Aporia Aporia, genel olarak konuşmacının mevzunun hangi yönü takip etmesi gerektiği, mevzuya nereden başlanıp nerede bitirileceği, ...
Aporia
Aporia, genel olarak konuşmacının mevzunun hangi yönü takip etmesi gerektiği, mevzuya nereden başlanıp nerede bitirileceği, ne deneceği hakkında yolunu yitirdiği durumun adı olarak ya da konuşmacının ne söyleyeceğini ya da düşüneceğini bilmediği bir durumda başvurduğu, çoğu zaman yapmacıklı şüphe ifadesi olarak tanımlanır.
18. yüzyıl İngiliz fikir dünyasının mühim isimlerinden Samuel Johnson'a nazaran aporia;
Terimin “muamma karşısında kilitlenme ya da kafa karışıklığı†anlamı bilhassa İlkçağ felsefesinin yöntemsel gelişmesinde mühim bir rol oynamıştır. Erken dönem Platon diyaloglarında Socrates, çözümlerini sunmadığı sorular ortaya koymuş ve sorduklarının makul çözümleri olmadığını da göstermişti. Aporetik yöntem, daha sonradan Sokrates'in gerçeği ortaya çıkarmak için kullandığı diyalektik yöntemin önünü açmıştı. Aporia terimi, Aristoteles tarafınca öznenin düşüncesinde isteme bağlı olmaksızın ortaya çıkan ya da toplumdan ya da bilgelerden edinilen ‘elit' kabul edilen inançlardan türeyen bağdaşmazlıklarla ilgili kafa karışıklıkları için kullanılmıştı. Aristoteles'in yaklaşımı, çatışmaları uzlaştırmak için ihtiyaç duyulan asgari uyuma ulaşmak amacını güdüyordu.
18. yüzyıl İngiliz fikir dünyasının mühim isimlerinden Samuel Johnson'a nazaran aporia;
“Retorikte, konuşmacının çok yönlü bir mevzuya nereden başlayacağını ya da garip ve belirsiz bir mevzu hakkında ne diyeceğini bilemediği ve böylece durumu kendi kendisine tartıştığı durumun adıdır.â€
Terimin “muamma karşısında kilitlenme ya da kafa karışıklığı†anlamı bilhassa İlkçağ felsefesinin yöntemsel gelişmesinde mühim bir rol oynamıştır. Erken dönem Platon diyaloglarında Socrates, çözümlerini sunmadığı sorular ortaya koymuş ve sorduklarının makul çözümleri olmadığını da göstermişti. Aporetik yöntem, daha sonradan Sokrates'in gerçeği ortaya çıkarmak için kullandığı diyalektik yöntemin önünü açmıştı. Aporia terimi, Aristoteles tarafınca öznenin düşüncesinde isteme bağlı olmaksızın ortaya çıkan ya da toplumdan ya da bilgelerden edinilen ‘elit' kabul edilen inançlardan türeyen bağdaşmazlıklarla ilgili kafa karışıklıkları için kullanılmıştı. Aristoteles'in yaklaşımı, çatışmaları uzlaştırmak için ihtiyaç duyulan asgari uyuma ulaşmak amacını güdüyordu.
YORUMLAR