Anormallik Psikolojisi Normal dışı davranışları saptamaya ve sınıfÂlamaya çalışan psikoloji dalıdır. Genelde kaÂbul gören bi...
Anormallik Psikolojisi
Normal dışı davranışları saptamaya ve sınıfÂlamaya çalışan psikoloji dalıdır. Genelde kaÂbul gören bir tanıma göre psikoloji, insan ve hayvan davranışının bilimidir. Psikolojinin kendisine konu olarak zihni, düşünceleri ve duygulan değil de davranışı seçmesinin nedenİ, davranışın gözlemlenebilir, kaydedilebilir ve incelenebilir olması; bütün hayvan türlerinÂde ve insanda bu özelliklerin ortak olmasıdır. Bu psikoloji tanımında modern bilimin ölçüle-bilirliğe ve sınanabilirliğe verdiği (pozitivistik) değer ve insanı hayvan türünün en gelişÂmişi olarak gören Danvinci evrimcilik, belirÂgin olarak farkedilmektedir.
Kendisine konu olarak böylesine geniş bir alanı seçmiş olan psikolojide çalışmalar, klİnik psikoloji, danışmanlık, deneysel psikoloji, endüstri psikolojisi, eğitim psikolojisi, sosyal psikoloji, gelişim psikolojisi, kişilik psikolojisi, psikometrik psikoloji gibi kollara ayrılarak sürdürülür.
Klinik psikoloji, bozulmuş olduğu düşünüÂlen davranışın nedenlerinin araştırılması ve düzeltilmesi üzerinde uzmanlaşmıştır. Fakat bozulmuş, sapmış, anormal insan davranışı ya da tersinden söylersek, uyumlu, ortalama ve normal insan davranışı hangileridir? ÖncelikÂle bunların aydınlatılmaları gerekir. BozulÂmuş insan davranışlarını saptamak, anormalÂlik psikolojisi veya psikopatoloji çalışmalarıyÂla mümkündür.
İnsan bedeninin yapısı ve işlevleri nispeten somut olarak ölçülmeye ve belirli normallik sıÂnırları İçinde tanımlanmaya daha elverişlidir. Örneğin kandaki şeker düzeyinin, alyuvarları mizdaki hemoglobinin belirli normal değerleÂri bulunmaktadır. Aynı durum insanın psikoloÂjik yapısı İçin geçerli değildir. İnsan psikolojisiÂnin kabul edilmiş, sınırlan belirlenmiş bir normal modeli, dolayısıyla normal ve anormal davranışlar) ayırd edebilmemize yarayan keÂsin bir ölçü yoktur. Anormallik psikolojisi İçinÂde bu konuda birbirlerinin tam zıddı olan iki ana eğilim sözkonusudur. Bunlardan ilki sosÂyal normlara, diğeri ise kişinin kendi kabulleriÂne ve potansiyellerine ağırlık vermektedir. Sosyal normlara ağırlık veren görüş, normal ve anormalin ayrımında uyum kavramının ölÂçü olarak alınabileceğini ileri sürerken; kişiye ağırlık veren görüş kişinin doyumunu ve ken-dİnİ gerçekleştirmesini ölçü almak gerektiğini söylemektedir.
Değişik kültürlerde yapılan sosyolojik ve anÂtropolojik çalışmalarda ise, normalin ve anorÂmalin değerlendirilmesi sırasında kültürler arası farklılıkların rollerinin mutlaka hesaba katılmasının gerekliliği anlaşılmıştır.
Anormal olan her durumun insan organizÂmasının yapı ve işlev sınırlarını da bozacağını, dolayısıyla anormalin biyokimyasal olarak sapÂtanabileceğini ileri süren biyolojik psikiyatri çalışmaları İse tabloyu daha da karıştırmıştır. Fakat bir yandan da iddialarına yeni deliller toplayarak güçlenen biyolojik psikiyatri, kenÂdinden Önceki bütün tartışmaları adeta geçerÂsiz kılmaktadır. Çünkü eğer, psikolojik süreçÂlerin ve davranışların insan organİzmasındakİ maddî süreçlerde karşılıkları bulunuyorsa, davranışlarda ki bozulma, aslında insanın sosÂyal ve bireysel varoluşunun bütünüyle dışında olan bu maddi süreçlerdeki bozulmadır. Şu halde sorun, hangi davranışın bozulduğunu maddi süreçleri ölçerek bulmak, gerekiyorsa düzeltme yoluna gitmektir.
Son dönemlerde bütün bu sosyal, kişisel, biÂyolojik etkenleri genel sistem teorileri içinde bütünleştirme çalışmaları da ortaya çıkmaktaÂdır.
Modern bilimin pozİtivist çalışma tarzını esas alan psikolojideki normali ve anormali saptama çalışmaları, tartışmalara ve değişme potansiyellerine rağmen bugün ölçmeye ve is-tatistiki değerlendirmeye dayalıdır. Bir başka deyişle normlar ve uyum kapasitesi Ölçü alınÂmaktadır. Psikolojik ölçümlerle davranışla rda-ki ortalama ve sapma görünümleri saptanmaya çalışılmakta, bunun için matematikteki 'çan eğrisi' prensibinden hareket edilmekteÂdir. Çan eğrisinin ortasında kalan çoğunluğun ortalama davranışını temsil eden durumlar normal, çan eğrisinin uçlarında kalan durumÂlar ise anormal olarak nitelenmekledir.
Biyolojik psikiyatrinin hedeflerine ulaşmak için henüz erkendir ama, psikolojinin poziti-vistik yönelimi, biyolojik psikiyatrideki sonuçÂlarla uyum İçinde yürümekte, sürekli birbirleÂrini pekiştirmektedirler.
Normal dışı davranışları saptamaya ve sınıfÂlamaya çalışan psikoloji dalıdır. Genelde kaÂbul gören bir tanıma göre psikoloji, insan ve hayvan davranışının bilimidir. Psikolojinin kendisine konu olarak zihni, düşünceleri ve duygulan değil de davranışı seçmesinin nedenİ, davranışın gözlemlenebilir, kaydedilebilir ve incelenebilir olması; bütün hayvan türlerinÂde ve insanda bu özelliklerin ortak olmasıdır. Bu psikoloji tanımında modern bilimin ölçüle-bilirliğe ve sınanabilirliğe verdiği (pozitivistik) değer ve insanı hayvan türünün en gelişÂmişi olarak gören Danvinci evrimcilik, belirÂgin olarak farkedilmektedir.
Klinik psikoloji, bozulmuş olduğu düşünüÂlen davranışın nedenlerinin araştırılması ve düzeltilmesi üzerinde uzmanlaşmıştır. Fakat bozulmuş, sapmış, anormal insan davranışı ya da tersinden söylersek, uyumlu, ortalama ve normal insan davranışı hangileridir? ÖncelikÂle bunların aydınlatılmaları gerekir. BozulÂmuş insan davranışlarını saptamak, anormalÂlik psikolojisi veya psikopatoloji çalışmalarıyÂla mümkündür.
İnsan bedeninin yapısı ve işlevleri nispeten somut olarak ölçülmeye ve belirli normallik sıÂnırları İçinde tanımlanmaya daha elverişlidir. Örneğin kandaki şeker düzeyinin, alyuvarları mizdaki hemoglobinin belirli normal değerleÂri bulunmaktadır. Aynı durum insanın psikoloÂjik yapısı İçin geçerli değildir. İnsan psikolojisiÂnin kabul edilmiş, sınırlan belirlenmiş bir normal modeli, dolayısıyla normal ve anormal davranışlar) ayırd edebilmemize yarayan keÂsin bir ölçü yoktur. Anormallik psikolojisi İçinÂde bu konuda birbirlerinin tam zıddı olan iki ana eğilim sözkonusudur. Bunlardan ilki sosÂyal normlara, diğeri ise kişinin kendi kabulleriÂne ve potansiyellerine ağırlık vermektedir. Sosyal normlara ağırlık veren görüş, normal ve anormalin ayrımında uyum kavramının ölÂçü olarak alınabileceğini ileri sürerken; kişiye ağırlık veren görüş kişinin doyumunu ve ken-dİnİ gerçekleştirmesini ölçü almak gerektiğini söylemektedir.
Değişik kültürlerde yapılan sosyolojik ve anÂtropolojik çalışmalarda ise, normalin ve anorÂmalin değerlendirilmesi sırasında kültürler arası farklılıkların rollerinin mutlaka hesaba katılmasının gerekliliği anlaşılmıştır.
Anormal olan her durumun insan organizÂmasının yapı ve işlev sınırlarını da bozacağını, dolayısıyla anormalin biyokimyasal olarak sapÂtanabileceğini ileri süren biyolojik psikiyatri çalışmaları İse tabloyu daha da karıştırmıştır. Fakat bir yandan da iddialarına yeni deliller toplayarak güçlenen biyolojik psikiyatri, kenÂdinden Önceki bütün tartışmaları adeta geçerÂsiz kılmaktadır. Çünkü eğer, psikolojik süreçÂlerin ve davranışların insan organİzmasındakİ maddî süreçlerde karşılıkları bulunuyorsa, davranışlarda ki bozulma, aslında insanın sosÂyal ve bireysel varoluşunun bütünüyle dışında olan bu maddi süreçlerdeki bozulmadır. Şu halde sorun, hangi davranışın bozulduğunu maddi süreçleri ölçerek bulmak, gerekiyorsa düzeltme yoluna gitmektir.
Son dönemlerde bütün bu sosyal, kişisel, biÂyolojik etkenleri genel sistem teorileri içinde bütünleştirme çalışmaları da ortaya çıkmaktaÂdır.
Modern bilimin pozİtivist çalışma tarzını esas alan psikolojideki normali ve anormali saptama çalışmaları, tartışmalara ve değişme potansiyellerine rağmen bugün ölçmeye ve is-tatistiki değerlendirmeye dayalıdır. Bir başka deyişle normlar ve uyum kapasitesi Ölçü alınÂmaktadır. Psikolojik ölçümlerle davranışla rda-ki ortalama ve sapma görünümleri saptanmaya çalışılmakta, bunun için matematikteki 'çan eğrisi' prensibinden hareket edilmekteÂdir. Çan eğrisinin ortasında kalan çoğunluğun ortalama davranışını temsil eden durumlar normal, çan eğrisinin uçlarında kalan durumÂlar ise anormal olarak nitelenmekledir.
Biyolojik psikiyatrinin hedeflerine ulaşmak için henüz erkendir ama, psikolojinin poziti-vistik yönelimi, biyolojik psikiyatrideki sonuçÂlarla uyum İçinde yürümekte, sürekli birbirleÂrini pekiştirmektedirler.
Erol GÖKA
Din Psikolojisi
Çocuk Psikolojisi
Kendilik Psikolojisi
Kaynak:msxlabs.org
YORUMLAR