İstanbulun Kedileri (Pisikleri)

Evcilleşme tarihleri kadar yeryüzüne yayılma süreçleri ve adlarının kökenleri de oldukça karanlık ve tartışmalı olan kedilerle, Bizans’ın Ga...

Evcilleşme tarihleri kadar yeryüzüne yayılma süreçleri ve adlarının kökenleri de oldukça karanlık ve tartışmalı olan kedilerle, Bizans’ın Garp Avrupa’dan daha erken tanıştığı varsayılabilir.


Kedinin evcilleştirilmesinin, hatta Tanrı katına yükseltilmesinin ilk kez 7.000 yıl kadar ilkin Eski Mısır’da başladığı; Mısır’dan ve Afrika’dan Asya’ya, Anadolu’ya (Hacılarda MÖ 5000′ lerde yaşamış olduğu malum kedi) buralardan Roma imparatorluğu topraklarına ve Roma’nın uzandığı Garp Avrupa’ya kadar yayılmış olduğu; kedilerin MÖ 400’lü yıllarda seyrek görülen ama malum hayvanlar oldukları, 4. yy’dan itibaren evlere girdikleri fareler ve yer yer yılanlarla savaşım ettikleri için, sevilenden çok tahammül edilen hayvanlar sayıldıkları bilinir.


Evcil kedinin ismi, “cattus” olarak Garp kaynaklarında ilk kez 4. yy’da Palladius’ un bir kitabında geçer. Bu adın membaı da tartışmalıdır. Bazılarına bakılırsa Kekik kavimlerin dillerinden gelmiş, bazılarına bakılırsa de Arapça “kıtt” sözcüğünden başka dillere geçmiştir. Bir çok dilde kedi, benzer bir fonetiğe haiz olan sözcüklerle adlandırılır. (Eski Almancada “kazza”, Almancada “katze”, İtalyanca günlük dilde “cato” ve “feles”, Latincede “cattus”, Rumcada “yata”, Ermenicede “kam”, İngilizcede “cat”, Fransızcada “chat”). Buna karşılık gene Arapça olan “hirr” (dişisi hine) sözcüğü İstanbul’da (Osmanlıcada) “kedi” karşılığında daha yaygın bir kullanım bulmuştur. Taşrada ise “pisik”, çocuk dilinde “pisi” başka kullanımlardır.


Şark ve Garp dünyasının kediye bakışı, çağdaş çağlara gelene kadar, birbirlerinden oldukça farklıdır. Garp, kediyi bir taraftan olmazsa olmaz saymış ve eve kabul etmiş; öte taraftan da bu hayvana uzun süreler mesafeli yaklaşmıştır. Ortaçağın cadı avına çıkılmış olduğu yobaz ve karanlık dönemlerinde kediler, bilhassa de kara kedi, cadıların, büyücülerin yoldaşıdır ve onlar kadar ürkütücüdür. Buna karşılık Arap dünyası ve İslamiyet, kediyi, Peygamberin kutsadığı, sevilmiş olduğu, uyurken rahatsız etmemek için entarisinin eteğini ya da yenini kestiği hayvan olarak görür. İstanbul’da kedinin izini sürerken ve özelliklerini araştırırken, bu iki değişik perspektif ve bunların Bizans’taki sentezi unutulmamalıdır.


Osmanlı süreci süresince İstanbul’da kediler evlerin, hanların, zahire ambarlarının fare bekçileri ve ayrılmaz parçalarıdır. Bunda köpeği mekruh sayan, eve sokmayan Müslüman geleneklerinin aksine, gene Müslümanlıkta kediye daha hususi ve şefkatli bir yer ayrılmış olmasının oranı vardır. Gene de İstanbul’da kedinin, hele de sokaklarda, köpek benzer biçimde yaygın olduğu söylenemez. O hususi ve amaçlı olarak beslenen bir ev hayvanıdır.


İstanbul’un köpekleri üzerine bilhassa de yabancı seyyahların, gözlemcilerin, yazarların, ressamların yazdıklarının çizdiklerinin bolluğunun aksine, İstanbul kedileri üstüne yazılmış ya da çizilmiş belge niteliği taşıyan eserlere rastlanmamaktadır. harem ve ev içi deseninde ya da ciğercileri mevzu alan çizimlerde kediler, pek seyrek olarak görülür.


kediHususi bir İstanbul kedisi türü de yoktur. Fakat, daima nadide sayılıp aranan Ankara, Van, Acem kedisi türlerine en fazla İstanbul konaklarında rastlandığı da bir gerçektir. Tandırların köşesinde, pirinç mangalların altında, samur kürklerin üstünde uyuyan ve konak mutfaklarından yağlı parçalarla beslenen bu süs kedileri haricinde, büyük bölümü tek ya da alacalı, ince kuyruklu, adaleli vücutlu, kısa tüylü sıradan kediler evlerde, hanlarda, kışlalarda, okullarda görülür. 18 ve 19. yy’da İstanbul’a gelmiş yabancılar sokak köpeklerinin çokluğuna iyi mi şaşırmışlarsa, kedilere gösterilen ilgi ve sevgiye de o denli şaşırmış görünüyorlar. Şark gezisinde İstanbul’a da uğramış olan Pitton de Tournefort (ö. 1708), İstanbul’da bir takım kimselerin, haftanın belirgin günlerinde kedi ve köpeklerin beslenmesini vasiyet ettiklerini, vasiyetin yerine gelebilmesi için adam tutularak kedilere ciğer atıldığım, doğrusu bir tür vakıf bulunduğunu yazar. Bu türden vasiyetlere günümüzde de rastlanmaktadır.


İstanbul’da yer yer, bazıları günümüze kadar gelmiş olan kedi hayratları da vardır. Ekranda görülen pencereden birinin geleneği, Üsküdar’da Yeni Valide Camii çevresinde günümüze kadar sürmüştür. Buraya bırakılan sokakta bulunmuş yavru ya da sakat kedilere halk yiyecek ve su getirir. İstanbul sokaklarında, bilhassa eski yoksul semtlerde bugün dahi, elinde yiyecek artıkları, ekmek, hatta ciğer paketiyle sokak kedilerini besleyen yaşlılara rastlamak mümkündür. Bir takım semtlerde ise 20-30 kedisiyle beraber yaşayan ve küçük çapta “kaçık” gözüyle de bakılan kimseler vardır.


İstanbul’da sevilen ve gözetilen bir hayvan olan kedi, günümüzde gerek sokakta gerekse evlerde çoğalıp yayılma eğilimi göstermektedir. Bir zamanlar İstanbul sokakları iyi mi köpeklerle doluysa, bugün de ana caddelerden ara sokaklara doğru gidildikçe yollar, bahçeler, arsalar kedilerle dolmuştur. Bilhassa kenar semtlerde, gecekondu mahallelerinde ve bahçeli evlerin, köşklerin, villaların bulunmuş olduğu açıklık, koruluk bölgelerde, geçmiş dönemlerin İstanbul köpek orduları benzer biçimde, bu kez da kedi orduları türemiştir.


İstanbul’da öteden bu yana kullanılan yaygın ve geleneksel kedi adlarından, kedinin postuna, cinsine, rengine, meşrebine bakılırsa en fazla rastlananlar Tekir, Sarman, Pamuk, Mestan, Arap, Samur, Boncuk, Toraman, Tonton, Minnoş … İstanbul’da kedilere insan isimleri ya da insanları çağrıştıran isimler koymanın da yeni bir moda değildir bir çok yüzyıllık bir anane olduğu sanılıyor. Halayık, Sultan, Nevzat, Zilli, Süreyya, Çingene, Tarık, Sitare, Binnaz vb bir yüzyıl kadar ilkin de kedilere verilen adlardı. Garp kaynaklı isimler ise daha yeni dönemlerde konmaya adım atmıştır.


“Kedi dokuz canlıdır”, “kediye ciğer emanet etmek”, “kedi benzer biçimde dört ayak üzerine düşmek”, “kedi ciğere bakar benzer biçimde bakmak”, “sermayeyi kediye yüklemek”, “mart kedisi” vb benzer biçimde deyişler ile, kedi patisini başından aşırarak kulağını kaşırsa yağmur yağacağı ya da kedinin nankör olduğu benzer biçimde inanışlar İstanbul’da da yaygın olmakla beraber, bunların tümüne Garp dillerinde ve toplumlarında da rastlanmaktadır.



 

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: İstanbulun Kedileri (Pisikleri)
İstanbulun Kedileri (Pisikleri)
http://www.muhteva.com/wp-content/uploads/2017/03/kedi.png
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/istanbulun-kedileri-pisikleri.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/istanbulun-kedileri-pisikleri.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content