Dünya yaşamı ve ahireti mevzu sunumu. Ahiret inancı ve ahirete uğurlama ve kıyamet ile ilgili genel dini bilgilerin yer almış olduğu yazımız...
Dünya yaşamı ve ahireti mevzu sunumu. Ahiret inancı ve ahirete uğurlama ve kıyamet ile ilgili genel dini bilgilerin yer almış olduğu yazımız.
Yaşam Amaçsız Değildir
Yaratılanların en şereflisi olan insan, bununla beraber akıllı, düşünen ve bilen bir varlıktır. Bu sebeple bu şekilde bir varlığın başıboş ve gaye bir biçimde yaratılmış olması ve yaşamını düzgüsel bir varlık benzer biçimde sürdürmesi, onun yaratılışına aykırıdır.
Peki öyleyse insan niçin yaratılmıştır? Bu probleminin yanıtını hem Kur’an ve peygamberimizin sözlerinde hem de aklımızın rehberliğinde bulabiliriz.
Kur’an’da “İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor” (Kıyame 36) ayeti insanoğlunun bir gaye için yaratıldığını belirtmektedir. Demek ki insan başıboş, amaçsız yaratılmamıştır. Peki öyleyse gaye nedir? “Allah, ölümü ve yaşamı, hanginizin daha güzel davranışlarda bulunacağını sınav etmek için yarattı” (Mülk suresi, 2) ayeti yaşamın yaşamın amacını açıklamaktadır. Başka bir ayette de insanoğlunun yaratılış amacının Allah’ı bilmek ve ona kulluk etmek olduğu “Ben cinleri ve insanları, fakat bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat Suresi, 56) ayetiyle ifade edilmektedir.
Demek ki insan amaçsız ve başıboş bir varlık olarak yaratılmamıştır. Onun bir gayesi vardır ve bu amacın gerçekleşeceği yer ise Ahiret hayatıdır. Ahiret inancı insana, öldükten sonrasında nasıl biteceğini bildirerek, onu belirsizlikten gelecek endişesinden kurtararak ruhsal yönden büyük bir rahatlama içinde olmasını sağlar. Iyi mi ve niçin yaşaması icap ettiğini bildirerek, yaşamını mana kazandırır
Ahirete İmanın Dünya Yaşamını Anlamlandırmaya Katkısı
Ahirete inanç insanoğlunun ölümle beraber yok olamayacağını ve yaşamını bir başka şekilde devam ettireceğini göstermesi bakımından önemlidir. Bununla birlikte ahiret dünyanın tarlasıdır. Kısaca burada hangi tür bir fiil yaparsak onun tam karşılığını ahirette göreceğiz. Bu sebeple bu yeryüzündeki bir takım haksızlık ve zulümler ahirette kesinlikle karşılık görecek, haksızlar cezalandırılacak, haksızlığa uğrayanlar ise mağduriyetini giderecektir. Kısaca tam bir hak sağlanacaktır.
Bu şekilde bir inanç kişinin rahatlamasını bununla beraber da kendisini denetim etmesini elde edecektir. Çünkü burada meydana getirilen her fiil kesinlikle karşılık görecektir. Öyleyse insan fena fiil ve sözlerden kaçınmalı, güzel fiil ve laflara devam etmelidir.
Onun için her insan ölüm ulaşmadan önce aklını kullanıp dünyanın kıymetini bilmelidir, insan dünyaya bir kez gelir ve ölünceye kadar ne yapabilmiş ise onu azık olarak ahirete götürür. İyilik yapmış olan, gittiği yerde o iyiliğin sevap ve ödülünü bulur. Fenalık yapanlar da onun cezasını görürler.
Bu inanca haiz olan kişilerin oluşturduğu cemiyet doğruluktan ayrılmaz. Kazancını doğru yerlerde arar. Hileye, aldatma ve rüşvete yaklaşmaz. Kendi hakkını bilmiş olduğu benzer biçimde başkalarına ait hakkını da gözeterek hiç kimseye haksızlık yapmaz.
Ölüm Bir Yaşam Gerçeğidir
Yaşamı bu dünya ile sınırlandırmak noksan bir anlayıştır. Yaşamın iki boyutu vardır. Biri bu yeryüzündeki yaşam, öbürü ise ölümle birlikte süregelen yeni bir hayattır. Bu bütün ülkelerce hiçbir varlık sonsuza kadar kalıcı değildir. İnsan da kendisine verilen yaşam müddetince yaşar ve kesinlikle bigün ölür. Bu gerçeği “Yeryüzünde bulunan her şey gelip-geçidir” (Rahman Suresi, 26) ve “Her diri ölümü yaşayacaktır” (Âl-i İmran Suresi, 185) benzer biçimde ayetlerden anlamaktayız.
Şahıs, ömrü sonlanmadan hem kendisine hem de başkalarına faydayı işler yapmalıdır. İnsana düşen vazife, sağlığını koruyup, yaşamını tehlikeye düşürecek tedbirsiz durumlardan kaçınmak, sınırı olan olan yeryüzündeki zamanı boşa geçirmemektir. Asla ölmeyecekmiş benzer biçimde dünya için, yarın ölecekmiş benzer biçimde ahiret için çalışmalı ve çaba göstermelidir.
Ahirete Uğurlama
Müslümanların birbiri üstündeki haklardan birisi de öldüğünde onun cenazesi ve defin işleriyle ilgilenmektir. Bu görevi ölenin en yakın akrabaları, arkadaş ve arkadaşları yerine getirir.
Cenaze Namazı
Cenaze namazı, ölen bir müsülana yapılması ihtiyaç duyulan son vazife olup, dua durumunda kılınan bir namazdır. Cenaze namazı farz-ı kifâye’dir. Kısaca bir kısım müslümanların kılmasıyla yerine getirilmiş olan bir ibadettir.
Cenaze Namazının Kılınışı
Yıkanıp kefenlenerek tabuta konulmuş olan ve musalla taşı üstüne getirilen bir ölünün cenaze namazını kılmak için ilkin niyet edilir. Bu niyette, ölünün adam ya da hanım, minik adam ya da kız evladı olduğu belirtilir. İmam; “Allah rızası için hazır olan cenaze namazını kılmaya ve o cenaze için dua etmeye” diyerek niyet eder ve namaza başlar. Ölü, adam ise: “şu hazır adam için”, hanım ise; “şu hazır hanım için” diye niyet j edilir. Çocuklar için de aynı şekilde niyet edilir.
Cenaze namazının şartları tekbirler ve kıyâm (ayakta durmak) dır. Bu namazda başka namazlarda olan, rükû (eğilme) ve secdeler bulunmaz.
Namaza niyet ettikten sonrasında tekbir getirilir ve Subhaneke duası “Ve celle senaüke” ifadesiyle beraber okunması mümkün. İkinci tekbirden sonrasında “Allahümme salli ve barik” duaları okunması mümkün. Üçüncü tekbir alınır ve cenaze duası okunması mümkün. Cenaze duasını bilmeyenler onun yerine Fatiha Suresi ya da Kunut Dualarını okurlar. Dördüncü tekbirden sonrasında slm verilerek eller bırakılır. Böylelikle cenaze namazı tamamlanmış olur.
Kur’an ve Mevlit Okumak
Kültürümüzde, ölüm döşeğinde yatan bir insanoğlunun yanında Kur’an okunması mümkün. Böylelikle bu şahıs sakinleşir. İnsanların yaşam ve ölüm hakkında düşünmeleri için bu ortamlar güzel fırsatlardır. Bu yüzden ölüm yatağında olan birinin başucunda Kur’an okumak, onun derin eş anlamlılarını konuşmak İslam’ın ruhuna uygundur.
Aynıca ölen bir kimsenin arkasından Kur’an ve Mevlit okumak, toplumumuzda gelenekselleşen bir uygulama olmuştur.
YORUMLAR