Beceri -ği isim 1 . Bir kimsenin bir şeyi anlama ya da yapabilme niteliği, kabiliyet: "Gençleri kabiliyetlerine bakılırsa işe...
Beceri -ği
isim
1 . Bir kimsenin bir şeyi anlama ya da yapabilme niteliği, kabiliyet:
2 . Bir duruma uyma mevzusunda organizmada bulunan ve doğuştan gelen güç, kapasite.
3 . eğitim bilimi Kişinin kalıtıma dayanan ve öğrenmesini çerçeveleyen sınır.
4 . eğitim bilimi Dışarıdan gelen etkiyi alabilme gücü.
Birleşik Sözler
isim
1 . Bir kimsenin bir şeyi anlama ya da yapabilme niteliği, kabiliyet:
"Gençleri kabiliyetlerine bakılırsa işe yöneltmeli."- .
2 . Bir duruma uyma mevzusunda organizmada bulunan ve doğuştan gelen güç, kapasite.
3 . eğitim bilimi Kişinin kalıtıma dayanan ve öğrenmesini çerçeveleyen sınır.
4 . eğitim bilimi Dışarıdan gelen etkiyi alabilme gücü.
Birleşik Sözler
- genel kabiliyet
- zekâ kabiliyeti
Beceri Sizsiniz programındaki Ramazan dans ederken çalan şarkı nedir?
Psişik Beceri (Paranormal Beceri)
Beceri mi yoksa zeka mı önemlidir?
YETENEK a. (yetmek'ten yet enek)
1. Bir kimsede doğuştan gelen ya da sonradan kazanılan, onun belli bir alanda başkalarından daha azca çabayla başarı göstermiş olmasını elde eden eğilim, yatkınlık; kabiliyet: Resme kabiliyeti yok. (Bk. ansikl. böl. Eğit.)
2. Bir kimsenin herhangi bir alanda gösterdiği güç: Öğrenme kabiliyeti.
3. Bir alanda kendini kanıtlamış, yetenekli insan, kabiliyet: Büyük bir kabiliyet. Genç kabiliyetleri desteklemek.
4. Organların işlevlerini yerine getirme gücü; kabiliyet, hassa: Görme kabiliyetini günden güne kaybetmek.
5. iş kabiliyeti, bir kişinin yapabileceği ve vakit birimine düşen oksijen hacmi olarak belirtilen en yüksek bedensel iş miktarı. (Aerobi kabiliyetiyle ölçülen iş kabiliyeti, kişinin üretebileceği en yüksek bedensel iş miktarının derhal altında gösterebileceği tüm çabalara dayanarak tahmin edilebilir. Aynı şey, Kaslar kütlesini değerlendirme amacını güden bir antropometrik ölçüler topluluğuna dayanarak da tahmin edilebilir. En yüksek çabanın gerçekleştirilmesinin gösterdiği tehlikelerden kaçınmak için bu en yüksek'in altındaki çabadan başlayarak dışdeğerbiçime gidilir.)
—Eğit, hususi kabiliyet imtihanı, hususi kabiliyet gerektiren bir yükseköğretim programına başvuranlar arasından istenilen kabiliyetleri taşıyanları seçip ayırmak amacıyla meydana getirilen imtihan. (Bk. ansikl. böl.)
—Elektron. Beceri çarpanı, çeşitli entegre dönem teknolojilerini sınıflandırmak için kullanılan ve bir dönem elemanının tükettiği güçle bu elemanın taşımış olduğu bilginin aktarılma zamanının çarpımına eşit katsayı.
—Ger. day. Bir malzemenin dış kuvvetlere karşı koyabilme gücü (sönümleme kabiliyeti, şekil değişiklik yapma kabiliyeti).
—Pedol, Bir toprağın değiş-tokuş yeten- ği. toprağın kolayca bağlayabileceği bir iyonun (amonyum iyonu) toplam miktarı. (Toprağın ince mineral (killer ve hidroksitler] ve organik parçaları [humuslu maddeler], toprakla toprak çözeltisi içinde kolay [kalsiyum, potasyum, magnezyum gibi mineral elementler] ya da karmaşık iyonların [organik iyonlar] değiştokuş edilmesine neden olan soğurucu özelliklere haizdir. Toprağın verimliliği, değiş-tokuş kabiliyetine bağlıdır ve gübre atılarak bu kabiliyet geliştirilmeli ve doyma noktasına yakın olmalıdır.)
--ANSİKL. Eğit. Bazılarına göre, tahsil benzer biçimde eğitim de her kişinin genetik varlığına sıkı sıkıya bağlı kabiliyetlerine dayanır. Böylece, okulda başarı ve başarısızlık bireylerinin azca ya da çok yetenekli olmasının sonucudur. Bu tür savlar ilk olarak zekâ ölçümüne ilişkin testlerin ve zihinsel katsayının uygulamasını gündeme getirir ve sonuçlar elde edildikten sonrasında “daha azca yetenekliler†için ilk, orta ve yükseköğrenimde çeşitli aşamalar saptanmasını haklı çıkarır. Başka bir deyişle, bu tutum, bilimsel olarak kanıtlanmış bir ayıklama ve daha başlangıçta, zihinsel yeterlikten yoksun oldukları nedeni öne sürülerek okul çağındaki evlatların üçte birinin planlı bir halde, mezuniyet belgesi almadan yaşama atılmalarını sağlayabilir. Oysa 1921'de H. VVallon tarafınca kurulan Fransız Yeni eğitim grubu ve toplumbilimciler, kabiliyet teriminin biyolojik verilere indirgenemeyeceği- ni ve toplumsal-ailesel, toplumsal-kültürel ortama ve toplumsal tekrardan üretime bağlı bulunduğunu göstermişlerdi. Bu, çocukta zekânın oluşumda, daha ilkin VVallon tarafınca vurgulanan toplumsal -kültürel ortamın taşımış olduğu ağırlığın kabul edilmesi demekti. Bourdieu ile Passeron' un gösterdikleri benzer biçimde en yeteneklilerin ayrıcalığının temelinde kültürel kalıt ve dil olgusu yatar. Başka araştırmacılar; tüm kişiliği bugünkü toplumun yapısının ve yaşam biçimlerinin derinlemesine belirlediği olgusunu vurguladılar (Lucien Sâve, Marxisme et Thöorie de la personnaiitö [Marxçılık ve kişilik kuramı], 1969). Bu durumda kabiliyetleri, pedagojik sebeplerin olmasıyla birlikte sistemin de neticeleri olarak idrak etmek gerekir.
*Beceri imtihanı. Konservatuvarlar, eğitim fakültelerinin fotoğraf, müzik, gövde eğitimi ve spor bölümleri, güzel sanatlar fakülteleri vbe talebe alımı, talebe seçme imtihanı (OSS) puanı ve hususi kabiliyet imtihanı sonuçlarına bakılırsa yapılır. Merkezi yerleştirme ile bir yükseköğretim programına kati kayıt hakkı kazanmış adaylar da hususi kabiliyet imtihanlarına katılabilirler.
1. Bir kimsede doğuştan gelen ya da sonradan kazanılan, onun belli bir alanda başkalarından daha azca çabayla başarı göstermiş olmasını elde eden eğilim, yatkınlık; kabiliyet: Resme kabiliyeti yok. (Bk. ansikl. böl. Eğit.)
2. Bir kimsenin herhangi bir alanda gösterdiği güç: Öğrenme kabiliyeti.
3. Bir alanda kendini kanıtlamış, yetenekli insan, kabiliyet: Büyük bir kabiliyet. Genç kabiliyetleri desteklemek.
4. Organların işlevlerini yerine getirme gücü; kabiliyet, hassa: Görme kabiliyetini günden güne kaybetmek.
5. iş kabiliyeti, bir kişinin yapabileceği ve vakit birimine düşen oksijen hacmi olarak belirtilen en yüksek bedensel iş miktarı. (Aerobi kabiliyetiyle ölçülen iş kabiliyeti, kişinin üretebileceği en yüksek bedensel iş miktarının derhal altında gösterebileceği tüm çabalara dayanarak tahmin edilebilir. Aynı şey, Kaslar kütlesini değerlendirme amacını güden bir antropometrik ölçüler topluluğuna dayanarak da tahmin edilebilir. En yüksek çabanın gerçekleştirilmesinin gösterdiği tehlikelerden kaçınmak için bu en yüksek'in altındaki çabadan başlayarak dışdeğerbiçime gidilir.)
—Eğit, hususi kabiliyet imtihanı, hususi kabiliyet gerektiren bir yükseköğretim programına başvuranlar arasından istenilen kabiliyetleri taşıyanları seçip ayırmak amacıyla meydana getirilen imtihan. (Bk. ansikl. böl.)
—Elektron. Beceri çarpanı, çeşitli entegre dönem teknolojilerini sınıflandırmak için kullanılan ve bir dönem elemanının tükettiği güçle bu elemanın taşımış olduğu bilginin aktarılma zamanının çarpımına eşit katsayı.
—Ger. day. Bir malzemenin dış kuvvetlere karşı koyabilme gücü (sönümleme kabiliyeti, şekil değişiklik yapma kabiliyeti).
—Pedol, Bir toprağın değiş-tokuş yeten- ği. toprağın kolayca bağlayabileceği bir iyonun (amonyum iyonu) toplam miktarı. (Toprağın ince mineral (killer ve hidroksitler] ve organik parçaları [humuslu maddeler], toprakla toprak çözeltisi içinde kolay [kalsiyum, potasyum, magnezyum gibi mineral elementler] ya da karmaşık iyonların [organik iyonlar] değiştokuş edilmesine neden olan soğurucu özelliklere haizdir. Toprağın verimliliği, değiş-tokuş kabiliyetine bağlıdır ve gübre atılarak bu kabiliyet geliştirilmeli ve doyma noktasına yakın olmalıdır.)
--ANSİKL. Eğit. Bazılarına göre, tahsil benzer biçimde eğitim de her kişinin genetik varlığına sıkı sıkıya bağlı kabiliyetlerine dayanır. Böylece, okulda başarı ve başarısızlık bireylerinin azca ya da çok yetenekli olmasının sonucudur. Bu tür savlar ilk olarak zekâ ölçümüne ilişkin testlerin ve zihinsel katsayının uygulamasını gündeme getirir ve sonuçlar elde edildikten sonrasında “daha azca yetenekliler†için ilk, orta ve yükseköğrenimde çeşitli aşamalar saptanmasını haklı çıkarır. Başka bir deyişle, bu tutum, bilimsel olarak kanıtlanmış bir ayıklama ve daha başlangıçta, zihinsel yeterlikten yoksun oldukları nedeni öne sürülerek okul çağındaki evlatların üçte birinin planlı bir halde, mezuniyet belgesi almadan yaşama atılmalarını sağlayabilir. Oysa 1921'de H. VVallon tarafınca kurulan Fransız Yeni eğitim grubu ve toplumbilimciler, kabiliyet teriminin biyolojik verilere indirgenemeyeceği- ni ve toplumsal-ailesel, toplumsal-kültürel ortama ve toplumsal tekrardan üretime bağlı bulunduğunu göstermişlerdi. Bu, çocukta zekânın oluşumda, daha ilkin VVallon tarafınca vurgulanan toplumsal -kültürel ortamın taşımış olduğu ağırlığın kabul edilmesi demekti. Bourdieu ile Passeron' un gösterdikleri benzer biçimde en yeteneklilerin ayrıcalığının temelinde kültürel kalıt ve dil olgusu yatar. Başka araştırmacılar; tüm kişiliği bugünkü toplumun yapısının ve yaşam biçimlerinin derinlemesine belirlediği olgusunu vurguladılar (Lucien Sâve, Marxisme et Thöorie de la personnaiitö [Marxçılık ve kişilik kuramı], 1969). Bu durumda kabiliyetleri, pedagojik sebeplerin olmasıyla birlikte sistemin de neticeleri olarak idrak etmek gerekir.
*Beceri imtihanı. Konservatuvarlar, eğitim fakültelerinin fotoğraf, müzik, gövde eğitimi ve spor bölümleri, güzel sanatlar fakülteleri vbe talebe alımı, talebe seçme imtihanı (OSS) puanı ve hususi kabiliyet imtihanı sonuçlarına bakılırsa yapılır. Merkezi yerleştirme ile bir yükseköğretim programına kati kayıt hakkı kazanmış adaylar da hususi kabiliyet imtihanlarına katılabilirler.
Kaynak: Büyük Larousse
YETENEKLİ sıf.
1. Belli bir alanda gözle görülebilir bir kabiliyeti olan kimse için kullanılır; yetenekli: Yetenekli bir müzisyen.
2. Birçok kabiliyeti olan ya da bir işin gerektirdiği kabiliyette olan kimse için kullanılır: Yetenekli bir genç. Bu işletmede yetenekli yöneticilere gereksinim var.
1. Belli bir alanda gözle görülebilir bir kabiliyeti olan kimse için kullanılır; yetenekli: Yetenekli bir müzisyen.
2. Birçok kabiliyeti olan ya da bir işin gerektirdiği kabiliyette olan kimse için kullanılır: Yetenekli bir genç. Bu işletmede yetenekli yöneticilere gereksinim var.
Kaynak: Büyük Larousse
YETENEKSİZ sıf. ve a. Bir şey yapmak için lüzumlu olan niteliklerden, becerilerden, kabiliyetten yoksun olan kimse için kullanılır; yeteneksiz: O yeteneksizin biridir, hiçbir işi beceremez.
Kaynak: Büyük Larousse
YETENEKSİZLİK a. Belli bir şeyi yerine getirmek için lüzumlu yeteneklerden, niteliklerden yoksun olma durumu, kabiliyetsizlik: Bir kimsenin spordaki yeteneksizliği.
Kaynak: Büyük Larousse
kabiliyet ingilizcesi
- ability, capability, competence, capacity; talent; aptitude.
- - testi aptitude kontrol.
yetenekli
ödat
ödat
- Kabiliyeti olan, yetenekli:
yetenekli ingilizcesi
- able, capable, competent; talented
yeteneksiz
ödat
ödat
- Kabiliyeti olmayan, yeteneksiz:
yeteneksiz ingilizcesi
- lacking in ability, incapable, incompetent; untalented; inapt, inept
Beceri Sizsiniz programındaki Ramazan dans ederken çalan şarkı nedir?
Psişik Beceri (Paranormal Beceri)
Beceri mi yoksa zeka mı önemlidir?
YORUMLAR