Bahçeler: Süs bitkilerinin ve yararlı bitkilerin yetiştirildiği bölgeler. Kur’an’da da, Mukaddes Kitap’ta da cennet, çiçeklerin ve meyve ağ...
Bahçeler: Süs bitkilerinin ve yararlı bitkilerin yetiştirildiği bölgeler.
Kur’an’da da, Mukaddes Kitap’ta da cennet, çiçeklerin ve meyve ağaçlarının dikili olduğu, büyük bir bahçedir. Bugün, bu göksel hayal, bir beton evrende, benzin kokuları içinde yaşamağa mahkûm edilmiş bir çok kentlinin büyük özlemidir.
Tabiat İle Yaşamak
Bir bahçe yaratmak ve ona bakmak, bir sanat eseri meydana getirmek suretiyle tabiat ile oynamak anlamına gelir. Bundan dolayı her sanatta olduğu şeklinde bahçeciliğin de bir tekniği vardır: bahçıvanlık. İyi bir bahçıvan olmak için hem bu teknikte usta, hem de esin sahibi olmak gereklidir. Bu esin, pek çok vakit, bir son zamanların modasına ve belli başlı bir uygarlık türüne bakılırsa farklı olabilir. Ama her türlü yaratış biçiminden çok, burada, teknik ile ilhamın birbirine sıkı sıkıya bağlı bulunduğunu unutmamalıdır: bunların her ikisi de, her şeyden ilkin hem maddeye, kısaca doğaya, iklime; hem de eldeki alanın genişliğine bağlıdır.
Yararlı ve Hoşa Giden
İlk bahçelerde her şeyden ilkin yararlılık gözetilirdi. Ama kısa zamanda meyve ağaçlarının yanma, sebzelerin içine, görevi bir tek göz ve burun zevkini doyurmak olan süs bitkileri de karıştırıldı. Sonrasında yavaş yavaş, evlerimizin çevresinde, yalnız süsleme bitkilerinin yetiştirilmesine ayrılmış bahçeler meydana getirmek modası yayıldı.
Eskiçağ’da, dünyanın yedi harikasından birisi olarak malum, Babil’in asma bahçeleri, teraslar halinde sıralanmıştı: bu teraslar titizlikle oran-tılanmış devasa bir merdiven meydana getiriyordu.
Ortaçağ Avrupası’nda, bahçeler bu kadar görkemli değildi. O tarihlerde daha çok manastır bahçeleri vardı; buralarda sebzeler ve meyveler, ama bununla birlikte da mihrapları süslemek suretiyle çiçekler ve hekimlikte kullanılacak bitkiler bulunurdu.
XIV. yy.dan başlayarak, bahçecilik sanatı çok yönlü bir görünüm aldı ve uzmanlaştı. Yararlı bitkiler, çimenlerle ve bodur ağaçlarla giderek daha az komşuluk eder oldu. Sebzeler, ayrı yerlerde (bostanlar), meyve ağaçları da ayrı yerlerde (meyve bahçeleri) yetiştirildi. Şatoların iç bahçeleriyse, çok bakımlı süs bitkileriyle donatıldı. Çağlara ve mıntıkalara bakılırsa değişimler gösteren yeni yeni tarzlar buluş edildi.
Zevkler ve Renkler
Roma civarlarında, Tivoli’de, Este villasında olduğu şeklinde İtalyan usulü bahçelerde, çiçek tarhlarına ve ağaçlara heykeller, suni mağaralar ve fıskiyeler karıştırılır. Fransa’da ise, her şeyden çok, son aşama sıkı disiplin altına alınmış bir geometrik uyum sağlamağa çalışılır; Le Nötre’-un çizmiş olduğu Versailles Parkı, bu Fransız usulü bahçelerin en belirgin örneklerinden biridir: teraslar ve havuzlar, bodur ağaçlarla ve budanmış porsuklarla çevrelenmiş tarhlarla karışır, geniş ve görkemli bir görünüm meydana getirir.
İngiliz usulü ismi verilen bahçedeyse, tersine, bitkilere tabii bir görünüm kazandırmağa çalışılır: görünüşte belli başlı bir kompozisyon uğraşı olmayışı, bir özgürlük izlenimi yaratır, göz zevki yalnızca bitkilerin güzelliğiyle doygunluk edilmiş olur. Bu şekilde bugün, hususi bahçelerle parkların pek çoğunda en fazlaca rağbet gören yöntemdir.
Japon bahçeleriyse, gezintiden çok, düşüncelere dalmak için tasarlanmıştır. Bu bahçe Zen Budizminin geleneklerinden esinlenmiştir, güzelliğinin esası, çizgilerin sadeliğindeki ağırbaşlılıktır. Çiçekler seyrektir ama yapraklar bolca ve daima yeşildir; sakin su birikintileri ve tırmıkla ustaca kıvrak çizgiler çekilmiş kumluklar, insanı derin düşüncelere yöneltir.
YORUMLAR