Doğum icra eden kadının çocuğunu doğurduğunun 40. günü hamama götürülmesi münasebetiyle meydana getirilen eğlencelere “ kırk hamamı ” ya da ...
Doğum icra eden kadının çocuğunu doğurduğunun 40. günü hamama götürülmesi münasebetiyle meydana getirilen eğlencelere “kırk hamamı” ya da “lohusa hamamı” denilmektedir.
Eski istanbul doğum âdetleri etrafında gelin hamamı benzer biçimde kırk hamamı da çarşı hamamlarında yapılmaktaydı. Doğumun 40. gününden gün ilkin lohusaya armağan getiren tüm mevzu komşu, akraba ve ahbaplar kırk hamamına davet edilirdi. Hali vakti yerinde olan ailelerin düzenleme etmiş olduğu bu törene çalgı ve genellikle Ayvansaray’dan getirilen çengiler de katılırlardı. Doğumun 40. günü davetliler lohusa evinde toplanır, hep beraber yiyecek yenir, arkasından önde ebe ve kucağında çocuk, arkasında lohusa ve daha arkada lohusanın ailesi ve davetliler olmasına rağmen hamama gidilirdi. Kimi zaman hamama sabahtan gidilir, öğle yemeği burada yenirdi. Yemeği lohusa evi karşılardı. Hamama öğleden sonrasında gidilmişse yiyecek verilmez, bunun yerine yemiş ve şurup ikram edilerek davetliler ağırlanırdı.
Büyük bölümü zenginler, bu maksatla hamam kapatırdı. Bu şekilde kiralamalarda hariçten satın alan alınmaz, hamam yalnız lohusanm getireceği misafirlere mahsus kalırdı.
Lohusayı ve ebenin kucağındaki evladı hamamın haricinde çalıp oynayan çengiler eşliğinde 3 kez dolaştırdıktan sonrasında içeri götürme âdeti vardı.
Kırk hamamında lohusa soyunurken sazlar çalmaya ve çengi oynamaya başlar, lohusanın ayaklarına sedefli nalınlar giydirilir, arkasına ipekli ve işlemeli havlular atılırdı. Lohusa ve bebeğin soyunmasından sonrasında en önde çengiler, elinde gümüş buhurdanla hamamcı, kucağında çocukla ebe, onun arkasında koluna usta hanım (müşteriyi yıkayan hanım) girmiş olmasına rağmen lohusa, onun arkasında natır alayla içeri girerler; lohusa küçük oranda dinlendikten sonrasında yıkanır; ebe bu sırada evladı yıkar, kırklar, çeyreklerdi (bak. kırklama). Lohusa hamamda öd ağacı ve günlük yakılarak ağır ezgiler eşliğinde misafirlerin önünde dolaştırılır, hazır bulunanlar ise “Maşallah, Allah bağışlasın” sesleriyle duygularını dile getirirlerdi.
Kırk hamamı sırasındaki eğlenceler sabahtan akşama kadar devam ederdi. Türküler, maniler söylenir, çalgılar ve çengilerin oyunları eşliğinde kınalar yakılır, rastıklar çekilir, şen kahkahalar hamam kubbesini çınlatırdı.
Lohusa yıkandıktan sonrasında davetliler içinde bulunan ebe onun belini geniş bir kuşakla sıkar, hamamdan çıkaracağı sırada sağ elini 40 kez su içine batırarak kırkladığı bir tas suyu lohusanm başından dökmeyi dikkatsizlik etmezdi.
Kırklamanın arkasından davetlilere çay, kahve, şerbet, şeker, limonata ve peynirli pideler ikram olunurdu. Davetlilerden isteyenler hamamda yıkanır, isteyenler de dışandasaz dinler, oyun seyrederlerdi. Kırk hamamından çıkılırken bahşişler dağıtılır, bilhassa lohusayı yıkayan hamamcıya fazlaca bahşiş verilirdi.
Hali vakti yerinde olmayan aileler ise, çalgılı, oyunlu kırk hamamını yapmazlar, tanımış olduğu ile beraber sessiz bir şekilde hamama giderek yıkanır, böylelikle kırk hamamı âdetini yerine getirmiş olurlardı. Bu âdeti hamama gitmeyerek evinde yıkanmak suretiyle gerçekleştirenler de olurdu.
YORUMLAR