NARGİLE Eski İstanbul kahvehanelerinin olmazsa olmaz öğelerinden biri de nargileydi. Nargile’nin, İstanbul’a IV. Murad döneminde (1623-1640)...
NARGİLE
Eski İstanbul kahvehanelerinin olmazsa olmaz öğelerinden biri de nargileydi. Nargile’nin, İstanbul’a IV. Murad döneminde (1623-1640) geldiği kabul edilir. 19. yy’da Beyazıt’ta müşterilerine yalnızca nargile veren “nargileciler kahvesi” de bulunuyordu. Bu türden kahvehanelere aynı semtte bugün de rastlanılmaktadır.
Türkler Ol nedir su içinde seslenir / Leblerimin busesine yaslanır /Dem çeker yanar tüter hem sinesi/ Üfledikçe gark olur sefinesi, biçimindeki bir İstanbul bilmecesine de mevzu olan nargile yapımında da büyük beceri göstermişlerdir. Billurdan ak ve renkli şişeler, gümüş çiçekli ve meyvelerle süslü başlıklar ve yaldızlı toprak lüleler en fazlaca İstanbul’da yapım edilmiş nargile parçalarıdır. Kimi zaman şişesi dahi gümüşten çok zarif nargileler yapılmış, marpuç ucuna takılan ağızlık yapımında kehribarların en iyisi kullanılmıştır. Keçi memesi ismi verilen ucu çavuşüzümü şeklinde ortasına doğru kalınlaşarak yine incelen ve zaman içinde kırmızılaşan eski yekpare kehribar ağızlıklarla, ucu palamut şeklinde olup ortası altın kakmalı yeşimlerle süslü, eteği gene kehribardan olan ağızlıklar İstanbullu ustaların eseridir. İki ya da üç kişinin aniden kullandığı aynı nargileye bağlı, ikişer-üçer marpuç-lu nargileler dahi vardır. Yakın dönemlerde Beykoz ve Yıldız Çini fabrikalarında gerçek birer sanat eseri olan nargileler yapılmıştır.
Nargile lüle, beden, marpuç ve ağızlık benzer biçimde kısımlardan oluşur. Bu parçalan meydana getiren ustaların bulunmuş olduğu bölgeler marpuççular, imameciler, lüleciler/takatukacılar benzer biçimde ayrı çarşılar oluştururdu. Marpuççular, Mahmutpaşa’nın alt başlangıcında bugün de aynı adla anılan yerde çalışırlardı. Renk renk meşinleri iki parmak eninde şerit benzer biçimde kesip nevrekân dedikleri, kendilerine mahsus bıçakla tıraş ettikten sonrasında çirişleyip uzun demir çubuklar üstüne iyice sardıktan ve üzerine sarı ince telleri helezonik şekilde sarıp kuruttuktan sonrasında, içindeki demir çubuğu çekince ortaya çıkan hortum nargilenin marpucu olurdu. Tophane’de Kılıç Ali Camiini geçip Kapıiçi’ne giderken sağ tarafta Lüleciler Çarşısı başlar ve Hendek denilen vere, doğrusu Kumbaracılar Yokuşu’nun alt başına kadar devam ederdi. Buralarda, hususi bir topraktan lüleci çamuru hazırlanmış olur: sonrasında da tür tür, her boyda çubuk ve nargile lüleleri yapılırdı
Nargile tiryakileri kahvecilerin hazırladığı nargileyi derhal içmezlerdi. Kollarını dirseklerine kadar sıvar, nargilenin sürahisini, lülesini, marpucunu bizzat ovuşturarak temizler, sürahisine suyu kendisi koyar, lüleyi kendi doldurur, kendi ateşler, hattâ bazıları marpuç başlığını ağızlarına değdirmemek için bir kâğıt parçasını zıvana benzer biçimde başlığın deliğine sokmuş olmasına rağmen içerlerdi.
Tiryakiler, nargile içmenin dört şartı bulunduğunu kabul ederler. Bu tür durumlar birbiriyle kafiyeli olarak “maşa, meşe, köşe ve Ayşe” şeklinde sıralanır. Maşa eğer olmazsa nargile içmenin hazzı olmaz. Tömbekinin üstündeki ateşi ayarlamak, nargile içiminde bir zevktir. O nedenle maşa gereklidir. Meşe, bu ağacın kömürünü anımsatmak içindir. En iyi ve dayanıklı ateş meşe odununun kömüründen olur. Nargile içen ne olursa olsun bir köşeye çekilir. Ortalık yerde oturup nargile içilmez. Ayşe ise nargile içene hizmet eden kimse anlamına gelir.
İstanbul’da nargile içenlerle ilgili olarak bir takım sözler de yaygınlık kazanmıştır: Nargile içenin yanına şeytan gelmez (çünkü nargile içen kimse oturmuş olduğu yerden geç kalkar); nargile içenin evine hırsız girmez (çünkü nargile içen devamlı öksürür, hırsız tarafınca uyanık olduğu sanılır); nargile içen varlıklı olur (çünkü masrafsızdır): nargile içeni köpek ısırmaz (çünkü tütün kokar) ve nargile içen hekime muhtaç olmaz (çünkü çok yaşamaz). Günümüzde nargile kahveleri ve nargile tiryakilerinin sayısı azalmıştır. İstanbul’da minik minyatür nargileler bundan böyle gezinsel eşya satan dükkânların raflarında yer almıştır. İstanbul’da gene Beyazıt çevresinde nargile kahveleri mevcuttur. Günümüzün en tanınmış nargile kahvesi Çorlulu Ali Paşa Medresesi’ndedir.
YORUMLAR