Yalancı TDK, Türk Dil Kurumu isim 1 . Yalan söylemeyi alışkanlık edinmiş olan kimse. 2 . ( ödat ) Gerçek olmayan, gerçeğe benzet...
Yalancı
TDK, Türk Dil Kurumu
isim
1 . Yalan söylemeyi alışkanlık edinmiş olan kimse.
2 . (ödat) Gerçek olmayan, gerçeğe benzetilmiş:
TDK, Türk Dil Kurumu
1 . Yalan söylemeyi alışkanlık edinmiş olan kimse.
2 . (ödat) Gerçek olmayan, gerçeğe benzetilmiş:
"Fakat ben bu yalancı neşeye inanıyordum."- R. N. Güntekin.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- (birisini) yalancı çıkarmak
- yalancı çıkmak
- yalancının evi yanmış, kimse inanmamış
- yalancının mumu yatsıya kadar yanar
- (birinin) yalancısı olmak
Birleşik Sözler
- yalancı akasya
- yalancı ayak
- yalancı biber
- yalancı cep
- yalancı dolma
- yalancı dünya
- yalancı meyve
- yalancı öd ağacı
- yalancı pehlivan
- yalancı safran
- yalancı tanık
- yalancı şöhret
- yalancı şahit
- yalancı taş
Yalancı Porsuk (Cephalotaxus)
Parheli (Yalancı Güneş)
Yavrunuz ve Yalancı Emzik
yalancı şahit -ğı
isim
isim
- Bilgisine başvurulduğunda hakikatı söylemeyen şahıs, yalancı tanık.
yalancı taş
isim
isim
- Kıymetli taşların camdan yapılmış taklidi.
YALANCI sıt. ve a.
1. Yalan söyleyen, yalan söylemeyi alışkanlık edinmiş olan kimse için kullanılır.
2. (Bir kimseyi) yalancı çıkarmak, bir kimsenin yalan söylediğini öne sürmek ya da yalan söylemesine yol açmak: Gelmedin, onlara karşı beni yalancı çıkardın; bir şey sözkonusuysa bir kimsenin yanılmış bulunduğunu ortaya koymak:
Vakalar seni yalancı çıkardı. || Yalancı çıkmak, bilmeyerek yalan söylemiş olmak ya da verdiği bir sözü yerine getirememek. || Bir kimsenin yalancısı olmak, inanılmayacak bir sözü ya da haberi başkasından işiterek söylemiş olmak: Ben onun yalancısıyım, ister inan, ister inanma.
—Mant. Yalancının çatışkısı ya da paradoksu, yunan sofistlerden lanan ve onlara nazaran önerme sahibini içeren negatif bir önermenin doğruluğu ile bu içermeden ileri gelen yanlışlık arasındaki çözülmesi olanaksız çelişkiyi ortaya koyan önermeler kümesi. (Bk. ansikt. böl.)
♦ sıt.
1. Gerçek olmayan, gerçeğine çok benzeyen ya da benzetilmiş olan bir şey için kullanılır; düzmece: Yalancı inciler. Bu tür şeyler yalancı mücevherler, hiçbir değerleri yok. Gülüşündeki bu yalancı neşeye, bu yalancı mutluluğa kanmam olanaksızdı.
2. Yalancı dünya, her şeyin gelip geçici bulunduğunu anlatmak için kullanılan kalıp söz. || Yalancı pehlivan, kendini büyük işlerin üstesinden gelebilecek güçteymiş benzer biçimde gösterdiği halde hiçbir şey yapamayan kimse. || Yalancı şahit, yalancı tanık, mahkemede gerçeği söylemeyen, gerçeği çarpıtan ya da duruma uygun şeyler söyleyen kimse.
—Ağ. yet. Yalancı göz ya da yalancı sürgün, yaz budamasından ya da uç kırmadan sonrasında yaprakların koltuğundaki yan tomurcuklardan doğan göz ya da sürgün.
—Mim. ve inş. Yalancı kemer, bir duvar üstünde takviye amacıyla meydana getirilen ve göz açıklığı bulunmayan kemer.
—Mutf. Yalancı dolma -» DOLMA.
—Ormanc. Yalancı dal, güzel görüntü vermediği benzer biçimde meyve de vermeyen ince dal.
—Patol. Yalancı hastalık, başka bir hastalıkla karıştırılabilen, noksan, hafifçe ya da aldatıcı emareler veren hastalığa denir.
—Ansİkl. Mant. Epimenides'e (kimi zaman de Eubulides'e) atfedilen bir sofizm olan yalancının çatışkısı, şu şekilde dile getirilebilir: "Yalan söylediğini söylüyorsun. Eğer bu doğruysa, o süre yalan söylediğini söylerken de yalan söylüyorsun, öyleyse yalan söylediğin doğru değildir. Ama eğer bu doğru değilse, o süre yalan söylediğini söylerken de yalan söylemiyorsun, öyleyse yalan söylediğin doğru " Bu belli bir miktar çocukça görünümüyle yalancının çatışkısı, gene de tabii dillerin büyük özelliklerinden birisi olan özgönderim olanağını ortaya koyar.
1. Yalan söyleyen, yalan söylemeyi alışkanlık edinmiş olan kimse için kullanılır.
2. (Bir kimseyi) yalancı çıkarmak, bir kimsenin yalan söylediğini öne sürmek ya da yalan söylemesine yol açmak: Gelmedin, onlara karşı beni yalancı çıkardın; bir şey sözkonusuysa bir kimsenin yanılmış bulunduğunu ortaya koymak:
Vakalar seni yalancı çıkardı. || Yalancı çıkmak, bilmeyerek yalan söylemiş olmak ya da verdiği bir sözü yerine getirememek. || Bir kimsenin yalancısı olmak, inanılmayacak bir sözü ya da haberi başkasından işiterek söylemiş olmak: Ben onun yalancısıyım, ister inan, ister inanma.
—Mant. Yalancının çatışkısı ya da paradoksu, yunan sofistlerden lanan ve onlara nazaran önerme sahibini içeren negatif bir önermenin doğruluğu ile bu içermeden ileri gelen yanlışlık arasındaki çözülmesi olanaksız çelişkiyi ortaya koyan önermeler kümesi. (Bk. ansikt. böl.)
♦ sıt.
1. Gerçek olmayan, gerçeğine çok benzeyen ya da benzetilmiş olan bir şey için kullanılır; düzmece: Yalancı inciler. Bu tür şeyler yalancı mücevherler, hiçbir değerleri yok. Gülüşündeki bu yalancı neşeye, bu yalancı mutluluğa kanmam olanaksızdı.
2. Yalancı dünya, her şeyin gelip geçici bulunduğunu anlatmak için kullanılan kalıp söz. || Yalancı pehlivan, kendini büyük işlerin üstesinden gelebilecek güçteymiş benzer biçimde gösterdiği halde hiçbir şey yapamayan kimse. || Yalancı şahit, yalancı tanık, mahkemede gerçeği söylemeyen, gerçeği çarpıtan ya da duruma uygun şeyler söyleyen kimse.
—Ağ. yet. Yalancı göz ya da yalancı sürgün, yaz budamasından ya da uç kırmadan sonrasında yaprakların koltuğundaki yan tomurcuklardan doğan göz ya da sürgün.
—Mim. ve inş. Yalancı kemer, bir duvar üstünde takviye amacıyla meydana getirilen ve göz açıklığı bulunmayan kemer.
—Mutf. Yalancı dolma -» DOLMA.
—Ormanc. Yalancı dal, güzel görüntü vermediği benzer biçimde meyve de vermeyen ince dal.
—Patol. Yalancı hastalık, başka bir hastalıkla karıştırılabilen, noksan, hafifçe ya da aldatıcı emareler veren hastalığa denir.
—Ansİkl. Mant. Epimenides'e (kimi zaman de Eubulides'e) atfedilen bir sofizm olan yalancının çatışkısı, şu şekilde dile getirilebilir: "Yalan söylediğini söylüyorsun. Eğer bu doğruysa, o süre yalan söylediğini söylerken de yalan söylüyorsun, öyleyse yalan söylediğin doğru değildir. Ama eğer bu doğru değilse, o süre yalan söylediğini söylerken de yalan söylemiyorsun, öyleyse yalan söylediğin doğru " Bu belli bir miktar çocukça görünümüyle yalancının çatışkısı, gene de tabii dillerin büyük özelliklerinden birisi olan özgönderim olanağını ortaya koyar.
Kaynak: Büyük Larousse
yalancı ingilizcesi
- liar, storyteller, twister; false, counterfeit, deceitful, artificial
Yalancı Porsuk (Cephalotaxus)
Parheli (Yalancı Güneş)
Yavrunuz ve Yalancı Emzik
YORUMLAR