsanız fena bir anlama gelmemektedir. Teknokratların sevilmeyen teknisyenler bulunduğunu söyleyen Alfred Sauvy’ye kısa süre önce de atıfta bulunmuştuk. Paracı sistemlerde yönetim ve kamu girişimleri hizmetinde çalışan ve ulusun, ekonominin ve hususi firmaların nasıl işlediğini daha iyi anlamasına ve bundan dolayı onları denetlemesine yardım eden teknisyenlere teknokrat denilmektedir.
Amerikalı iktisatçı John K. Galbraith, 1967’de teknisyenlerin büyük endüstri ve Amerikan yönetimi içindeki rollerini betimlemek amacıyla daha kati ve daha işlevsel bir kavram olan teknik yapı terimini geliştirmiştir.
Teknik yapı dediğimiz şey her şeyden ilkin büyük firmaların geriye kalan bir tek girişimci ya da işletmeci tarafınca yönetilebilir durumdan çıkıp ama bir grup tarafınca yönetilebilir bir duruma gelmeleri olgusudur. Bu grup her biri herhangi bir karar alabilmek için tümü lüzumlu olan bilgilerin bir parçasına haiz bulunan uzmanları bir araya getirir. Bu uzmanların yönetici grup içindeki yüzleşmeleri her hususi katkının doğruluğunu güvenilirlik derecesini değerlendirebilmek ve giderek en doğru seçimi yapabilmek için başvurulabilecek tek yoldur. Bu yönetici guruba kapitalistler dâhil değildir. Makul bir kâr sağlamış olduğu sürece eli kolu özgür kalan teknik yapının hazırladığı raporları dinleyen bir kuruldan ibarettir.
Bundan sonra kararlar ufak bir grup içersinde ortaklaşa olarak alınmaktadır. Tek bir şahıs ya da geniş bir kurul tarafınca alınan kararlar giderek azalmaktadır. Bu karar gruplarının pek çok ise yasama ve yürütme ve kamu kurumları ile hususi örgütler içinde yapı gelen biçimsel farkları aşarak her iki tarafa da taşmaktadır. Yer yer bakan, yüksek kademeden işyar, parlamenter, parti başkanı, sendikacı, baskı gurubu yöneticisi, uzman uygulaman hatta kimi zaman bilge denilen oldukça bağımsız kişileri de bu gruplar bir araya getirir.
Teknik yapının gelişmesi siyasal örgütlerde siyasal yapının sonu geldiği anlamına gelmez. Nasıl ki ekonomik teknik yapılarda kapitalistler eninde sonunda temel görevi oynuyorlarsa yurttaşlarca seçilmiş olan kişiler de siyasal yapılara katılır ve son kerte de sonucu onlar alırlar. Halk tarafınca seçilen reis, başbakan, bakanlar, ekseriyet partilerinin başkanları, parlamenter muhalefetin temsilcileri, karar gruplarında halkı temsil eden kişilerdir. Tüketicilerin seslerini hiçbir şekilde duyuramadıkları hususi teknik yapılara oranla daha mühim fark sayılır.
YORUMLAR