* Tavla ve başka oyunlarda kullanılan kemik, fil dişi, plâstik benzer biçimde maddelerden küp olarak meydana getirilen ve altı yüzünd...
* Tavla ve başka oyunlarda kullanılan kemik, fil dişi, plâstik benzer biçimde maddelerden küp olarak meydana getirilen ve altı
yüzünde, birden altıya kadar benekler bulunan oyun aracı.
zar almak
* oyunu kazanmak.
*
Akıcı mozaik zar modeli ve birim zar modeli arasındaki farklılıklar nedir?
Zar Falı
Zar, seröz zar ve bölümleri hakkında bilgi verir misiniz?
ZAR a.
1. Başta tavla olmak suretiyle türlü oyunlarda kullanılan ve kemik, fildişi, plastik benzer biçimde maddelerden yapılıp altı yüzünde, birden altıya kadar benekler bulunan ufak küp biçimindeki gereç. (Bk. ansikl. böl.)
2. Zarlarla oynanan ve ereği sayı ya da sayı kombinezonları gerçekleştirmek olan oyun: Zar atmak, oynamak.
3. Zar almak, oyunu kazanmak. || Zar atmak, oyunda zarı fırlatmak. || Zar gelmek, zar oyununda şansı iyi gitmek. || Zar tutmak, istediği sayıyı getirebilmek için atmadan ilkin zarı parmaklar içinde ustaca tutmak; bu yolla istediği sayıyı getirmek. || Zarını bozmak, zarını kırmak, söz mevzusu tavla oynayan biriyse, zarının iyi gelmeyişini ya da oyunda yenilişini yanında oturan bir hiç kimseye bağlamak, ondan bilmek: Yanıma durunca zarımı bozdu. || Hileli zar, hile icra eden oyuncunun tanıması için işaretlenmiş, köşeleri yuvarlaklaştırılmış ya da cıvalı zar.
—ANSİKL. Zar atmak Mısır ve Doğu'da çok eski zamanlardan bu yana bilinmekle beraber, söylencelerde zarın icadı Truva savaşı esnasında yunan komutanlarından önde gelen Palamedes'e mal edilir. Odyssei- a'da, Odysseus'un sarayı önünde zar atarak bekleyen damat adaylarına şahit oluruz. Birçok yunan vazosu (Vatikanda Ek- sekias amforası) benzer sahnelerle süslüdür. Etrüsk ve Roma sanatında da karşımıza çıkan bu görüntüler XVII. yy.'da Mathieu Le Nain, Valentin, David Teniers vb.'nin gözde mevzuları oldular.
Ortaçağ da zarlar sert tahta, kemik ya da fildişinden yapılmaktaydı: zar yapımı uzun bir süre mühim bir endüstri dalını oluşturdu. Zarlar uzman zanaatçılar tarafınca yapım ediliyordu; zar yapımı yol açabileceği hile ve sahtekârlıkları önlemek amacıyla sıkı bir halde denetleniyordu. Zar oyunu XIII. yy.'da bilhassa öğrenciler içinde öylesine yaygınlaştı ki, Fransa kralı Saint Louis bu oyunu resmen yasaklamak mecburiyetinde bırakıldı.
ZAR a.
1. Esk. ince perde ya da örtü.
2. Esk. Bayanların giydirilmiş olduğu çarşaf, car.
3. Zar benzer biçimde, çok ince, saydam şeyler için kullanılır.
—Akışkan, mekan. Diyafram görevi yaparak bölmeleri ayırmaya yarayan sızdırmaz ve hareketli çeper. (Zar bir kumanda, ayar, pompa, akümülatör görevi de yapabilir.) [Eşanl. MAMBRAN.]
—Anat. iki ortam arasına yerleştirilen ve bazı olgulardan (diyaliz, süzme, osmoz, ince süzme) yararlanarak bazı bileşenlerin atılmasını ya da yoğunlaştırılmasını elde eden, gözenekli bir maddeden ince çeper.
—Anat. ve Biyol. iki boyutlu yayılan, esnek, sarıcı, bir ya da birteç kattan oluşan, korumayı elde eden ve içerdeki organlarla kimyasal alışverişi denetleyen organ ya da organit. (Hayvansal organizmalarda deriden [örtenek] başka iç zarlar da vardır: bunlar duruma bakılırsa sümüksü, seröz ya da lifsi epitelyumlardır. Her hücre bir hücre zarı ile sınırlıdır ve ökaryotsa, ek olarak bir de çekirdek zarı ihtiva eder Pektinli selülozdan bir zarla kaplı olan nebat hücresinin, içinde koful zarları da bulunur. Birçok hücre orga- nitinin, çoğu zaman çift kattan oluşan olan örtüsüne de zar adı verilir: çekirdek [çekirdek zarı], mitokondri [mitokondri zarı], plastlar [plast zarı], Kloroplastlarda, iç zar katlanarak, taneciklerin kat kat görünmesine yol açan “ibikleri" oluşturur.) [Bk. ansikl. böl. Nörobiyol.]
—Asalbil. Prolijerzar, çoğalabilen hidatik kistin iç boşluğunun iç sınırı.
—Bayınd. Bızdırmazlık zarı, bir dolgu içine (baraj) ya da bir yüzey üstüne (baraj, kanal ya da kazı şevi) yerleştirilen esnek ve sızdırmaz bir gereçten yapılmış ince katman.
—Elektroakust. Elektroakustik bir türdönüştürücünün, akustik bir tazyik etkisiyle kolayca titreşime girmesi için uyarlanmış ya da titreşerek bir ses dalgası üreten kısmı. (Bk. ansikl. böl.)
—Fiz. Helyum zarı ya da Rolün zarı, aşırı- akışkan helyumla, şu demek oluyor ki X noktası üstündeki helyumla temas halinde olan tüm yüzey süresince yükselen ince, sıvı helyum pelikülü. (Eşanl. HELYUM FİLMİ.)
—inş. Baca zarı, bir baca içindeki duman yollarını birbirinden ayıran ince bölme.
—Kad. doğ. İnsan yumurtasını saran kılıf. (iki kat olan bu zar içten dışa doğru amnios ve koryon adlarıyla anılır ikisi de dölyatağı kökenli üçüncü bir zara tutunur.) || Zar yırtılması, dölütü saran zarların gebelik ya da doğum esnasında yırtılması, amnios sıvısının akmasına ve dölyolundan gelebilecek enfeksiyonlara yol açması. (Bu yüzden yırtılmadan derhal sonrasında dölütün çıkması gerekir. Yırtılma kendiliğinden olabildiği benzer biçimde suni da gerçekleştirilebilir Doğum ağrıları esnasında dölyatağı boynunun kısmen ya da tam açıldığı süre kendiliğinden meydana gelir. Zamansız olarak gebelik esnasında da zarlar yırtılabilir. Doğum hareketlerini başlatmak ya da hızlandırmak amacıyla doktor tarafınca suni olarak yapılır.)
—Patol. Yalancı zar, bazı iltihapların etkisiyle mukozalar üstünde oluşan beyazımtırak fibrin tabakası. (En belirgin örneği, kuşpalazı anjininde genzi kaplayan yalancı zardır.)
—Şarapç. Tam dolu olmayan kaplarda bırakılmış alkollü içkilerin ve şarabın üstünde rastlanan ve mikoderma (Candida mycoderma), saccharomyces ve asetobakter benzer biçimde mikroorganizmalardan meydana gelen ince küf tabakası, sıf. Zar biçiminde olana denir.
—inş. Zar duvar, kimi Ortaçağ kiliselerinde sahran iki bölmesini birbirinden ayıran ve çoğu zaman bir kemerle taşınan enlemesine duvar (İşlevi çatı makaslarına destek olmak ya da duvarları desteklemektir.)
—ANSİKL. Elektroakust. Hoparlörlerde, zar, akım değişimlerini mekanik salınımlara dönüştüren “düzenekâ€e bağlıdır. Zar, salınımları içinde bulunmuş olduğu ortamda geniş bir hacme iletir ve burada, bu salınımlar ses dalgaları biçiminde yayılır. Zarlar, karton ya da emdirilmiş dokuma ve hatta yeterince ince plastik araç-gereç ya da alüminyum benzer biçimde hem hafifçe, hem de rijit bir malzemeden yapılır. Konik biçimleri onlara daha iyi bir rijitlik sağlar.
—Nörobiyol. Hücre zan. Hücrelerin ve bilhassa sinir hücrelerinin (nöron) birbirinden bir zarla ayrılmış olduğu XX. yy.'ın başlangıcında anlaşıldı, ilk biyokimyasal çözümlemeler bu zarların yağ ve protein bakımından çok varlıklı olduklarını gösterdi. Elektronik mikroskopla elde edilmiş görüntüler zarların üst üste üç tabakadan oluştuğunu ortaya çıkardı, buna dayanılarak ortada yağların, içte ve dışta proteinlerin bulunduğunu öneren bir yapı modeli tasarlandı. Fakat biyokimya, zarların dış yüzünde polisakkaritlerin varlığını ortaya koyduğu benzer biçimde kriyodekapaj teknikleri de ikimoleküllü bir yağ tabakası içinde büyük protein taneciklerinin bulunduğunu ortaya çıkardı. Hücre zarları hücre içi ve hücre dışı ortamlar içinde su, iyon, oksijen ve organik madde alışverişini düzenler Bundan başka hücreler arası ilişkilerde de rol oynar, öyleki, iki hücre, zarlarının dış yüzünün kimyasal bileşimiyle karşılıklı olarak birbirini tanıyabilir Bu alışverişlerde birçok süreç işe karışır: rahat yayılma (mesela su ve oksijen), kendiliğinden yayılması zorluk derecesi yüksek maddeler (glukoz, aminoasitler) için taşıyıcılardan yararlanılarak kolaylaştırılan hücre zannın molekül yapısı
1. Yatay kesit;
2. üstten kesitli görünüş yayılma, hücrenin içinde bazı iyonları (potasyum) yoğunlaştırmak ve sodyumu dı- şarda tutmak için etkin taşıyıcılık. Bu etkin taşımalar zardan aşan elektrik potansiyelinin membaıdır; tüm canlı hücrelerde dıştakine oranla beş on milivoltluk negatif bir elektrik potansiyeli vardır; zar potansiyeli denen bu potansiyel edilgen yayılmadan ve etkin taşımadan doğan iyon akımlarınca yaratılır (zar akımları). Zar potansiyeli hücrelerin çoğunda değişmezdir fakat uyarılgan bir zarla kaplı olan kas ve sinir hücrelerinde değişebilir; elektriksel ya da kimyasal bir uyarının tesiri altında zar duvar zar akımlarının sertliği değişebilir; bu yolla bazı kanalların açılması (bilhassa sodyum kanalları) sağlanabilir ve hücrede kuvvetli bir kutupsuzlaşma meydana gelir: fiil potansiyeli denen bu tesir fiil akımlarından doğar. Böylece sinir ve kas hücrelerinin zarları değişik geçirgenlikte iyon kanallarının (iyonoforlar) varlığı ile örneksiz bir kalite kazanır.
Memelilerin hücre zarlarında hücrelerarası iletişimin başkatiplerine de rastlanır: bunlarda hormon ya da başka kimyasal maddeler için alıcılar vardır Bir hormonun bir alıcıya bağlanması hücre içi biyokimyasal işlevlerde birçok değişikliğe niçin olur; hücre zarı almış olduğu bildiri üstüne, hücreyi uyaracak, birşey yapması için ona bilgi verecek ikinci bir habercinin sentezini indûkler.
1. Başta tavla olmak suretiyle türlü oyunlarda kullanılan ve kemik, fildişi, plastik benzer biçimde maddelerden yapılıp altı yüzünde, birden altıya kadar benekler bulunan ufak küp biçimindeki gereç. (Bk. ansikl. böl.)
2. Zarlarla oynanan ve ereği sayı ya da sayı kombinezonları gerçekleştirmek olan oyun: Zar atmak, oynamak.
3. Zar almak, oyunu kazanmak. || Zar atmak, oyunda zarı fırlatmak. || Zar gelmek, zar oyununda şansı iyi gitmek. || Zar tutmak, istediği sayıyı getirebilmek için atmadan ilkin zarı parmaklar içinde ustaca tutmak; bu yolla istediği sayıyı getirmek. || Zarını bozmak, zarını kırmak, söz mevzusu tavla oynayan biriyse, zarının iyi gelmeyişini ya da oyunda yenilişini yanında oturan bir hiç kimseye bağlamak, ondan bilmek: Yanıma durunca zarımı bozdu. || Hileli zar, hile icra eden oyuncunun tanıması için işaretlenmiş, köşeleri yuvarlaklaştırılmış ya da cıvalı zar.
—ANSİKL. Zar atmak Mısır ve Doğu'da çok eski zamanlardan bu yana bilinmekle beraber, söylencelerde zarın icadı Truva savaşı esnasında yunan komutanlarından önde gelen Palamedes'e mal edilir. Odyssei- a'da, Odysseus'un sarayı önünde zar atarak bekleyen damat adaylarına şahit oluruz. Birçok yunan vazosu (Vatikanda Ek- sekias amforası) benzer sahnelerle süslüdür. Etrüsk ve Roma sanatında da karşımıza çıkan bu görüntüler XVII. yy.'da Mathieu Le Nain, Valentin, David Teniers vb.'nin gözde mevzuları oldular.
Ortaçağ da zarlar sert tahta, kemik ya da fildişinden yapılmaktaydı: zar yapımı uzun bir süre mühim bir endüstri dalını oluşturdu. Zarlar uzman zanaatçılar tarafınca yapım ediliyordu; zar yapımı yol açabileceği hile ve sahtekârlıkları önlemek amacıyla sıkı bir halde denetleniyordu. Zar oyunu XIII. yy.'da bilhassa öğrenciler içinde öylesine yaygınlaştı ki, Fransa kralı Saint Louis bu oyunu resmen yasaklamak mecburiyetinde bırakıldı.
ZAR a.
1. Esk. ince perde ya da örtü.
2. Esk. Bayanların giydirilmiş olduğu çarşaf, car.
3. Zar benzer biçimde, çok ince, saydam şeyler için kullanılır.
—Akışkan, mekan. Diyafram görevi yaparak bölmeleri ayırmaya yarayan sızdırmaz ve hareketli çeper. (Zar bir kumanda, ayar, pompa, akümülatör görevi de yapabilir.) [Eşanl. MAMBRAN.]
—Anat. iki ortam arasına yerleştirilen ve bazı olgulardan (diyaliz, süzme, osmoz, ince süzme) yararlanarak bazı bileşenlerin atılmasını ya da yoğunlaştırılmasını elde eden, gözenekli bir maddeden ince çeper.
—Anat. ve Biyol. iki boyutlu yayılan, esnek, sarıcı, bir ya da birteç kattan oluşan, korumayı elde eden ve içerdeki organlarla kimyasal alışverişi denetleyen organ ya da organit. (Hayvansal organizmalarda deriden [örtenek] başka iç zarlar da vardır: bunlar duruma bakılırsa sümüksü, seröz ya da lifsi epitelyumlardır. Her hücre bir hücre zarı ile sınırlıdır ve ökaryotsa, ek olarak bir de çekirdek zarı ihtiva eder Pektinli selülozdan bir zarla kaplı olan nebat hücresinin, içinde koful zarları da bulunur. Birçok hücre orga- nitinin, çoğu zaman çift kattan oluşan olan örtüsüne de zar adı verilir: çekirdek [çekirdek zarı], mitokondri [mitokondri zarı], plastlar [plast zarı], Kloroplastlarda, iç zar katlanarak, taneciklerin kat kat görünmesine yol açan “ibikleri" oluşturur.) [Bk. ansikl. böl. Nörobiyol.]
—Asalbil. Prolijerzar, çoğalabilen hidatik kistin iç boşluğunun iç sınırı.
—Bayınd. Bızdırmazlık zarı, bir dolgu içine (baraj) ya da bir yüzey üstüne (baraj, kanal ya da kazı şevi) yerleştirilen esnek ve sızdırmaz bir gereçten yapılmış ince katman.
—Elektroakust. Elektroakustik bir türdönüştürücünün, akustik bir tazyik etkisiyle kolayca titreşime girmesi için uyarlanmış ya da titreşerek bir ses dalgası üreten kısmı. (Bk. ansikl. böl.)
—Fiz. Helyum zarı ya da Rolün zarı, aşırı- akışkan helyumla, şu demek oluyor ki X noktası üstündeki helyumla temas halinde olan tüm yüzey süresince yükselen ince, sıvı helyum pelikülü. (Eşanl. HELYUM FİLMİ.)
—inş. Baca zarı, bir baca içindeki duman yollarını birbirinden ayıran ince bölme.
—Kad. doğ. İnsan yumurtasını saran kılıf. (iki kat olan bu zar içten dışa doğru amnios ve koryon adlarıyla anılır ikisi de dölyatağı kökenli üçüncü bir zara tutunur.) || Zar yırtılması, dölütü saran zarların gebelik ya da doğum esnasında yırtılması, amnios sıvısının akmasına ve dölyolundan gelebilecek enfeksiyonlara yol açması. (Bu yüzden yırtılmadan derhal sonrasında dölütün çıkması gerekir. Yırtılma kendiliğinden olabildiği benzer biçimde suni da gerçekleştirilebilir Doğum ağrıları esnasında dölyatağı boynunun kısmen ya da tam açıldığı süre kendiliğinden meydana gelir. Zamansız olarak gebelik esnasında da zarlar yırtılabilir. Doğum hareketlerini başlatmak ya da hızlandırmak amacıyla doktor tarafınca suni olarak yapılır.)
—Patol. Yalancı zar, bazı iltihapların etkisiyle mukozalar üstünde oluşan beyazımtırak fibrin tabakası. (En belirgin örneği, kuşpalazı anjininde genzi kaplayan yalancı zardır.)
—Şarapç. Tam dolu olmayan kaplarda bırakılmış alkollü içkilerin ve şarabın üstünde rastlanan ve mikoderma (Candida mycoderma), saccharomyces ve asetobakter benzer biçimde mikroorganizmalardan meydana gelen ince küf tabakası, sıf. Zar biçiminde olana denir.
—inş. Zar duvar, kimi Ortaçağ kiliselerinde sahran iki bölmesini birbirinden ayıran ve çoğu zaman bir kemerle taşınan enlemesine duvar (İşlevi çatı makaslarına destek olmak ya da duvarları desteklemektir.)
—ANSİKL. Elektroakust. Hoparlörlerde, zar, akım değişimlerini mekanik salınımlara dönüştüren “düzenekâ€e bağlıdır. Zar, salınımları içinde bulunmuş olduğu ortamda geniş bir hacme iletir ve burada, bu salınımlar ses dalgaları biçiminde yayılır. Zarlar, karton ya da emdirilmiş dokuma ve hatta yeterince ince plastik araç-gereç ya da alüminyum benzer biçimde hem hafifçe, hem de rijit bir malzemeden yapılır. Konik biçimleri onlara daha iyi bir rijitlik sağlar.
—Nörobiyol. Hücre zan. Hücrelerin ve bilhassa sinir hücrelerinin (nöron) birbirinden bir zarla ayrılmış olduğu XX. yy.'ın başlangıcında anlaşıldı, ilk biyokimyasal çözümlemeler bu zarların yağ ve protein bakımından çok varlıklı olduklarını gösterdi. Elektronik mikroskopla elde edilmiş görüntüler zarların üst üste üç tabakadan oluştuğunu ortaya çıkardı, buna dayanılarak ortada yağların, içte ve dışta proteinlerin bulunduğunu öneren bir yapı modeli tasarlandı. Fakat biyokimya, zarların dış yüzünde polisakkaritlerin varlığını ortaya koyduğu benzer biçimde kriyodekapaj teknikleri de ikimoleküllü bir yağ tabakası içinde büyük protein taneciklerinin bulunduğunu ortaya çıkardı. Hücre zarları hücre içi ve hücre dışı ortamlar içinde su, iyon, oksijen ve organik madde alışverişini düzenler Bundan başka hücreler arası ilişkilerde de rol oynar, öyleki, iki hücre, zarlarının dış yüzünün kimyasal bileşimiyle karşılıklı olarak birbirini tanıyabilir Bu alışverişlerde birçok süreç işe karışır: rahat yayılma (mesela su ve oksijen), kendiliğinden yayılması zorluk derecesi yüksek maddeler (glukoz, aminoasitler) için taşıyıcılardan yararlanılarak kolaylaştırılan hücre zannın molekül yapısı
1. Yatay kesit;
2. üstten kesitli görünüş yayılma, hücrenin içinde bazı iyonları (potasyum) yoğunlaştırmak ve sodyumu dı- şarda tutmak için etkin taşıyıcılık. Bu etkin taşımalar zardan aşan elektrik potansiyelinin membaıdır; tüm canlı hücrelerde dıştakine oranla beş on milivoltluk negatif bir elektrik potansiyeli vardır; zar potansiyeli denen bu potansiyel edilgen yayılmadan ve etkin taşımadan doğan iyon akımlarınca yaratılır (zar akımları). Zar potansiyeli hücrelerin çoğunda değişmezdir fakat uyarılgan bir zarla kaplı olan kas ve sinir hücrelerinde değişebilir; elektriksel ya da kimyasal bir uyarının tesiri altında zar duvar zar akımlarının sertliği değişebilir; bu yolla bazı kanalların açılması (bilhassa sodyum kanalları) sağlanabilir ve hücrede kuvvetli bir kutupsuzlaşma meydana gelir: fiil potansiyeli denen bu tesir fiil akımlarından doğar. Böylece sinir ve kas hücrelerinin zarları değişik geçirgenlikte iyon kanallarının (iyonoforlar) varlığı ile örneksiz bir kalite kazanır.
Memelilerin hücre zarlarında hücrelerarası iletişimin başkatiplerine de rastlanır: bunlarda hormon ya da başka kimyasal maddeler için alıcılar vardır Bir hormonun bir alıcıya bağlanması hücre içi biyokimyasal işlevlerde birçok değişikliğe niçin olur; hücre zarı almış olduğu bildiri üstüne, hücreyi uyaracak, birşey yapması için ona bilgi verecek ikinci bir habercinin sentezini indûkler.
Kaynak: Büyük Larousse
zar ingilizcesi
- dice
zar
isim, eskimiş
1 . İnce perde ya da örtü.
2 . anatomi İnce ve yumuşak yaprak durumundaki organlara ve organ bölümlerine verilen ad; epitelyum örtüsünün özelliklerine bakılırsa bu organlara sümüksü ya da telsi zar denir.
3 . botanik Birbirine sımsıkı yapışık hücre ya da moleküllerden oluşan ve bitkilerin çeşitli bölümlerini bir kın benzer biçimde saran ince katman.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
zar benzer biçimde
Birleşik Sözler
zar kanatlılar
zor bela
zar (II)
isim
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
zar almak
zar atmak
zar gelmek
zarını bozmak
zar kesmek
zar tutmak
zar (III)
isim, eskimiş Arapça
isim, eskimiş
1 . İnce perde ya da örtü.
2 . anatomi İnce ve yumuşak yaprak durumundaki organlara ve organ bölümlerine verilen ad; epitelyum örtüsünün özelliklerine bakılırsa bu organlara sümüksü ya da telsi zar denir.
3 . botanik Birbirine sımsıkı yapışık hücre ya da moleküllerden oluşan ve bitkilerin çeşitli bölümlerini bir kın benzer biçimde saran ince katman.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
zar benzer biçimde
Birleşik Sözler
zar kanatlılar
zor bela
zar (II)
isim
- Tavla ve başka oyunlarda kullanılan kemik, fil dişi, plastik benzer biçimde maddelerden küp olarak meydana getirilen ve altı yüzünde, birden altıya kadar benekler bulunan oyun aracı.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
zar almak
zar atmak
zar gelmek
zarını bozmak
zar kesmek
zar tutmak
zar (III)
isim, eskimiş Arapça
- Bayanların örtündükleri çarşaf, car.
Akıcı mozaik zar modeli ve birim zar modeli arasındaki farklılıklar nedir?
Zar Falı
Zar, seröz zar ve bölümleri hakkında bilgi verir misiniz?
YORUMLAR