YADIRGATMAK . a. (fars. yâd ve gSr; yâd -gar'dan). 1. Bir kimseyi ya da bir vakası anımsatmak suretiyle verilmiş armağan: Bir ya...
YADIRGATMAK . a. (fars. yâd ve gSr; yâd -gar'dan).
1. Bir kimseyi ya da bir vakası anımsatmak suretiyle verilmiş armağan: Bir yadigârı senelerce saklamak. Bir hiç kimseye yadigâr vermek. Bu köstekli saat onun yadigârıdır.
2. Çok sevilen, ölmüş bir kimsenin ilgilenilmesini istediği, onu anımsatan kimse: Siz benim sevgili ağabeyimin yadigârısınız, sizi çok severim.
3. (Bir kimseden) yadigâr kalmak, ondan bir kimseyi ya da bir vakası anımsatmaya yarayan bir nesne kalmak: Bu hançer büyükbabamdan yadigâr kaldı. || Yadigâr olsun, bir şey, bir hiç kimseye yadigâr olarak verilirken söylenir.
1. Bir kimseyi ya da bir vakası anımsatmak suretiyle verilmiş armağan: Bir yadigârı senelerce saklamak. Bir hiç kimseye yadigâr vermek. Bu köstekli saat onun yadigârıdır.
2. Çok sevilen, ölmüş bir kimsenin ilgilenilmesini istediği, onu anımsatan kimse: Siz benim sevgili ağabeyimin yadigârısınız, sizi çok severim.
3. (Bir kimseden) yadigâr kalmak, ondan bir kimseyi ya da bir vakası anımsatmaya yarayan bir nesne kalmak: Bu hançer büyükbabamdan yadigâr kaldı. || Yadigâr olsun, bir şey, bir hiç kimseye yadigâr olarak verilirken söylenir.
Kaynak: Büyük Larousse
yadırgatmak
(-i durum ekiyle kullanılan eylem)
(-i durum ekiyle kullanılan eylem)
- Yadırgamak işini yaptırmak, yadırgamasına yol açmak, tedirgin etmek: "Şiirlerindeki mistik hava ile yaşamındaki bu bağırgan, çocuksu yaklaşım, bir çok kimseyi yadırgatırdı."- H. Taner.
YORUMLAR