İstemem, ey dil, bensiz okuma İstemem, ey göz, bensiz görme Bensiz uçup gitme, ey ruh, istemem Senin aydınlığındır aya ışığını veren geceley...
İstemem, ey dil, bensiz okuma
İstemem, ey göz, bensiz görme
Bensiz uçup gitme, ey ruh, istemem
Senin aydınlığındır aya ışığını veren geceleyin
Ben bir geceyim, sen bir aysın madem
Gökyüzünde bensiz gitme, istemem
Gül sayesinde yanmaktan kurtulan dikene bak bir
Sen gülsün, bense senin dikeninim madem
Gül bahçesine bensiz gitme, istemem
Gün batımına doğru kanatlanmak
Bir rüyanın sihrini bozmak gibi
Karanlığın hayasından çekinmek
Utanır gibi acizlikten umutlar
Umut ki,bulmak kendini,kendini bilmek.
Bilirim acıyı,kederi,kaybedilmişleri
Arada bir kazanmak,hayat bu işte
Öyle sıradan nakıs beklentileri
Bir delikanlının yüreği ve anne bilir
Umut ki,taşır hayata tüm hayalleri.
Yüzleri ve saçları yaşlandıran Zaman, şiddetli duyguları da yaşlandırır, ama daha çabuk. İnsanların çoğu budala olduğu için, bunu farketmemeyi başarırlar ve alışkanlıktan başka bir şeyin kalmadığı yerde hala sevildiklerini sanırlar. Eğer böyle olmasaydı, dünyada mutlu insan olmazdı.
Ne sahip olduğundur hayat,ne de umdukların bunca zaman.
Yüreğin kadardır hayat!
Seviliyorsan renkli, seviyorsan siyah beyaz…
Ölüm; ben onu çiçeklerle giderken gördüm.
Ölüm; ben onu yaşamları bilerken gördüm.
Obur doymazlıkların obur açlıklarında,
Ölüm; ben onu, varlıkları silerken gördüm.
Ama bir de yokluğun ve yüreğin önünde;
Ölüm; ben seni utanç ile titrerken gördüm.
İnsan en az üç kişidir. Kendisi, olmak istediği kişi ve aradaki farkta yaşayan üçüncü. En sahicisi de bu üçüncüdür. Olmak istediğin kişiden kendini çıkardığında, aradaki farkta yaşayan kişidir en çok sana benzeyen. Ne kendin kadar huzursuz ne de olmak istediğin kişi kadar hayalidir o. Yine bu yüzden iki insanın birbirine âşık olması en az altı kişi arasında geçen bir hadisedir. Hangi kişiliğinin hangi kişiliğe, hangi parçanın hangi parçaya özlem duyduğunu çözemediğinde, içmeyi unuttuğun sigara parmaklarını yakana kadar karşı duvara bakarsın.
Keşke sol omzumda benimle ikamet eden melek, ben hataya düşmeden evvel, ikaz etse beni, bana yapmayı, söylemeyi düşündüğüm şeyin, defterimde şık durmayacağını söylese.
Keşke bu kadar erken ağlamasam,
keşke bu kadar geç kalınmasa bana,
keşke ben sonsuza kadar bekleyecek sabra sahip olabilsem, bazen.
-Yalnızlık Paylaşılmaz
Yarın düzenleyecekler aşklarımızı,
Ner'deyse.
Huysuzluğumuz ondan.
Perdeleri kapatmalı mı?
Perdeyse.
Yaşamlarımızın, doğumlarımızın
Tadı kaçmadan..
Gökteyse, yerdeyse,
Bir şeyse.
Çarpık çizdiriyorlar,
Karanlık yazdırıyorlar,
Canından bezdiriyorlar..
Kırgınlığımız ondan.
Acı-acı güldürüyorlar..
Hırçınlığımız ondan.
Ağlamaca karamsarlık tütüyor
Buram-buram
Konularımızdan..
Burukluğumuz ondan.
Anlamış bütün gerçeği; ne yürüyormuş ne duruyor. Yürüyorum dediği durmanın ta kendisiymiş. Düş gibi bir sey yani… Koşarsın koşarsın da varamazsın hani; içindeki umut, varamadığın kadar büyür. Sen bakarsın ışıltıyla. İleriye uzanırsın, uzandıkça kolların uzar babam uzar… Gene de boşluğu avuçlarsın hep; düşünü düş yapan boşluğu…
Gölgesizler
Kadınlar kırılıyor,
adamlar kırılıyor,
çocuklar kırık büyüyor,
kırıklık büyüyor, yaşam azalıyor, zaman tükeniyor ve her şey ve herkes birer birer ölüyor.
Şarkılar da bitiyor, şiirler kısalıyor, geceler uzuyor, sigara izmaritleri kül tablalarında yerlerini alıyor, kokusu duvarlara, perdelere siniyor sigaranın, kahveler soğuyor bir dalmışlıkla, birilerinin elleri üşüyor, yastığına çiğ düşüyor birilerinin, birileri sorguluyor sürekli, “neden’‘i..
Dünyanın en masum sorusudur; Neden?
Ben bilmiyorum.
YORUMLAR