1 İlk Bilgisayar İcadı Bilgisayar nedir, Bilgisayar ne anlamına gelir, Bilgisayar kelimesinin tanımı, bilgisayarın icadı, bilgisayarı kim ...
1 İlk Bilgisayar İcadı
Bilgisayar nedir, Bilgisayar ne anlamına gelir, Bilgisayar kelimesinin tanımı, bilgisayarın icadı, bilgisayarı kim buluş etti, bilgisayar ne süre buluş edildi, İlk Bilgisayar Ne Kadar Büyüklükteydi.
Bilgisayar nedir, Bilgisayar ne anlamına gelir, Bilgisayar kelimesinin tanımı, bilgisayarın icadı, bilgisayarı kim buluş etti, bilgisayar ne süre buluş edildi, İlk Bilgisayar Ne Kadar Büyüklükteydi.
Bilgisayar nedir, Bilgisayar ne anlamına gelir, Bilgisayar kelimesinin tanımı, bilgisayarın icadı, bilgisayarı kim buluş etti, bilgisayar ne süre buluş edildi, İlk Bilgisayar Ne Kadar Büyüklükteydi.
İlk Bilgisayar İcadı
Bilgisayarın atası olarak kabul edilen buluş, abaküstür. Abaküs, Çinliler tarafınca 1800’lü yıllarda bulundu. Bu icadı araştıran felsefeci Hebiniz Pascal toplama-çıkarma icra eden aritmetre adlı bir makine buluş etti. Bu aletin içine bir süre sonra çarpma ve bölme işlemleri eklendi.rn1830 senesinde Charles Booboge ilkin fark makinasını buluş etti. Bu makine buharla otomatikman çalışıyordu ve başka bilgisayardan değişik fonksiyonları vardı; bununla birlikte işlem birimi, depolama birimi ve giriş çıkış üniteleri de bulunuyordu.rnAdolove Louse, analitik makine ile ilgili emekler yapmış oldu ve Bernolli sayılarını hesaplayan bir program yazdı. Bu, dünyanın ilk programıdır.rnDaha sonrasında 1850 senesinde Charles Boole yalnız 0 ve 1 sayılarının kullanıldığı ikilik sayı sistemini buldu.rn1946 senesinde Mark 1 isminde gelişmiş bir bilgisayar yapılmış oldu ve bilgisayar ABD’daki nüfus sayımında kullanıldı.rn2. Dünya Savaşına gelindiğinde daha yüksek hız, daha ufak hacim ve daha az maliyet benzer biçimde arayışlar arttı, araştırmalar hızlandı. Elektronik teknolojisindeki gelişmelerle 1975 senesinde 8800 adlı bir bilgisayar devresi ortaya çıktı. 1977 senesinde piyasaya sürülen bilgisayarlarda ise ekran ve klavye yerini aldı.
Bilgisayarın İcat Edildikten Sonraki Aşamaları
Konrad Zuse 1936 senesinde ilk programlanabilir bilgisayarı buluş etmiştir.
Bilgisayar, belli başlı komutlara nazaran veri işleyen bir makinedir.
Bilgisayarlar çok değişik biçimlerde karşımıza çıkabilirler. 20. yüzyılın ortalarındaki ilk bilgisayarlar büyük bir oda büyüklüğünde olup, günümüz bilgisayarlarından yüzlerce kat daha çok güç tüketiyorlardı. 21. yüzyılın başına varıldığında ise bilgisayarlar bir kol saatine sığacak ve ufak bir pil ile çalışacak hâle geldiler. Toplumumuz şahsi bilgisayarı ve onun taşınabilir eşdeğeri, dizüstü bilgisayarını, bilgi çağının simgeleri olarak tanıdılar ve bilgisayar terimi ile özdeşleştirdiler.
Ama, günümüzde en yaygın olarak kullanılan bilgisayar türü, gömülü bilgisayarlardır. Gömülü bilgisayarlar ufak boyutlu olup genel anlamda başka aygıtların denetiminde kullanılırlar. Harp uçaklarında, çamaşır makinelerinde hatta oyuncaklarda da bulunurlar.
İstenilen programı kayıt edip istenilen zamanda çalıştırabilmeleri bilgisayarları çok yönlü kılıp hesap makinelerinden ayrıştıran ana özellikleridir. Church-Turing tezi bu çok yönlülüğün matematiksel ifadesidir, ve herhangi bir bilgisayarın bir başka bilgisayarın görevlerini yerine getirebileceğinin altını çizer. Bu sebeple, karmaşıklıkları ne düzeyde olursa olsun, cep bilgisayarından süper bilgisayarlara kadar, hafıza ve süre kısıtı olmadığı takdirde hepsi aynı görevleri yerine getirebilirler.
Bilgisayar tanımının esnekliği ve süre içindeki değişiklik süreci bu nedenle ilk bilgisayarı saptamak güçtür. Geçmişte bilgisayar olarak malum bir sürü aygıt günümüz ölçütlerine nazaran bu tanımı hak etmemektedirler.
Ilk başlarda bilgisayar sözcüğü hesaplama sürecini kolaylaştıran nesnelere verilen bir isim konumundaydı. Bu ilk devrin bilgisayar örnekleri içinde sayı boncuğu (abaküs) ve AntiKitira Makinesi (M.Ö. 150-100) sayılabilir. Yüzyıllar sonrasında, Ortaçağ sonundaki yeni bilimsel keşifler ışığında, Avrupalı mühendisler tarafınca geliştirilen bir takım makinesel hesaplama aygıtlarının ilki ise, Wilhelm Schickard’a (1623) aittir.
Ama, programlanabilir (ya da kurulabilir) olmamaları sebebiyle bu aygıtların asla birisi günümüz bilgisayar tanımına uymamaktadır. 1801 senesinde Joseph Marie Jacquard’ın dokuma tezgâhındaki işlemi özdevinimleştirmek (otomatikleştirmek) adına ürettiği delikli kartlar ise bilgisayarların gelişme sürecindeki, kısıtlı da olsa, ilk programlanabilme (kurulabilme) izlerinden sayılır. Kullanıcının sağlamış olduğu bu kartlar yardımıyla, dokuma tezgâhı kart üstündeki delikler ile tanım edilen çizime işleyişini uyarlayabiliyordu.
1837 senesinde Charles Babbage, ismini Analytical Engine (Çözümlemeli ya da analitik makine) koyduğu, ilk tam programlanabilir makinesel bilgisayarı kavramsallaştırıp tasarladı. Ama parasal nedenler ve üstündeki çalışmalarının sonlanamaması sebebiyle bu makineyi geliştirmedi.
Delikli kartların ilk büyük ölçekli kullanımı ise Herman Hollerith tarafınca, 1890 senesinde muhasebe işlemlerinde kullanılmak suretiyle tasarlanan hesap makinesidir. Hollerith’in o dönemde bağlı olduğu işletme ise sonraki yıllarda küresel bilgisayar devine dönüşecek IBM’dir. 19. yüzyılın sonlarına varıldığında, gelecek yıllarda bilişim donanım ve kuramlarının gelişimine büyük katkıda bulunacak uygulayımlar (teknolojiler) ortaya çıkmaya başlamıştılar: delikli kartlar, Boole cebiri, boşluk tüpleri ve teletip aygıtları.
20. yüzyılın ilk yarısında ise, bir sürü bilimsel gereksinim, gittikçe karmaşıklaşan örneksel (analog) bilgisayarlar ile giderildiler. Ama günümüz bilgisayarlarının yanılmazlık düzeyinden hâlâ uzaktılar.
1930’lar ve 1940’lar süresince bilgisayar uygulayımı gelişmeye devam etti, ve sayısal elektronik bilgisayar’ın ortaya çıkışı ama elektronik devrelerinin buluşundan (1937) sonrasında gerçekleşebildi. Bu devrin mühim emek harcamaları içinde aşağıda bahsettiğim sayılabilir:
Konrad Zuse’nin “Z makineleri”. Z3 (1941) ikili sayı tabanına dayalı işleyip, gerçel sayılar ile işlem yapabilen ilk makinedir. 1998 senesinde Z3’ün Turing uyumlu olduğu kanıtlanmış ve bu şekilde ilk bilgisayar unvanını edinmiştir.
Atanasoff-Berry Bilgisayarı (1941) boşluk tüplerine dayalı olup, ikili sayı tabanının yanı sıra, sığaç tabanlı hafıza donanımına sahipti.
İngiliz yapımı Colossus Bilgisayarı (1944), kısıtlı programlanabiliriğine (kurulabilirliğine) karşın, binlerce tüp kullanımının yeterince güvenilir bir netice verebileceğini göstermiştir. 2. Dünya Savaşı’nda Alman silahlı kuvvetlerinin gizli saklı iletişimlerini çözümlemek için kullanılmıştır.
Harvard Mark I (1944), kısıtlı kurulabilirliğe haiz bir bilgisayar.
ABD Ordusu tarafınca geliştirilen ENIAC (1946), onluk sayı tabanına dayalı olup ilk genel kullanım amaçlı eletronik bilgisayar unvanına haizdir.
ENIAC’ın negatif yanlarını saptayan geliştiricileri, daha esnek ve zarif bir cevap üstünde çalışıp, bundan böyle saklı program mimarisi ya da daha çok von Neumann mimarisi olarak tanınan tasarımı önerdiler. Bu tasarımdan ilk olarak John von Neumann (1945) senesinde gerçekleştirdiği bir yayında söz etmesinden sonrasında, bu mimariye dayalı olarak geliştirilen bilgisayarlardan ilki İngiltere’de tamamlandı (SSEM). Aynı mimariye 1 yıl sonrasında kavuşan ENIAC’a ise EDVAC ismi verildi.
Günümüz bilgisayarlarının neredeyse tamamının bu mimariye uyumlu hâle gelmesi ile bilgisayar sözcüğünün tanımı olarak da kullanılmaktadır. Dolayısı ile bu tanıma nazaran geçmişteki aygıtlar bilgisayar olarak sayılmasalar da, tarihsel bağlamda gene de o şekilde anılmaktadırlar. Her ne kadar 1940’lardan bu yana bilgisayar uygulayımı köklü değişimler geçirmiş olsa da, çoğunluğu von Neumann mimarisine sadık kalmıştır.
YORUMLAR