KAYIT 210 … “Oğlum demiş bu rüyayı içinde sakla, kimseye söyleme”.. Bu sana bir sır müjde olacak. Hiç kimseye söyleme demiş. Bu ihtiyar adam...
KAYIT 210
…
“Oğlum demiş bu rüyayı içinde sakla, kimseye söyleme”.. Bu sana bir sır müjde olacak. Hiç kimseye söyleme demiş. Bu ihtiyar adam. Ebu Abdulmenât yahut Abduluzzâ bunu saklamış. Aradan seneler geçmiş. 20 seneye yakınmış.
Mekke’de Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz ile arkadaş olmuş bu Ebu Kuhafe’nin oğlu Abduluzzâ.
Arkadaş olmuş.. Ne demiş sana diyeyim demiş. Abduluzzâ? Geç bu ismi demiş. Ben sana bir isim koyayım.
Ne koyacaksın demiş. Abdullah koymuş bunun ismini. Senin ismin Abdullah olsun.
Abduluzzâ’nın oğlu olacağına Abdulmenât’ın… Peki demiş.
Aradan bir müddet geçmiş. Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz Ahmed-ül Emin olmuş. Mekke’de Emin sıfatını almış. Yine bu Abdullah’la arkadaş; sevişiyorlar.
Nihayet nihayet nihayet.. Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz Hazreti Hatice-tül Kübra ile evleniyor. Hatice-tül Kübra’nın da zengin şeyleri var, kervanı var. Ara sıra bununla.. Nihayet Bu Abdulmenât dediğimiz, Abduluzzâ dediğimiz yine şeye gidiyor. Söyle ismini, Şam’a gidiyor. Şam diyip de geçme. Kaç gün 15 gün gitmek, 15 gün gelmek o zaman. Orada da 15 gün; 45 gün. Geride o arkadaşı olan Ahmed-ül Emin Hatice-tül Kübra ile şey eder. Dağlara çıkıyor. Beşeriyetten uzaklaşıyor. Bir gün Hira Dağında otururken bir melek görünüyor kendisine; korkuyor.
“Ikra” oku bakalım diyor. Diyor ki ben bilmem okumak, yazmak bilmem. Resulullah biliyorsunuz ümmi idi. Ümmi; cahil demek değil! Aziz cemaat, cahil demek değil. Ümmi demek; ‘hocası ALLAH olan demektir’. Hocası ALLAH olana ümmi derler. Ümmi kelimesi, anadan doğma öyle demektir. Türkçeye tercüme eder de ******* anadan doğma demektir. Anadan doğma öyle kalmış. Anadan doğma ama..
Bazıları çıkar sapıklar efendim, Buheyra ile görüştü; 6 yaşındayken itaat konuştular. Buheyra ona dini öğretti. Kabul! Peki efendi kabul edelim. Bir saatte bütün beşeriyeti felaha getirecek bir dini, bir saatte 6 yaşındaki çocuk bir adamdan öğrenirse, o insan değil bambaşka bir insandır. Bu da bir mucize. Ne tepinir durursun..
Dağda melek görür. “Ikra” oku diyor. “la ya'rif” diyor ben bilmem. Oku diyor. Ben okuma bilmem. Oku! Ne ile oku..? “Ikra'bismirabbikellezî halak.” Seni Yaratan ALLAH’ının ismiyle oku diyor. Cebrail (a.s.) söylüyor. Bakın burda şimdi bu ilk inen ayette biliyorsunuz bu ilk inen ayet 14 ayettir. 5’i dağda inmiştir. 9’u da Mekke’de. Ve burda inceliğe bakınız. “Ikra'bismirabbikellezî halak.” Seni Yaradan ALLAH’ının ismiyle oku. “Halakal insâne min alak.” Ki o seni Yaradan ALLAH insanları da bir alaka’dan yarattı. Seni alaka’dan yarattık demiyor. Edebi İlahi’ye bakınız. Cenab-ı Peygambere sen alaka’dan yaratıldın demiyor. Edebe bakınız.
Seni yaratan ALLAH ki, insanları da bir alaka’dan yarattı. Burada Nur-u Muhammediye şey..
Resulullah Efendimiz bunu alıyor. Başlıyor titremeye. Geliyor Hazreti Hatice’ye. “Bana bir şeyler oldu” diyor. Bazı sapıklar sara nöbeti geçiriyor diyor Resulullah’a ….. Zavallılar... Hadi sen de sara nöbeti geçir; tepin bakalım da söyle böyle lakırdı.
Buna sapık.. Bunlar insanın, Müslümanın üzerine sineğin kanadı gibi bile tesir etmez. Bunlara cevap bile tenezzül etmez insan. …
Bu dedi; muhakkak ALLAH’ın meleğidir. Sen Peygamber oldun demiş. Ve ilk iman eden Hazreti Hatice-tül Kübra Resulullah’a kadınlardan. Çocuklardan Hazreti Ali, 7 yaşında. Kölelerden Zeyd bin Harise.
Mekke’de bir yayılıyor Muhammed-ul Emin dedikleri “Ben Peygamber oldum” diye çıkmış ortaya. 3 gün sonra bu Abdullah ismini Abdulmenât diye çevirdiğimiz Abdullah şeyden geliyor. Şam’dan dönüyor. Evinde diyorlar ki; “senin şey var ya arkadaşın..” Haa diyor. O Peygamber olduğunu ilan ediyor diyor. Ne demiş; Peygamber oldum.
“Bir gideyim bakayım” demiş. “O yalan söylemez” demiş. Abdullah ki işte Ebu Bekir bu. Ahaa o teyyy Ebu Kuhâfe’nin oğlu. Ebu Kuhâfe Hazreti Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizden sonra vefat etmiştir. Teyy Mekke’de; 124 yaşında muammer olmuştur.
Geliyor merhaba, merhaba. Sen diyor Peygamber olduğunu söylemişsin diyor. Etrafta öyle..
Evet diyor; Peygamber oldum. Bana iman eder misin?
Peki diyor ne diyeceğim. La İlahe İllallah Muhammedur Resulullah.
İman ettim diyor. Resulu Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz’in elini tutuyor. Peki diyor, Ya Resulallah diyor ben iman ettim sen yalan söylemezsin; hüccetin nedir diyor. Yanaş diyor, Ya Ebu Bekir; Sen bundan 20 sene evvel o unutmuş gördüğün bir rüya vardı. O yetmez mi sana diyor.
Ne rüya olduğunu bilmiyoruz. Gayet tabi Resullullah’a Cebrail Aleyhisselam bu rüyayı yetiştirdi. Bu da erkeklerden birinci erkek olarak sıyrılıyor. İslam oluyor.
Hazreti Ebu Bekir vefat ettiği zaman 63-64 yaşlarındaydı. Babası Ebu Kuhâfe, Ebu Bekir’in vefatlarında sağdı. O kadar büyük muammer olmuş. Abdulmenât’tan Resulullah Abdullah, sonra Ebu Bekir.. Hatta bütün sahabelerin bir çoklarının ismini değiştirmiştir Resulullah. Mesela Ebu Hureyre; cahiliye devrinde Ebu Hureye’nin Abdul-Kays’dı ismi. 76 yaşında, 59 Hicri’de vefat etmiştir. Ebu Hureyre’nin asıl ismi de Abdurrahman’dı.
Abdurrahman, kedileri toplarmış bu mübarek; bakarmış. Sahabe de kızarmış bu kedileri topluyor falan diye. Resulullah demiş ki; “sen kedileri topluyor musun? Sahabe seninle alay ediyor.” Bir gün de yine cübbesinin altına kırıştırmış bir küçük kedi, gidiyor. Resulullah’ı gördü mü kapatıvermiş böyle. Resulullah demiş; ne var demiş. Bakmış ki kedi; Ebu Hureyre demiş, kedi babası.
Şimdi bir hadis vardır.“Hubbü'l-hırratı mine'l-îmân.” Kedi hikâyesinden. Hatırıma geldi kedi söyledim. Hubbü’l-hırra; kedinin sevgisi, minel iman. Bu kediyi sevmek imandandır değil haaa.. Bir yerde böyle bir hata etmişler de bir albayın biri dinlemiş bunu. Ankara’da geçen sene vaaz ederken bir vaaz arkadaşımız yapmış. Albay da demiş ki peki hoca efendi. Hubbü'l-hırratımine'l-îmân.” Kediyi sevmek imandandır.
Kedi yok Kuran-ı Kerim’de. Karınca var, hüthüt var, deve var, efendim at var; 18 yerinde at’tan bahsedilir Kuran-ı Kerimde. Resulullah Efendimiz’in; niye kediyi sevmek imandandır da şeyi sevmek imandan değildir, atı diye sormuş.
Hoca Efendi öyle… demiş. Albay da doymamış tabi, doyamamış. Vaazdayken ben çıkıyorum bana sordu dedi ki; Hoca Efendi dedi böyle böyle.. Öyledir ama dedim ben de başka türlü anlatayım sana.
Şimdi aziz cemaat; içinizde Arapça bilenler vardır. Arapça’da her kelimenin bir harf tarifi vardır; çengeli vardır. Mesela Arapça da “la” vardır bir kelime. İngilizce de “the” vardır. Almanca’da “der, das,du vardı. …İl, lo, la İtalyanca’da. Her harfin tarifi vardır. Arapçada da “el”. “El Hubbü'l-hırratı mine'l-îmân” denmesi lazımken, Cenabı Peygamber oradan lam’ı kaldırmış. Harfi tarifi kaldırmış Hafız Efendi. Niye kaldırmış? Arapçada öyle be kardeşim. Ben yapmadım ki. “el ricalün ya'lemun - ricaline ya'lemun.” lam’ı kaldırırsın, mana değişir. Ekli okursun mana değişir. Lâ uksimu bi yevmil kıyâmeh. Yevmil kıyâmeh, yevmul kıyâmeh. Birisi cesedi kıyamet, birisi ruhen tenezzül etmek manasına. Bir esre ile ötre değil.
Şimdi Hoca Efendi bunu el’i orada zannetmiş. “el Hubbü'l-hırratı mine'l-îmân. “Kediyi sevmek imandandır. el’i kaldırdığın zaman; “kedi kimi severse iman ondadır.” Kedi o kadar nankördür ki; onu bile memnun edeceksin. Hahh şimdi dünyam değişti demiş. İşte ona da Ebu Hureyre koymuş ismini.
Şimdi aziz cemaat, bazısı der ki; efendim Kuran’a nazire yazacak. Birçok sapıklar çıktı bunlar. Niye yazamadılar? Yazamadılar.. Niye yazamadılar? Kudret..Yoo kudreti yettiklerinden değil. ALLAH kelamı olduğu için yazamadılar oğlum. Yazamadıkları için değil ALLAH kelamı.. ALLAH kelamı olduğu için yazamadılar. Kelimeleri yerinde kullanırsan itiraz eden donar, hayvanlaşır, öküzleşir ve defolur gider. Kelimeleri yerinde kullanacaksın.
Şimdi, bugün ikindide oruçtan bahsettik. Oruç gitti. Fazla orucun içine girersem; sizin orucu bilmediğinizi ben kabul etmiş olurum. Sizi tahkir etmiş olurum. Bu kadar oruç tutuyorsunuz. Benden yaşlılar var. Öyle fazla da şey etmez. Eee bırak beni de ben kendim tutayım dersin. Her şeyin bir yolu illa ki diyeceksin. Oruç bitti..
Şimdi aziz cemaat; namaz, namaz..
Namaz kelimesi, Sanstrikçe’dir. Eksi Hint’çe; namaz.
Salat; Arapça’dır. Bize girmiş bir yerden namaz kelimesi. Bildiğimiz namaz.
Namaz Sanstrikçe’de eğilmek manasına gelir; eğilmek manasına.. Şöyle eğilmek.
Nere dersen, ordan İran’a gelmiş; İran’dan bize atlamış. Biz de namaz diyoruz ismine. Kelime bu.
Şimdi namazı Cenabı Hak emretmiştir. Niçin emretti. Yani emretti ama Kuran bizim için indi. Niye emretti? Efendim… Anladık Efendim niye emretti? Muhakkak ki iyi dikkat buyurun aziz cemaat, muhakkak ki; kulların bir şeyle bir şeyin arasındaki hattı faslını gizlemek ve kulunu sevdiği için bir hataya girmesin diye bunu emretti.
Namaz o halde nedir ki bu hattı faslı temin ediyor?
Kelime-i şehadet, hac, zekât, salat, savm. Bunlarda bir şeyin bir şeyle temasını kesmek ve yanaşmak için köprülerdir bunlar. O halde asıl olanların gizledikleri şey nedir? Bunlar ne? Farzı gizliyorlar oğlum, farz diyoruz ismine.
Farzlar o halde nedir? Farz kelimesinin manası nedir?
Efendim işte farz. Eee anladık hoca efendi farz. Kelime-i şahadet farz, zekât farz, şu farz anladık ama farz niçin farz..
Farz; ALLAH’a yanaşmak için şekil değiştirmiş bir haletin, durumun fiili hareketlerine farz derler Arapça’da lugatında. ALLAH’a yanaşmak için bir takım hareketler yapacaksın ki o hareketin fiilini yapmak için ne gerekirse, ona farz derler. Mesela efendim, şimdi şu delikten girmek için yılan gibi bilmem ne etmek lazım. Yahut kapıyı açmak için eline maymuncuk alacaksın. Yavaş yavaş gireceksin. Kimse görmeyecek; orayı açacaksın. Aha bu hareketlerin hepsi var ya, buna farz diyoruz. (O halde Allah’a giden yolun icap ettirdikleri) hareketlerin hepsine farz ismi verilmiş Arapça’da.
Bu köprüleri geçmek için şakk-ı sadr hadisesi geçirmek lazımdır. “Elem neşrah leke sadrek.” Ne demek bu?
Cenab-ı Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sadr’ı mübareklerini Cebrail büyük operatör yardı, temizledi. Nasıl? Ohoo…
(Hekimler) de açıyor kalbi yıkıyor be birader. ALLAH’ın operatörü başka türlü yıkar. Geçirmek gerek.
Ve ondan sonra bunları geçirdikten sonra Kuran’ı Kerim’de; “Ve ilâ rabbike fergab.” Ondan sonra Bana yanaş. Ondan sonra Bana gel. Buna ibadetlerin hakiki surette yapılmasıyla şakk-ı sadr mümkündür. “Ve ilâ rabbike fergab.” Cenabı Peygambere nasıl sadr’ı yarıldı; ondan sonra yanaş. O ayet kullarına ait. O halde namazı, abdesti, şunu bunu falan hepsini adam akıllı öğreneceksin, ondan sonra kendi kendine şakk-ı sadr hadisesi hasıl olmuştur. Ondan sonra ALLAH’u Ekber dedi mi.. Aziz Müslüman iş değişir.
(Devamı sonraki kayıttadır…)
**Kaydın hazırlanmasına destek olanlardan Allah razı Olsun..[fb_vid id="10155157634639751"]
YORUMLAR