uzay Gösterim: 4 Boyut: 16.6 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/> içinde maddenin ve olguların yer almış oldu...
uzay
Gösterim: 4
Boyut: 16.6 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
Boyut: 16.6 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
içinde maddenin ve olguların yer almış olduğu, göreli konum ve doğrultu özellikleri bulunan, üç boyutlu, sınırsız boşluk.
Uzay terimi çoğu zaman evrenin Yer atmosferi haricinde kalan kısmı anlamında kullanılır. Bu anlama ilişkin olarak bak. evren; gökada; Güneş sistemi. Uzayın ve dönemin birbiriyle ilişkileri ve görelilik özellikleri için görelilik; uzay-zaman. Bir geometri terimi olarak uzay için boyut; geometri.
: Ana Britannica
BAKINIZ
Uzay Nedir? Uzay Hakkında Genel Bilgiler
Uzay gemisi nedir?
Siber Uzay Nedir?
UZAY
1. Tüm varlıkların içinde bulun duğu, tüm sınırı olan genişlikleri içine alan, uçsuz bucaksız boşluk.
2. Gökcisimlerinin tümünü içine alan sonsuz boşluk.
—Ast. Uzay savaşı, müdafa ya da hücum araçlarını (gözlem uydularını, durağan(durgun) ya da Ay da kurulacak olan platformları) askeri amaçlarla kullanarak, büyük güçler arasındaki üstünlük iddiasını ve ihtimaller içinde bir savaşı, Yer'in yörünge uzayını kapsayacak halde yaygınlaştıran cenk türü.
—Ceb. Bir yapıyla donatılı küme. n boyutlu uzay, n bağımsız vektörün doğurduğu vektör uzayı.
—Ceb. ve Topol. üstünde bir ya da birçok yapının tanımlandığı küme
—Elektron. Uzay yükü, bir elektron tüpünde katotu çevreleyen uzayda elektron birikimi
—Fels. Bir nesnenin, kendisinden zorun lu olarak daha büyük ve ölçülebilir bir uzam, bir hacim içinde belli bir uzam, belli bir hacim kaplamasını elde eden ayırtedi ci özelliği (Bk. ansikl. böl.)
—Geom. Kendisine 3 boyutlu bir vektör uzayı eşlik ettırılebılen nokta kümesi. (Bk. ansikl. böl.)
—Gökbil. ve Uz. have. Uzak uzay, Yer'den. en azından Yer-Ay uzaklığına eşit bir uzaklıkta bulunan uzay bölgesi
—Opt. Kromatik uzay, renklerin üç boyutlu çokluğunun uzaysal vizyonu.
—Psikan. Potansiyel uzay. Winnicott'ta ara yanılsama bölgesi.
—Ruhbil. Bir kişinin uzayı iyi mi algıladığını, tasarladığını ya da kullandığını belirtme amacı güden “uzay tasarımT'nın kısaltması. (Bk. ansikt. böl.)
—Uz. havc. Uzay havacılığı, uzayda seyrüsefer bilimi. ll Uzay uçuşlarının gerçekleştirilmesini elde eden ya da elde etmiş olan bilimlerin, tekniklerin ve insan etkinliklerinin tümü. (Bk. ansikt. böl.)
1. Tüm varlıkların içinde bulun duğu, tüm sınırı olan genişlikleri içine alan, uçsuz bucaksız boşluk.
2. Gökcisimlerinin tümünü içine alan sonsuz boşluk.
—Ast. Uzay savaşı, müdafa ya da hücum araçlarını (gözlem uydularını, durağan(durgun) ya da Ay da kurulacak olan platformları) askeri amaçlarla kullanarak, büyük güçler arasındaki üstünlük iddiasını ve ihtimaller içinde bir savaşı, Yer'in yörünge uzayını kapsayacak halde yaygınlaştıran cenk türü.
—Ceb. Bir yapıyla donatılı küme. n boyutlu uzay, n bağımsız vektörün doğurduğu vektör uzayı.
—Ceb. ve Topol. üstünde bir ya da birçok yapının tanımlandığı küme
—Elektron. Uzay yükü, bir elektron tüpünde katotu çevreleyen uzayda elektron birikimi
—Fels. Bir nesnenin, kendisinden zorun lu olarak daha büyük ve ölçülebilir bir uzam, bir hacim içinde belli bir uzam, belli bir hacim kaplamasını elde eden ayırtedi ci özelliği (Bk. ansikl. böl.)
—Geom. Kendisine 3 boyutlu bir vektör uzayı eşlik ettırılebılen nokta kümesi. (Bk. ansikl. böl.)
—Gökbil. ve Uz. have. Uzak uzay, Yer'den. en azından Yer-Ay uzaklığına eşit bir uzaklıkta bulunan uzay bölgesi
—Opt. Kromatik uzay, renklerin üç boyutlu çokluğunun uzaysal vizyonu.
—Psikan. Potansiyel uzay. Winnicott'ta ara yanılsama bölgesi.
—Ruhbil. Bir kişinin uzayı iyi mi algıladığını, tasarladığını ya da kullandığını belirtme amacı güden “uzay tasarımT'nın kısaltması. (Bk. ansikt. böl.)
—Uz. havc. Uzay havacılığı, uzayda seyrüsefer bilimi. ll Uzay uçuşlarının gerçekleştirilmesini elde eden ya da elde etmiş olan bilimlerin, tekniklerin ve insan etkinliklerinin tümü. (Bk. ansikt. böl.)
Kaynak: Büyük Larousse
UZAY
—ANSİKL. Fels. Uzay terimini tanımlama girişimleri Sokrates öncesi filozoflara, büyük bir olasılıkla da Pythagoras'a kadar uzanır. Bununla beraber uzay terimi üstüne ilk düşüncelerden önde gelen Zenon'un fikirlerini, yunanlı yeniplaton- cu felsefeci Simplicius'un bir metninden öğreniyoruz: “Uzay diye bir şey var ise nerede olabilir? Şu sebeple varolan her şey belli bir yerdedir. Bu durumda uzay da belli bir uzayda bulunacak ve bu sonsuza dek böylece devam edecektir: öyleyse uzay diye bir şey yoktur" (Zenon'dan aktaran Simplicius, Aristoteles'in Fizik'i [Peri Physikes akroaseos] üstüne yorum, 562). Platon'un felsefesinde de uzay, daha açık bir halde tanımlanmış değildir; Platon'da uzay bir töz statüsü kazanmamıştır; ideaların imgeleri olan tüm duyulur nesnelerin içinde yer aldığını gördüğümüz bir khora'dan, bir “yatakâ€tan başka bir şey değildir (Timaios, 49). Dolayısıyla, geometrinin kurucusu olan Yunanlılar, uzay terimi ile geometri bilimi içinde kati bir bağıntı kurmadılar. Oysa bu bağıntı, Galilei'den Newton'a, tüm klasik bilimin temelini oluşturur ve XIX. yy.'a kadar tüm fizik kuramcıları, verdikleri tanımlar içinde farklılıklar bulunsa da, bu ilişkiyi esas almışlardır.
Descartes'a nazaran, “Uzay ya da iç mekân ile, bu uzayın içinde yer edinen cismi sadece düşüncemizde birbirinden ayırt ediyoruz. Şu sebeple uzayı oluşturan uzunluk, genişlik ve derinlik olarak uzam, bununla birlikte cismi de oluşturur" (Felsefenin ilkeleri [les Principes de la philosophie], 2, 10). Buna karşılık Newton, uzay ile maddesel tözü birbirinden ayırır; uzayı, içinde yer edinen nesnelerden ya da gerçekleşen olaylardan bağımsız olarak varolan gerçek ve mutlak bir çerçeve sayar. Bu aşamada Leibniz, Nevvton'un seyircilerinden önde gelen Clarke ile tartışmalı bir mektuplaşma başlattı ve bu mektuplarında uzayı mutlak bir gerçeklik saymayı reddetti: “Bana ulaşınca, daha ilkin de birçok kez belirttim, uzayı, tıpkı süre benzer biçimde göreli bir şey sayıyorum; bence süre iyi mi art arda gelişin düzeniyse, uzay da yan yana bulunuşun düzenidir. Şu sebeple uzay, bir arada varolmaları bakımından, eşzamanlı olarak varolan şeylerin olabilir düzenidir ve onların var olma tarzına katılmaz (Clarke'a 25 şubat 1716 tarihindeki mektup).
Leibniz'e nazaran, Tanrı tarafınca yaratılmış olan duyulur uzam'ı (lat. extensio), yaratılmamış olan, gerçek anlamda uzay' dan (lat. spatium) ayırt etmek gerekir; demek ki uzay, bir "töz†değil, olabilirlik taşıyan yan yana varoluşların düzenidir yalnızca: "Uzay da tıpkı süre benzer biçimde, bir töz değildir [...], yalnızca varolanlar içinde değil, olabilirler içinde da, sanki varmışlar benzer biçimde bir bağıntıyı, bir düzeni belirtir†(Nouveaux Essais sur tentendement humain [insan zihni üzerine yeni denemeler], 2, 13, 17).
Aynı halde Kant da, uzayı mutlak bir gerçeklik saymayı reddeder. Uzay, idrak etme gücümüzün, dünyayı tasarımlayışı- mızın öznel koşullarının a priori bir çerçevesidir. Kant'a nazaran uzay, görüngülerin (fenomenlerin) varolabilmesini elde eden bir koşuldur, doğrusu duyusal sezginin bir salt biçimidir: “Uzay, tüm dış sezgilere temel oluşturan mecburi a priori bir tasarımdır. Uzayda nesneler olmadığını düşünebildiğimiz halde, uzayın yokluğunu hiçbir halde düşünemeyiz. Uzay görüngülere bağlı bir belirlenim olarak değil, görüngülerin varolabilirlik koşulu olarak düşünülür; doğrusu uzay, dış görüngülere mecburi bir halde temel oluşturan a priori bir tasarımdır†(Salt aklın eleştirisi (Eleştiri der reinen Vernunft], 1,1).
—Geom. “Uzay†sözcüğü tekbaşına kullanıldığında, doğru ve düzlem kavramlarının mantıksal uzantısına karşılık olur Tıpkı "hacim"in doğru parçası ve yüzey kavramlarının uzantısı olduğu benzer biçimde. Katı cisimler, ikiyüzlüler, üçyüzlüler, çokyüzlüler, yuvarlak cisimler vb. klasik geometride uzay isminde olan kavramın modelleri ya da maddeleştirilmeleri olurlar: buradan uzay geometri deyimi ortaya çıkar.
maddeler kümesini, bir düzlem yüzeyin üstünde ve altında bulunanlarla temsil etmek kaygısına cevap verir. Bu düzlem yüzeyin üstünde iken, pratikte yapılabilecek duruma gelen "denemeler†ile uyumlu olarak, burada "devinme"ye olanak verecek belitleri, gene burada tanımlamak mecburi olur. Eukleides geometrisinin belitleri, mesela bir "kısıtlı çerçeveâ€de meydana gelen birçok fizik (bilhassa de mekanik) denemeler için pek yeterlidirler.
Sözcüğe bir ödat eşlik edince, deyime derhal tüm anlamı veren bu sıfattır. (AFİN uzay, EUKLEİDES UZAYI, İZDüŞüMSEL
uzay [Geom.] HERMİT, HİLBERT, ÖNHİLBERT, VEKTÖR [ceb.] uzayı; METRİK uzay (Topol.])
—Ruhbil. Ruhbilimciler işitsel, görsel, kinestezik, duruşsal, zihinsel vb. uzaylar ayırt ederler. Uzay tasarımının bu çeşitli tasarlanmaları ayrı ayrı ele alınabilir. Fakat bireylerin çoğunda tutarlı bir bütünlük içinde kaynaşmıştır.
—Uluslarar. huk. İlk suni sovyet uydusunun fırlatıldığı 1957 evveliyatına kadar, internasyonal hukuk yalnızca yeryüzündekiyle (ülkesel egemenlik ya da açık denizde özgürlük) aynı hukuksal rejime bağlı olan hava sahasını ele alıyordu. BM Genel ku- rulu'nun bu yöndeki bir takım kararından sonrasında (1958, 1961 ve bilhassa, atmosfer dışı uzayda “devletlerin faaliyetlerini düzenleyen hukuksal ilkeler"i duyuru eden 13 aralık 1963 sonucu) birçok antlaşma, atmosferdışı alanla ilgili genel kurallar getirdi. Londra'da, altmıştan fazla devlet tarafınca imzalanan ve Türkiye'nin de 13 temmuz 1967 tarih ve 902 sayılı yasa uyarınca taraf olduğu "Ay ve öteki gök cisimleri dahil, uzayın bulgu ve barışçı amaçlarla kullanılmasında devletlerin faaliyetlerini yöneten ilkeler hakkında antlaşma ", gök cisimleri ve bilhassa Ay üstünde üs ya da askeri yerleşim yeri oluşturmayı ve kitlesel tahrip gücüne haiz silahların (nükleer silahların) Dünya yörüngesine oturtulmasını yasakladı. Bununla beraber, silahların uzaydan transit geçmesine ve suni uyduların araştırma yapmasına izin verildi. 3 aralık 1968 tarihindeki "astronotların kurtarılması anlaşması" bu amaçla internasyonal işbirliğini öngörüyordu. 29 mart 1972 tarihindeki "Uzay cisimlerinin verdiği zararlar hakkında internasyonal mesuliyet sözleşmesi" uçuş halinde ya da yeryüzünde bulunan bir uzay aracına zarar verilmesi riskine karşı bir mesuliyet rejimi oluşturdu.
Menuz oluşum naıınaeKi uzay nuKuKu. hava sahasıyla atmosferdışı uzay içinde bir sınır belirlememiştir; buna karşılık, Amerikalılar ve Ruslar tarafınca da kabul edilen, uzaya ve gök cisimlerine kimsenin haiz çıkamayacağı ilkesi getirilmiştir.
—Uz. havc. Uzay havacılığının gelişimi beş büyük aşama halinde incelenebilir:
20'li yıllarda, ABD'de ve Almanya'da, birbirinden bağımsız olarak, sıvı propergollü füzeler üstünde hususi araştırmalar yapılmış oldu. Bu incelemeler, neredeyse hiçbir devlet yardımı olmaksızın, bu işin tutkunu mühendisler tarafınca yürütüldü. Bu emekler, ABD'de 16 mart 1926'da (Robert Goddard tarafınca), Almanya'da 21 şubat 1931'de (Von Braun'un katkısıyla) ve Rusya'da 17 ağustos 1933'te (Sergey Korolev'in katkısıyla) meydana gelen ilk başarı göstermiş fırlatmalarla sonuçlandı. 1935'te Almanya'da, büyük askeri destek ve olanakların sağlanmasıyla bu alanda bir nitel değişim meydana geldi. Bu alman çabası, 1942'de ilk gerçek çağdaş roket olan V2 yapımıyla sonuçlandı.
İkinci Dünya savaşı'ndan sonrasında, alman tekniğinin mirasçısı Ruslar ve Amerikalılar, uzun erimli güdümlü mermilerin yapımına başladılar.
Bu güdümlü mermiler, 1980'e kadar yaygın olarak kullanılan uzay fırlatıcılarının temelini oluşturur. Burada sözü edilen, ilk kez 21 ağustos 1957'de Ruslar'ın denemiş olduğu kıtalararası büyük roket ile gene 1957 sonunda ABD'de denenen orta menzilli Thor güdümlü mermisi ve kıtalararası Atlas güdümlü mermisidir.
Kuvvetli ve iyi hazırlanmış projelere haiz olan Ruslar başarılarına, 12 nisan 1961'de Yuriy Gagarin'in uzaya yapmış olduğu geziyle zirve noktasına erişen, görkemli bir "uzay ilkleri" serisini eklediler.
Soğuk savaşın sürdüğü bu yıllarda, siyasal açıdan büyük bir tesir yaratan rus başarılarına karşılık vermek için Başkan John Ken- nedy 25 mayıs 1961'de ABD'nin Ay'a insan gönderme programını başlatmaya karar verdi. Bu, insanlı uçuşların süratli bir gelişme gösterdiği dönemdir. (Rusya'da Vostok, Voshod ve Soyuz, ABD'de Mercury, Gemini ve Apollo programları). Bu dönem, 20 temmuz 1969'da Amerikalılar'ın Ay'a ayak basmasıyla bitti.
Ay, fethedildikten derhal sonrasında önemini yitirdi. Amerikalılar ve Ruslar, Ay'ın kurtarılışı için geliştirilen büyük olanakları yeni hedeflere yönelttiler: ABD tarafınca tekrardan kullanılabilir, ekonomik bir fırlatma aracı, uzay mekiğinin yapılması ve Ruslar tarafınca kalıcı uydu istasyonlarının yerleştirilmesi. Öte taraftan, uzay uygulamalarına ehemmiyet verildi: telekomünikasyon ve meteoroloji uyduları, Yer larını gözlemleme. Bu zamanda görülen bir öteki büyük eğilim de, gitgide daha çok ülkenin uzay uygulamalarından yararlanmasıyla uzay havacılığının internasyonal bir kalite kazanması ve uzayla ilgilenen yeni güçlerin (Japonya, Çin, Avrupa ülkeleri) ortaya çıkmasıdır Batı Avrupa'nın varlıklı ülkeleri, amerikan uzay mekiği programına Spacelab'ı gerçekleştirerek katıldılar ve her türlü uyduyu bağımsız olarak gerçekleştirmek ve fırlatmak (Ariane füzesi) için lüzumlu araçlarla donandılar.
—ANSİKL. Fels. Uzay terimini tanımlama girişimleri Sokrates öncesi filozoflara, büyük bir olasılıkla da Pythagoras'a kadar uzanır. Bununla beraber uzay terimi üstüne ilk düşüncelerden önde gelen Zenon'un fikirlerini, yunanlı yeniplaton- cu felsefeci Simplicius'un bir metninden öğreniyoruz: “Uzay diye bir şey var ise nerede olabilir? Şu sebeple varolan her şey belli bir yerdedir. Bu durumda uzay da belli bir uzayda bulunacak ve bu sonsuza dek böylece devam edecektir: öyleyse uzay diye bir şey yoktur" (Zenon'dan aktaran Simplicius, Aristoteles'in Fizik'i [Peri Physikes akroaseos] üstüne yorum, 562). Platon'un felsefesinde de uzay, daha açık bir halde tanımlanmış değildir; Platon'da uzay bir töz statüsü kazanmamıştır; ideaların imgeleri olan tüm duyulur nesnelerin içinde yer aldığını gördüğümüz bir khora'dan, bir “yatakâ€tan başka bir şey değildir (Timaios, 49). Dolayısıyla, geometrinin kurucusu olan Yunanlılar, uzay terimi ile geometri bilimi içinde kati bir bağıntı kurmadılar. Oysa bu bağıntı, Galilei'den Newton'a, tüm klasik bilimin temelini oluşturur ve XIX. yy.'a kadar tüm fizik kuramcıları, verdikleri tanımlar içinde farklılıklar bulunsa da, bu ilişkiyi esas almışlardır.
Descartes'a nazaran, “Uzay ya da iç mekân ile, bu uzayın içinde yer edinen cismi sadece düşüncemizde birbirinden ayırt ediyoruz. Şu sebeple uzayı oluşturan uzunluk, genişlik ve derinlik olarak uzam, bununla birlikte cismi de oluşturur" (Felsefenin ilkeleri [les Principes de la philosophie], 2, 10). Buna karşılık Newton, uzay ile maddesel tözü birbirinden ayırır; uzayı, içinde yer edinen nesnelerden ya da gerçekleşen olaylardan bağımsız olarak varolan gerçek ve mutlak bir çerçeve sayar. Bu aşamada Leibniz, Nevvton'un seyircilerinden önde gelen Clarke ile tartışmalı bir mektuplaşma başlattı ve bu mektuplarında uzayı mutlak bir gerçeklik saymayı reddetti: “Bana ulaşınca, daha ilkin de birçok kez belirttim, uzayı, tıpkı süre benzer biçimde göreli bir şey sayıyorum; bence süre iyi mi art arda gelişin düzeniyse, uzay da yan yana bulunuşun düzenidir. Şu sebeple uzay, bir arada varolmaları bakımından, eşzamanlı olarak varolan şeylerin olabilir düzenidir ve onların var olma tarzına katılmaz (Clarke'a 25 şubat 1716 tarihindeki mektup).
Leibniz'e nazaran, Tanrı tarafınca yaratılmış olan duyulur uzam'ı (lat. extensio), yaratılmamış olan, gerçek anlamda uzay' dan (lat. spatium) ayırt etmek gerekir; demek ki uzay, bir "töz†değil, olabilirlik taşıyan yan yana varoluşların düzenidir yalnızca: "Uzay da tıpkı süre benzer biçimde, bir töz değildir [...], yalnızca varolanlar içinde değil, olabilirler içinde da, sanki varmışlar benzer biçimde bir bağıntıyı, bir düzeni belirtir†(Nouveaux Essais sur tentendement humain [insan zihni üzerine yeni denemeler], 2, 13, 17).
Aynı halde Kant da, uzayı mutlak bir gerçeklik saymayı reddeder. Uzay, idrak etme gücümüzün, dünyayı tasarımlayışı- mızın öznel koşullarının a priori bir çerçevesidir. Kant'a nazaran uzay, görüngülerin (fenomenlerin) varolabilmesini elde eden bir koşuldur, doğrusu duyusal sezginin bir salt biçimidir: “Uzay, tüm dış sezgilere temel oluşturan mecburi a priori bir tasarımdır. Uzayda nesneler olmadığını düşünebildiğimiz halde, uzayın yokluğunu hiçbir halde düşünemeyiz. Uzay görüngülere bağlı bir belirlenim olarak değil, görüngülerin varolabilirlik koşulu olarak düşünülür; doğrusu uzay, dış görüngülere mecburi bir halde temel oluşturan a priori bir tasarımdır†(Salt aklın eleştirisi (Eleştiri der reinen Vernunft], 1,1).
—Geom. “Uzay†sözcüğü tekbaşına kullanıldığında, doğru ve düzlem kavramlarının mantıksal uzantısına karşılık olur Tıpkı "hacim"in doğru parçası ve yüzey kavramlarının uzantısı olduğu benzer biçimde. Katı cisimler, ikiyüzlüler, üçyüzlüler, çokyüzlüler, yuvarlak cisimler vb. klasik geometride uzay isminde olan kavramın modelleri ya da maddeleştirilmeleri olurlar: buradan uzay geometri deyimi ortaya çıkar.
Uzay terimi
maddeler kümesini, bir düzlem yüzeyin üstünde ve altında bulunanlarla temsil etmek kaygısına cevap verir. Bu düzlem yüzeyin üstünde iken, pratikte yapılabilecek duruma gelen "denemeler†ile uyumlu olarak, burada "devinme"ye olanak verecek belitleri, gene burada tanımlamak mecburi olur. Eukleides geometrisinin belitleri, mesela bir "kısıtlı çerçeveâ€de meydana gelen birçok fizik (bilhassa de mekanik) denemeler için pek yeterlidirler.
Sözcüğe bir ödat eşlik edince, deyime derhal tüm anlamı veren bu sıfattır. (AFİN uzay, EUKLEİDES UZAYI, İZDüŞüMSEL
uzay [Geom.] HERMİT, HİLBERT, ÖNHİLBERT, VEKTÖR [ceb.] uzayı; METRİK uzay (Topol.])
—Ruhbil. Ruhbilimciler işitsel, görsel, kinestezik, duruşsal, zihinsel vb. uzaylar ayırt ederler. Uzay tasarımının bu çeşitli tasarlanmaları ayrı ayrı ele alınabilir. Fakat bireylerin çoğunda tutarlı bir bütünlük içinde kaynaşmıştır.
—Uluslarar. huk. İlk suni sovyet uydusunun fırlatıldığı 1957 evveliyatına kadar, internasyonal hukuk yalnızca yeryüzündekiyle (ülkesel egemenlik ya da açık denizde özgürlük) aynı hukuksal rejime bağlı olan hava sahasını ele alıyordu. BM Genel ku- rulu'nun bu yöndeki bir takım kararından sonrasında (1958, 1961 ve bilhassa, atmosfer dışı uzayda “devletlerin faaliyetlerini düzenleyen hukuksal ilkeler"i duyuru eden 13 aralık 1963 sonucu) birçok antlaşma, atmosferdışı alanla ilgili genel kurallar getirdi. Londra'da, altmıştan fazla devlet tarafınca imzalanan ve Türkiye'nin de 13 temmuz 1967 tarih ve 902 sayılı yasa uyarınca taraf olduğu "Ay ve öteki gök cisimleri dahil, uzayın bulgu ve barışçı amaçlarla kullanılmasında devletlerin faaliyetlerini yöneten ilkeler hakkında antlaşma ", gök cisimleri ve bilhassa Ay üstünde üs ya da askeri yerleşim yeri oluşturmayı ve kitlesel tahrip gücüne haiz silahların (nükleer silahların) Dünya yörüngesine oturtulmasını yasakladı. Bununla beraber, silahların uzaydan transit geçmesine ve suni uyduların araştırma yapmasına izin verildi. 3 aralık 1968 tarihindeki "astronotların kurtarılması anlaşması" bu amaçla internasyonal işbirliğini öngörüyordu. 29 mart 1972 tarihindeki "Uzay cisimlerinin verdiği zararlar hakkında internasyonal mesuliyet sözleşmesi" uçuş halinde ya da yeryüzünde bulunan bir uzay aracına zarar verilmesi riskine karşı bir mesuliyet rejimi oluşturdu.
Menuz oluşum naıınaeKi uzay nuKuKu. hava sahasıyla atmosferdışı uzay içinde bir sınır belirlememiştir; buna karşılık, Amerikalılar ve Ruslar tarafınca da kabul edilen, uzaya ve gök cisimlerine kimsenin haiz çıkamayacağı ilkesi getirilmiştir.
—Uz. havc. Uzay havacılığının gelişimi beş büyük aşama halinde incelenebilir:
1. İlk füzeler (1945'ten ilkin).
20'li yıllarda, ABD'de ve Almanya'da, birbirinden bağımsız olarak, sıvı propergollü füzeler üstünde hususi araştırmalar yapılmış oldu. Bu incelemeler, neredeyse hiçbir devlet yardımı olmaksızın, bu işin tutkunu mühendisler tarafınca yürütüldü. Bu emekler, ABD'de 16 mart 1926'da (Robert Goddard tarafınca), Almanya'da 21 şubat 1931'de (Von Braun'un katkısıyla) ve Rusya'da 17 ağustos 1933'te (Sergey Korolev'in katkısıyla) meydana gelen ilk başarı göstermiş fırlatmalarla sonuçlandı. 1935'te Almanya'da, büyük askeri destek ve olanakların sağlanmasıyla bu alanda bir nitel değişim meydana geldi. Bu alman çabası, 1942'de ilk gerçek çağdaş roket olan V2 yapımıyla sonuçlandı.
2. Kıtalararası güdümlü mermilerin gelişmesi (1945-1957).
İkinci Dünya savaşı'ndan sonrasında, alman tekniğinin mirasçısı Ruslar ve Amerikalılar, uzun erimli güdümlü mermilerin yapımına başladılar.
Bu güdümlü mermiler, 1980'e kadar yaygın olarak kullanılan uzay fırlatıcılarının temelini oluşturur. Burada sözü edilen, ilk kez 21 ağustos 1957'de Ruslar'ın denemiş olduğu kıtalararası büyük roket ile gene 1957 sonunda ABD'de denenen orta menzilli Thor güdümlü mermisi ve kıtalararası Atlas güdümlü mermisidir.
3. Ruslar'ın 'ilk büyükler'i süreci (1957- 1961).
Kuvvetli ve iyi hazırlanmış projelere haiz olan Ruslar başarılarına, 12 nisan 1961'de Yuriy Gagarin'in uzaya yapmış olduğu geziyle zirve noktasına erişen, görkemli bir "uzay ilkleri" serisini eklediler.
4. Ay'a gitme yarışı (1961-1969)
Soğuk savaşın sürdüğü bu yıllarda, siyasal açıdan büyük bir tesir yaratan rus başarılarına karşılık vermek için Başkan John Ken- nedy 25 mayıs 1961'de ABD'nin Ay'a insan gönderme programını başlatmaya karar verdi. Bu, insanlı uçuşların süratli bir gelişme gösterdiği dönemdir. (Rusya'da Vostok, Voshod ve Soyuz, ABD'de Mercury, Gemini ve Apollo programları). Bu dönem, 20 temmuz 1969'da Amerikalılar'ın Ay'a ayak basmasıyla bitti.
5. Yeni hedeflere yönelme süreci (1970-1990)
Ay, fethedildikten derhal sonrasında önemini yitirdi. Amerikalılar ve Ruslar, Ay'ın kurtarılışı için geliştirilen büyük olanakları yeni hedeflere yönelttiler: ABD tarafınca tekrardan kullanılabilir, ekonomik bir fırlatma aracı, uzay mekiğinin yapılması ve Ruslar tarafınca kalıcı uydu istasyonlarının yerleştirilmesi. Öte taraftan, uzay uygulamalarına ehemmiyet verildi: telekomünikasyon ve meteoroloji uyduları, Yer larını gözlemleme. Bu zamanda görülen bir öteki büyük eğilim de, gitgide daha çok ülkenin uzay uygulamalarından yararlanmasıyla uzay havacılığının internasyonal bir kalite kazanması ve uzayla ilgilenen yeni güçlerin (Japonya, Çin, Avrupa ülkeleri) ortaya çıkmasıdır Batı Avrupa'nın varlıklı ülkeleri, amerikan uzay mekiği programına Spacelab'ı gerçekleştirerek katıldılar ve her türlü uyduyu bağımsız olarak gerçekleştirmek ve fırlatmak (Ariane füzesi) için lüzumlu araçlarla donandılar.
Kaynak: Büyük Larousse
Uzay
isim, gök bilimi
1 . Tüm varlıkların içinde bulunmuş olduğu sonsuz boşluk, uzay, mekân.
2 . Tüm gök cisimlerinin içinde bulunmuş olduğu sınırsız boşluk.
isim, gök bilimi
1 . Tüm varlıkların içinde bulunmuş olduğu sonsuz boşluk, uzay, mekân.
2 . Tüm gök cisimlerinin içinde bulunmuş olduğu sınırsız boşluk.
Birleşik Sözler
- uzay adamı
- uzay aracı
- uzay bilimi
- uzay eğrisi
- uzay gemisi
- uzay geometri
- uzay hukuku
- uzay istasyonu
- uzay kapsülü
- uzay pilotu
- uzay savaşı
- uzay sondası
- uzay taşı
- uzay uçuşu
- uzay üssü
Uzay Nedir? Uzay Hakkında Genel Bilgiler
Uzay gemisi nedir?
Siber Uzay Nedir?
YORUMLAR