Makber isminde eseri ile oldukça meşhur olmuş olan büyük Türk şairlerinden kabul edilen Abdülhak Hamit Tarhan’ın edebi kişiliği hakkında bil...
Makber isminde eseri ile oldukça meşhur olmuş olan büyük Türk şairlerinden kabul edilen Abdülhak Hamit Tarhan’ın edebi kişiliği hakkında bilgiler.
Abdülhak Hamit Tarhan, Türk edebiyatının, derinliğine düşünce ve felsefeye yönelen en kuvvetli şairlerinin başlangıcında gelir. Onun nerede ise tüm eserlerindeki başlıca mevzu, evren ve insanlık alanındaki araştırıcı düşüncelerdir. His ve düşüncelerinde daima günlük hayatımızın çok ötelerindeki büyük, az bir karanlık meselelerle, şüphelerle bu tarz şeyleri çözme, aydınlatma uğraşı üstün gelir.
Şairin bir özelliği de; his ve fikirlerini, çok vakit, birbirine tamamen zıt düşünce ve ifadelerle belirtme yolunu tutmasıdır. «Makber»deki iç, ruhi tezatlarla, «Eşber»de ki dış, beşeri tezatlar Abdülhak Hâmit’in şiirinin en göze çarpan karakterleri içinde yer alır.
Abdülhak Hâmit Tarhan, bilhassa, tiyatrolarının konularının derhal hepsini başka ulusların tarihlerinden almış olmakla beraber, kendi öz yurdunun meseleleriyle de ilgilenmiştir. Yalnız, ondaki yurt, millet, özgürlük mevzuları, yakın dostu Namık Kemal ile ölçülemez. Namık Kemal’in, direkt doğruya ortaya koyduğu meseleler, mevzular Abdülhak Hâmit’in bir kısım eserleri içine, az bir örtülü bir biçimde katıştırılmış gibidir.
Hâmit’in en büyük noksanlarından birisi dil hususundaki ihmalkarlığı, kim bilir başı boşluğudur. Tanzimat edebiyatı ile beraber Türkçe’de, eskiye gore, az çok durulaşma başlamış olmasına rağmen, ozan, bu durulaşma hareketine pek yakınlık göstermemiştir. Eserlerinde ara sıra Osmanlıca’yı dahi aşan bir dil kullanmıştır. Dilde olduğu şeklinde, eserlerinin biçim yapısında da ihmalci, dağınıktır. Eserlerinin çoğunu vücuda getirirken, çok zaman lüzumlu ayıklamaları yapmadığından, çok güzel hayallerin, fikirlerin yanı başlangıcında ara sıra son aşama zevksiz, değersiz söyleyişlerle karşılaşmak her an mümkündür. Bu ayıklama umursamazlığı, diri dile ehemmiyet vermemek, kimi zaman de biçim hatırı için anlamı feda etmek… şeklinde davranışlar Abdülhak Hâmit’in dev ölçüsündeki sanat yapısından fazlaca şeyler alıp götürmüş mevcuttur.
Abdülhak Hâmit’in eserlerini, a) Şiirleri; b) Mensur tiyatroları; c) Manzum tiyatroları olmak suretiyle üç bölümde özetlemek mümkündür.
Şiirleri. — «Sahra», «Şehir Veya Divaneliklerim» adlı kitapları ilk nazım denemelerini toplar. «Garam» da gençlik yıllarında yazdığı bir eserse de, içindeki serbes fikirlerden dolayı, ozan bu durumu ama 40 yıl sonrasında ya-yınlıyabilmiştir. Victor Hugo’nun «Fantin» inden etkilenerek meydana getirmiş olduğu yaratı, ilk kez «Bir Sefilenin Hasbıhali», bir süre sonra da «Kahpe» ismi ile basılmıştır. Hâmit’in şiirleri içinde şaheseri olarak kabul edilen «Makber»le beraber «Ölü», «Bu tür durumlar Odur», «Hacle» adındaki kitaplarının hepsi Fatma Hanım’ ın hâtırası için vücuda getirilmiştir. Validem» anası hakkında, «llham-ı Vatan» va «Yadigâr-ı Harb» yurt mevzusundaki duygularını dile getirir. Şairin, «Bâlâdan Bir Ses», «Tayflar Geçidi», «Ruhlar», «Arziler» adındaki manzum kitapları Tanrı, din, ruh meseleleri üstünde duran, ara sıra fanta-ziye ele kaçan, birbirinin devamı eserlerdir. Türkçeleşme gayretiyle yazılmış «Yabancı Dostlar» da sayılırsa Abdülhak Hâmid’in şiir kitapları genel olarak tamamlanmış oîur.
Mensur Tiyatroları. — «Serüven-yı Sevgi», «Sabr-u Sebat», «İçli Kız» adlarını taşıyan, düzyazı halindeki tiyatroları ilk kalem denemeleridir.
«Duhter-i Hindu», «Tarık», «İbn-i Musa» ile «eserlerim içinde en edebî kılıklısı» diye tanım etmiş olduğu «Finten» bunlardan biride sonrasında gelir.
Manzum Tiyatroları. — Başlıcaları «Sardanapal», «Nesteren», «Tezer», «Liberte», bilhassa en tanınmış üç kitabından birisi olan «Eşber»dir. «Cünun-ı Sevgi», «Nazife», «Abdüllah-ı Sagir» ile, mevzularını Türk tarihinden alan «İlhan», «Turhan» ve son olarak eseri «Hakan» ikinci, üçüncü plandaki tiyatro eserlerini teşkil eder.
YORUMLAR