Afazi (Ses Yitimi) Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, tabip uyarısı ya da uzman önerisi değildir. ...
Afazi (Ses Yitimi)
Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, tabip uyarısı ya da uzman önerisi değildir.
Afazi: Söz yitimi. Disfazi olarak da bilinir. Hastalık, beyinden lı bir bozukluk sonucu kelimelerin seslendirilememesi ya da anlamlandırılamaması olarak kendini gösterir. Hastalığın kimi türlerinde; hasta ağzını oynatıp bazı sesler çıkarabilir ama kendisi sözcük oluşturma yetisinden yoksundur.
Broca Afazisi
Ağır şekillerinde hasta asla konuşamaz. Daha hafifçe şekillerinde bir çok kelime ya da grameri noksan olan kısa tümce parçacıkları söyleyebilir. Buna telgraf şeklinde konuşma denir. Bir kısmında dua ya da şarkı şeklinde konuşmanın otomatik yönüyle ilgili beceriler bir seviyede korunmuş olabilir. Hasta, düşündüğünü söyleyememekten dolayı sorun içindedir. Konuşmaya çalışırken yapmış olduğu yanlışların da farkındadır. Hasta söyleneni ya da yazılanı anlamış olur ama yazı yazmayı başaramaz.
Wernicke Afazisi
Bu tip afazinin en önemli belirgin özelliği, hastanın söyleneni anlamamasıdır. Bir takım kısa emirleri anlayıp yerine getirebilse dahi daha karmaşık, bir çok kademeli emirleri anlamaz. Hasta kendisinden yeni bir şey istendiği süre gene ilk söylenen şeyi yapar. Wernicke afazisi Broca afazisinin aksine akıcı bir afazidir. Hasta bolca ve akıcı bir biçimde konuşur ama başkalarına ait söylediği şeyleri anlamadığı şeklinde kendi söylediğini de anlamaz. Hitabı anlamsızdır. Bir kelimenin yerine yanlış bir kelime kullanır ya da o dilde bulunmayan anlam ifade etmeyen kelimeler buluş eder. Hasta yazılı metinleri okuyup anlayamaz. Yazı yazabilir ama yazısı hitabı şeklinde anlamsızdır. Söyleneni tekrarlama ve objeleri adlandırma bozuktur. Hastalar konuşurken yaptıkları yanlışların farkına varmazlar.
Global Afazi
Total afazi de denilmektedir. Hastanın anlaması, hitabı, yazması, okuması, söyleneni tekrarlaması ve objeleri adlandırması hep beraber ve değişik derecelerle bozulmuştur.
Ses vakaları nedir, içinde ses vakası bulunan şiirlere örnek verir misiniz?
MSN sesli görüşmelerde karşı taraftan ses gelirken ses gitmemesinin sebebi nedir?
Abuli (İrade Yitimi)
Afazi

İnsan beyninde dil işlevleri için hususi alanlar mevcuttur.Bu alanlar; sağ elini kullanan kişilerin derhal tamamında sol beynimiz yarısında, sol elini kullananlarda ise minimum %75 oranında gene soldadır.
Konuşma merkezi sol beynin ön (frontal) lobunda,anlama merkezi yan (temporal) lobunda bulunmaktadır. Yazma ve okumayla ilgili merkez ise yan-üst (parietal) lobdadır. Bu merkezler içinde çok yönlü ve varlıklı bağlantılar vardır. Bu bağlantılar yardımıyla dil işlevleri birbirleriyle bağıntılı olarak kullanılabilirler.
Türlü beynimiz hastalıklarının seyri esnasında bu merkezler ve bağlantıları etkilenebilir. Bunun sonucu olarak türlü örnekte dil bozuklukları ortaya çıkar ki, bunlara genel olarak afazi denir.
Afazilerin en sık rastlanan sebebi beynimiz damar hastalıklarıdır. Bunun yanı sıra kafa travmaları ve beynimiz tümörleri de sıkça afaziye niçin olabilirler.
Beynimiz damar hastalıklarına bağlı olarak ortaya çıkan afaziler çoğu zaman kalıcı ve uzun sürelidir. Bundan dolayı, afazilerin daha süratli düzelmeleri amacıyla türlü rehabilitasyon sistemleri,metotları uygulanır. Günümüzde bu yöntemler bundan sonra bilgisayar ortamında uygulanmaktadırlar.
İnsan beyninde dil işlevleri için hususi alanlar mevcuttur.Bu alanlar; sağ elini kullanan kişilerin derhal tamamında sol beynimiz yarısında, sol elini kullananlarda ise minimum %75 oranında gene soldadır.
Konuşma merkezi sol beynin ön (frontal) lobunda,anlama merkezi yan (temporal) lobunda bulunmaktadır. Yazma ve okumayla ilgili merkez ise yan-üst (parietal) lobdadır. Bu merkezler içinde çok yönlü ve varlıklı bağlantılar vardır. Bu bağlantılar yardımıyla dil işlevleri birbirleriyle bağıntılı olarak kullanılabilirler.
Türlü beynimiz hastalıklarının seyri esnasında bu merkezler ve bağlantıları etkilenebilir. Bunun sonucu olarak türlü örnekte dil bozuklukları ortaya çıkar ki, bunlara genel olarak afazi denir.
Afazilerin en sık rastlanan sebebi beynimiz damar hastalıklarıdır. Bunun yanı sıra kafa travmaları ve beynimiz tümörleri de sıkça afaziye niçin olabilirler.
Beynimiz damar hastalıklarına bağlı olarak ortaya çıkan afaziler çoğu zaman kalıcı ve uzun sürelidir. Bundan dolayı, afazilerin daha süratli düzelmeleri amacıyla türlü rehabilitasyon sistemleri,metotları uygulanır. Günümüzde bu yöntemler bundan sonra bilgisayar ortamında uygulanmaktadırlar.
Afazi
18 Temmuz, 2006
Afazi Rehabilitasyonu
Afazide dil terapisi performansın zayıf olduğu dil ya da biliş moduna uyaranın bir güçlük hiyerarşisi içinde tanıtılması, beynin uyarılması ve öğrenilenin gerçek yaşama geçirme edilmesi şeklinde gerçekleşir. Terapinin gayesi kişinin edinip kaybetmiş olduğu dili tedavi ve eğitimle yeniden yapılandırmaya ve düzenlemeye analiz etmek, dili klinik bir oda içinde değildir, yaşam içinde onarmak olmalıdır. Terapi sonunda iyileşme hastanın uyarana gösterdiği tepki davranışı değildir, günlük yaşam içindeki spontan ve amaçlı sözel ifade kullanımı olmalıdır. O halde, afazi terapisi yalnız dil işlevine sınırı olan kalmamalı, afazik hastanın pozitif yönde tutum kazanmasını sağlamalı, moralini arttırmalı, toplumsal ilişkilerini sağlamalı, özrüne bir görüş açısı kazandırmalı, iyimserlik, duygusal tutarlılık, ve kabul duygusu geliştirmeli, bireye özgü hazırlanmalı, gelişime ya da başarısızlık sinyallerine gore sürekli elden geçirilmeli, toplumsal, dilsel, nörolojik gereksinimlere yanıt veren yaratıcı bir süreç olmalıdır. Özetlemek gerekirse, afazi terapisi hastanın şahsi, duygusal, toplumsal, aileyle ilgili ve mesleki yaşamında felçin getirmiş olduğu hasarın etkilerini azaltabilmektir (Hegde, 1996). Hasta maksimum fizyolojik, ruhsal, toplumsal, mesleki ve iletişimsel işlevlere ulaşmış olduğu süre sonlandırılabilir. Gene de bu sürenin çok kısa olacağı söylenemez.
Konuşma terapistinin bu süreç içinde görevi fazladır. Afazi terapisti görevli, hassas, uzman ve yetkin olmalı, soruna ilişkin verileri doğru çözümleme edip sentezlemeli, rahat ya da karmaşa olgularda terapi planlayıp uygulamak için ilgili bilgi, yaklaşım ya da modeller yaratmalı, ve yapmış olduğu her uygulama için bir öne sürülen sebebi olmalı ve bu konuyu hastasına açıklamalıdır. Terapi programını gerçekçi planlamalı: süre sınırlılıklarını, , araç-gereç kullanımını, materyallerin varlığını ve bilhassa olgu hususi durumunu göz önünde bulundurmalıdır. Hastanın terapiye uygun olup olmadığı sonucu çok önemlidir. Eğer hastanın terapiye müdahale edici karışık medikal sorunları var ise hastanın medikal açıdan stabil duruma geçmesinin beklenmesi iyi olur. Hastane çıkışının derhal arkasında beyinde ödem devam ediyor olabilir. Bu ödem azalırken spontan iyileşme de devreye girebilir; bu durumda hasarlanan hücrelerin yeniden onarılıyor olması ihtimaller içindedir. Bundan dolayı yoğun bir terapi programı uygulamadan ilkin spontan iyileşme süreci içinde neler olacağını bekleyip görmek iyi bir fikir olabilir.
Eğer terapi programı başlamışsa, terapinin NASIL verimli, NİÇİN başarısız bulunduğunu sık aralarla sorgulamalıdır. Öğrenmede mesuliyet almalı, hastada uygun tutum ve beceri geliştirmeyi desteklemeli, başkalarına yardım etme motivasyonu olmalı, hastası ile karşılıklı ilişkide itimat sağlamalı, sabırlı bir yapısı olmalı, gülmece duyguları gelişmiş olmalı, terapisini garip ve keyifli yapabilmelidir.
Terapi programını çok iyi planlamak ve terapistin çok etkin olması, doğru teşhis, değerlendirme, terapi önerme, ve planlama başarıya ulaşmış terapi programlarının garantisi olması imkansız çünkü bunların haricinde bir çok unsur terapinin başarısını etkileyecektir. Mesela, terapinin ne sürede, hangi yoğunlukta verileceği, Pozitif sonucun zamana terapiye ya da ikisinin etkileşimine bağlı olup olmadığı, Olgu değişkenliği, Yaş faktörü, Afazi Tipi ve ciddiyeti program planmada düşünülmesi ihtiyaç duyulan özelliklerdir.
UYGULANAN TERAPİNİN ETKİSİ (Programlı ve programsız terapilerin tesiri)
Terapide seçilen yaklaşımın da büyük önemi vardır. Terapideki iletişimin klinik bir ortam yerine tabii ortamda yürütülmesi tercih edilir. Terapiye katılım ve ailenin desteği iyileştirmeyi arttırıcı faktördür. Aslen klinik zeminli terapi sistemlerinin-,metotlarının de işlevsel tesiri olabileceği geçmiş terapi yöntemlerine bir seçenek olarak öne sürülmektedir. “Total Communication†ağır afazik bireyler için iletişimde sözel kesitsel yönleri augmente eden klinik zeminli bir tekniktir. Bu şekilde bir terapi hastaya özgü bir karışım terapiyi önermektedir; mesela, jest-mimik, yazılı, çizili, görsel dilsel ya da dilsel olmayan biçimlerden bir karma hastaya sunulabilir. Tüm bu terapiler bir klinik ortam içinde gerçekleştirilebilir. Gaye hastaların ortak bir mevzu ya da gönderge üstünde birleşecekleri bir kesit bulabilmektir. Konuşma, yazı, çizim ve jest-mimiklerin kombine kullanımını öğrenmek afazik kişiyi bir içerik düzeyinde iletişimsel sıra almaya katılımını ihtimaller içinde kılacaktır; ters takdirde hepsi konuşma ile bir araya gelemezler.
Araştırmacılar ne yazık ki, etkin terapi sistemleri,metotları mevzusunda türlü görüşleri savunmuşlardır. Mesela, bazıları etkinliğin cross-modal stimulasyon kullanarak korteksin kendini yeniden düzenlemesini sağlamasıyla ortaya çıkacağını önermişlerdir (Luria, ) Bu görüşe gore uyaranın alınması ve gerçekleştirilmesine ilişkin yeni yollar geliştirilmiştir. Sonuçta dil ve hafıza yeterliliklerinde kararlı gelişmeler gözlenmiştir. Schuel bu kuramı işitmeyi eğitmenin işitsel anlamayı geliştireceği görüşü ile desteklemiştir. Bu yolla iç ses organisazyonu gelişecek, işitsel anlama da dolayısı ile iyileşecektir.
Temel bilişsel süreçleri önemseyen bir başka teknik deblocking'tir (Kerns, 1997). de-blocking Başka modalitelerin kullanımını kolaylaştırmak amacıyla kullanılan bir korunmuş işlev korteksin kendini yeniden düzenlemesini elde edecektir görüşünde yola çıkmıştır. Yarıkürelerin özellikleri, mesela, sağ yarıkürenin bir süre önce sol yarıkürede olan işlevlerden bazılarına haiz olduğu varsayımı bu teknik uyumunda bir görüştür. Melodik Entonasyon Terapisi ve görsel yaratıcılık/ imajlama de-blocking tekniklerinden örneklerdir. 1945lerde ilk olarak Backus tarafınca tavsiye edilen melodik ezgi terapisi sözcük ve sözcük öbeklerinin hastaya hep aynı ritmik ezgi ile tanıtılmasını öngörmüştü. Aradan geçen zaman içinde 1973 yıllarında Albert ve arkadaşları rahat sözcük ve kalıp sözcük ezgilerinin tutuk afazilerdeki konuşmayı kolaylaştırdığını yeniden gündeme getirdiler. Bu kuramın düşüncesi sağ hemisferde korunmuş bir takım işlevlerin sol hemisfer hasarlı hastalrın iyileştirilmesinde kullanılabileceği yönündedir.
Görsel etkinlik terapisi (Visual Action Therapy) hemisferik özelleştirmenin bir başka örneğidir ve sistemin yeniden düzenlenmesi ile ilgilidir (Helm and Benson, 1978). Global afazili hastalarda bir terapi yöntemi olarak görsel iletişimi kullanan bu kuramcılar yaklaşımlarını nesne ve eylemleri tanımlamada kullandıkları el ve kol jestleri ile geliştirdiler. Tabii olarak bu yöntemde sözel terapi uygulanmamaktadır.
Afazi Sendromları
SUBKORTİKAL AFAZİLER
Sol thalamus ve sol basal ganglia ve çevresinde oluşan lezyonlardan landığına inanılan afazi türleridir. Bu şekilde sendromlararasında (1) anterior capsular ya da putaminal afazi (2) posteriorcapsular ya da putaminal afazi (3) global kapsular ya da putaminal afazi ve (4) thalamic afazi sayılabilir.
AKICI KORTİKAL AFAZİLER
Wernicke Afazi: lezyon hasarı Wernicke alanı, ya da yakındaki temporal ve parietal bölge içinde olabilir. Merkez olarak superior temporal gyrus'un posterior üçte birlik kısmıdır. Lezyon Wernicke alanı ve inferior parietal alan içindeyse akıcı konuşma ve fonemik parafazi gözlenir.
Lezyon oksipital alana yakın ve daha posterior angular gyrus'ta ise hasta sözel parafazileri, daha posterior'daki lezyonlar ise neologism kullanımlarını ortaya çıkarır.
Wenicke afaziklerinin özellikleri akıcı, prosody, ezgi, ve çekimlerin düzgüsel kullanıldığı ama mana işlevli kelimelerin yokluğundan dolayı fazla anlamlı olmayan konuşma türüdür.
Kondüksiyon afazi: Lezyon Broca ve Wernicke alanını birbirine bağlayan ak madde yolunu (arkuat faskikulus) izlediği için en belirgin özelliği tekrarlama yetisindeki zayıflıktır. Her ne kadar akıcı afazi tipi olarak bilinse de lezyon ne kadar anterior olursa, konuşma da o denli tutuklaşır.
Transkortikal duyusal afazi: Wernicke alanının posterior'unda parietal ve temporal bölgelerin kavuştuğu yerde hasardan akynaklanır. Güzel tekrarlama yetisinin haricinde özellikleri Wernicke afazisisine çok benzer. Söylenildiği şeklinde global afazinin transkortical duyusal afaziye dönüşmesi ihtimaller içinde değildir.
Etiyolojisi:
TUTUK AFAZİLER
Broka afazisi: Lezyon genellikle Broka alanı olarak malum sol lateral frontal, prerolandik,suprasylvian bölgeyi kapsar ve özetlemek gerekirse precentral gyrus'a derhal anterior olan ön üçüncü convolution olarak bilinir.Lezyon orta cerebral damarların üst kısmının sınırındadır, bir takım durumlarda parietal alanı içine alacak derecede posterior olarak uzar. Hasta konuşmasının özellikleri tutuk, gramersiz, prosody, ezgi ve çekim eklerinin olmadığı telgraf tipidir. Kendine söyleneni anlamış olur ve yanlışlarının farkına varabilir.
Transkortikal motor afazi: Bu şekilde afazi korunmuş tekrarlama ve okuma yetisinin haricinde Broka afazisine çok benzer. Broca'lardan değişik olan bir başka özelliği ise hasta konuşmalarının kekelemeyi çağrıştırmasıdır. Lezyon Broca alanına superior ve anterior olan bölgedir ve perisylvian alanın hudut sınırlarındadır. Broca ve bilhassa transkortikal motor afazisi olan hastalarda ağız içi organların zayıflığından lanan disartri gözlemlenir.
Global afazi: En yaygın ve tahrip edici olan afazi türü olarak lezyonu tüm perisylvian bölgeyi (sylvian yarığı boyuca) kapsar. Hatta büyük bölümü lezyonlar korteks alt kısmındaki ak maddenin derinlerine doğru inerler. Global afaziklerin dilin tüm modalitelerine ilişkin sorunları vardır; özetlemek gerekirse, ne konuşulanı anlarlar ne de konuşmayı üretebilirler.
Sözel parafaziler büyük bölümü afazide gözlenir. Semantik parafazi hedef sözcük yerine aynı kategoriden bir başka sözcüğün istenmeden yerine geçmesidir. (Kaşık yerine çatal şeklinde).Neologistik parafaziler ise hedef sözcüğe asla benzemeyen, genellikle yeni yaratılmış sözcük kullanımları ile ortaya çıkar. Fonemik parafaziler ise hedef sözcükte bir ses yerine bir başka sesin kullanılması ile ortaya çıkar (kedi yerine tedi) şeklinde.
Disartri Nedir?
Disartri santral ya da periferel sinir sisteminin hareketi denetim eden sistemlerindeki bir hasardan lanan kazanılmış ya da gelişimsel bir grup probleminin adıdır. Disartrinin konuşma üretiminde etkilenen yönleri soluma, sesleme, sesletim ve prosodi olarak sayılabilir. Apraksinin aksine, disartri kaslarda ve iç koordinasyonda zayıflık güçsüzlük ile ortaya çıkar.
Afazili Hastaların Değerlendirilmesi
Bu şekilde nörolojik yetersizliklerle karşılaşan hastaların değerlendİrilmesinde bir nörolog ve beynimiz cerrahı ve konuşma terapistinin oluşturduğu mini ekibin ön koşul soruları tartışması gerekir.
Hasarın oluştuğu yer (lezyon) ile ilgili sorular nörolog ve beynimiz cerrahını, hasarın işlevsel yönleri ile ilgili sorular ise konuşma terapistini ilgilendirir. Hastanın şikayetleri, klinisyenin gözlemleri ve rehabilitasyona yönelik soruların ise ne olursa olsun çözümlenmesi gerekir. Lezyon yerine gore hastalar değişik emareler gösterecektir. Hastanın ön hikayesi alındıktan sonrasında lezyon yerinin ve hasarın niceliğinin belirlenmesi için beynimiz görüntüleme tekniklerinden yardım alınır. Bu şekilde değerlendirmeler her nekadar nörolog tarafınca yapılırsa da konuşma terapistinin de çalışmanın neticeleri üstüne yorum yapabilecek aşinalığı olması gerekir.
NÖROLOJİK DEĞERLENDİRME
İyi bir nörolojik muayene klinik gözleme dayanır. Hastanın davranışları, etkileşimi, içinde bulunmuş olduğu ruh hali, sergilediği düşünme süreçleri çok iyi çözümleme edilmelidir. Duruşundaki denge , asimetri şartları, vücut, kol ve bacaklardaki güçsüzlük, zihinsel işlevleri, dikkati ve hafıza işlevleri değerlendirilmelidir. Hastaya geçmişi (Evli misin? Kaç çocuğun var?) ve en yakın zaman içinde ilgili (Sana neler bulunduğunu bana anlatırmısın?) sorular sorularak belleği ölçülür. İlgisiz 4 nesne adı muayene başlangıcında verilerek hatırlayıp hatırlamadığı bir 10 dakika sonrasında sorularak istenir. Hasta yakın tarihindeki şahsi olmayan, ilgi alanlarına yönelik vakalarla ilgili konuşturulur (Futbolda Son olarak Dünya kupasını hangi millet almıştı?)
Kranial sinirlerin muayenesini kısım kısım nörolog ve konuşma terapisti gerçekleştirirler. Ayrıca hastanın motor becerileri, duyusal sistemi ve reflekslerin ne aşama iyi olup olmadığı ortaya çıkar.
MOTOR KONUŞMA DEĞERLENDİRMESİ
Hastadan alınan genel bilgiler, ruh halinin ve ortama uyumunun gözlendiği ön oturumlar karşımızda bir afazi, mutism, demans ya da ruhsal bir başka probleminin varlığını belirler. Bununla birlikte motor konuşma değerlendirmesi alınarak afaziye birlikte rol alan bir apraksi ya da disartri varlığı ve ya yokluğu belirlenmeye çalışılır.
Konuşma terapistinin afaziyi bilhassa başka motor konuşma problemlerinden ayırt etmesi gerekmektedir. Tecrübe etme yanılma ve sesletim hareketlerinin grop edilmesi ile ayırt edici özellikler ortaya konabilir. Motor konuşma sorunları afazi ile ortaya çıkmış olduğu şeklinde tek başlarına da gerçekleşebilirler. Nöropatolojik açıdan bakıldığında genellikle sol hemisferin orta serebral damarında oluşan vasküler lezyonlar apraksinin oluşması için hasarlı alanı oluştururlar (Duffy, 1995). Bunun tersini ispatlamaya çalışan emekler da yapılmaktadır ama konuşma apraksisinin Broca alanı lezyonları (sol serebral hemisfer; ön üçüncü konvülasyon) ve yanısıra motor alan içindeki vasküler patoloji ile ilişkilendirilmesi bundan sonra tartışılmaz bir sonuçtur.
Apraxia bir Yunan sözcüğüdür ve “praxis†(aksiyon) teriminden türemiştir. Literatürde apraksi yerine “afemi, aferent motor afazi, anartri, apraksik disartri, kortikal disartri, oral-sözel apraksi, primer sözel apraksi, pür motor afazi†şeklinde terimler kullanılmaktadır. Apraksi genellikle afaziyle gelişen bir problem olursa da, azınlıkla disartrinin tek taraflı üst motor nöron tipi ile de görülebilir. Genel anlamda apraksi konuşmanın programlanma hasarı olarak bağımsız ortaya çıkar. Nörojenik bir konuşma bozukluğudur. Tek başına ortaya çıktığında dil becerilerini etkilemez. Sözel olmayan oral apraksi şeklinde çoğunlukla gözlenir. Malum anlamıyla apraksi herhangi bir kas zayıflığı, paraliz ya da bitkinlik haricinde istemli hareketlerdeki hasarlanmadır. Konuşma apraksisi, konuşmak için ihtiyaç duyulan oral hareketlerin programlanma hasarıdır. İstemli konuşma üretiminde kullandığımız kasların ardışık hareketleri ve uygun pozisyonları almaması ile tanımlanan bir duyusal-motor problem olup hastada sesletim (sesbilgisel) konuşma bozukluklarına niçin olur. Geçmişte, apraksi bir tür sesletim problemi olarak kabul edilip bazıları tarafınca merkezi disartri olarak biliniyordu. Günümüzde ise bir motor-planlama-programlama problemi olarak kabul edilmektedir Bir başka deyişle beynin konuşma /sesbilgisi motor programlarını üreten ilişkili kısmı hasarlanmıştır (Wertz, 1984). Otomatik hareketler ve refleks etkilenmemiştir. Ayırt edici özellikleri alt taraftaki tablolar üstünde görülebilir:
Disartri ise santral ya da periferel sinir sisteminin hareketi denetim eden sistemlerindeki bir hasardan lanan kazanılmış ya da gelişimsel bir grup probleminin adıdır. Disartrinin konuşma üretiminde etkilenen yönleri soluma, sesleme, sesletim ve prosodi olarak sayılabilir. Apraksinin aksine, disartri kaslarda ve iç koordinasyonda zayıflık güçsüzlük ile ortaya çıkar.
DİL DEĞERLENDİRMESİ
Dil değerlendirmesinin gayesi hastadaki dil yetersizliğinin afazi ya da bir başka nedenden lanıp lanmadığını saptamaktır. Hastanın dil ya da konuşma problemi olup olmadığı, yetersizliğin afazi lı olup olmadığı, problem afazi ise tipinin ve ciddiyetinin ne aşama bulunduğunun saptanması gerekir. İşlevsel haberleşme-iletişim düzeyinin belirlenmesi amacıyla ilk bilgi alınır. Takiben, belli başlı süre aralıkları ile bireysel terapi programının deseni ve uygulamasına akılcı bir taban sağlamak amacıyla değerlendirmeler tekrarlanır. Bu değerlendirmeler sonucunda en etkin girdi ve çıktı modalitesi saptanır, hastanın başarıya ulaşmış ya da başarısız olduğu tepki düzeyi araştırılır, sonucunda optimal girdiyi kolaylaştırmak, ve maksimum tepki ve gelişmeyi sağlamak amacıyla stimulasyon programı planlanır. Dil performansının detaylı değerlendirmesi hastanın serebral lezyon yeri hakkında ihtimaller içinde bir ipucu elde edecektir. İleri elektrofizyolojik ve radyolojik teknikler de terapistin bulgularını sağlamlaştırır. Dil değerlendirmesinde bilhassa ele alınması lüzumlu özellikler şöyleki açıklanabilir.
ADLANDIRMA (Naming)
Anomi olarak malum sözcük bulma problemi afazinin en belirgin semptomlarından olduğundan bu şekilde bir değerlendirme yapılmadan afazinin tanısı konamaz. Değerlendirme içinde konuşma terapisti semantik kategoriler, sözcük sıklığı ve kullanılan çalışmanın niteliği dikkate alınmalıdır. Hastaya nesnenin gösterilip adının istendiği (confrontational naming) değerlendirme ile özgür anımsama (free recall> belirgin bir süre dilimi içinde belirgin bir kategori içindeki adların sıralama halinde ismini isteme) değerlendirmeleri bilhassa yapılmalıdır.
AKICILIK
Dakikada 50 sözcükten daha az sözcük üretimi oldukça belirgin bir akıcılık sorunudur. (Düzgüsel konuşmada dakika başına 100-200 sözcük üretildiği düşünülürse). Afazi türüne gore sözel akıcılık değişiyor; tutuk afaziler daha az, akıcı afazi türleri ise çok fazla konuşma eğilimi gösterirler. Ayrıca hastanın konuşmayı başlatmada tutukluğu olup olmaması değerlendirilmesi ihtiyaç duyulan başka bir mühim mevzudur.
PARAFAZİLER
Parafazi nedir? Sözel parafaziler büyük bölümü afazide gözlenir. Semantik parafazi hedef sözcük yerine aynı kategoriden bir başka sözcüğün istenmeden yerine geçmesidir. (Kaşık yerine çatal şeklinde).Neologistik parafaziler ise hedef sözcüğe asla benzemeyen, genellikle yeni yaratılmış sözcük kullanımları ile ortaya çıkar. Fonemik parafaziler ise hedef sözcükte bir ses yerine bir başka sesin kullanılması ile ortaya çıkar (kedi yerine tedi) şeklinde.
İŞİTSEL ANLAMA
Broca, Transkortikal motor, kondüksiyon ve anomik afazilerde işitsel anlama iyidir. Meydana getirilen değerlendirmede başlangıç olarak hastadan bir nesneyi, eylemi, ya da resmi adlandırabileceği tek sözcük tanımlamaları, ikinci olarak rahat yönergeleri almaları, son olarak da bir takım rahat sorulara yanıt vermesi istenir, mesela,
Tekrarlama becerileri bilhassa transkortikal afazilerde korunmuştur ve bu afazi türlerini tanımada en belirgin özelliktir. Anomik afazilerde de tekrarlamanın iyi olduğu söylenir. Değerlendirmesi gittikçe artan karışık bir takım çabalama ile yapılır. Geniş bir semantik kategori içinden seçilen tek kelimelerin tekrarlanması hastadan istenir. Bu sözcükler fonetik özellikleri de göz önüne alınarak basitten çok hecelilere ve daha karmaşa olanlara, kullanımı sık olanlardan az kullanımlı olanlara doğru gelişmelidir. Rahat sözcükler sonrasında rahat sözcük öbekleri ve cümlelere geçilmelidir.
Genel dil yeterliliğinin değerlendirilmesi her bir modalitede afazinin ciddiyeti, ve hastanın güçlü ve zayıflıkları hakkında genel bir izlenim ortaya çıkarır ve hususi modalite alanlarının ileri araştırmaları için tavsiyeler geliştirir. İşte bu maksatla literatürde bilhassa İngilizce dilinin tipolojik ve kullanım özelliklerine gore hazırlanmış bir çok standart afazi değerlendirme testleri göze çarpmaktadır. Bu tür durumlar her ne kadar Türk afazik hastalarını değerlendirmede görüş açısı geliştiriyorlarsa da Türk dilinin İngiliz dilinden ayrılan özellikleri bundan dolayı hiçbirinin motomot çevirisi değerlendirmelerimiz için tam olarak kullanılamamakta , dilimize özgü geliştirilmiş afazi değerlendirme testlerine gereksinim duyulmaktadır. Türkiyede ilk geliştirilmiş ve genellikle kullanılan afazi testi Gülhane Afazi Testi (GAT) dir ama çok medikal ağırlıklı olması dil işlevlerinin kısıtlı değerlendirir gözükmektedir.
Bir takım yaklaşımlarda araştırmacı ve yazarların görüşleri afazi dil değerlendirmesini dilbilim düzeyinde gerçekleştirmektir. Ferdin BİLİŞSEL şartları (Ferdin evrenle ilgili bilgiyi edinme ve bu bilginin devamını sağlama süreci; e.g fikir ve hafıza gelişimi şeklinde) değerlendirilir. Temel bilişsel becerilerinde yetersizliği olan hastalara dil-oriented terapi ile haberleşme-iletişim stratejilerine temel olma amacıyla sözel olmayan emekler düzenlenir (Helm-Estabrooks Holland, 1998; Von Mourik ve arkadaşları, 1992). Bir süre sonra dili oluşturan 3 öğenin ayrıntılı değerlendirmesi yapılır.
Afazi Nedir?
TANIM
Pek çok araştırmacı ve yazar afaziyi santral sinir sisteminde kazanılmış bir hasara bağlı olarak dilin anlaşılması ve üretilme yetisinin kaybı ya da kısmi hasarlanması olarak tanımlarlar. Afazi dilin çoklu modalitelerini etkisinde bırakır ve ortaya çıkan dil yetersizliklerinin demans, motor işlevsizlik, ya da bir duyusal yitik ile ilgisi yoktur.
Afazi, santral sinir sisteminde kazanılmış hasar, beynimiz krizi, beynimiz travması, intracranial tümörler, bakteriyel enfeksiyonlar, viral enfeksiyonlar, beynimiz apseleri, ya da serebral zehirlenmeler sonucu ortaya çıkabilir.
Beynimiz krizi geçici beynimiz krizi ya da beynimiz kanaması şeklinde ortaya çıkabilir. Geçici beynimiz krizleri trombosit ya da emboli olarak malum kan akışını kesintiye uğramasından lanır.Trombosit damar içinde gelişen bir yağ pıhtısı olabilir ve kanın beyne gitmesini engeller. Emboli ise vücuttaki kan akışının herhangi bir yerinde kanın pıhtılaşması olarak bilinir; kan akışı içinde sürüklenirken herhangi bir mekanda bloke olarak beyne giden kanı engeller. Geçici beynimiz krizlerinin üçte ikisi trombositten lanır. Emareleri başağrısı, kafa dönmesi, bulanık ya da çift görme, yutkunma zorluğu ve vücudun bir tarafında hissizlik olarak sayılabilir. Emareler kan akışının restore olması ile kaybolabilir ve hastaya kalıcı bir tesir bırakmaz. Geçici beynimiz krizleri ilk bir kaç haftadan ilk 3 aya kadar iyileşme gösterir. Beynimiz kanamaları serebral kan damarlarının ruptureına bağlı olarak kan akışının beynimiz dokularına yayılmasıdır. Herhangi bir travma, yüksek ya da oynak gerilim, zayıf arter duvarları, ya da damarlarda büzülme ya da genişleme şeklinde bozulmalar beynimiz krizinin sebepleri arasındadır. Çoğu zaman birdenbire süregelen bu tip krizler çevre beynimiz hücrelerini de tahrip ederek hasarı büyütebilirler. beynimiz kanamalarının iyileşmesi iki aydan başlayarak uzun dönemlere yayılır. Beynimiz kanamaları beynimiz içinde ya da haricinde gelişebilir; bilhassa thalamus ve basal ganglia'da oluşan beynimiz içi kanama subkortikal afazi ile sonuçlanırken, hastayı kalıcı bir beynimiz hasarı ile yaşamaya ya da ölüme götürebilir. Beynimiz dışı kanamalar anevrizma sonucunda beynimiz, beynimiz kökü ve cerebellum yüzeylerinde oluşanlar (SUBARACHNOID), travmatik kafa yaralanmaları sonucunda duranın altında oluşanlar (SUBDURAL) ve Duranın üstünde, dura ve kafatası içinde oluşanlar (EPIDURAL) olarak 3 tip etrafında ele alınırlar.
Anevrizma zayıflamış ince bir damarın balon şeklinde şişmesi ve sonucunda patlaması ile ortaya çıkar. Beynimiz dışı anevrizmalar beynin tabanında çoğu zaman Circle of Willis'te, vertebral damarlar ile basilar damarda gelişebilir. Anterior ve cerebral damarlarda anevrizma oluşumları için malum yerlerdir.
Damar tıkanıklığı ve Beynimiz kanamalarının haricinde afazi ile sonuçlanabilecek başka sebepleri şöyleki sıralayabiliriz:
18 Temmuz, 2006
Afazi Rehabilitasyonu
Afazide dil terapisi performansın zayıf olduğu dil ya da biliş moduna uyaranın bir güçlük hiyerarşisi içinde tanıtılması, beynin uyarılması ve öğrenilenin gerçek yaşama geçirme edilmesi şeklinde gerçekleşir. Terapinin gayesi kişinin edinip kaybetmiş olduğu dili tedavi ve eğitimle yeniden yapılandırmaya ve düzenlemeye analiz etmek, dili klinik bir oda içinde değildir, yaşam içinde onarmak olmalıdır. Terapi sonunda iyileşme hastanın uyarana gösterdiği tepki davranışı değildir, günlük yaşam içindeki spontan ve amaçlı sözel ifade kullanımı olmalıdır. O halde, afazi terapisi yalnız dil işlevine sınırı olan kalmamalı, afazik hastanın pozitif yönde tutum kazanmasını sağlamalı, moralini arttırmalı, toplumsal ilişkilerini sağlamalı, özrüne bir görüş açısı kazandırmalı, iyimserlik, duygusal tutarlılık, ve kabul duygusu geliştirmeli, bireye özgü hazırlanmalı, gelişime ya da başarısızlık sinyallerine gore sürekli elden geçirilmeli, toplumsal, dilsel, nörolojik gereksinimlere yanıt veren yaratıcı bir süreç olmalıdır. Özetlemek gerekirse, afazi terapisi hastanın şahsi, duygusal, toplumsal, aileyle ilgili ve mesleki yaşamında felçin getirmiş olduğu hasarın etkilerini azaltabilmektir (Hegde, 1996). Hasta maksimum fizyolojik, ruhsal, toplumsal, mesleki ve iletişimsel işlevlere ulaşmış olduğu süre sonlandırılabilir. Gene de bu sürenin çok kısa olacağı söylenemez.
Konuşma terapistinin bu süreç içinde görevi fazladır. Afazi terapisti görevli, hassas, uzman ve yetkin olmalı, soruna ilişkin verileri doğru çözümleme edip sentezlemeli, rahat ya da karmaşa olgularda terapi planlayıp uygulamak için ilgili bilgi, yaklaşım ya da modeller yaratmalı, ve yapmış olduğu her uygulama için bir öne sürülen sebebi olmalı ve bu konuyu hastasına açıklamalıdır. Terapi programını gerçekçi planlamalı: süre sınırlılıklarını, , araç-gereç kullanımını, materyallerin varlığını ve bilhassa olgu hususi durumunu göz önünde bulundurmalıdır. Hastanın terapiye uygun olup olmadığı sonucu çok önemlidir. Eğer hastanın terapiye müdahale edici karışık medikal sorunları var ise hastanın medikal açıdan stabil duruma geçmesinin beklenmesi iyi olur. Hastane çıkışının derhal arkasında beyinde ödem devam ediyor olabilir. Bu ödem azalırken spontan iyileşme de devreye girebilir; bu durumda hasarlanan hücrelerin yeniden onarılıyor olması ihtimaller içindedir. Bundan dolayı yoğun bir terapi programı uygulamadan ilkin spontan iyileşme süreci içinde neler olacağını bekleyip görmek iyi bir fikir olabilir.
Eğer terapi programı başlamışsa, terapinin NASIL verimli, NİÇİN başarısız bulunduğunu sık aralarla sorgulamalıdır. Öğrenmede mesuliyet almalı, hastada uygun tutum ve beceri geliştirmeyi desteklemeli, başkalarına yardım etme motivasyonu olmalı, hastası ile karşılıklı ilişkide itimat sağlamalı, sabırlı bir yapısı olmalı, gülmece duyguları gelişmiş olmalı, terapisini garip ve keyifli yapabilmelidir.
Terapi programını çok iyi planlamak ve terapistin çok etkin olması, doğru teşhis, değerlendirme, terapi önerme, ve planlama başarıya ulaşmış terapi programlarının garantisi olması imkansız çünkü bunların haricinde bir çok unsur terapinin başarısını etkileyecektir. Mesela, terapinin ne sürede, hangi yoğunlukta verileceği, Pozitif sonucun zamana terapiye ya da ikisinin etkileşimine bağlı olup olmadığı, Olgu değişkenliği, Yaş faktörü, Afazi Tipi ve ciddiyeti program planmada düşünülmesi ihtiyaç duyulan özelliklerdir.
UYGULANAN TERAPİNİN ETKİSİ (Programlı ve programsız terapilerin tesiri)
Terapide seçilen yaklaşımın da büyük önemi vardır. Terapideki iletişimin klinik bir ortam yerine tabii ortamda yürütülmesi tercih edilir. Terapiye katılım ve ailenin desteği iyileştirmeyi arttırıcı faktördür. Aslen klinik zeminli terapi sistemlerinin-,metotlarının de işlevsel tesiri olabileceği geçmiş terapi yöntemlerine bir seçenek olarak öne sürülmektedir. “Total Communication†ağır afazik bireyler için iletişimde sözel kesitsel yönleri augmente eden klinik zeminli bir tekniktir. Bu şekilde bir terapi hastaya özgü bir karışım terapiyi önermektedir; mesela, jest-mimik, yazılı, çizili, görsel dilsel ya da dilsel olmayan biçimlerden bir karma hastaya sunulabilir. Tüm bu terapiler bir klinik ortam içinde gerçekleştirilebilir. Gaye hastaların ortak bir mevzu ya da gönderge üstünde birleşecekleri bir kesit bulabilmektir. Konuşma, yazı, çizim ve jest-mimiklerin kombine kullanımını öğrenmek afazik kişiyi bir içerik düzeyinde iletişimsel sıra almaya katılımını ihtimaller içinde kılacaktır; ters takdirde hepsi konuşma ile bir araya gelemezler.
Araştırmacılar ne yazık ki, etkin terapi sistemleri,metotları mevzusunda türlü görüşleri savunmuşlardır. Mesela, bazıları etkinliğin cross-modal stimulasyon kullanarak korteksin kendini yeniden düzenlemesini sağlamasıyla ortaya çıkacağını önermişlerdir (Luria, ) Bu görüşe gore uyaranın alınması ve gerçekleştirilmesine ilişkin yeni yollar geliştirilmiştir. Sonuçta dil ve hafıza yeterliliklerinde kararlı gelişmeler gözlenmiştir. Schuel bu kuramı işitmeyi eğitmenin işitsel anlamayı geliştireceği görüşü ile desteklemiştir. Bu yolla iç ses organisazyonu gelişecek, işitsel anlama da dolayısı ile iyileşecektir.
Temel bilişsel süreçleri önemseyen bir başka teknik deblocking'tir (Kerns, 1997). de-blocking Başka modalitelerin kullanımını kolaylaştırmak amacıyla kullanılan bir korunmuş işlev korteksin kendini yeniden düzenlemesini elde edecektir görüşünde yola çıkmıştır. Yarıkürelerin özellikleri, mesela, sağ yarıkürenin bir süre önce sol yarıkürede olan işlevlerden bazılarına haiz olduğu varsayımı bu teknik uyumunda bir görüştür. Melodik Entonasyon Terapisi ve görsel yaratıcılık/ imajlama de-blocking tekniklerinden örneklerdir. 1945lerde ilk olarak Backus tarafınca tavsiye edilen melodik ezgi terapisi sözcük ve sözcük öbeklerinin hastaya hep aynı ritmik ezgi ile tanıtılmasını öngörmüştü. Aradan geçen zaman içinde 1973 yıllarında Albert ve arkadaşları rahat sözcük ve kalıp sözcük ezgilerinin tutuk afazilerdeki konuşmayı kolaylaştırdığını yeniden gündeme getirdiler. Bu kuramın düşüncesi sağ hemisferde korunmuş bir takım işlevlerin sol hemisfer hasarlı hastalrın iyileştirilmesinde kullanılabileceği yönündedir.
Görsel etkinlik terapisi (Visual Action Therapy) hemisferik özelleştirmenin bir başka örneğidir ve sistemin yeniden düzenlenmesi ile ilgilidir (Helm and Benson, 1978). Global afazili hastalarda bir terapi yöntemi olarak görsel iletişimi kullanan bu kuramcılar yaklaşımlarını nesne ve eylemleri tanımlamada kullandıkları el ve kol jestleri ile geliştirdiler. Tabii olarak bu yöntemde sözel terapi uygulanmamaktadır.
Afazi Sendromları
SUBKORTİKAL AFAZİLER
Sol thalamus ve sol basal ganglia ve çevresinde oluşan lezyonlardan landığına inanılan afazi türleridir. Bu şekilde sendromlararasında (1) anterior capsular ya da putaminal afazi (2) posteriorcapsular ya da putaminal afazi (3) global kapsular ya da putaminal afazi ve (4) thalamic afazi sayılabilir.
AKICI KORTİKAL AFAZİLER
Wernicke Afazi: lezyon hasarı Wernicke alanı, ya da yakındaki temporal ve parietal bölge içinde olabilir. Merkez olarak superior temporal gyrus'un posterior üçte birlik kısmıdır. Lezyon Wernicke alanı ve inferior parietal alan içindeyse akıcı konuşma ve fonemik parafazi gözlenir.
Lezyon oksipital alana yakın ve daha posterior angular gyrus'ta ise hasta sözel parafazileri, daha posterior'daki lezyonlar ise neologism kullanımlarını ortaya çıkarır.
Wenicke afaziklerinin özellikleri akıcı, prosody, ezgi, ve çekimlerin düzgüsel kullanıldığı ama mana işlevli kelimelerin yokluğundan dolayı fazla anlamlı olmayan konuşma türüdür.
Kondüksiyon afazi: Lezyon Broca ve Wernicke alanını birbirine bağlayan ak madde yolunu (arkuat faskikulus) izlediği için en belirgin özelliği tekrarlama yetisindeki zayıflıktır. Her ne kadar akıcı afazi tipi olarak bilinse de lezyon ne kadar anterior olursa, konuşma da o denli tutuklaşır.
Transkortikal duyusal afazi: Wernicke alanının posterior'unda parietal ve temporal bölgelerin kavuştuğu yerde hasardan akynaklanır. Güzel tekrarlama yetisinin haricinde özellikleri Wernicke afazisisine çok benzer. Söylenildiği şeklinde global afazinin transkortical duyusal afaziye dönüşmesi ihtimaller içinde değildir.
Etiyolojisi:
TUTUK AFAZİLER
Broka afazisi: Lezyon genellikle Broka alanı olarak malum sol lateral frontal, prerolandik,suprasylvian bölgeyi kapsar ve özetlemek gerekirse precentral gyrus'a derhal anterior olan ön üçüncü convolution olarak bilinir.Lezyon orta cerebral damarların üst kısmının sınırındadır, bir takım durumlarda parietal alanı içine alacak derecede posterior olarak uzar. Hasta konuşmasının özellikleri tutuk, gramersiz, prosody, ezgi ve çekim eklerinin olmadığı telgraf tipidir. Kendine söyleneni anlamış olur ve yanlışlarının farkına varabilir.
Transkortikal motor afazi: Bu şekilde afazi korunmuş tekrarlama ve okuma yetisinin haricinde Broka afazisine çok benzer. Broca'lardan değişik olan bir başka özelliği ise hasta konuşmalarının kekelemeyi çağrıştırmasıdır. Lezyon Broca alanına superior ve anterior olan bölgedir ve perisylvian alanın hudut sınırlarındadır. Broca ve bilhassa transkortikal motor afazisi olan hastalarda ağız içi organların zayıflığından lanan disartri gözlemlenir.
Global afazi: En yaygın ve tahrip edici olan afazi türü olarak lezyonu tüm perisylvian bölgeyi (sylvian yarığı boyuca) kapsar. Hatta büyük bölümü lezyonlar korteks alt kısmındaki ak maddenin derinlerine doğru inerler. Global afaziklerin dilin tüm modalitelerine ilişkin sorunları vardır; özetlemek gerekirse, ne konuşulanı anlarlar ne de konuşmayı üretebilirler.
Sözel parafaziler büyük bölümü afazide gözlenir. Semantik parafazi hedef sözcük yerine aynı kategoriden bir başka sözcüğün istenmeden yerine geçmesidir. (Kaşık yerine çatal şeklinde).Neologistik parafaziler ise hedef sözcüğe asla benzemeyen, genellikle yeni yaratılmış sözcük kullanımları ile ortaya çıkar. Fonemik parafaziler ise hedef sözcükte bir ses yerine bir başka sesin kullanılması ile ortaya çıkar (kedi yerine tedi) şeklinde.
Disartri Nedir?
Disartri santral ya da periferel sinir sisteminin hareketi denetim eden sistemlerindeki bir hasardan lanan kazanılmış ya da gelişimsel bir grup probleminin adıdır. Disartrinin konuşma üretiminde etkilenen yönleri soluma, sesleme, sesletim ve prosodi olarak sayılabilir. Apraksinin aksine, disartri kaslarda ve iç koordinasyonda zayıflık güçsüzlük ile ortaya çıkar.
Afazili Hastaların Değerlendirilmesi
Bu şekilde nörolojik yetersizliklerle karşılaşan hastaların değerlendİrilmesinde bir nörolog ve beynimiz cerrahı ve konuşma terapistinin oluşturduğu mini ekibin ön koşul soruları tartışması gerekir.
Hasarın oluştuğu yer (lezyon) ile ilgili sorular nörolog ve beynimiz cerrahını, hasarın işlevsel yönleri ile ilgili sorular ise konuşma terapistini ilgilendirir. Hastanın şikayetleri, klinisyenin gözlemleri ve rehabilitasyona yönelik soruların ise ne olursa olsun çözümlenmesi gerekir. Lezyon yerine gore hastalar değişik emareler gösterecektir. Hastanın ön hikayesi alındıktan sonrasında lezyon yerinin ve hasarın niceliğinin belirlenmesi için beynimiz görüntüleme tekniklerinden yardım alınır. Bu şekilde değerlendirmeler her nekadar nörolog tarafınca yapılırsa da konuşma terapistinin de çalışmanın neticeleri üstüne yorum yapabilecek aşinalığı olması gerekir.
NÖROLOJİK DEĞERLENDİRME
İyi bir nörolojik muayene klinik gözleme dayanır. Hastanın davranışları, etkileşimi, içinde bulunmuş olduğu ruh hali, sergilediği düşünme süreçleri çok iyi çözümleme edilmelidir. Duruşundaki denge , asimetri şartları, vücut, kol ve bacaklardaki güçsüzlük, zihinsel işlevleri, dikkati ve hafıza işlevleri değerlendirilmelidir. Hastaya geçmişi (Evli misin? Kaç çocuğun var?) ve en yakın zaman içinde ilgili (Sana neler bulunduğunu bana anlatırmısın?) sorular sorularak belleği ölçülür. İlgisiz 4 nesne adı muayene başlangıcında verilerek hatırlayıp hatırlamadığı bir 10 dakika sonrasında sorularak istenir. Hasta yakın tarihindeki şahsi olmayan, ilgi alanlarına yönelik vakalarla ilgili konuşturulur (Futbolda Son olarak Dünya kupasını hangi millet almıştı?)
Kranial sinirlerin muayenesini kısım kısım nörolog ve konuşma terapisti gerçekleştirirler. Ayrıca hastanın motor becerileri, duyusal sistemi ve reflekslerin ne aşama iyi olup olmadığı ortaya çıkar.
MOTOR KONUŞMA DEĞERLENDİRMESİ
Hastadan alınan genel bilgiler, ruh halinin ve ortama uyumunun gözlendiği ön oturumlar karşımızda bir afazi, mutism, demans ya da ruhsal bir başka probleminin varlığını belirler. Bununla birlikte motor konuşma değerlendirmesi alınarak afaziye birlikte rol alan bir apraksi ya da disartri varlığı ve ya yokluğu belirlenmeye çalışılır.
Konuşma terapistinin afaziyi bilhassa başka motor konuşma problemlerinden ayırt etmesi gerekmektedir. Tecrübe etme yanılma ve sesletim hareketlerinin grop edilmesi ile ayırt edici özellikler ortaya konabilir. Motor konuşma sorunları afazi ile ortaya çıkmış olduğu şeklinde tek başlarına da gerçekleşebilirler. Nöropatolojik açıdan bakıldığında genellikle sol hemisferin orta serebral damarında oluşan vasküler lezyonlar apraksinin oluşması için hasarlı alanı oluştururlar (Duffy, 1995). Bunun tersini ispatlamaya çalışan emekler da yapılmaktadır ama konuşma apraksisinin Broca alanı lezyonları (sol serebral hemisfer; ön üçüncü konvülasyon) ve yanısıra motor alan içindeki vasküler patoloji ile ilişkilendirilmesi bundan sonra tartışılmaz bir sonuçtur.
Apraxia bir Yunan sözcüğüdür ve “praxis†(aksiyon) teriminden türemiştir. Literatürde apraksi yerine “afemi, aferent motor afazi, anartri, apraksik disartri, kortikal disartri, oral-sözel apraksi, primer sözel apraksi, pür motor afazi†şeklinde terimler kullanılmaktadır. Apraksi genellikle afaziyle gelişen bir problem olursa da, azınlıkla disartrinin tek taraflı üst motor nöron tipi ile de görülebilir. Genel anlamda apraksi konuşmanın programlanma hasarı olarak bağımsız ortaya çıkar. Nörojenik bir konuşma bozukluğudur. Tek başına ortaya çıktığında dil becerilerini etkilemez. Sözel olmayan oral apraksi şeklinde çoğunlukla gözlenir. Malum anlamıyla apraksi herhangi bir kas zayıflığı, paraliz ya da bitkinlik haricinde istemli hareketlerdeki hasarlanmadır. Konuşma apraksisi, konuşmak için ihtiyaç duyulan oral hareketlerin programlanma hasarıdır. İstemli konuşma üretiminde kullandığımız kasların ardışık hareketleri ve uygun pozisyonları almaması ile tanımlanan bir duyusal-motor problem olup hastada sesletim (sesbilgisel) konuşma bozukluklarına niçin olur. Geçmişte, apraksi bir tür sesletim problemi olarak kabul edilip bazıları tarafınca merkezi disartri olarak biliniyordu. Günümüzde ise bir motor-planlama-programlama problemi olarak kabul edilmektedir Bir başka deyişle beynin konuşma /sesbilgisi motor programlarını üreten ilişkili kısmı hasarlanmıştır (Wertz, 1984). Otomatik hareketler ve refleks etkilenmemiştir. Ayırt edici özellikleri alt taraftaki tablolar üstünde görülebilir:
Disartri ise santral ya da periferel sinir sisteminin hareketi denetim eden sistemlerindeki bir hasardan lanan kazanılmış ya da gelişimsel bir grup probleminin adıdır. Disartrinin konuşma üretiminde etkilenen yönleri soluma, sesleme, sesletim ve prosodi olarak sayılabilir. Apraksinin aksine, disartri kaslarda ve iç koordinasyonda zayıflık güçsüzlük ile ortaya çıkar.
DİL DEĞERLENDİRMESİ
Dil değerlendirmesinin gayesi hastadaki dil yetersizliğinin afazi ya da bir başka nedenden lanıp lanmadığını saptamaktır. Hastanın dil ya da konuşma problemi olup olmadığı, yetersizliğin afazi lı olup olmadığı, problem afazi ise tipinin ve ciddiyetinin ne aşama bulunduğunun saptanması gerekir. İşlevsel haberleşme-iletişim düzeyinin belirlenmesi amacıyla ilk bilgi alınır. Takiben, belli başlı süre aralıkları ile bireysel terapi programının deseni ve uygulamasına akılcı bir taban sağlamak amacıyla değerlendirmeler tekrarlanır. Bu değerlendirmeler sonucunda en etkin girdi ve çıktı modalitesi saptanır, hastanın başarıya ulaşmış ya da başarısız olduğu tepki düzeyi araştırılır, sonucunda optimal girdiyi kolaylaştırmak, ve maksimum tepki ve gelişmeyi sağlamak amacıyla stimulasyon programı planlanır. Dil performansının detaylı değerlendirmesi hastanın serebral lezyon yeri hakkında ihtimaller içinde bir ipucu elde edecektir. İleri elektrofizyolojik ve radyolojik teknikler de terapistin bulgularını sağlamlaştırır. Dil değerlendirmesinde bilhassa ele alınması lüzumlu özellikler şöyleki açıklanabilir.
ADLANDIRMA (Naming)
Anomi olarak malum sözcük bulma problemi afazinin en belirgin semptomlarından olduğundan bu şekilde bir değerlendirme yapılmadan afazinin tanısı konamaz. Değerlendirme içinde konuşma terapisti semantik kategoriler, sözcük sıklığı ve kullanılan çalışmanın niteliği dikkate alınmalıdır. Hastaya nesnenin gösterilip adının istendiği (confrontational naming) değerlendirme ile özgür anımsama (free recall> belirgin bir süre dilimi içinde belirgin bir kategori içindeki adların sıralama halinde ismini isteme) değerlendirmeleri bilhassa yapılmalıdır.
AKICILIK
Dakikada 50 sözcükten daha az sözcük üretimi oldukça belirgin bir akıcılık sorunudur. (Düzgüsel konuşmada dakika başına 100-200 sözcük üretildiği düşünülürse). Afazi türüne gore sözel akıcılık değişiyor; tutuk afaziler daha az, akıcı afazi türleri ise çok fazla konuşma eğilimi gösterirler. Ayrıca hastanın konuşmayı başlatmada tutukluğu olup olmaması değerlendirilmesi ihtiyaç duyulan başka bir mühim mevzudur.
PARAFAZİLER
Parafazi nedir? Sözel parafaziler büyük bölümü afazide gözlenir. Semantik parafazi hedef sözcük yerine aynı kategoriden bir başka sözcüğün istenmeden yerine geçmesidir. (Kaşık yerine çatal şeklinde).Neologistik parafaziler ise hedef sözcüğe asla benzemeyen, genellikle yeni yaratılmış sözcük kullanımları ile ortaya çıkar. Fonemik parafaziler ise hedef sözcükte bir ses yerine bir başka sesin kullanılması ile ortaya çıkar (kedi yerine tedi) şeklinde.
İŞİTSEL ANLAMA
Broca, Transkortikal motor, kondüksiyon ve anomik afazilerde işitsel anlama iyidir. Meydana getirilen değerlendirmede başlangıç olarak hastadan bir nesneyi, eylemi, ya da resmi adlandırabileceği tek sözcük tanımlamaları, ikinci olarak rahat yönergeleri almaları, son olarak da bir takım rahat sorulara yanıt vermesi istenir, mesela,
- Şahsi bilgi
- Şahsi olmayan bilgi
- Çok iyi malum öykülere dair sorular
- Malum gerçeklere ait sorular
Tekrarlama becerileri bilhassa transkortikal afazilerde korunmuştur ve bu afazi türlerini tanımada en belirgin özelliktir. Anomik afazilerde de tekrarlamanın iyi olduğu söylenir. Değerlendirmesi gittikçe artan karışık bir takım çabalama ile yapılır. Geniş bir semantik kategori içinden seçilen tek kelimelerin tekrarlanması hastadan istenir. Bu sözcükler fonetik özellikleri de göz önüne alınarak basitten çok hecelilere ve daha karmaşa olanlara, kullanımı sık olanlardan az kullanımlı olanlara doğru gelişmelidir. Rahat sözcükler sonrasında rahat sözcük öbekleri ve cümlelere geçilmelidir.
Genel dil yeterliliğinin değerlendirilmesi her bir modalitede afazinin ciddiyeti, ve hastanın güçlü ve zayıflıkları hakkında genel bir izlenim ortaya çıkarır ve hususi modalite alanlarının ileri araştırmaları için tavsiyeler geliştirir. İşte bu maksatla literatürde bilhassa İngilizce dilinin tipolojik ve kullanım özelliklerine gore hazırlanmış bir çok standart afazi değerlendirme testleri göze çarpmaktadır. Bu tür durumlar her ne kadar Türk afazik hastalarını değerlendirmede görüş açısı geliştiriyorlarsa da Türk dilinin İngiliz dilinden ayrılan özellikleri bundan dolayı hiçbirinin motomot çevirisi değerlendirmelerimiz için tam olarak kullanılamamakta , dilimize özgü geliştirilmiş afazi değerlendirme testlerine gereksinim duyulmaktadır. Türkiyede ilk geliştirilmiş ve genellikle kullanılan afazi testi Gülhane Afazi Testi (GAT) dir ama çok medikal ağırlıklı olması dil işlevlerinin kısıtlı değerlendirir gözükmektedir.
Bir takım yaklaşımlarda araştırmacı ve yazarların görüşleri afazi dil değerlendirmesini dilbilim düzeyinde gerçekleştirmektir. Ferdin BİLİŞSEL şartları (Ferdin evrenle ilgili bilgiyi edinme ve bu bilginin devamını sağlama süreci; e.g fikir ve hafıza gelişimi şeklinde) değerlendirilir. Temel bilişsel becerilerinde yetersizliği olan hastalara dil-oriented terapi ile haberleşme-iletişim stratejilerine temel olma amacıyla sözel olmayan emekler düzenlenir (Helm-Estabrooks Holland, 1998; Von Mourik ve arkadaşları, 1992). Bir süre sonra dili oluşturan 3 öğenin ayrıntılı değerlendirmesi yapılır.
- BİÇİM: Dilde anlamı ileten kurallar sistemi (Sesbilgisi, biçimbirimbilgisi, ve sözdizimi şeklinde..)
- İÇERİK: Kullanılan sözcelerde mana, mevzu ve başlık oluşturma
- İLETİŞİMSEL / pragmatik: Belirgin bir bağlamda kullanılan sözcenin kullanımı, gayesi ve işlevi
Afazi Nedir?
TANIM
Pek çok araştırmacı ve yazar afaziyi santral sinir sisteminde kazanılmış bir hasara bağlı olarak dilin anlaşılması ve üretilme yetisinin kaybı ya da kısmi hasarlanması olarak tanımlarlar. Afazi dilin çoklu modalitelerini etkisinde bırakır ve ortaya çıkan dil yetersizliklerinin demans, motor işlevsizlik, ya da bir duyusal yitik ile ilgisi yoktur.
Afazi, santral sinir sisteminde kazanılmış hasar, beynimiz krizi, beynimiz travması, intracranial tümörler, bakteriyel enfeksiyonlar, viral enfeksiyonlar, beynimiz apseleri, ya da serebral zehirlenmeler sonucu ortaya çıkabilir.
Beynimiz krizi geçici beynimiz krizi ya da beynimiz kanaması şeklinde ortaya çıkabilir. Geçici beynimiz krizleri trombosit ya da emboli olarak malum kan akışını kesintiye uğramasından lanır.Trombosit damar içinde gelişen bir yağ pıhtısı olabilir ve kanın beyne gitmesini engeller. Emboli ise vücuttaki kan akışının herhangi bir yerinde kanın pıhtılaşması olarak bilinir; kan akışı içinde sürüklenirken herhangi bir mekanda bloke olarak beyne giden kanı engeller. Geçici beynimiz krizlerinin üçte ikisi trombositten lanır. Emareleri başağrısı, kafa dönmesi, bulanık ya da çift görme, yutkunma zorluğu ve vücudun bir tarafında hissizlik olarak sayılabilir. Emareler kan akışının restore olması ile kaybolabilir ve hastaya kalıcı bir tesir bırakmaz. Geçici beynimiz krizleri ilk bir kaç haftadan ilk 3 aya kadar iyileşme gösterir. Beynimiz kanamaları serebral kan damarlarının ruptureına bağlı olarak kan akışının beynimiz dokularına yayılmasıdır. Herhangi bir travma, yüksek ya da oynak gerilim, zayıf arter duvarları, ya da damarlarda büzülme ya da genişleme şeklinde bozulmalar beynimiz krizinin sebepleri arasındadır. Çoğu zaman birdenbire süregelen bu tip krizler çevre beynimiz hücrelerini de tahrip ederek hasarı büyütebilirler. beynimiz kanamalarının iyileşmesi iki aydan başlayarak uzun dönemlere yayılır. Beynimiz kanamaları beynimiz içinde ya da haricinde gelişebilir; bilhassa thalamus ve basal ganglia'da oluşan beynimiz içi kanama subkortikal afazi ile sonuçlanırken, hastayı kalıcı bir beynimiz hasarı ile yaşamaya ya da ölüme götürebilir. Beynimiz dışı kanamalar anevrizma sonucunda beynimiz, beynimiz kökü ve cerebellum yüzeylerinde oluşanlar (SUBARACHNOID), travmatik kafa yaralanmaları sonucunda duranın altında oluşanlar (SUBDURAL) ve Duranın üstünde, dura ve kafatası içinde oluşanlar (EPIDURAL) olarak 3 tip etrafında ele alınırlar.
Anevrizma zayıflamış ince bir damarın balon şeklinde şişmesi ve sonucunda patlaması ile ortaya çıkar. Beynimiz dışı anevrizmalar beynin tabanında çoğu zaman Circle of Willis'te, vertebral damarlar ile basilar damarda gelişebilir. Anterior ve cerebral damarlarda anevrizma oluşumları için malum yerlerdir.
Damar tıkanıklığı ve Beynimiz kanamalarının haricinde afazi ile sonuçlanabilecek başka sebepleri şöyleki sıralayabiliriz:
- Bakteriyel enfeksiyonlar: serebrospinal sıvıyı ve meningleri etkisinde bırakır
- Viral enfeksiyonlar: AIDS, kabakulak, kızamık, herpes simplex encephalitis
- Beynimiz apseleri: orta kulak, mastoid hücreler ya da sinüsler kanalıyla beyne sızan bakteri, fungi, parasitler
- Serebral zehirlenmeler: ilaç kullanımı, ağır metaller, ilaç etkileşimleri
Konuşma, yazma ya da el kol hareketleri şeklinde her türlü haberleşmede, ifade ve anlama kabiliyetinin kaybolmasına afazi denir. Lügat anlamı konuşamama anlamına gelir. Sinir sistemindeki alıcı ve verici duyu organlarında ve sinir iletimindeki bozukluktan ileri gelmeyip beynimiz merkezinde kavram ya da söz yapımı güçlüklerinden dolayı olur. Hastanın tahsil ve toplumsal şartları ile tutarsız, dilbilgisi yanlışları ile dolu uygunsuz konuşmalar karşısında afaziden kuşku edilir. Zekâ bozukluğu göstermeyen bir hastada afazi bazan beynimiz ambolisi ya da yaralanması sonucu ortaya çıkan şuur bulanıklığıyla (konvüzyon mental) ile karışabilir. Bununla birlikte histeride ve koma durumunda olan kimseler de konuşamadıkları halde bu tür şeyler için afazi deyimi kullanılmaz.
Demans hali denilen bunamada da bazan 1 afazi vardır. Afazi durumundaki kimse kendisine yöneltilen sözleri anlayamaz. Buna sensoryel afazi ya da anlama afazisi â– (VVemicke afazisi) denir. i
Bir takım afazi şekillerinde, hasta işittiğini ve gördüğünü anlamış olur, fakat fikri söz tarzında i çevresine iletemez. Buna motor afazi (Bro-ca afazisi) denir. Beynimiz kabuğunda konuşma merkezinin hastalanması sonucu : ortaya çıkmış olduğu kabul edilir. ;
Histerik afaziye tutulan kimseler kelime- i nin tam anlamıyla dilsiz olurlar. Ağızlarından tek bir kelime dahi çıkarmak mümkün olmayan bu kimselerin çok iyi yazabildikleri dikkati çeker.
Çocukluktan konuşma bozuklukları bir çok nedenden meydana gelebilir. Bunların başlangıcında ağız, damak ve dilin yapısal bozuklukları gelir. Konuşmanın ağız ve dil vasıtasıyla ifadesinde bozukluklara ise di-zarti ya da kekeleme denir. Kekeleme, sesin irade dışı bir tekrarı, uzatılması veya kesilmesi sebebiyle düzgüsel konuşma ritminin okşamasıdır. Beyincik kısaca serebel-lum ve omurilik içinde yeralan ekstrapira-midal sistem hastalıklarında görülebilir.
Cinsel Gücü Artıran Maddeler
Demans hali denilen bunamada da bazan 1 afazi vardır. Afazi durumundaki kimse kendisine yöneltilen sözleri anlayamaz. Buna sensoryel afazi ya da anlama afazisi â– (VVemicke afazisi) denir. i
Bir takım afazi şekillerinde, hasta işittiğini ve gördüğünü anlamış olur, fakat fikri söz tarzında i çevresine iletemez. Buna motor afazi (Bro-ca afazisi) denir. Beynimiz kabuğunda konuşma merkezinin hastalanması sonucu : ortaya çıkmış olduğu kabul edilir. ;
Histerik afaziye tutulan kimseler kelime- i nin tam anlamıyla dilsiz olurlar. Ağızlarından tek bir kelime dahi çıkarmak mümkün olmayan bu kimselerin çok iyi yazabildikleri dikkati çeker.
Çocukluktan konuşma bozuklukları bir çok nedenden meydana gelebilir. Bunların başlangıcında ağız, damak ve dilin yapısal bozuklukları gelir. Konuşmanın ağız ve dil vasıtasıyla ifadesinde bozukluklara ise di-zarti ya da kekeleme denir. Kekeleme, sesin irade dışı bir tekrarı, uzatılması veya kesilmesi sebebiyle düzgüsel konuşma ritminin okşamasıdır. Beyincik kısaca serebel-lum ve omurilik içinde yeralan ekstrapira-midal sistem hastalıklarında görülebilir.
Cinsel Gücü Artıran Maddeler
Ses vakaları nedir, içinde ses vakası bulunan şiirlere örnek verir misiniz?
MSN sesli görüşmelerde karşı taraftan ses gelirken ses gitmemesinin sebebi nedir?
Abuli (İrade Yitimi)
YORUMLAR