İlişkiler Kuramı

İlişkiler Kuramı / Harry Stack Sullivan YAŞAMI Sullivan, 21 Şubat 1892'de New York eyaletinin Norwich kenti yakınlarındak...



İlişkiler Kuramı / Harry Stack Sullivan






YAŞAMI


Sullivan, 21 Şubat 1892'de New York eyaletinin Norwich kenti yakınlarındaki bir çiftlikte doğdu. Dünya Ruh Sağlığı Örgütü'nün Amsterdam'daki yönetim kurulu toplantısından Amerika'ya dönerken uğradığı Paris'te, 14 Ocak 1949'da öldü(Geçtan.217) 1909'da Cornell üniversitesi'ndeki ilk yılında, bütün derslerden kalarak okuldan atıldı(Burgger.178) 1917'de akademik kalitesi şüpheli Chicago College of Medicine (tıp) and (cerrahlık) Surgery'den tıp doktoru olarak mezun oldu. Zaten okul kısa bir süre sonra da kapandı(Burger.178). Sullivan, tıp diplomasını aldıktan sonra, Birinci Dünya Savaşı'nın bitimine kadar orduda görev yaptı(Geçtan.271). Hiç evlenmeyen Sullivan, gayri resmi olarak evlat edindiği 15 yaşındaki James ile birlikte -beyin kanamasından ölünceye kadar onunla- yaşadı(Burger.178)

Sullivan'ın özyaşam öyküsü kuramını büyük ölçüde etkilemiştir. Özellikle kuramında ergenlik dönemindeki ilişkilere ayrı bir önem vermesi, kendisinin yaşadığı zorlukları ve travmaları yansıtır. Kuramında, annenin kaygılarını çocuğuna aktardığından söz eder. Sullivan'ın annesi de depresif ve kaygılı bir kadındır. Yalnız bir çocukluk geçiren Sullivan, Protestan bir mahallede yaşayan İrlandalı Katolik bir ailenin çocuğuydu(Burger.178).

1931'de kendi muayenehanesini açtı. Hastalarının çoğu nevrotiklerden oluştuğu için bu tür sorunlar üzerine yoğunlaştı. Özellikle obsesyonlar konusunda başarı sağladı. 1947'de “Modern Psikiyatrinin Kavramları†adlı kitabını yayımladı. Ölümünden sonra defterleri, banda alınmış konuşmaları, yayımlanmamış makaleleri W.A. White Psikiyatri Vakfı'nda toplanarak “Psikiyatride İlişkiler Kuramıâ€, “Psikiyatride Klinik Çalışmalarâ€, “Psikiyatrik Görüşmeler†adlı üç kitap olarak yayınlandı(Geçtan.272).

İLİŞKİLER KURAMININ AYIRICI ÖZELLİKLERİ


“İnsanları diğer insanlar hasta ettiğinden, onları yine diğer insanlar iyi edebilir.†Sullivan'ın kuramı, insanlar arası ilişkilerdeki davranışları vurgular. Kişilik ve tedavi kuramcıları için temel veriler, ilişkiler içinde geliştirilen tepkilerdir. Davranış bozuklukları da insanlarla ilişkiden lanır. Dolayısıyla, tedavisi de insan ilişkilerini içerir(Geçtan.272).

Sullivan, davranışların ilişkilerden landığına inandığı için, bir insanın davranışlarının çevresinden ayrı ve tek başına ele alınarak yorumlanamayacağı görüşünü savunur. Psikiyatrik analizin birimi insanlar arası etkileşimdir.

Katılımcı - Gözlemci:
Sullivan'ın terapist tanımıdır. Terapist hem hastanın analizini yapan hem de onunla ilişki içinde olan konumundadır. Bir başka deyişle, “terapistin kendi davranışları, hastada gözlemlemekte olduğu davranışların ortaya çıkış nedeni ve sonucudur.†(Geçtan.273)

KİŞİLİĞİN YAPISAL ÖZELLİKLERİ


Kişilik, ilişki durumları dışında incelenemez. Kişiliğin incelenme birimi, insan değil, ilişkidir. Kişiliğin yapısal örgütü, organizmadan lanan algılardan çok, insanlar arası ilişkilerin ürünüdür. Kişilik, ancak insan bir ya da daha fazla sayıda kişiyle ilişki durumundayken ortaya çıkar. Bunun için diğer insanların somut varlığı gerekmez. İmgelemsel, hatta gerçekte var olmayan kişiler de olmayabilir. Algılama, hatırlama, düşünme, düş kurma ve tüm diğer ruhsal süreçler insan ilişkilerini içerirler. Rüyalar, rüya gören kişinin diğer insanlarla ilişkilerini yansıtır(Geçtan.273)-274).


KİŞİLİK ALANI İÇİNDE ETKİNLİK GÖSTEREN üÇ SüREÇ:


1) DİNAMİZM:

Kişiliğin incelenmesinde kullanılan en küçük birimdir. Organizmanın canlılığını sürdürmesini sağlayan, sürekli enerji dönüşümleri olarak tanımlanır. Enerji dönüşümleri davranışları oluşturur. Dinamizmler, çevreyle etkileşimlerini sürdürebilmek için, ağız, el, anüs ve üreme organları gibi beden bölgelerinden yararlanırlar. Bunlar, organizmanın temel ihtiyaçlarına doyum sağlama görevini üstlenmiştir.

Ancak bir dinamizm vardır ki, anksiyete sonucu ortaya çıkar. Sullivan bunu benlik ya da benlik -kendilik - sistemi olarak adlandırır.

İnsan ilişkilerinin ürünü olan anksiyete, başlangıçta anneden çocuğa aktarılan, sonraki yaşamda ise kişinin güvenliği tehlikeye girdiği durumlarda yaşanan bir duygudur. Anksiyeteyi azaltmak yada ondan kaçmak amacıyla insan, türlü koruyucu önlemler alır ve davranışlarını denetler. Örneğin çocuk, ebeveyninin isteklerine boyun eğerek, cezadan kaçabileceğini öğrenir. Benliği koruyucu bu önlemler, bazı davranış biçimlerini onaylayan (iyi-ben), bazı davranış biçimlerini yasaklayan (kötü-ben) benlik sistemini oluşturur(Geçtan.274).
İnsanın güvenliğini sağlayan benlik sistemi kişiliğin geri kalanına yabancılaşma eğilimindedir. Kişilik örgütüne uygun düşmeyen bilgi ve uyaranları kabul etmez. Böylece benlik saygınlığını sürdürür ve eleştirilerden korunur. Kişinin yaşamında anksiyete arttığı oranda, benlik şişer ve kişiliğin geri kalanından kopar. Bu nedenle, benlik sistemi bir yandan kişiyi anksiyeteden korurken, öte yandan onun diğer insanlarla sağlıklı ilişkiler kurabilmesini engeller(Geçtan.274-175).

2) PERSONİFİKASYON: (Kişileştirme)

Sallivan'a göre KİŞİLEŞTİRME (Benlik -Kendilik- İmgesi) üç Ana Ögeden Oluşur: (Burger-179)

Kişileştirme: Kişinin kendisine ya da diğer insanlara ilişkin olarak geliştirdiği zihinsel imgelerdir. Kişileştirmeler, çoğu kez mal ettikleri kişilerin gerçek niteliklerini yansıtmaz. Ancak bir kez oluştuktan sonra, bireyin diğer insanlara karşı tutumlarını sürekli ve değişmez bir biçimde etkiler(Geçtan.275).
Çocuk, ihtiyaçlarını karşıladığı için iyi-anne kişileştirmesi, anne olumsuz tutumlar gösterdiği zaman anksiyete yarattığından, çocukta kötü-anne kişileştirmesi oluşur. Aynı durum bir insanın kendisini değerlendirmesinde de söz konusudur. Anne-baba çocuk ilişkilerinde ödül ve ceza oranı, kişinin kendisini iyi-ben ya da kötü-ben olarak değerlendirmesinde yaşam boyu etkisini sürdürür. Kendimizle ilgili imgeler: “İyi-Ben, Kötü-Ben ve Ben-Değilâ€den oluşur. İyi-ben ve kötü-ben bilinç düzeyinde yer alır (Geçtan.275).

A) İyi-Ben:
Hakkında iyi hissettiğimiz, geçmişte ödüllendirilmiş olan yönlerimizden oluşmaktadır. En önemlisi, bunlar güvenlik duygusuyla bağdaştırdığımız ya da kaygı durumu yaşamadığımız davranışlarımızdır.

B) Kötü-Ben:
Düşünmek istemediğimiz, geçmişte ödüllendirilmemiş deneyimlerimizi içermektedir. Bu davranışlarımız kaygıyla özdeşleşir.

C) Ben-Değil:
Tehdit edici bulduğumuz için benlik -kendilik- sistemimizden çözüştürdüğümüz ve bilinçaltında sakladığımız yönlerimizi yansıtır. Sullivan'a göre insanlar bu yönlerini uyurken ya da şizofren olduklarında fark ederler. Çözüştürme Kavramı: Freud'un bastırma kavramına benzer. Kabul edilmeyen düşünceleri bilinçten uzak tutmak için sürekli enerji harcanır(Burger.179).

3) BİLİŞSEL SüREÇLER:

Bilişsel süreçler üç biçimde ortaya çıkar: Prototaksik, parataksik ve sintaksik.
Prototaksik yaşantı, yaşamın ilk aylarında vardır ve sonradan gelişecek iki süreç için gereklidir. Zihinde geçici olarak ortaya çıkan anlık imgeler ve duygulardır. Aralarında bağlantı olmayan bu duygular kişi için bir anlam taşımaz.

Parataksik düşünce, aynı zamanda ortaya çıkan ve aralarında mantıksal bir ilişki olmayan iki olay arasında nedensel bir bağ kurma eğilimidir. Düşüncelerimizin çoğu bu niteliktedir(Geçten.276). (Kafka'nın Öyküsü.)
Sintaksik düşünce, düşüncenin en gelişmiş biçimidir. Bir grup tarafından geçerliliği ortaklaşa kabul edilmiş simgeleri içerir. Sözcükler ve rakamlar buna örnek olarak gösterilebilir.

KİŞİLİĞİN İŞLEYİŞ BİÇİMİ


Sullivan'a göre kişilik, gerilimi azaltmak amacıyla çalışan bir enerji sistemidir. Gerilimler, doğuştan ve sürekli var olan ve eyleme yönelik eğilimlerdir. Yoğunlukları zaman içinde azalabilir ve artabilir.


Sullivan Gerilimleri üç Ayrı Grupta İnceler:

1) İhtiyaçlar; yaşamın fizyolojik ve biyokimyasal zorluklarından lanır. Eksikliği organizmanın dengeleşimini bozar. İhtiyaçların bir aşama sırası vardır. üst aşamadaki ihtiyaçların giderilebilmesi için alttakilerin karşılanmış olması gerekir. İhtiyaçlar karşılandığında kişinin ruhsal durumunda oluşan değişikliğe doyum denir.

2) Anksiyete; bir insanın güvenliğinin gerçek ya da imgesel bir tehditle karşılaştığı zaman yaşanan duygudur. Yoğunluğu arttığı oranda, insanın, ihtiyaçlarına doyum sağlama etkinliklerinde bir azalma olur, ilişkileri bozulur ve düşünce düzeni aksar. Anksiyetenin yoğunluğu, tehlikenin önemine ve kişinin savunma işlevlerinin etkinlik oranına göre değişir. Yoğun anksiyete insanı şaşkın ve çaresiz bırakırken daha az yoğun anksiyete insanın kendisini ve çevresini değerlendirebilmesine ve gerekli değişiklikleri yapmasına yardımcı olur. Bu nedenle Sullivan, anksiyetenin yaşam üzerinde eğitici bir etkisi olduğundan söz etmiştir.

Anksiyete anneden çocuğa empati yoluyla geçer. Anksiyete kişinin diğer davranışlarını, bilişsel süreçlerini “felce uğratan†bir etki yaratır. Anksiyetenin yoğunluğunu azaltma çabalarına güvenlik tepkileri denir. İhtiyaçların karşılanmadığında görülen duyumsamazlık (çevreden kopma) tepkisine de uyuklama tepkisi denir. Anksiyeteden kaçamayan bebek uykuya dalar.
Sullivan'a göre, insan davranışları iki temel amaca hizmet etmek üzere örgütlenmiştir: Doyum ve güvenlik. Buna göre, tüm davranışlar, ya ihtiyaçların yoğunluğunu azaltmaya ya da anksiyeteden kaçmaya yöneliktir.

3) Uyku; doğuştan varolan bir tepki biçimidir. Sullivan'a göre, uyku ve uyku süresince ortaya çıkan tepkiler, normal insanın temel etkinliklerinden biri olduğu gibi, normal dışı davranışların anlaşılabilmesi yönünden de büyük önem taşır.

İlişki İhtiyaçları:

Bebeğin davranışları kendi ihtiyaçlarına sağlayabilecek oranda gelişmediğinden, ihtiyaçlarının giderilmesi de bir diğer insana bağımlıdır. Böylece, doyum sağlama olayı insanlar arası etkileşimle sonuçlanır. Fizyolojik ihtiyaçlar kolayca kişiler arası ihtiyaçlara dönüşür ve bebek, tepkilerini diğer insanlardan gelecek davranışlara göre ayarlamayı öğrenir. Sullivan bu görüşten hareket ederek, sevgi ihtiyacı, güvenlik ihtiyacı, yakınlık ihtiyacı, eşit ilişki ihtiyacı, vb. bazı örüntülerin tanımını yapmıştır. Başkalarıyla ilişkiye geçme eğilimi insanın yapısında var olduğundan, bu örüntüler kolay oluşur ve evrensel niteliktedirler (Geçten.279).

Dikkat:

Sullivan bilince ilişkin süreçleri dikkat kavramını kapsamı içinde incelemiştir. Ona göre, dikkat ve onun karşıtı dikkatsizlik, insanın evrensel bir özelliğidir. Sullivan dikkatten çok dikkatsizlik üzerinde durmuştur.

Seçici Dikkatsizlik:

Kişinin, olayları ya da kendi tepkilerini fark edememesi ya da olaylara hiçbir tepki vermemesi biçiminde ortaya çıkan “etkin†bir olguyu tanımlar(Geçtan.279). Kaygıyı azaltacak faydalı mekanizmalardan birisidir. Çocuklar ve yetişkinler kaygı yaratıcı bilgiyi görmezden gelip reddederken kullanırlar(Burger.177).

SULLIVAN'IN GELİŞİM KURAMI


Sullivan'a göre, insan toplumsal bir varlıktır. Toplumsallaşma süreci, doğum anında ya da doğumdan kısa bir süre sonra başlar.


Sullivan'ın Gelişim Dönemleri


1 Bebeklik ( 0 - 1 ) Doğumdan, iletişim aracı niteliğinde olmayan sözlü konuşmanın ortaya çıkışı
2 Birinci Çocukluk ( 1 - 5 ) Konuşmayı öğrenme
3 İkinci Çocukluk ( 6 - 8 ) Oyun arkadaşı gereksinimi
4 Ön Ergenlik ( 9 - 12 ) Aynı yaş grubu ve cinsiyetle yakın ilişki
5 İlk Ergenlik ( 13 - 17 ) Karşı cinse ilginin ortaya çıkması
6 İkinci Ergenlik ( 18 - 20 ) Uzun süreli cinsel ilişki kurma isteği
7 Yetişkinlik ( 20 ve sonrası ) Yetişkin arkadaşlar, cinsellik, meslek

Sullivan da, yetişkin kişiliğinin gelişiminde erken çocukluk deneyimlerinin önemini vurgulamış, bununla birlikte o da Erikson gibi kişilik gelişiminin ilerleyen yılarda da devam ettiğini belirtmiştir. Gelişim evreleri büyük oranda toplumsal durumlarla belirlenir. Çocukların bir evreyi belli bir şekilde atlatması, hem o evrenin biyolojik özellikleriyle hem de o yaşta içinde bulundukları koşullarla belirlenir. Bu nedenle, farklı kültürlerde yetişen çocuklar birbirlerinden oldukça farklı gelişim evrelerinden geçerler(Burger.180).


Sullivan, gelişim kuramında yedi evreden üçünü oluşturan ergenlik yıllarına ayrı bir önem verir. Ön-ergenlik ve bunu izleyen yıllarda yaşananların, yetişkinlikte tatmin edici ilişkiler yürütebilmek için çok önemli olduğunu söyler. Sullivan, yetişkin hastalarının çoğunun sorunlarının, ergenlikte tatmin edici ilişkiler kuramamalarından landığını gözlemlediğini belirtmiştir(Burger.180).

1- Bebeklik, Bebek, temel ihtiyaçlarının annenin sıcak ve sevecen davranışlarıyla karşılanmasına karşı aynı sevecen davranışları gösterir(Burger.180)

2- Birinci Çocukluk, sözlü dil belirir. Benlik sistemi çocuğun cinsiyetine göre biçimlenmeye başlar. Çocuk kendi cinsiyet rolüyle özdeşleşir. Kötülük beklentisi; çocukta “düşmanca bir dünya içinde yaşadığı†duygusu gelişirse, kendisine yöneltilen sevgiye olumlu tepki göstermeyebilir. Bu durumda ilişkileri bozulur, çevresinden uzaklaşır ve içe kapanır. (Burger.180)
3- İkinci Çocukluk, İlkokul yıllarını kapsar. Bu dönem toplumsallaşmayı, aile dışındaki otorite figürleriyle yaşantıya girmeyi, yarışmayı, işbirliği yapmayı, topluluk dışı kalma, küçük düşme ve bir gruba gibi durumların anlamını öğrenmeyi içerir(Burger.180).
4- Ön-Ergenlik Evresi, kişi, akranlarıyla yakın ilişki kurmak için güçlü bir gereksinim hisseder. Geniş arkadaş grupları olsa da grup içinde daha yakın çiftler kolayca fark edilir. Bu özel arkadaşlığın, önemli psikolojik işlevleri vardır. Örneğin çocuk, karşısındaki insanın gereksinimlerine duyarlı olmayı öğrenir. Ayrıca bu arkadaşlık, çocuğun kendi değerini bulduğu bir ilişkidir; bu ilişki içinde çocuk, kendini kabul edilmiş ve sevilmiş hisseder. Böylesi özel ilişkiler geliştiremeyen çocuklar, acı bir yalnızlık duygusu yaşayabilirler. Bu evrede yakın arkadaşlık kuramayanlar, daha sonra yakın ilişki kurmakta zorlanırlar(Burger.180).
5- Erken Ergenlik Evresi, ergenlik belirtilerinin başladığı dönem. Ergen, fiziksel değişikliklerle birlikte cinsel çekicilik olgusunu da keşfeder. Bu evrede pek çok ergenin kendine duyduğu güven sarsılır. Özgüven ve kişinin kendine verdiği değer, çoğu zaman cinsel çekicilik ve başarıyla ölçülmeye başlar. Kendini cinsel (görünüş!) açıdan çekici ve etkin bulmayanlar, bu konuda yaşıtlarının gerisinde kaldıklarını düşünenlerde özgüven sarsılır. Bu dönemde anne-baba tutumları da bir çatıma kaynağıdır(Burger.180).
6- Geç-Ergenlik Evresi, ergenlik yıllarının sonudur. Temel sorun uzun süreli bir ilişki (ÖSS!) içinde tatmin edici cinsel etkinlik yaşamamaktır. Bu evre aynı zamanda, iş bulmak ve maddi sorunlarla uğraşmak gibi yetişkin konularına geçişi de içerir. İnsanlar bu evrede, daha önceki dönemlerde kullanmış oldukları kaygı giderme yöntemlerinin bedellerini ödemeye başlarlar. Örneğin “seçici dikkatsizlik†yöntemini fazla kullanmış olan kişilerin “kendilik kişileştirmeleri†bozuk olacak ve sonuçta seçimleri isabetsiz olacaktır.(Burger.180).
7- Yetişkinlik, bu döneme ulaşan kişi, uygarlık örtüsü altında bir hayvan olma durumundan sıyrılarak, kurduğu ilişkilerin kendisine kazandırdıklarıyla gerçek anlamda bir insan olarak yaşamını sürdürür(Geçtan.283)

NORMAL DIŞI DAVRANIŞLAR


Sullivan, normaldışı davranışların üç ayrı bakış açısından incelenmesini önerir:

Sullivan'a göre, normal dışı davranışlar, gelişim aşaması süresinde yeralan bozuk yaşantılar sonucu, kişinin kendisiyle ve diğer insanlarla yetersiz ilişki ve yanlış personafikasyonlar geliştirmiş olmasından lanır(AltıntaşGültekin.62)

1. Benlik sistemi ve güvenlik mekanizmalarının incelenmesi.
2. Güvenlik mekanizmalarının dışında kalan kişiliğin, özellikle ihtiyaçlarını giderme yöntemlerinin incelenmesi.
3. Uyku süresindeki yaşantılar ve uyku düzensizliklerinin incelenmesi.(Geçtan.288)

Benlik Sistemi Bozuklukları:


Sullivan'a göre, normaldışı davranışlar, gelişim aşamaları sürecinde yer alan bozuk yaşantılar sonucu, kişinin kendisine ve diğer insanlara ilişkin yetersiz ve yanlış personifikasyonlar (kişileştirmeler) geliştirmiş olmasından lanır. Kişi, diğer insanları nitelendirirken kendine ilişkin kişileştirmenin etkisinde kaldığından, onları da kendini değerlendirdiğe biçimde değerlendirir. Dolayısıyla, kendine ilişkin yetersiz ve yanlış kişileştirmeler geliştirmiş bir insanın, başkalarına ilişkin algıları da yanılgılarla doludur(Geçtan.283).Bu durum, insanın bir kısır döngünün içine sıkışmasına neden olur. Böylece kişi, açık düşünebilmesini, doğru algılayabilmesini ve uygun davranabilmesini engelleyen anksiyeteye gömülür.

Anksiyete:

Anksiyete oluşumunun nedenlerinin başında, kişinin yetişmesinde etkili olan kişiler gelir. Bu ilişkiler, çocuğun ebeveyni, öğretmenleri, bakıcıları ve yaşıtlarını içerir.

Aşırı anksiyete, çocuğun yakın çevresinde anksiyeteli insanların varlığıyla gelişir. Bulaşıcı bir nitelik gösteren anksiyete, anneden çocuğa empati yoluyla bulaşır. Çocuğun çevresinde bulunan kötü, yıkıcı kişiler ile reddedici, küçük düşürücü tutumlar çocukta anksiyete ve güvensizlik duygularını geliştirir. Sullivan'a göre, yetişkinlerin alaycı, küçük düşürücü tutum ve davranışları özellikle ergenlik döneminde daha yıkıcı etkiler yapar(Geçtan.284).

Anksiyetenin İkincil Sonuçları:

Anksiyetenin yoğunluğu oranında davranışlar aksar, algılama ve dikkat bozuklukları ortaya çıkar.

Benlik sistemini oluşturan savunma tepkileri iki genel biçimde ortaya
çıkar(Geçtan.285):

1. Kişi, yaşamakta olduğu anksiyete yaratan koşullardan kaçar ya da bu durumları kendisinden uzak tutar.
2. Çevresinden ya da iç dünyasından lanan ve anksiyete yaratan durumları algılamamaya çalışır. Ortamdan fiziki olarak uzaklaşmak, konuşurken konuyu değiştirmek örnek olarak verilebilir. Kaçmanın olanaksız olduğu durumlarda ise karşıdakini ikna etme, yumuşatma, farklı görünme eğilimi vardır.

Bireyin iç dünyasından ya da davranışlarından lanan anksiyeteye karşı kullanılan savunmalar iki biçimde oluşur:


1. Seçici İlgisizlik: Kişi, kendisinde anksiyete yaratabilecek nitelikteki düşünce ve duyguları, seçici bir biçimde, bilinç dünyasından uzak tutar.
2. Yedek Süreçler: Anksiyete oluşturabilecek nitelikteki duygusal tepkilerin yerine, böyle bir etki yaratmayacak nitelikte tepkiler geliştirir.

Böylece insan, kendisinde anksiyete yaratabilecek nitelikteki durumları görmemeyi ya da duymamayı öğrenir. Anksiyeteden kaçmanın olanaksız olduğu durumlarda ise zihnini değişik düşünce biçimleriyle doldurarak kendisini korumaya çalışır. Obsesif düşüncelere gömülür, çeşitli düşlerle oyalanır, kendini küçültücü özeleştiriler yapabilir ya da kendine acıyabilir, iç organlarıyla ilgili kaygılara kapılabilir, üzüntü ve kahır duygularıyla yoğrulabilir, paranoid tepkilerle kendisini suçlamaktan kurtulabilir(Geçtan.286).

Herkes tarafından kullanılan savunma yöntemlerinin (seçici ilgisizlik ve yedek süreçler) sık kullanılmasının olumsuz sonuçları şunlardır(Geçtan.286):

1. Kişinin yaşam özgürlüğünü kısıtlar. Kaçınılan, görmezden gelinen durumların sayısı arttıkça davranışlar kısırlaşır. Otoriteden, eleştiriden korktukça, kendini ortaya koymaktan kaçındıkça kişi “davranış kaybına†uğrar.
2. İlişkilerden olumsuz etkilenilir ve birey çevresinden doyum sağlayamaz. Kendi kusurlarının sorumluluğunu sürekli başkalarına yükleyen ve onları kendisine karşı görme eğiliminde olan bili, çevresiyle ilişkilerini uyum içinde yürütemez.
3. Anksiyeteden kaçınmak için kullanılan yedek düşünce süreçleri, bireyin kendisini ve davranışlarını yanlış yorumlamasına neden olur. Bu da çevresini değerlendirirken abartılı genellemeler ve önyargılara neden olur.
4. Bireyin bazen yaşam boyu bilincinden uzak tutuğu bazı duygu, düşünce ve davranışlar “çözülmeâ€ye, kişilik parçalanmasına neden olabilir.
Sullivan'a göre, seçici ilgisizlik ve yedek süreçler insanda doğuştan var olan eğilimlerdir. Ancak bu eğilimlerin hangi biçimlerde uygulanacağını çevresel etmenler belirler.

Bu etmenler(Geçtan.287-288):

1. En önemlisi yetişkinlerin uyguladığı eğitim sonucu doğrudan öğrenmedir.
2. Kişi bir dizi sınama-yanılma süreci içinde anksiyeteden kaçabileceği en elverişli yöntemi kendisi bulur.
3. Anksiyeteye karşı etkisiz çözümler geliştirmenin diğer bir nedeni, etkin savunma yöntemleri geliştirebilmek için gerekli örnekten-modelden yoksun kalmış olmak.

Kaynakça:

1. Geçtan.E. Psikanaliz ve Sonrası.Remzi Kitabevi. İstanbul. 2000

2. Burger.J.M. Kişilik. Kaknüs Yayınları. İstanbul.2006
3. Altıntaş.E. Gültekin.M. Psikolojik Danışma Kuramları. Aktüel Yayınları. İstanbul.2005







  • Halkla İlişkiler ve Tanıtım Elemanı


  • Uluslararası İlişkiler Sözlüğü


  • Uluslararası İlişkiler



Kaynak:msxlabs.org

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: İlişkiler Kuramı
İlişkiler Kuramı
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/08/iliskiler-kuram.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/08/iliskiler-kuram.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content