Yıkamak (-i) 1 . Su ya da başka bir sıvı kullanarak bir şeyi temizlemek: "Kazı yıkayıp temizlemişler, sonrasında da parçalay...
Yıkamak
(-i)
1 . Su ya da başka bir sıvı kullanarak bir şeyi temizlemek:
2 . (kimya) Çözünmeyen bir çökeltiden ayrılması istenen suda çözünür maddeleri, yıkama kanalıyla temizlemek.
(-i)
1 . Su ya da başka bir sıvı kullanarak bir şeyi temizlemek:
"Kazı yıkayıp temizlemişler, sonrasında da parçalayıp tencereye koymuşlar."- Ç. Altan.
2 . (kimya) Çözünmeyen bir çökeltiden ayrılması istenen suda çözünür maddeleri, yıkama kanalıyla temizlemek.
Makine ile yıkamak çamaşırlarda hijyen için kafi midir?
Rüyada Çamaşır Yıkamak
YIKAMAK g. f.
1. Bir şeyi (vasıta tümleci, durum tümleci +) yıkamak, onları suyla ve bir çok kez bir temizleyici ile (sabun, deterjan vb.) temizlemek, kirini, pasını gidermek, arındırmak: Çamışır, bulaşık yıkamak. Otomobilini yeni bir deterjanla yıkamak.
2. Bir yeri, bir şeyi yıkamak, yağmurdan vb. söz ederken, orayı, o şeyi tertemiz yapmak: Dün meydana gelen yağmur sokakları yıkayıp pınl pırıl yapmış.
3. Bir kimseyi, bedeninin bir yerini yıkamak, suyla ve bir temizleyiciyle (sabun, şampuan vb) bir •kimseyi ya da kendi bedeninin bir yerini temizlemek: Yatırmadan ilkin çocuğunu yıkamak. Sabah kalktığında elini yüzünü yıkamak.
—Anal. kim. Çözünmeyen bir çökeltiden ayrılması istenen ve çözünebilen maddeleri yıkama kanalıyla uzaklaştırmak.
—Mad. oc. Fizyolojik yöntemler kullanarak mineral ya da kömür içindeki yabancı maddeleri temizlemek.
♦ yıkanmak dönşl. f. Kendi kendini, bedenini yıkamak; banyo yapmak: Bu sıcak nemli havada her gün yıkanmazsam rahat edemiyorum.
♦ yıkanmak edilg. f.
1. Kiri, pası giderilmek, kirlerinden arındırılmak; temizlenmek: Bulaşıklar yıkandı mı?
2. Belli bir temizleyici ya da yöntemle temizlenmeyi gerektirmek: Bu tiftik kazağın ılık suyla yıkanması gerekiyor.
—Mad. oc Yıkanmış kömür, lavuarda yıkanarak kül oranı düşürülmüş kömür.
—ANSİKL. Sonbahar. sant. Yıkanan hanım. Ylkanan hanımefendiler teması yunan-roma mitolojisi (Venüs'ün çtoğuşu, Nympheler'in yıkanması) ya da incirdeki (Suzan yıkanırken) bazı bölümlerle ilişkilidir. Bu mevzuyu işleyen öteki yapıtlar içinde, Falconet'nin meşhur mermer heykeli (1757), Fragonard, Courbet, ingres, Cözanne (-» YIKANAN KADINLAR), Renoir, Deraın, Dufy, Friesz, Dunoyer de Segonzac, Picasso'nun tabloları sayılabilir.
♦ yıkatmak ettirg. f. Yıkamak eylemini yaptırmak; temizletmek, arıtmak: Otomobilini garajda yıkatmak. Çamaşırları yardımcısına yıkatmak.
1. Bir şeyi (vasıta tümleci, durum tümleci +) yıkamak, onları suyla ve bir çok kez bir temizleyici ile (sabun, deterjan vb.) temizlemek, kirini, pasını gidermek, arındırmak: Çamışır, bulaşık yıkamak. Otomobilini yeni bir deterjanla yıkamak.
2. Bir yeri, bir şeyi yıkamak, yağmurdan vb. söz ederken, orayı, o şeyi tertemiz yapmak: Dün meydana gelen yağmur sokakları yıkayıp pınl pırıl yapmış.
3. Bir kimseyi, bedeninin bir yerini yıkamak, suyla ve bir temizleyiciyle (sabun, şampuan vb) bir •kimseyi ya da kendi bedeninin bir yerini temizlemek: Yatırmadan ilkin çocuğunu yıkamak. Sabah kalktığında elini yüzünü yıkamak.
—Anal. kim. Çözünmeyen bir çökeltiden ayrılması istenen ve çözünebilen maddeleri yıkama kanalıyla uzaklaştırmak.
—Mad. oc. Fizyolojik yöntemler kullanarak mineral ya da kömür içindeki yabancı maddeleri temizlemek.
♦ yıkanmak dönşl. f. Kendi kendini, bedenini yıkamak; banyo yapmak: Bu sıcak nemli havada her gün yıkanmazsam rahat edemiyorum.
♦ yıkanmak edilg. f.
1. Kiri, pası giderilmek, kirlerinden arındırılmak; temizlenmek: Bulaşıklar yıkandı mı?
2. Belli bir temizleyici ya da yöntemle temizlenmeyi gerektirmek: Bu tiftik kazağın ılık suyla yıkanması gerekiyor.
—Mad. oc Yıkanmış kömür, lavuarda yıkanarak kül oranı düşürülmüş kömür.
—ANSİKL. Sonbahar. sant. Yıkanan hanım. Ylkanan hanımefendiler teması yunan-roma mitolojisi (Venüs'ün çtoğuşu, Nympheler'in yıkanması) ya da incirdeki (Suzan yıkanırken) bazı bölümlerle ilişkilidir. Bu mevzuyu işleyen öteki yapıtlar içinde, Falconet'nin meşhur mermer heykeli (1757), Fragonard, Courbet, ingres, Cözanne (-» YIKANAN KADINLAR), Renoir, Deraın, Dufy, Friesz, Dunoyer de Segonzac, Picasso'nun tabloları sayılabilir.
♦ yıkatmak ettirg. f. Yıkamak eylemini yaptırmak; temizletmek, arıtmak: Otomobilini garajda yıkatmak. Çamaşırları yardımcısına yıkatmak.
Kaynak: Büyük Larousse
yıkamak ingilizcesi
- to wash; (film) to develop; (yara, vb.) to bathe
yıkatmak
(-i durum ekiyle kullanılan eylem, -e durum ekiyle kullanılan eylem)
(-i durum ekiyle kullanılan eylem, -e durum ekiyle kullanılan eylem)
- Yıkamak işini yaptırmak.
yıkatmak ingilizcesi
- have washed
Makine ile yıkamak çamaşırlarda hijyen için kafi midir?
Rüyada Çamaşır Yıkamak
YORUMLAR