Türk hususi, isim 1 . Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halk ve bu halktan olan kimse: "Ne mutlu Türk'üm diyene...
hususi, isim
1 . Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halk ve bu halktan olan kimse:
"Ne mutlu Türk'üm diyene!"- Mustafa Kemal Atatürk.
2 . Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan, Türkçenin değişik lehçelerini konuşan soy ve bu soydan olan kimse:
"Ben bir Türk'üm, dinim, cinsim uludur."- M. E. Yurdakul.
Birleşik Sözler
Türk aksağı Türk biberi Türk Cumhuriyetleri Türk eli Türk kahvesi Türkkâri türkkıyması türkkupası Türk meşesi Göktürk Göktürk harfleri yeni Türk harfleri Ahıska Türkleri Mesket Türkleri
Türk Dil ve Türk Tarih kurumlarının zamanı ve müessese amaçları nedir?
Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk dili ve Türk Dil Kurumu hakkında düşünceleri nedir?
Türk Edebiyatı tarihinin Türk Uygarlık evveliyatına katkıları nedir?
"Türk" adı esasen MS 550 yılı dolayında Türk ya da Kök Türk Devleti'ni kuran bir boyu ya da boylar federasyonunu ifade eder. Türk Devletinin kazanılmış olduğu büyük güç ve prestijden dolayı, bu devleti kuranlarla aynı dili ve benzer lehçeleri konuşan öteki Orta Asya boyları da daha sonraki yüzyıllarda "Türk" adını benimsemiştir.
11. yüzyılda divan-ı lugat-it Türk adlı mühim sözlüğü yazan Kaşgarlı Mahmud, "türkçe" (Türk tılı) adını verdiği Orta Asya Yazı Türkçesinin yanısıra, Oğuzca, Kıpçakça, Uygurca, Çiğilce, Arguca, Tatarca benzer biçimde değişik diyalektleri konuşan halkların tümünü "Türk" olarak adlandırır.
Selçuklu'ların 11. yüzyılda İran'ı ele geçirmesinden sonrasında, başta Oğuzlar olmak suretiyle çeşitli Türk grupları Batı Asya'nın büyük bir kısmına yayılmıştır. 13. yüzyılda türkçe, anadolu yarımadasının egemen dili olmuş; yanısıra Cenup Rusya, Kafkasya, Mezopotamya ve Suriye'de mühim Türk grupları oluşmuş ve siyasal güce kavuşmuştur. 14. yüzyıldan başlayarak Osmanlı Devleti'nin fetihleri sonucunda, Balkan Yarımadası'nda toplam nüfusun %20 ila 35'ini oluşturan Türk toplulukları belirmiştir.
Belirtilen toplulukların ne kadarının Orta Asya'dan göçen Türkler olduğu, ne kadarının dil ve kültür asimilasyonu sonucu "Türkleştiği" sorusu, Tarihçiler içinde Münakaşa mevzusudur. anadolu ve Balkanlarda Türk yayılması İslam dininin yayılması ile özdeşleştiği için, bu yörelerde İslamiyeti benimseyen bir çok topluluk "Türk" kabul edilmiştir. Sadece Tarih çağları süresince belirleyici ölçüt dil olmuştur. 19. yüzyıl sonlarına kadar "Türk" demek, "anadili türkçe olan kimse" anlamına gelir. Dışarıdan adlandırmada (exonym) [1] bu tarif nettir: Avrupalılar ve yerli gayrımüslimler açısından, türkçe konuşan hepimiz "Türk"tür. Toplumun kendini adlandırışında ise (endonym) daha nüanslı bir yaklaşım geçerlidir. En eski devirlerden beri türkçe konuşan Türkmen ve yörük aşiretleri "Türk" ya da "Hakiki Türk" (etrak-ı bi-asl) sayılırken, çoğunluğu etnik köken bakımından karışık olan Osmanlı orta ve üst sınıfları, türkçe konuştukları halde, kendilerini "Türk" değil, "İslam" ya da "Osmanlı" olarak adlandırmayı tercih etmişlerdir.
11. yüzyılda divan-ı lugat-it Türk adlı mühim sözlüğü yazan Kaşgarlı Mahmud, "türkçe" (Türk tılı) adını verdiği Orta Asya Yazı Türkçesinin yanısıra, Oğuzca, Kıpçakça, Uygurca, Çiğilce, Arguca, Tatarca benzer biçimde değişik diyalektleri konuşan halkların tümünü "Türk" olarak adlandırır.
Selçuklu'ların 11. yüzyılda İran'ı ele geçirmesinden sonrasında, başta Oğuzlar olmak suretiyle çeşitli Türk grupları Batı Asya'nın büyük bir kısmına yayılmıştır. 13. yüzyılda türkçe, anadolu yarımadasının egemen dili olmuş; yanısıra Cenup Rusya, Kafkasya, Mezopotamya ve Suriye'de mühim Türk grupları oluşmuş ve siyasal güce kavuşmuştur. 14. yüzyıldan başlayarak Osmanlı Devleti'nin fetihleri sonucunda, Balkan Yarımadası'nda toplam nüfusun %20 ila 35'ini oluşturan Türk toplulukları belirmiştir.
Belirtilen toplulukların ne kadarının Orta Asya'dan göçen Türkler olduğu, ne kadarının dil ve kültür asimilasyonu sonucu "Türkleştiği" sorusu, Tarihçiler içinde Münakaşa mevzusudur. anadolu ve Balkanlarda Türk yayılması İslam dininin yayılması ile özdeşleştiği için, bu yörelerde İslamiyeti benimseyen bir çok topluluk "Türk" kabul edilmiştir. Sadece Tarih çağları süresince belirleyici ölçüt dil olmuştur. 19. yüzyıl sonlarına kadar "Türk" demek, "anadili türkçe olan kimse" anlamına gelir. Dışarıdan adlandırmada (exonym) [1] bu tarif nettir: Avrupalılar ve yerli gayrımüslimler açısından, türkçe konuşan hepimiz "Türk"tür. Toplumun kendini adlandırışında ise (endonym) daha nüanslı bir yaklaşım geçerlidir. En eski devirlerden beri türkçe konuşan Türkmen ve yörük aşiretleri "Türk" ya da "Hakiki Türk" (etrak-ı bi-asl) sayılırken, çoğunluğu etnik köken bakımından karışık olan Osmanlı orta ve üst sınıfları, türkçe konuştukları halde, kendilerini "Türk" değil, "İslam" ya da "Osmanlı" olarak adlandırmayı tercih etmişlerdir.
Türk
Türk kelimesi, yazılı tarih larında ilk kez Çin larında; ä¸é›¶ (Pinyin: dĞ«ng lÃng), ä¸éœŠ (dĞ«ng lÃng), æ••å‹’ (chì lè), 鉄勒 (tiĞ› lè) olarak geçmiştir.
Milattan sonrasında 552'de kurulan Göktürk Kağanlığı bağlamında çªå¥ tŞ« kué sözcüğü kullanılmıştır. "Türk" sözcüğünün etimolojisi, şu demek oluyor ki kökeni ve emsalsiz anlamı, açık değildir. 10. yüzyıla ilişik Uygurca metinlerde Türk, "güç, kuvvet" anlamında kullanılmıştır. Sadece Göktürk Kağanlığı'nın çözülmesinden iki yüzyıl sonrasına ilişik olan bu kullanımın, siyasal/zamanı bir referansa haiz olması olasılığı güçlüdür.
En büyük insan topluluğu (türü) anlamına geldiği de ileri sürülebilir.
Türk kelimesi, yazılı tarih larında ilk kez Çin larında; ä¸é›¶ (Pinyin: dĞ«ng lÃng), ä¸éœŠ (dĞ«ng lÃng), æ••å‹’ (chì lè), 鉄勒 (tiĞ› lè) olarak geçmiştir.
Milattan sonrasında 552'de kurulan Göktürk Kağanlığı bağlamında çªå¥ tŞ« kué sözcüğü kullanılmıştır. "Türk" sözcüğünün etimolojisi, şu demek oluyor ki kökeni ve emsalsiz anlamı, açık değildir. 10. yüzyıla ilişik Uygurca metinlerde Türk, "güç, kuvvet" anlamında kullanılmıştır. Sadece Göktürk Kağanlığı'nın çözülmesinden iki yüzyıl sonrasına ilişik olan bu kullanımın, siyasal/zamanı bir referansa haiz olması olasılığı güçlüdür.
En büyük insan topluluğu (türü) anlamına geldiği de ileri sürülebilir.
Türk
- Türkler, Asya'nın en büyük ve en meşhur milleti olup, Turan milletlerindendir. Türkler en evvel Sibirya ile Çin içinde olan Altın Dağı taraflarında yaşamışlar ve oradan onlarca defa cenup ve batıya doğru yayılarak Çin'de ve Türkistan memleketlerinde fetihler yapmışlardır.Türkler eskiden beri iki şubeye ayrılmış olup; Türkistan'ın doğu tarafında bulunanlar; Uygur; batı tarafındakiler de: Türk ve Türkmen isimleriyle bilinirlerdi.Peygamberimizin (A.S.M.) hicretinden 350 yıl sonrasında Tağ Han neslinden olduğu rivayet edilen Türkmen Hükümdarlarından Salur Han, İslâm dinini kabul ederek Kara Han adını almış ve kavminin de ekserisine İslâm dinini kabul ettirmişti. O sıralarda Türk ve Türkmen kavimleri İslâm hilâfet merkezi olan Bağdat'a gidip gelmeğe başlamışlardı. Fıtrî cesaret ve kahramanlıkları hasebiyle Abbasi Halifeleri, bu tarz şeyleri askerlik hizmetlerine almışlardı. Bu sebeple Türkler, Azerbeycan ve Erzurum taraflarına dolmuşlardı. Türkler, zaman içinde kumandanlık ve ümeralığa geçmişler, hükümet işlerini de ellerini almışlardı. Bu cihetle tüm İslâm memleketlerinde Türkler büyük bir nüfuz ve iktidara haiz olmuşlardı.Türkler, müslümanlığı kabul ettikten sonrasında lisanlarını Arap hattıyla yazmağa başlamışlardı. Doğu Türkçesinde, şu demek oluyor ki Uygur lisanında fazlaca edebiyat vücuda gelmiş, bir ekip ozan ve edipler yetişmişti. İran'da kurulan Türk Devletleri Farisîyi resmî ve edebî lisan olarak kabul ettikleri halde; Anadolu'da kurulan Selçuklular devrinde resmî lisan Türkçe kabul edilmişti. Daha sonraları Osmanlı Devletinin kuruluşundan sonrasında bu lisan günden güne kesb-i Türkî etmeğe başlamış, hatta Sultan Mehmed Han, Sultan Selim ve Süleyman devirlerinde muhteşem bir Osmanlı Edebiyatı meydana gelmiş ve birçok edip ve şairler yetişmişti.(Cây-ı dikkat bir hal: Türk milleti anâsır-ı İslâmiye içinde en kesretli olmasına rağmen, dünyanın her tarafında olan Türkler ise Müslümandır. Sâir unsurlar benzer biçimde müslim ve gayr-ı müslim olarak iki kısma inkısam etmemiştir. Nerede Türk tâifesi var ise, Müslümandır. Müslümanlıktan çıkan ya da Müslüman olmıyan Türkler, Türklükten dahi çıkmışlardır (Macarlar benzer biçimde.) Oysa ufak unsurlarda dahi, hem müslim ve hem de gayr-ı müslim var.Ey Türk Kardeş! Bilhassa sen dikkat et! Senin milliyetin İslâmiyetle imtizaç etmiş, ondan kabil-i ayrım değil. Ayrım etsen, mahvsın! Tüm senin mâzideki mefâhirin İslâmiyet defterine geçmiş. Bu mefâhir; zemin yüzünde hiçbir kuvvetle silinmediği hâlde, sen şeytanların vesveseleriyle, desiseleriyle o mefâhiri kalbinden silme!... R.N.)(İşte ey Ehl-i Kur'ân olan şu vatanın evlâdları; Altıyüz yıl değil, bir ihtimal, Abbasiler zamanından beri bin senedir, Kur'ân-ı Hakîm'in bayraktarı olarak, tüm cihana karşı meydan okuyup, Kur'ânı ilân etmişsiniz. Milliyetinizi, Kur'âna ve İslâmiyet'e kal'a yaptınız. Tüm dünyayı susturdunuz, müdhiş tehacümâtı def'ettiniz. Tâ $âyetine güzel bir mâsadak oldunuz. Şimdi Avrupa'nın ve frenk-meşreb münâfıkların desiselerine uyup, şu âyetin evvelindeki hitaba mâsadak olmaktan çekinmelisiniz ve korkmalısınız!..M.)(...Evvelâ Araplar, kavimden kavime bu hizmeti yapmışlar, hemen sonra Emeviye'nin son zamanlarında olduğu benzer biçimde bu hizmeti, Arap'tan Acem'e doğru geçmiş; hadis-i şerifin de delâlet etmiş olduğu suretiyle Fars milleti manen ve maddeten İslâmiyete pek büyük hizmetler yapmış, sonrasında bunlar da aynı hale gelmiş; bu kez da Tanrı Türkleri göndermiş. Arapların, Farslıların, kıymetini bilemeyip zâyi' ettikleri İslâm devletini ele alarak İstanbul'a ve oradan dünyanın her tarafına yaymışlar. Demek ki onlar da bu nimetin kıymetini bilmez, küfr ü küfrâna giderlerse mevkilerini, Tanrı'ın göndereceği öteki bir kavme terketmeğe zorunlu olacaklardır. Ve kim bilir vâsi ve alim olan Tanrı Teâla, kıyamete kadar daha ne kavimler yollayacaktır. Binaenaleyh, ey mü'minler! Dininizin kıymetini biliniz, hiçbir kavme inhisar kabul etmeyen bu vâsi' feyz-i hakkı, bu fazl-ı İlâhîyi, bu yüksek hürriyeti bırakıp da başkalarının muvalâtı arkasına düşmeyiniz. E.T.)
Türk ingilizcesi
1. (a) Turk.
2. Turkish.
- dili the Turkish language.
- Dil Kurumu the Turkish Language Association, the Turkish Linguistic Society.
- mavisi
1. turquoise (as a color).
2. turquoise-colored, turquoise.
1. (a) Turk.
2. Turkish.
- dili the Turkish language.
- Dil Kurumu the Turkish Language Association, the Turkish Linguistic Society.
- mavisi
1. turquoise (as a color).
2. turquoise-colored, turquoise.
Türk Dil ve Türk Tarih kurumlarının zamanı ve müessese amaçları nedir?
Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk dili ve Türk Dil Kurumu hakkında düşünceleri nedir?
Türk Edebiyatı tarihinin Türk Uygarlık evveliyatına katkıları nedir?
YORUMLAR