Küresel ısınma ile enerji arasındaki ilişki nedir?

Küresel ısınma ve enerji ları, küresel ısınma ile enerji arasındaki bağlantı nedir? Küresel ısınma ile enerji ilişkisi nedir? Lütfen...

Küresel ısınma ve enerji ları, küresel ısınma ile enerji arasındaki bağlantı nedir?


Küresel ısınma ile enerji ilişkisi nedir? Lütfen çözüm yazarsanız sevinirim.

KüRESEL ISINMA VE ENERJİ PROBLEMİ

Dünya'nın küresel ısınma sebebiyle 10 yıl sonrasında geri dönülemez bir noktaya geleceğini geçtiğimiz ay, değişik ülkelerden bilimadamlarının ortak emek vermesi sonucu yayınladığı rapordan öğrenmiş, niyeyse oldukça geçici bir hüzün yaşamıştık. Durumun ciddiyetini daha iyi kavrayabilmek açısından Johns Hopkins üniversitesi Fizik Kısmı‘nden Dr. Can Kılıç‘ın yazdığı Küresel Isınma ve Enerji Problemi yazısını hepinizin okumasını tavsiye ederim.




Küresel Isınma

Son birkaç senedir adını giderek daha sıkça duymaya başladığımız küresel ısınma problemi aslında yeni bir kuram değil, bilim adamlarının onlarca senedir kamunun dikkatini yöneltmeye çalışmış oldukları bir çekince. üzücüdür ki bu problemin kabul edilmesi işlerine gelmeyen dünyanın önde gelen devletleri ve endüstri lobileri bugüne dek kamunun bu mevzuda bilgi sahibi olmasını engellemeyi ve hatta bu tehlikeyi bir tek azca sayıda insanoğlunun inanılmış olduğu, safsata durumunda bir kuram benzer biçimde göstermeyi başarmışlardır. Bu bencilce ve öngörüşsüz oyunlar yüzünden sadece günümüzde, yumurta kapıya dayandığında, hatta kim bilir çok geç kalmış olduğumuz bir noktada başlıyoruz bu çekince hakkında bilgilenmeye, bu sebeple artık iklimlerdeki değişme, ortalama sıcaklıklardaki artış ve kapının eşiğindeki kuraklık sinyalleri gözardı edilemeyecek hale gelmiştir.

Geçtiğimiz yıl içinde gerçekleşen bir başka yenilik de ABD'de kitlelere ulaşmayı başaran, ABD'nın 2000 seçimlerindeki başkan talibi Al Gore tarafınca hazırlanan â€œİşe Gelmeyen Gerçek: Küresel Uyarı†isminde filmin gösterime girmesi oldu. Her ne kadar Al Gore'un bu filmden politik bir yarar sağlama amacında olduğu iddia edilebilirse de ilk kez bu film yardımıyla başta Amerikan halkı olmak suretiyle dünya toplumları tarafınca problemin ulaşmış olduğu boyutu farketme olanağı dünyaya gelen olması ve bu mevzuda acilen ciddi önlemler alınması icap ettiğinin kamu tarafınca anlaşılmaya başlanması pozitif gelişmelerdir.

Bu aşamada küresel ısınma problemini teknik olarak izah etmek yararlı olacaktır: Geçen bir yüzyıl içinde dünya nüfusunun 2 milyarın altında bir düzeyden 6.5 milyara yetişmesi ve dünya çapındaki sanayileşme hareketi sebebiyle, atmosfere salınan ve en mühim örneği karbondioksit olan sera gazlarının konsantrasyonu tarihte asla görülmemiş bir düzeyde artmıştır.

Bu gazlar Güneş'ten Dünya yüzeyine ulaşan enerjinin giderek daha büyük bir kısmının atmosfer tarafınca tutulmasına ve daha azının uzaya geri yansıtılmasına sebep olmaktadır. Bu da normal olarak küresel boyutta artan sıcaklıkları bununla beraber getirmektedir.Maalesef küresel ısınma problemi kendiliğinden hızlanan bir niteliktedir, sıcaklıkların artmasıyla beraber dünyanın devamlı olarak kar ve buzla kaplı olan kutup bölgelerinde giderek daha çok erime meydana gelmekte ve beyaz olduğundan güneş ışınlarını ayna benzer biçimde uzaya geri yansıtan bu buz kütlelerinin yok olmasıyla her geçen gün daha da çok güneş enerjisi yere ulaşmaktadır.

Küresel ısınmanın doğuracağı sonuçlar çok ciddidir. Dünya üstündeki ortalama ısı artmakla kalmayacak, varolan iklim sistemleri büyük seviyede değişecektir ki bu okyanus akıntılarını, yağış dağılımlarını ve rüzgar sistemlerini kapsamaktadır. Bu değişikliklerden ekosistem de büyük zarar görecek, karada ya da denizde olsun bölgelerindeki iklime uyum elde etmiş bulunan sayısız nebat ve hayvan türü yok olacak ve tabiatın dengesi geri döndürülemez şekilde bozulacaktır. Tüm bu ürkütücü sonuçlar normal olarak insanlığı da çok zor durumlarda bırakacak, su sıkıntısı, ziraat ve hayvancılığın zarar görmesinden dolayı kıtlık ve bilhassa gelişmekte olan ülkelerde ekonominin alacağı darbe ile sefalet baş gösterecektir. Kutuplarda karasal buzların erimesi ve buradan çıkan suyun okyanuslara eklenmesiyle dünya genelinde deniz seviyesinin metrelerce yükselmesi ve günümüzde milyonların yaşamış olduğu tüm kıyı şehirlerinin büyük seviyede su altında kalması söz mevzusudur.

Bu korkulu senaryolar uzak bir gelecekte değil, bizim yaşam süremiz içinde gerçekleşecek ve eğer önü alınamazsa günümüzün genç kuşağı dünyanın çehresinin tanınmaz seviyede değişmesini seyretmek zorunda duracak. Elbet bu ürkütücü sonuçlardan Türkiye de nasibini alacaktır, hatta Akdeniz kuşağı kuraklık tehlikesinin ilk olarak tehlike arzettiği bölgelerden biridir ki maalesef bunun etkilerini bugünden hissetmekte olmamız problemin ne kadar ilerlemiş olduğuna dair çok kaygı verici bir işarettir.

Fosil Yakıtlar ve Enerji Problemi

Bu yazının geri kalanında küresel ısınma problemininin hemen hemen kamuya daha azca ulaşan yanı olan “enerji problemiâ€nden bahsedeceğiz. Enerji problemi, eğer küresel ısınmanın önünü almak istiyorsak dünyanın enerji ihtiyacını iyi mi karşılayacağımızla ilgilidir. Bu konudaki güçlük, şu anda medeniyetimizin enerji talebinin, elektrik, ısınma ya da ulaştırma amaçlı olsun, neredeyse tamamen fosil yakıtlarla (doğrusu kömür, petrol ve naturel gaz) sağlanmakta olmasından lanmaktadır. Bunun istisnaları olarak hidroelektrik ve nükleer santraller gösterilebilir.

Burada iki hususa dikkat etmeliyiz: Küresel ısınma problemi açısından en mühim olan unsur bir enerji kaynağının atmosfere sera gazları salıp salmamasıdır ki fosil yakıtlar doğalgaz da dahil olmak suretiyle) yakıldığında karbondioksit açığa çıkarırken, nükleer enerji her ne kadar başka sakıncaları olsa da sera gazları açısından zararsızdır. İkinci ve küresel ısınma bakımından önemi nispeten daha azca olan husus ise bir enerji kaynağının yenilenebilir olup olmamasıdır ki ne fosil yakıtlar ne de nükleer enerji yenilenebilirken hidroelektrik enerji kullanıldıkça tükenmediğinden dolayı yenilenebilir bir enerji türüdür.

Kimi zaman dile getirildiğinin aksine enerji probleminin fosil yakıtların yakın gelecekte tükeneceği iddiasıyla bir ilgisi yoktur, ve esasen bu iddia doğru değildir. Uzman bilimadamları, bilhassa okyanus altındaki kömür rezervlerinin devreye sokulmasıyla en karamsar tahminlerle bile dünyanın enerji talebini binlerce yıl gidermeye kafi gelecek kadar fosil yakıt membaı bulunduğunu belirtmektedir. Azca ilkin de belirttiğimiz benzer biçimde enerji problemi sadece küresel ısınmanın önünü almayı kendimize koşul koştuğumuzda, doğrusu fosil yakıtları kullanmayı gönüllü olarak bıraktığımızda karşımıza çıkacak bir zorluktur.

Özetlemek gerekirse, önümüzdeki onyıllar içinde insanlık, teknolojik olarak çok güç olmasına karşın tüm dünyanın halihazırdaki enerji kullanma sistemini baştan aşağı değişiklik yapmak ya da dünya yüzünün geri dönülmez bir şekilde değişmesine izin vermek seçenekleri içinde karar vermek durumundadır.

Elbet atmosferde insanlık daha evrimleşmeden ilkin bile sera gazları vardı ve bunlar milyonlarca senelik bir süreç içinde doğada belli konsantrasyonlarda dengelenmişti. Atmosferdeki karbondioksit miktarı bu naturel denge içinde aşağı yukarı 50 senelik bir sürede okyanuslar tarafınca emilerek durağan(durgun) bir konsantrasyonda tutulmaktadır. Bu da bizim enerji krizi ile başetmek için elimizde olan süreyi belirlemektedir. Şu anda esasen normalin çok üstünde bir seviyeye gelmiş olan karbondioksit düzeyi, biz bugün karbon emisyonu olan tüm yakıtları kullanmayı bıraksak bile sadece 50 senelik bir vakit diliminde normale dönebilecektir. Küresel ısınmanın etkilerinin daha günümüzde bile ne boyutlara gelmiş olduğu düşünülürse anlaşılacaktır ki eğer 21. yüzyıl içinde tüm dünya medeniyetleri olarak kullandığımız enerji larını değiştiremezsek esasen kurtarılacak bir ekosistem kalmayacaktır geriye.

Alternatif Yakıtlar

Şimdi enerji problemine tavsiye edilen çeşitli çözümleri ele alalım ve bu tarz şeyleri değerlendirelim. Haliyle burada kendimizi sera gazlarını açığa çıkarmayan enerji tipleriyle sınırlandırmak zorundayız; buna karşılık hem yenilenebilir hem de miktarı sınırı olan olan enerji larını gözden geçireceğiz. Her ne kadar gelecekte insanoğlu bir tek yenilenebilir ları kullanmaya zorunlu olsa da enerji problemi daha acil olup bu teknolojiler devreye girene kadar daha kısa vadeli çözümlere başvurmak mümkündür.

Bunun en mühim örneği nükleer enerjidir. nebilir bir olmamasına rağmen, şu anda yeni bir teknoloji buluş etmeye gerek kalmadan enerji problemi ile savaşım etme potansiyeli bulunan tek enerji türü nükleer enerjidir. Bu açıdan yenilenebilir ve kalıcı öteki çözümlere doğru giden yolda kısa süreli bir geçiş döneminde kullanılması mümkün gözükse de aslında bu pek gerçekçi değildir. İlk olarak nükleer enerji sadece elektrik elde etmede kullanılmaktadır; elektrik enerjisi ise dünyanın enerji gereksiniminin bir tek yüzde onuna denk gelmektedir.

Kaldı ki kendimizi bir tek dünyanın tüm elektrik ihtiyacını nükleer enerjiden sağlamakla sınırlandırsak bile, bunun için önümüzdeki elli senelik süre içinde her birkaç günde bir yeni bir nükleer santral yapılması ve hizmete açılması gerekmektedir. Daha gerçekçi bir düzeyde, bu yaklaşımın getirmiş olduğu esas mesele nükleer değişen teknolojinin dünyanın bir tek sayılı gelişmiş ülkelerinin elinde bulunması ve gelişmekte olan ülkelere verilmesinin güvenlik sorunlarını bununla beraber getirecek olmasıdır.

Enerji problemine tavsiye edilen bir başka çözüm ise bugüne dek yaptığımız benzer biçimde fosil yakıtları kullanmaya devam etmek, fakat çıkan sera gazlarını kimyasal olarak konsantre ederek gömmektir. Maalesef bu yaklaşım da aşılması pek gerçekçi olmayan sorunları bununla beraber getirmektedir. Dünyanın bir yıl içinde ürettiği karbondioksit miktarı gözönünde tutulacak olursa, bu kadar karbondioksiti okyanus derinliklerinde eritmeye çalışmak denizlerin asitlik kıymetini arttırarak ekosisteme büyük zarar verecek, kara parçalarının altındaki derin boşluklara gömmeye çalışmak ise bu gazların eninde sonunda, kaçınılmaz olarak tekrardan dışarıya sızmasına engel olamayacaktır.

nebilir Enerji Kaynakları

Bu aşamada yenilenebilir enerji larına geliyoruz. Bunun en güzel örneği olan hidroelektrik enerjinin ciddi bir teknolojik ya da çevresel problemi olmamasına rağmen, maalesef dünya üstünde kullanılabilir potansiyelinin çok büyük kısmı esasen halihazırda kullanılmaktadır. Alternatif yenilenebilir enerji ları olarak gösterilen jeotermal, rüzgar ve okyanus (gelgit) enerjilerinden ne yazık ki hiçbirinin dünya enerji gereksiniminin çok küçük bir parçasından fazlasını karşılama potansiyeli bulunmamaktadır.

Genetik olarak değiştirilmiş nebat ya da bakteri çeşitlerini kullanarak enerji depolamak ve bu enerjiyi kimyasal olarak kullanmak (teknik terimle biomass) ise dünyaya ihtiyaç duyulan enerjiyi sağlamak için günümüzde tarımda kullanılmayan neredeyse tüm yer yüzeyinin kullanılması anlamına gelmektedir ki bu da pek gerçekçi değildir. Aslına bakarsan söz mevzusu çözüm olasılığı, bu bitkilere yapılması ihtiyaç duyulan bakıma harcanacak enerji gözönünde tutulduğunda sadece küçük bir net enerji kazancı getirmektedir.

Enerji probleminin hemen hemen bahsetmediğimiz tek, ve yazarın gözünde en mühim, çözüm talibi Güneş enerjisidir. Güneş enerjisi yenilenebilir, sera gazı içermez ve dünyamıza ulaşan Güneş ışığı insanlığın gereksinim duyduğunun onlarca kere fazlası, ergonomik olarak sınırsıza yakın enerji içermektedir. Elbet bu çözüm de kendi sorunlarını bununla beraber getirmektedir ki bunlar teknolojik niteliktedir. Şu anda elimizde bulunan güneş enerjisi teknolojileri pahalıdır ve bu yüzden sadece öteki enerji türlerinden daha ucuza geldiği yerlerde kullanılmaktadır, mesela yazlık evlerimizde su ısıtmak benzer biçimde.

Fakat varolan Güneş enerjisi teknolojisini daha ucuz hale getirmenin ötesinde çözülmesi ihtiyaç duyulan mesele bu enerjiyi iyi mi depolayacağımızdır. Şundan dolayı yazlıkların aksine ev-içi ısınma en fazlaca gece duyulan bir ihtiyaçtır, doğrusu güneş çoktan battıktan sonrasında.

Daha genel olarak günün bir tek belli saatlerinde ve hatta bir tek hava açık olduğunda yararlanabileceğimiz bu enerji türünü iyi mi barajlarda su depoluyorsak benzer şekilde depolayabilecek ve gece gündüz, yıl süresince istikrarlı bir halde kullanmamızı sağlayabilecek teknolojiler (Güneş pili vb.) geliştirilmesi gerekmektedir. Dünyanın en önde gelen araştırma üniversitelerindeki fizik ve kimya bölümleri de bu teknolojilerin öneminin farkındadır ve bu konudaki araştırmalara bütçe ayırmaktadır fakat gene de bu çabalar tüm dünyayı ciddi seviyede tehdit eden bir probleminin çözümünün hak etmesi gerekenin çok altında kalmaktadır. Mühim mevzu, güneş enerjisinin depolanabilmesi, ve bir tek elektrik enerjisini değil, ısınma ve ulaşımda kullanılan öteki enerji türlerini de ikame etmesidir.

Bizlere Düşen Görevler

Problemi ve ihtimaller içinde çözümlerini ayrıntısıyla irdeledikten sonrasında insan olarak bizlere düşen görevlerden bahsetmekte yarar var. Kişisel olarak, iş, eğitim düzeyi ve yaşımızdan bağımsız olarak hepimizin yapabileceği çok rahat bir şey var ki o da çevremizdekilere durumun ciddiyetini anlatmak, onların da tanıdıklarına anlatmalarını sağlamak ve bu mevzuda politikacıların kendilerini birşeyleri değişiklik yapmak zorunda hissedeceği kadar kuvvetli bir toplumsal irade oluşturmaktır.

Televizyonda bir tek sahipsiz köpeğin öldürülmesini ya da bir yavru fokun avlanmasını gördüğünde üzülen ve kendini birşeyler yapmak zorunda hisseden insanların, binlerce, milyonlarca hayvanın, hatta hayvan türlerinin neslinin tükenmesine göz yumması kabul edilemez. Evladı olan yetişkinler olsun, ileride çocuk sahibi olmayı düşünen gençler olsun, kendimize şu suali sormamız gerekir: “Birkaç yıl daha alışageldiğim benzer biçimde yaşamak için çevreye yaptığım zararın hesabını çocuklarıma, gelecek nesillere iyi mi veririm? Bu ataletim ve bencilliğimle çocuklarımı, torunlarımı ve onlardan sonrasında gelecek olan tüm nesilleri iyi mi bir dünyada yaşamaya mahkum ediyorum?â€

Küresel ısınma ve enerji problemi yirmibirinci yüzyılda insanlığın karşılaşacağı en büyük ve aşılması en zor olacak sorundur. Bu problemler sadece global düzeyde bir seferberlikle, bugün başlayarak çözülebilir, bu sebeple yarın bu işe adım atmak için çok geçtir. Günümüze kadar, şımarık bir çocuğun neticeleri düşünülmeden her istediğinin ailesi tarafınca yapılması benzer biçimde, insanlık da sorumsuzca her istediğini doğadan neticelerini düşünmeksizin almış, dünyanın nüfusu gezegenimizin taşıyamayacağı kadar artmış ve bugün tüm bunların neticeleri hepimizce hissedilir, inkar edilemez bir hale gelmiştir.

İnsanlığın şu anda önündeki seçim bellidir, ya sorumsuzca davranmaya devam ederek bugünün gençlerinin yaşam süresi içinde iklim sistemlerini geri dönülmez şekilde değiştirerek ekosisteme ve dolayısıyla kendimize korkulu zararlar vermek, ya da nispeten mahalli boyuttaki öteki tüm problemleri bir yana bırakarak, ki buna dünyadaki tüm savaşlar da dahildir, insanlık olarak olgunlaşmak, kendi elimizle yol açtığımız çevresel problemlerin farkına varmak, sorumluluğunu kabullenmek, ve sonucunda bu sorunları gidermek için seferber olmak.

Esas sual önümüzdeki elli yıl içinde hepimizin yaşamının değişip değişmeyeceği değildir. Esas sual dünya üstündeki yaşamın ne şekilde değişeceğidir. Gelecek nesilleri tabiatın büyük seviyede yok olmuş olduğu bir dünyada, açlık ve susuzlukla başederek, sıcaklardan korunmak için kim bilir yeraltında kurulması gerekecek şehirlerde yaşamaya mı mahkum edeceğiz, yoksa bugün fedakarlıklar halletmeye başlayıp, bizlere şu anda mühim benzer biçimde görünmekte olan mahalli ve hatta ulusal problemleri bir yana bırakıp, yaşam şeklimizi değiştirecek, geleceğe yatırım meydana getirecek ve yaptıklarımızın sorumluluğunu kabullenecek cesareti gösterebilecek miyiz? Esas sual “İnsanlık olgunlaşacabilecek mi?â€dir.


Alıntıdır.





Sebep: İç başlık düzeni!






  • Küresel ısınma ile ilgili çarpıcı sözler var mı?


  • Küresel ısınma ve enerji ilişkisi nedir?


  • Sera gazı ile küresel ısınma içinde iyi mi bir ilişki vardır?




Bu bildiri 'en iyi çözüm' seçilmiştir.
KüRESEL ISINMA VE ENERJİ PROBLEMİ

Dünya'nın küresel ısınma sebebiyle 10 yıl sonrasında geri dönülemez bir noktaya geleceğini geçtiğimiz ay, değişik ülkelerden bilimadamlarının ortak emek vermesi sonucu yayınladığı rapordan öğrenmiş, niyeyse oldukça geçici bir hüzün yaşamıştık. Durumun ciddiyetini daha iyi kavrayabilmek açısından Johns Hopkins üniversitesi Fizik Kısmı‘nden Dr. Can Kılıç‘ın yazdığı Küresel Isınma ve Enerji Problemi yazısını hepinizin okumasını tavsiye ederim.




Küresel Isınma

Son birkaç senedir adını giderek daha sıkça duymaya başladığımız küresel ısınma problemi aslında yeni bir kuram değil, bilim adamlarının onlarca senedir kamunun dikkatini yöneltmeye çalışmış oldukları bir çekince. üzücüdür ki bu problemin kabul edilmesi işlerine gelmeyen dünyanın önde gelen devletleri ve endüstri lobileri bugüne dek kamunun bu mevzuda bilgi sahibi olmasını engellemeyi ve hatta bu tehlikeyi bir tek azca sayıda insanoğlunun inanılmış olduğu, safsata durumunda bir kuram benzer biçimde göstermeyi başarmışlardır. Bu bencilce ve öngörüşsüz oyunlar yüzünden sadece günümüzde, yumurta kapıya dayandığında, hatta kim bilir çok geç kalmış olduğumuz bir noktada başlıyoruz bu çekince hakkında bilgilenmeye, bu sebeple artık iklimlerdeki değişme, ortalama sıcaklıklardaki artış ve kapının eşiğindeki kuraklık sinyalleri gözardı edilemeyecek hale gelmiştir.

Geçtiğimiz yıl içinde gerçekleşen bir başka yenilik de ABD'de kitlelere ulaşmayı başaran, ABD'nın 2000 seçimlerindeki başkan talibi Al Gore tarafınca hazırlanan â€œİşe Gelmeyen Gerçek: Küresel Uyarı†isminde filmin gösterime girmesi oldu. Her ne kadar Al Gore'un bu filmden politik bir yarar sağlama amacında olduğu iddia edilebilirse de ilk kez bu film yardımıyla başta Amerikan halkı olmak suretiyle dünya toplumları tarafınca problemin ulaşmış olduğu boyutu farketme olanağı dünyaya gelen olması ve bu mevzuda acilen ciddi önlemler alınması icap ettiğinin kamu tarafınca anlaşılmaya başlanması pozitif gelişmelerdir.

Bu aşamada küresel ısınma problemini teknik olarak izah etmek yararlı olacaktır: Geçen bir yüzyıl içinde dünya nüfusunun 2 milyarın altında bir düzeyden 6.5 milyara yetişmesi ve dünya çapındaki sanayileşme hareketi sebebiyle, atmosfere salınan ve en mühim örneği karbondioksit olan sera gazlarının konsantrasyonu tarihte asla görülmemiş bir düzeyde artmıştır.

Bu gazlar Güneş'ten Dünya yüzeyine ulaşan enerjinin giderek daha büyük bir kısmının atmosfer tarafınca tutulmasına ve daha azının uzaya geri yansıtılmasına sebep olmaktadır. Bu da normal olarak küresel boyutta artan sıcaklıkları bununla beraber getirmektedir.Maalesef küresel ısınma problemi kendiliğinden hızlanan bir niteliktedir, sıcaklıkların artmasıyla beraber dünyanın devamlı olarak kar ve buzla kaplı olan kutup bölgelerinde giderek daha çok erime meydana gelmekte ve beyaz olduğundan güneş ışınlarını ayna benzer biçimde uzaya geri yansıtan bu buz kütlelerinin yok olmasıyla her geçen gün daha da çok güneş enerjisi yere ulaşmaktadır.

Küresel ısınmanın doğuracağı sonuçlar çok ciddidir. Dünya üstündeki ortalama ısı artmakla kalmayacak, varolan iklim sistemleri büyük seviyede değişecektir ki bu okyanus akıntılarını, yağış dağılımlarını ve rüzgar sistemlerini kapsamaktadır. Bu değişikliklerden ekosistem de büyük zarar görecek, karada ya da denizde olsun bölgelerindeki iklime uyum elde etmiş bulunan sayısız nebat ve hayvan türü yok olacak ve tabiatın dengesi geri döndürülemez şekilde bozulacaktır. Tüm bu ürkütücü sonuçlar normal olarak insanlığı da çok zor durumlarda bırakacak, su sıkıntısı, ziraat ve hayvancılığın zarar görmesinden dolayı kıtlık ve bilhassa gelişmekte olan ülkelerde ekonominin alacağı darbe ile sefalet baş gösterecektir. Kutuplarda karasal buzların erimesi ve buradan çıkan suyun okyanuslara eklenmesiyle dünya genelinde deniz seviyesinin metrelerce yükselmesi ve günümüzde milyonların yaşamış olduğu tüm kıyı şehirlerinin büyük seviyede su altında kalması söz mevzusudur.

Bu korkulu senaryolar uzak bir gelecekte değil, bizim yaşam süremiz içinde gerçekleşecek ve eğer önü alınamazsa günümüzün genç kuşağı dünyanın çehresinin tanınmaz seviyede değişmesini seyretmek zorunda duracak. Elbet bu ürkütücü sonuçlardan Türkiye de nasibini alacaktır, hatta Akdeniz kuşağı kuraklık tehlikesinin ilk olarak tehlike arzettiği bölgelerden biridir ki maalesef bunun etkilerini bugünden hissetmekte olmamız problemin ne kadar ilerlemiş olduğuna dair çok kaygı verici bir işarettir.

Fosil Yakıtlar ve Enerji Problemi

Bu yazının geri kalanında küresel ısınma problemininin hemen hemen kamuya daha azca ulaşan yanı olan “enerji problemiâ€nden bahsedeceğiz. Enerji problemi, eğer küresel ısınmanın önünü almak istiyorsak dünyanın enerji ihtiyacını iyi mi karşılayacağımızla ilgilidir. Bu konudaki güçlük, şu anda medeniyetimizin enerji talebinin, elektrik, ısınma ya da ulaştırma amaçlı olsun, neredeyse tamamen fosil yakıtlarla (doğrusu kömür, petrol ve naturel gaz) sağlanmakta olmasından lanmaktadır. Bunun istisnaları olarak hidroelektrik ve nükleer santraller gösterilebilir.

Burada iki hususa dikkat etmeliyiz: Küresel ısınma problemi açısından en mühim olan unsur bir enerji kaynağının atmosfere sera gazları salıp salmamasıdır ki fosil yakıtlar doğalgaz da dahil olmak suretiyle) yakıldığında karbondioksit açığa çıkarırken, nükleer enerji her ne kadar başka sakıncaları olsa da sera gazları açısından zararsızdır. İkinci ve küresel ısınma bakımından önemi nispeten daha azca olan husus ise bir enerji kaynağının yenilenebilir olup olmamasıdır ki ne fosil yakıtlar ne de nükleer enerji yenilenebilirken hidroelektrik enerji kullanıldıkça tükenmediğinden dolayı yenilenebilir bir enerji türüdür.

Kimi zaman dile getirildiğinin aksine enerji probleminin fosil yakıtların yakın gelecekte tükeneceği iddiasıyla bir ilgisi yoktur, ve esasen bu iddia doğru değildir. Uzman bilimadamları, bilhassa okyanus altındaki kömür rezervlerinin devreye sokulmasıyla en karamsar tahminlerle bile dünyanın enerji talebini binlerce yıl gidermeye kafi gelecek kadar fosil yakıt membaı bulunduğunu belirtmektedir. Azca ilkin de belirttiğimiz benzer biçimde enerji problemi sadece küresel ısınmanın önünü almayı kendimize koşul koştuğumuzda, doğrusu fosil yakıtları kullanmayı gönüllü olarak bıraktığımızda karşımıza çıkacak bir zorluktur.

Özetlemek gerekirse, önümüzdeki onyıllar içinde insanlık, teknolojik olarak çok güç olmasına karşın tüm dünyanın halihazırdaki enerji kullanma sistemini baştan aşağı değişiklik yapmak ya da dünya yüzünün geri dönülmez bir şekilde değişmesine izin vermek seçenekleri içinde karar vermek durumundadır.

Elbet atmosferde insanlık daha evrimleşmeden ilkin bile sera gazları vardı ve bunlar milyonlarca senelik bir süreç içinde doğada belli konsantrasyonlarda dengelenmişti. Atmosferdeki karbondioksit miktarı bu naturel denge içinde aşağı yukarı 50 senelik bir sürede okyanuslar tarafınca emilerek durağan(durgun) bir konsantrasyonda tutulmaktadır. Bu da bizim enerji krizi ile başetmek için elimizde olan süreyi belirlemektedir. Şu anda esasen normalin çok üstünde bir seviyeye gelmiş olan karbondioksit düzeyi, biz bugün karbon emisyonu olan tüm yakıtları kullanmayı bıraksak bile sadece 50 senelik bir vakit diliminde normale dönebilecektir. Küresel ısınmanın etkilerinin daha günümüzde bile ne boyutlara gelmiş olduğu düşünülürse anlaşılacaktır ki eğer 21. yüzyıl içinde tüm dünya medeniyetleri olarak kullandığımız enerji larını değiştiremezsek esasen kurtarılacak bir ekosistem kalmayacaktır geriye.

Alternatif Yakıtlar

Şimdi enerji problemine tavsiye edilen çeşitli çözümleri ele alalım ve bu tarz şeyleri değerlendirelim. Haliyle burada kendimizi sera gazlarını açığa çıkarmayan enerji tipleriyle sınırlandırmak zorundayız; buna karşılık hem yenilenebilir hem de miktarı sınırı olan olan enerji larını gözden geçireceğiz. Her ne kadar gelecekte insanoğlu bir tek yenilenebilir ları kullanmaya zorunlu olsa da enerji problemi daha acil olup bu teknolojiler devreye girene kadar daha kısa vadeli çözümlere başvurmak mümkündür.

Bunun en mühim örneği nükleer enerjidir. nebilir bir olmamasına rağmen, şu anda yeni bir teknoloji buluş etmeye gerek kalmadan enerji problemi ile savaşım etme potansiyeli bulunan tek enerji türü nükleer enerjidir. Bu açıdan yenilenebilir ve kalıcı öteki çözümlere doğru giden yolda kısa süreli bir geçiş döneminde kullanılması mümkün gözükse de aslında bu pek gerçekçi değildir. İlk olarak nükleer enerji sadece elektrik elde etmede kullanılmaktadır; elektrik enerjisi ise dünyanın enerji gereksiniminin bir tek yüzde onuna denk gelmektedir.

Kaldı ki kendimizi bir tek dünyanın tüm elektrik ihtiyacını nükleer enerjiden sağlamakla sınırlandırsak bile, bunun için önümüzdeki elli senelik süre içinde her birkaç günde bir yeni bir nükleer santral yapılması ve hizmete açılması gerekmektedir. Daha gerçekçi bir düzeyde, bu yaklaşımın getirmiş olduğu esas mesele nükleer değişen teknolojinin dünyanın bir tek sayılı gelişmiş ülkelerinin elinde bulunması ve gelişmekte olan ülkelere verilmesinin güvenlik sorunlarını bununla beraber getirecek olmasıdır.

Enerji problemine tavsiye edilen bir başka çözüm ise bugüne dek yaptığımız benzer biçimde fosil yakıtları kullanmaya devam etmek, fakat çıkan sera gazlarını kimyasal olarak konsantre ederek gömmektir. Maalesef bu yaklaşım da aşılması pek gerçekçi olmayan sorunları bununla beraber getirmektedir. Dünyanın bir yıl içinde ürettiği karbondioksit miktarı gözönünde tutulacak olursa, bu kadar karbondioksiti okyanus derinliklerinde eritmeye çalışmak denizlerin asitlik kıymetini arttırarak ekosisteme büyük zarar verecek, kara parçalarının altındaki derin boşluklara gömmeye çalışmak ise bu gazların eninde sonunda, kaçınılmaz olarak tekrardan dışarıya sızmasına engel olamayacaktır.

nebilir Enerji Kaynakları

Bu aşamada yenilenebilir enerji larına geliyoruz. Bunun en güzel örneği olan hidroelektrik enerjinin ciddi bir teknolojik ya da çevresel problemi olmamasına rağmen, maalesef dünya üstünde kullanılabilir potansiyelinin çok büyük kısmı esasen halihazırda kullanılmaktadır. Alternatif yenilenebilir enerji ları olarak gösterilen jeotermal, rüzgar ve okyanus (gelgit) enerjilerinden ne yazık ki hiçbirinin dünya enerji gereksiniminin çok küçük bir parçasından fazlasını karşılama potansiyeli bulunmamaktadır.

Genetik olarak değiştirilmiş nebat ya da bakteri çeşitlerini kullanarak enerji depolamak ve bu enerjiyi kimyasal olarak kullanmak (teknik terimle biomass) ise dünyaya ihtiyaç duyulan enerjiyi sağlamak için günümüzde tarımda kullanılmayan neredeyse tüm yer yüzeyinin kullanılması anlamına gelmektedir ki bu da pek gerçekçi değildir. Aslına bakarsan söz mevzusu çözüm olasılığı, bu bitkilere yapılması ihtiyaç duyulan bakıma harcanacak enerji gözönünde tutulduğunda sadece küçük bir net enerji kazancı getirmektedir.

Enerji probleminin hemen hemen bahsetmediğimiz tek, ve yazarın gözünde en mühim, çözüm talibi Güneş enerjisidir. Güneş enerjisi yenilenebilir, sera gazı içermez ve dünyamıza ulaşan Güneş ışığı insanlığın gereksinim duyduğunun onlarca kere fazlası, ergonomik olarak sınırsıza yakın enerji içermektedir. Elbet bu çözüm de kendi sorunlarını bununla beraber getirmektedir ki bunlar teknolojik niteliktedir. Şu anda elimizde bulunan güneş enerjisi teknolojileri pahalıdır ve bu yüzden sadece öteki enerji türlerinden daha ucuza geldiği yerlerde kullanılmaktadır, mesela yazlık evlerimizde su ısıtmak benzer biçimde.

Fakat varolan Güneş enerjisi teknolojisini daha ucuz hale getirmenin ötesinde çözülmesi ihtiyaç duyulan mesele bu enerjiyi iyi mi depolayacağımızdır. Şundan dolayı yazlıkların aksine ev-içi ısınma en fazlaca gece duyulan bir ihtiyaçtır, doğrusu güneş çoktan battıktan sonrasında.

Daha genel olarak günün bir tek belli saatlerinde ve hatta bir tek hava açık olduğunda yararlanabileceğimiz bu enerji türünü iyi mi barajlarda su depoluyorsak benzer şekilde depolayabilecek ve gece gündüz, yıl süresince istikrarlı bir halde kullanmamızı sağlayabilecek teknolojiler (Güneş pili vb.) geliştirilmesi gerekmektedir. Dünyanın en önde gelen araştırma üniversitelerindeki fizik ve kimya bölümleri de bu teknolojilerin öneminin farkındadır ve bu konudaki araştırmalara bütçe ayırmaktadır fakat gene de bu çabalar tüm dünyayı ciddi seviyede tehdit eden bir probleminin çözümünün hak etmesi gerekenin çok altında kalmaktadır. Mühim mevzu, güneş enerjisinin depolanabilmesi, ve bir tek elektrik enerjisini değil, ısınma ve ulaşımda kullanılan öteki enerji türlerini de ikame etmesidir.

Bizlere Düşen Görevler

Problemi ve ihtimaller içinde çözümlerini ayrıntısıyla irdeledikten sonrasında insan olarak bizlere düşen görevlerden bahsetmekte yarar var. Kişisel olarak, iş, eğitim düzeyi ve yaşımızdan bağımsız olarak hepimizin yapabileceği çok rahat bir şey var ki o da çevremizdekilere durumun ciddiyetini anlatmak, onların da tanıdıklarına anlatmalarını sağlamak ve bu mevzuda politikacıların kendilerini birşeyleri değişiklik yapmak zorunda hissedeceği kadar kuvvetli bir toplumsal irade oluşturmaktır.

Televizyonda bir tek sahipsiz köpeğin öldürülmesini ya da bir yavru fokun avlanmasını gördüğünde üzülen ve kendini birşeyler yapmak zorunda hisseden insanların, binlerce, milyonlarca hayvanın, hatta hayvan türlerinin neslinin tükenmesine göz yumması kabul edilemez. Evladı olan yetişkinler olsun, ileride çocuk sahibi olmayı düşünen gençler olsun, kendimize şu suali sormamız gerekir: “Birkaç yıl daha alışageldiğim benzer biçimde yaşamak için çevreye yaptığım zararın hesabını çocuklarıma, gelecek nesillere iyi mi veririm? Bu ataletim ve bencilliğimle çocuklarımı, torunlarımı ve onlardan sonrasında gelecek olan tüm nesilleri iyi mi bir dünyada yaşamaya mahkum ediyorum?â€

Küresel ısınma ve enerji problemi yirmibirinci yüzyılda insanlığın karşılaşacağı en büyük ve aşılması en zor olacak sorundur. Bu problemler sadece global düzeyde bir seferberlikle, bugün başlayarak çözülebilir, bu sebeple yarın bu işe adım atmak için çok geçtir. Günümüze kadar, şımarık bir çocuğun neticeleri düşünülmeden her istediğinin ailesi tarafınca yapılması benzer biçimde, insanlık da sorumsuzca her istediğini doğadan neticelerini düşünmeksizin almış, dünyanın nüfusu gezegenimizin taşıyamayacağı kadar artmış ve bugün tüm bunların neticeleri hepimizce hissedilir, inkar edilemez bir hale gelmiştir.

İnsanlığın şu anda önündeki seçim bellidir, ya sorumsuzca davranmaya devam ederek bugünün gençlerinin yaşam süresi içinde iklim sistemlerini geri dönülmez şekilde değiştirerek ekosisteme ve dolayısıyla kendimize korkulu zararlar vermek, ya da nispeten mahalli boyuttaki öteki tüm problemleri bir yana bırakarak, ki buna dünyadaki tüm savaşlar da dahildir, insanlık olarak olgunlaşmak, kendi elimizle yol açtığımız çevresel problemlerin farkına varmak, sorumluluğunu kabullenmek, ve sonucunda bu sorunları gidermek için seferber olmak.

Esas sual önümüzdeki elli yıl içinde hepimizin yaşamının değişip değişmeyeceği değildir. Esas sual dünya üstündeki yaşamın ne şekilde değişeceğidir. Gelecek nesilleri tabiatın büyük seviyede yok olmuş olduğu bir dünyada, açlık ve susuzlukla başederek, sıcaklardan korunmak için kim bilir yeraltında kurulması gerekecek şehirlerde yaşamaya mı mahkum edeceğiz, yoksa bugün fedakarlıklar halletmeye başlayıp, bizlere şu anda mühim benzer biçimde görünmekte olan mahalli ve hatta ulusal problemleri bir yana bırakıp, yaşam şeklimizi değiştirecek, geleceğe yatırım meydana getirecek ve yaptıklarımızın sorumluluğunu kabullenecek cesareti gösterebilecek miyiz? Esas sual “İnsanlık olgunlaşacabilecek mi?â€dir.


Alıntıdır.





Sebep: Ileti düzeni!





 

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Küresel ısınma ile enerji arasındaki ilişki nedir?
Küresel ısınma ile enerji arasındaki ilişki nedir?
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/kuresel-snma-ile-enerji-arasndaki.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/kuresel-snma-ile-enerji-arasndaki.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content