Dinleyicinin ilgilendiği konularda etkin olabilmek için iyi hazırlanarak, tutarlı ve ayrıntılı bir konuşma yapmak gerekir. Tutumun davranışs...
Dinleyicinin ilgilendiği konularda etkin olabilmek için iyi hazırlanarak, tutarlı ve ayrıntılı bir konuşma yapmak gerekir. Tutumun davranışsal yönü değiştirilirse, bilişsel yönün zaman içinde davranışa uyacak biçimde değiştiğini biliriz. Bu tür tutum değişmesi ilk olarak tanınmış psikolog Festinger tarafından Bilişsel Çelişki Kuramı olarak ileri sürülmüştür. Bu kurama göre, bireyin sahip olduğu bir inanç, bilgi ya da tutum yine o bireyin sahip olduğu bir başka inanç, bilgi ya da tutumun tersini gerektirirse, bu iki inanç, bilgi ya da tutum arasında çelişki yaratır. Bu bilişsel çelişki, bireyin sürekli düşünme araştırma ve değişmesinin temelinde yatan ana güdüdür. Çelişki durumunun varlığı, bireyin bundan kurtulmaya çaba sarfetmesi için yeterli bir güdüdür. Çelişki giderildikten sonra bilişsel uyum oluşur ve bireyin o konudaki gerginliği ortadan kalkar ve huzura kavuşur. Festinger, herhangi bir durumda bireyin tecrübe ettiği bilişsel çelişkiyi, söz konusu çelişen bilgilerin sayısının ve öneminin, uyuşan bilgilerin sayısına ve önemine oranı olarak ele alır. Birinci farklılıkla ilgili olarak kişinin benlik bilincini destekleme ve koruma eğilimini hesaba katmalıyız.
Belirli bir davranış, başkalarına yardım etmek gibi beğenilen, istenilen bir davranışsa o davranışın bizde olan iyi özelliklerden kaynaklandığı düşünülür. Eğer davranış olumsuz istenmeyen bir davranışsa o zaman içinde bulunduğumuz koşullarla o olumsuz davranışı açıklarız.
İkinci farklılıkla ilgili olarak, kendimizi dıştan gözlememiz olanaksızdır. Bunun için de çevremizi ve diğer kimseleri nasıl etkilediğimizin pek farkında olmayız. Fakat çevrenin bizi nasıl etkilediğini iç yaşantımızdan ve algılarımızdan biliriz. Bu nedenle çevreyi, olumsuz davranışımızın temelinde yatan esas neden olarak gösteririz.
YORUMLAR