ZUHUR a. (ar. zuhur). Esk. 1. Belirme, baş gösterme, türeme: "Mirza İsmail'in zuhurunu asla düşünmemişti" (Ömer Seyfe...
ZUHUR a. (ar. zuhur). Esk.
1. Belirme, baş gösterme, türeme: "Mirza İsmail'in zuhurunu asla düşünmemişti" (Ömer Seyfettin).
2. Zuhur etmek, belirmek, ortaya çıkmak: "... vakit geçmiş olduğu halde beklenen yanıt hâlâ zuhur etmemişdir" (Baha Tevfik).
3. Zuhura gelmek, meydana çıkmak, türemeK: "... daha yüksek bir insan fikrini koyarak zuhura gelmiş ve daha geniş bir surette yayılmağa başlamıştı'' (Ragıp Hulusi).
1. Belirme, baş gösterme, türeme: "Mirza İsmail'in zuhurunu asla düşünmemişti" (Ömer Seyfettin).
2. Zuhur etmek, belirmek, ortaya çıkmak: "... vakit geçmiş olduğu halde beklenen yanıt hâlâ zuhur etmemişdir" (Baha Tevfik).
3. Zuhura gelmek, meydana çıkmak, türemeK: "... daha yüksek bir insan fikrini koyarak zuhura gelmiş ve daha geniş bir surette yayılmağa başlamıştı'' (Ragıp Hulusi).
Kaynak: Büyük Larousse
zuhur
isim, eskimiş (zuhu:r) Arapça
zuhur etmek
isim, eskimiş (zuhu:r) Arapça
- Ortaya çıkma, görünme, belirme, baş gösterme, meydana çıkma.
zuhur etmek
zuhur ingilizcesi
1. appearance, becoming visible, coming into view.
2. sudden happening.
- etmek
1. to appear, become visible, come into view.
2. to take place suddenly, come about suddenly.
1. appearance, becoming visible, coming into view.
2. sudden happening.
- etmek
1. to appear, become visible, come into view.
2. to take place suddenly, come about suddenly.
YORUMLAR