Manisa

Manisa "Orası çiçeklerle süslü bir cennettir. Sabahları kuşların cıvıltısı ile uyanırım. Dağdan ovaya doğru bakmak insana müth...

Manisa


"Orası çiçeklerle süslü bir cennettir.




Sabahları kuşların cıvıltısı ile uyanırım.

Dağdan ovaya doğru bakmak insana müthiş bir his veriyor.

Hayatta yaratıcı olma enerjisini ben dağlarda sezmişimdir."


Manisa Tarzanı



Ege Bölgesi'nde yer edinen Manisa İli'nin yüzölçümü 13.810 km 2 'dir. Yükselti ise 43 m. ile 750 m. içinde değişmektedir. İl Merkezinden doğuya gidildikçe yükselti çoğalmaktadır. İdari bakımdan doğudan Uşak ve Kütahya, kuzeyden Balıkesir, güneyden Aydın, güneydoğudan Denizli, güneybatı ve garptan İzmir İlleriyle çevrilidir.
İlin cenup ve kuzeyi dağlarla kaplıdır. 2070 m. yüksekliğe haiz olan ve Salihli ilçe sınırlarındaki Bozdağlar kütlesinde bulunan Kumpınar Tepe İl'in en yüksek dağıdır.
Manisa'da yeryüzü şekillerinin tüm biçimlerine rastlanabilmektedir. Fakat, ağırlık toplam alanın % 54.3'ünü kapsayan dağlardadır. İkinci sırada % 27.8 ile platolar ve üçüncü sırada % 17.9 ile ovalar yer almıştır. Arazinin ana çizgilerini, doğu-batı çerçevesinde uzanan ve kuzey-güney ve güneydoğu-kuzeybatı doğrultularına çatallanan oluk şekilli çukurlar oluşturmaktadır. Bu çukur kısımların kenarında kalan yüksek kütleler dağ sıralarını oluştururken, doğudan batıya doğru eğik bir geniş alanı da ovalar teşkil etmektedir. Platolar Demirci Dağlarının geniş etekleri üstünde yer alır.
Ovaların yeraldığı çöküntü alanları, genel anlamda akarsuların ve sellerin getirmiş olduğu alivyonlarla dolduğu için oldukça verimli topraklar meydana gelmiştir. Dağlık ve sarp alanlar, ilin şark, cenup ve kuzeyinde mevcuttur. Batıya gidildikçe verimli ovaların arazi içindeki oranı artarak büyümektedir.
İl topraklarının % 33.79'u ziraat meydana getirilen arazilerdir. Manisa, Akhisar, Alaşehir, Güneşli,Salihli, Sarıgöl, Bakırçay ve Turgutlu ovaları en mühim tarımsal alanlardır. Arazi dağılımı içinde Manisa'nın haiz olduğu ziraat arazisi büyük bir potansiyele haizdir. Çayır ve meralar % 4.61, Orman ve Fundalıklar % 36 oranında yer kapsamaktadır. % 25.60 oranındaki kullanılmayan arazi grubuna, yerleşim merkezleri, yollar, dere ve göl yatakları ile ekonomik olarak ziraat yapılamayan verimsiz durumdaki tarıma elverişsiz araziler ve su yüzeyleri girmektedir.
Tabii göl sayısı azdır ve bu tür şeyler pek mühim gölller değildir. Gölmarmara ilçesindeki Marmara Gölü 320 milyon m3 su depolayabilecek büyüklüktedir. Demirköprü Barajı 1.022 Milyon m 3 su depolama potansiyeli ile ilin en mühim su depolama alanıdır.
İlin sınırları içinde en mühim nehirler Gediz ırmağı ve Bakırçayı'dır.
Ege bölgesi içinde geniş bir alanı kapsayan Manisa İlinde, Akdeniz iklimi ile birlikte İç Anadolu'nun karasal iklim özellikleri egemendir. Ovalar ve ovaları çevreleyen vadilerde, karasal nitelikli Akdeniz İklimi görülürken, yüksek dağlık mıntıkalar ve platolar ile şimal ve şimal doğusunda ki dağlar ve platolarda İç Anadolu'nun karasal nitelikli iklimin tesirleri görülür.
Garptan doğuya doğru gidildiğinde toprak, iklim ve topografya şeklinde çevre koşulları yavaş yavaş değişmeye başlar. Bu farklılıklara bağlı olarak, nebat örtüsü de değişiyor. Nebat örtüsü garptan doğuya doğru ova bitkileri, makiler, ormanlar ve alpin bitkilerinden oluşur. Bu tertipli bir sıra şeklinde birbirini izlemez. Egemen nebat örtüsü ormanlar ve makilerdir.
Tabii nebat örtüsünün büyük çoğunluğu, kuraklığa dayanıklı, sert yapraklı, devamlı yeşil kalan Akdeniz Nebat türleridir.

İl'de averaj ısı 16.8 o C'dir. En sıcak aylar, averaj sıcaklığın 30 o C'nin üstüne çıkmış olduğu Haziran.Temmuz ve Ağustos aylarıdır. Senelik ısı averajı kışın (Ocak Ayı) 6 o C'nin altına düşmez. Yılda averaj 25 gün donlu geçer. Yılda averaj 107.5 gün ısı 30 o C'nin üzerindedir. Averaj olarak senenin 91 günü yağışlı geçmektedir. Senelik averaj yağış miktarı m 2 ye 750.3 kilo'dır. En fazla yağış Aralık, Ocak ve aylarında görülür.
Manisa ve yöresinin tarih öncesi ile ilgili pek bilgi yoktur. Salihli Sindel Köyü'nde bulunan Paleolitik Çağ'a (Yontma Taş Devri) ait fosil ayak izleri yörede insan topluluklarının yaşadığını kanıtlayan ve ortalama 26.000 yıl öncesine tarihlenen buluntulardır. Kırkağaç Yortan Köyü'nde bulunan mezarlar ise, değişik bir gömüt kültürü olan Tunç Devri'ne aittir.
Hermessos ve Kaikos ya da şimdiki adıyla Gediz ve Bakırçay vadilerinde kurulmuş olan Tantalis (Manisa) ve Thyateira (Akhisar) bölümde malum ilk yerleşimlerdir.
Manisa'nın, Yunanistan'ın Teselya Bölgesi'ndeki Pelion Dağı civarından göç eden Magnetler tarafınca kurulduğu tahmin edilmektedir. Bölge M.Ö. 1450-1200 yıllarında Hititlerin tesirinde kalmıştır. Kybele bolluk tanrıçası kabartması yöredeki Hitit varlığın göstermektedir. M.Ö. 1200'lerde ise Lidyalılar gelmiş ve Kızılırmak'a kadar tüm Garp Anadolu'ya egemen olmuşlardır. Tarihte, devlet güvencesinde ilk parayı basan Lidya Krallığı'nın başkenti şimdiki Sardes (Sart) şehriydi. Paktalos (Sart) Çayı'ndan çıkarılan altın madeni ile ünlüydü. Lidya Krallığı gücü ve zenginliğiyle ünlü son Kral Krezüs'ün adıyla özdeşleşmiştir. Ama M.Ö. 546 senesinde Persler tarafınca yıkılmıştır. İrili ufaklı çok sayıda tümülüsün yer almış olduğu Bintepeler Mevkii bu devri simgeleyen eserleri barındırmaktadır.
Bölge; M.Ö. 546 yılından M.Ö. 334 yılına kadar Pers egemenliğinde kalmıştır. Sardes bu zamanda de mühim bir tecim merkezidir. M.Ö. 334'de Trakya üstünden Anadolu'ya geçen Büyük İskender, Pers ordularını yenerek Suriye'ye doğru ilerlemiş ve Pers egemenliğine son vermiştir. Büyük İskender'in M.Ö. 323 senesinde ölümünden sonrasında satraplıkların birbirleriyle mücadelesi M.Ö. 301 senesinde İskender İmparatorluğu'nun sonunu getirmiştir.Bu döneme ait en mühim yapıt Sardes Örenyeri'ndeki Artemis Tapınağı'dır.
Bir süre sonra Bölge Bergama Krallığı'nın egemenliğine girmiştir. Bölgenin mühim kentlerinden Philadelphia'ya (Alaşehir) adını devrin krallarından II. Attalos Philadelphos vermiştir. Bergama Krallığı III. Attalos'un ölümünden sonrasında (M.Ö. 133), vasiyeti üstüne Roma İmparatorluğu'nun yönetimine devredilmiştir. M.S. 17 senesinde meydana gelen büyük depremde bölgedeki Magnesia, Thyateira, Philadelphia ve Sardes şeklinde tüm yerleşimler büyük seviyede yıkılmışsa da İmparator Tiberius'un katkılarıyla tekrardan inşa edilmiştir.
Roma döneminde bölümde üretim ve tecim canlanmış, Gediz ve Bakırçay vadilerinde mevcut tarımsal ürünlere yeni çeşitler eklenmiştir. M.S. 395 senesinde Teodisius'un imparatorluğu iki oğlu içinde hisse etmesiyle Manisa ve çevresi Şark Roma şu demek oluyor ki Bizans İmparatorluğu'nun sınırları içinde kalmıştır. Hıristiyanlığın batıya doğru yayılmasında, Philadelphia, Sardes ve Thyateira kentlerinin mühim görevi olmuştur. Magnesia da bu dini ilk benimseyen kentlerden olmuş sonrasında da mühim bir piskoposluk merkezi haline gelmiştir.
İstanbul 1204 senesinde Latinler tarafınca işgal edilince imparatorluk merkezi İznik'e taşınmıştır. İmparator Iannes Ducas Vatatzes'in otuz yılı aşkın bir süre oturması sebebiyle Magnesia ekonomik, toplumsal ve stratejik açıdan Garp Anadolu'nun en mühim şehirlerinden birisi haline gelmiş ve imparatorluk merkezi görevini üstlenmiştir. İmparator 1255 senesinde Manisa'da ölmüş ve buraya gömülmüşse de mezarının yeri belirgin değildir. Sardes, Philadelphia, Thyateira ve Magnesia Kalesi kalıntıları Bizans döneminden kalan kalıntılardır. 1261 senesinde İstanbul Latinlerden geri alınınca Manisa önemini yitirmiştir.
Manisa 1313 yılının 25-26 Ekim'ine karşılık eden Regaip Kandili gecesi Alpagı oğlu Saruhan Bey komutasındaki askerler tarafınca fethedilmiş ve Saruhanoğulları Beyliği'nin merkezi haline getirilmiştir. 1346 senesinde ölen Saruhan Bey'in türbesi şehrin merkezindedir. Yerine ilkin oğlu İlyas Bey, onun vefatıyla de İshak Çelebi bey olmuş ve beyliğin en ihtişamlı dönemlerini yaşatmıştır. Yüce Camii ve Medresesi, Mevlevihane ve Çukur Hamam şeklinde bir sürü eseri İshak Çelebi şehre kazandırmıştır. Tahminen 1390 yılına doğru vefat etmiş ve kendi yaptırdığı türbesine gömülmüştür.
Manisa 1391 senesinde Yıldırım Bayezid tarafınca Osmanlı topraklarına katılmış, ama Ankara Savaşı sonrası Timur bölgeyi tekrardan eski sahiplerine iade etmiştir. 1412 senesinde ise Çelebi Mehmed kati olarak Manisa'yı Osmanlı egemenliği altına sokmuş ve Saruhan Sancağı adıyla yönetimsel bir birim haline getirmiştir. Manisa 1437-1595 yılları içinde Osmanlı şehzadelerinin saltanat tecrübesi kazandıkları mühim siyasal merkezlerinden birisi haline gelmiştir. Bu zamanda II. Murad, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murad, III. Mehmet ve I. Mustafa şeklinde bir süre sonra Osmanlı tahtına da oturmuş padişahların da içinde olduğu 16 şehzade Manisa'da sancakbeyliği yapmışlardır.
Bu dönem zarfında Manisa'da şehzadeler ve maiyyetlerindekiler cami, medrese, han, hamam, imaret, çeşme, hastane, köprü ve kütüphane şeklinde bir sürü vakıf eserleri yaptırmışlardır. Bunların bir bölümü günümüze kadar ulaşabilmiştir. II. Murad'ın yaptırmış olduğu başta Saray-ı Amire olmak suretiyle bir sürü yapıt ise zamana yenik düşmüştür.
16. yüzyıl sonlarına kadar genel anlamda sakin olan Saruhan Sancağı'nda bu tarihten sonrasında tüm Anadolu'da olduğu şeklinde eşkıyalık hareketleri görülmeye başlar. Ortalama iki asır devam eden eşkıya, suhte (medrese talebesi) ve sipahilerin yağma ve talanlarından bölge büyük ziyan olmuştur. 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren mıntıkaya hakim olan Karaosmanoğulları bu şekilde hareketleri büyük seviyede sona erdirmiştir.
Mondros Mütarekesi'nin 7. maddesine dayanılarak 15 Mayıs 1919' da bölümde Yunan işgali başlar. İşgal esnasında Manisa Merkezde İstihlâs-ı Vatan, Cemaat-i Müderrisîn, Demirci'de Müdafa'a-i Hukûk-u Osmânî, Gördes'de Hareket-i Milliye Teşkilatı, Kırkağaç'da İstihlâs-ı Vatan, Kula'da Redd-i İlhak, Soma'da Müdafa'a-i Hukuk ve Turgutlu'da Müdafa'a-i Hukûk-u Osmâni adlı Cemiyetler kurularak Yunan işgaline karşı mücadeleler verilmiştir.
30 Ağustos 1922'deki Dumlupınar Meydan Muharebesi'nin zaferle neticelenmesi üzerin Fahreddin Paşa komutasındaki kolordu İzmir'e doğru ilerleyerek Yunan direnişini kırmıştır. İzmir'e doğru kaçan Yunanlılar ve yerli Rumlar kenti ateşe vermiş, günlerce devam eden yangında tarihin Manisa'ya kazandırdığı büyük kültürel mirasın mühim bir bölümü yok olmuştur. Ortalama üç yıl Yunan işgalinde kalan kent 8 Eylül 1922 tarihinde kurtarılmıştır.
1923'de Saruhan adıyla vilayet olan şehrin ismi, 1927 senesinde Manisa olarak değiştirilmiştir.

Kaynak: manisa.gov.tr







  • Akhisar - Manisa


  • Alaşehir - Manisa


  • Demirci - Manisa



İLÇELER







Manisa ilinin ilçeleri; Ahmetli, Akhisar, Alaşehir, Demirci, Gölmarmara, Gördeş, Kırkağaç, Köprübaşı, Kula, Salihli, Sarıgöl, Saruhanlı, Selendi, Soma ve Turgutlu'dur.






Akhisar: İlin kuzeyinde İzmir-İstanbul karayolu üzerindedir.




Akhisar'da, Hıristiyanlığın ilk yedi kilisesinden birisinin de bulunmuş olduğu antik Thyateira kenti, Yüce Cami, Yeni Cami ve Paşa Camii görülmeye kıymet zamanı yerlerdir.




Alaşehir: Manisa ilinin güneydoğusundadır.




Hıristiyanlığın ilk yedi kilisesinden birinin de yer almış olduğu Philadelphia antik kenti, Şeyh Sinan Cami ve Yıldırım Camii mühim zamanı değerlerdir.




Demirci: Manisa'nın kuzeydoğusundadır.




İlçe merkezinin batısında İcikler Köyünde bulunan ve Roma sürecinin mühim kentlerinden olan Saittai (Sidas) şehri ve Eski Cami mühim zamanı değerlerdir. Bununla birlikte Hisar Kaplıcaları, Saraycık Kaplıcası da ilçe sınırları içinde yer almıştır.




Kırkağaç: Seleukos Kralı I. Antiochos'un karısı adına kurulan Stratonikea (Hadrianapolis) ve Nakrasa (Akrasos) antik kentleri görülmeye kıymet yerlerdir.




Kula: İlin doğusunda, İzmir - Ankara karayolu üzerindedir.




Kurşunlu Cami, Hacı Abdurrahman Cami, Süleyman Şah Türbesi, Emre Köyünde bulunan Emre Sultan Türbesi, Kula'ya 20 km. uzaklıkta Gökçeören nahiyesinde bulunan ve Lidya Krallığı döneminde mühim bir merkez olan Meonia antik kenti, geleneksel Türk evleri ilçenin mühim zamanı değerleridir.




Salihli: İzmir-Ankara yolu üzerindedir.




İlçe merkezi civarlarındaki Sardes, Lidya Krallığının başkenti ve tarihte ilk paranın basılmış olduğu yerdir. ünlü ilk Yedi Kiliseden birisi de Sardes'te mevcuttur. Bintepeler Kral Mezarlığı, Daldis ve Çakallar Tepesindeki Pleistosen (Dördüncü) Çağlarında yaşamış insanlara ait fosil ayak izleri mühim başka zamanı değerlerdir. İlçe şifalı sular yönünden de zengindir.




NASIL GİDİLİR




Karayolu: Otobüs Terminali, şehir merkezine 600 - 700 m. uzaklıktadır.




Otogar Tel : (+90-236) 231 15 04




Demiryolu: Tren İstasyonu, şehir merkezine 600 - 700 m. uzaklıktadır. Manisa-Ankara, Manisa-İzmir, Manisa-Bandırma demiryolu bağlantıları mevcuttur.




İstasyon Tel : (+90-236) 231 16 96




GEZİLECEK YERLER




Müzeler ve Örenyerleri




Manisa Müzesi


Adres: Saruhan Bey Mah. Murat Cad. No: 107 - Manisa


Tel: (236) 232 00 62




Sart




Salihli civarlarında, şimdiki İzmir-Ankara yolu üstünde, Manisa'ya ortalama 62 km uzaklıkta bulunan Sart, antik çağda Lidya Krallığının başkenti olması ve tarihte ilk altın paranın basılmış olduğu yer olmasıyla ün yapmıştır. Arkeolojik kazılar sonucunda, başta Artemis Tapınağı, Sinagog, Cimnazyum başta olmak suretiyle altın arıtımevi ve mermerli cadde kenarındaki dükkanlar ile Artemis Mabedi yakınındaki minik kilise şeklinde bir sürü yapıt ortaya çıkarılmıştır.




Sart Ören Yeri, Hıristiyanlığın ilk çağlarına ait Ege Bölgesinde bulunan yedi kiliseden Sart Kilisesinin bulunmuş olduğu yer olarak da yoğun bir şekilde ziyaret edilmektedir. Gene Sart ören yerinde İzmir-Ankara yolunun şimal kenarında bulunan Sinagog, türünün Anadolu'daki en eski örneklerinden birisi olması ve M.S. III. yüzyılda, Sart'ta bir Musevi cemaatinin varlığına işaret etmesi bakımından önemlidir.




Akhisar (Thyatira)




Şimdiki Akhisar kazasının bulunmuş olduğu alanda ilk yerleşim izleri M.Ö. 3000 yıllarına inmektedir.




Mevcut kalıntıların yanı sıra, Hıristiyanlığın ilk çağlarına ait Ege Bölgesinde bulunan yedi kiliseden Thyatira kilisesinin bulunmuş olduğu yer olarak inanç turizmi kapsamında da ziyaret edilen ören yerlerindendir.




Alaşehir (Philadelphia)




Alaşehir'in üstüne kurulu olduğu antik Philadelphia kentinin akropolü durumunda olan Toptepe düzlüğünde bulunan mabet kalıntıları, Toptepe'nin şimal eteklerinde bulunan tiyatro, Bizans döneminde yapılmış olan surlar ve şark kapısı ile M.S. VI yüzyıla ait St. Jean kilisesi en mühim eserlerdir.




Havarilerden loannes adına meydana getirilen St. Jean Kilisesi, Ege Bölgesindeki Hıristiyanlığın ilk çağlarına ait 7 kiliseden birisidir.




İncil'in vahiy kısmında ismi geçen ve kendilerine bildiri gönderilen Yedi Kilise (Smyrna, Pergamon, Thyatira, Sardes, Philadelphia, Laodicia ve Ephesus) Hıristiyanlığın ilk kiliseleri olarak kabul edilir. Hepsi de Anadolu'da olan bu kiliselerin üç tanesi (Sardes, Philadelphia ve Thyatira) Manisa ili sınırları içinde bulunmakta ve inanç turizmi kapsamında ziyaret edilmektedir. Buradaki kilise sözcüğü kilise binasından ziyade cemaat anlamındadır.




Bintepeler - Lidya Kral Mezarları




Salihli-Akhisar yolunun güneyinde, Gediz Ovasının kenarında ortalama 90 kadar tümülüsü içeren Lidya Kral Mezarlığı mevcuttur. İrili, ufaklı bu tümülüslerin içinde en büyükleri Kral Alyattes ve Kral Gyges'e ait olanlardır.




Yoğurtçu Kalesi




Manisa-Menemen yolu üstünden sapılan Uzunburun köyü yakınındadır. Fazlaca sağlam durumda olup, tarihinin Bizans, hatta Roma dönemine kadar indirilmiş olduğu sanılmaktadır.




Aigai




Manisa merkeze bağlı Köseler Köyü sınırları içinde bulunan Aigai, Herodot'un bahsetmiş olduğu on iki Aiol kentinden biridir. Kenti çevreleyen surların bir bölümü ayaktadır. Agora, tiyatro, stadyum, meclis binası ile mabet kalıntıları belirgin durumdadır.




Kybele




Manisa-Turgutlu yolu üstünde ,Manisa'ya ortalama 7 km uzaklıktaki Akpınar mevkiinde, Spil Dağı'nın şimal eteklerindeki kayalara oyulmuş bir kabartma mevcuttur. Değişik ülke ve kültürlerde değişik adlarla anılan, Anadolu kökenli ana tanrıça Kybele'ye ait rölyef, yoldan 10-12 m kadar yüksekliktedir. Rölyefin üst kısmında hiyeroglif izlerinin Hitit karakteri taşıması sebebiyle, Hititlerin Garp Anadolu'ya yaptıkları seferler esnasında yapıldığı sanılan rölyef M.Ö. 13.yüzyılın ikinci yarısına tarihlenmektedir.




Niobe




Spil Dağı'nın kuzeybatı eteklerinde, Çaybaşı deresinin şark kenarında, Niobe diye anılan, hanım başı şeklinde, kurşuni bir kaya vardır. Aslına bakarsak Tantalos'un kızı olan ve Thebai kralı Amphion ile evlenen Niobe'nin yedi kız, yedi adam 14 evladı olur. Tanrıça Leto'nun ise Apollon ve Artemis olmak suretiyle yalnız iki evladı vardır. Niobe'nin her fırsatta evlatlarının çokluğu ile övünerek kendisini küçümsemesi Leto'yu kızdırır. Bunun üstüne Apollon Niobe'nin oğullarını,Artemis ise kızlarını oklarıyla öldürürler. Niobe evlatlarının cesetleri başlangıcında günlerce ağlar Sonunda Zeus Niobe'nin acısına son vermek için onu Spil Dağı eteklerinde bir kaya haline getirir.




Antik çağdan buyana öyküsü dilden dile aktarılarak günümüze kadar gelen bu kaya,yakından bakıldığında tabii bir taş, küçük çapta ilerideki dere kenarından bakıldığında ise hanım başı şeklinde görünmektedir.



AĞLAYAN KAYA (NİOBE)
niobehw1
Kral Tanalos'un kızı olan Niobe, Thebai Kralı Amphion ile evlenir ve bu evlilikten 6 kız 6 adam 12 evladı olur. Dostu Tanrıça Leto'nun ise Apollon ve Artemis olmak suretiyle yalnız iki evladı mevcuttur. Bir Leto Şenliği esnasında Niobe, kendisinin on iki evladı bulunduğunu oysa Leto'nun yalnız iki evladı bulunduğunu söyleyerek övünür. Niobeyi imrenen Leto, Apollon ve Artemis'e Niobenin çocuklarını öldürmelerini emreder, onlar da Niobenin on iki çocuğunu oklarıyla öldürürler. Niobe evlatlarının cesetleri başlangıcında günlerce ağlar. Sonunda Zeus Niobe'ye acır ve onun bu acısına bir son vermek için onu taş haline getirir. Bugün Spil Dağı kuzeybatı eteklerinde bulunan bu kaya, bölümde en fazlaca ziyaret edilen yerlerden biridir.
KYBELE
kybelemp0

Ana tanrıça Kybele bir sürü ülkede Kybele, Kybebe, Marienna, Artemis, Hepat ve Venüs şeklinde adlarla anılan internasyonal özelliğe haiz Anadolu kökenli bir tanrıçadır.
Manisa'ya 7 km. uzaklıkta, Spil Dağı eteğinde bulunan, Gediz Ovası'na dönük, oturmuş hanım şeklinde tasvir edilen rölyefinin Hitit döneminde yapıldığı sanılmaktadır.


AĞLAYAN KAYA

Zeus' u etkler ve acısına son vermek için Niobe' yi taş haline getirir.
Buna karşın Niobe' nin acısı devam eder ve kayadan gözyaşları süzülür.
Halk içinde da Ağlayan Kaya olarak bilinir.


KYBELE...
Manisa'nın güneydoğusu'nda,
Manisa-Turgutlu karayolunun 7.km'si üstünde,
Akpınar faaliyetinde yer edinen Kybele yontusu, bir sürü
uygarlık ve
Kültürlerde değişik adlarla anılıp,
ama sonuçta hep ayn
ı ilk tipe indirgenebilen ana tanrıçanın
şu demek oluyor ki Kybele'nindir. Kayaya kazılmış
olan yontu, 8-10 m yükseklikteolmasına karşın, bir sürü kaya kabartmaları şeklinde tabii etkenlerle
bozulmuştur. Çok tahrip olan başı
haricinde oturan figür ayrıntıları ile bütünüyle görülebilmektedir.
. Başlangıcında serpuşu olan Tanrıça, elleri ile göğüslerini tutmakta, başının sağında kare şeklindeki bir bölümde, belirsiz dört Hitit hiyeroglif yazıtının izleri mevcuttur



MANİSA KALESİ Şehrin güneyinde kalıntılarına rastlanan kale Bizans Dönemine aittir.


MANİSA MüZESİ
Muradiye külliyesinin Medresi ve İmaret bölümlerinde açılmıştır. Gizlediği eserlerin sayısı ve niteliği bakımından Türkiye Müzeleri içinde ön sıralarda yer alır. Medrese kısmında 2519 etnografik yapıt, imaret kısmında ise 7849 yapıt sergilenmektedir.
ÇEŞMELER
Zamanı larda 3040 olarak geçer. Bunların günümüze otuz kadarı ulaşabilmiştir. Ulucamii Çeşmesi, Saruhanbey Parkı Çeşme ,Hacı Osman Çeşmesi, Ali Ekber (Karaköy) Çeşmesi, Yarhasanalar Çeşmesi, Alaybey Çeşmesi, Kaval Çeşmesi, Lala Paşa Çeşmesi, Dilşikar Çeşmesi.

BOZDAĞ
Salihli ilçesi yakınlarındadır. 2000m. den fazla yüksekliğe haiz olan dağın karlık (2075m) Kumpınar (2070m.) tepelerinin kayak merkezi kurulmaya elverişli olduğu tespit edilmiştir. Tepedeki göl bugün iç turizmin mühim yerlerindendir. İç turizme hizmet edecek olanaklar vardır.

SART...
İzmir-Ankara karayolu üstünde, Manisa'ya 70 km kadar uzaklıkta bulunan Sart, Lidya Devletinin başkenti idi ve M.Ö. VI ve VII. yüzyıllarda, ekonomik ve politik büyük bir güce sahipti. Lidyalılar servetlerinin mühim bir kısmını, şimdi Sart çayı adıyla anılan Paktolos nehri civarındaki altın

madenlerini işleterek elde etmişlerdir. Kral Midas da her dokunduğu şeyi altına çevirme gücünden bu nehirde yıkanarak kurtulmuştur. Hellenistik döneme ait Artemis tapınağı, Mermer Avlu-Jimnasyum Kompleksi ve M.S. 17 yılındaki depremden sonrasında yapıldığı sanılan Synagog, Sart Ören yerindeki görülmeye kıymet kalıntılardan bazılarıdır



Ağaç ve tabiat sevgisinin önderi sayılan ve türkiye'nin malum ilk çevrecisi Manisa Tarzanı Ahmet Bedevi'dir.


Manisa ile bağlantısı, Türk ordusu ile birlikte, Manisa'nın kurtuluşunda kente girmiş olmasıdır. O yıllarda kül yığını haline gelen Manisa'yı eski haline getirebilmek için, yaşamı süresince Manisa'ya ve Spilios'a binlerce ağaç dikmiştir.Ahmet bedevi; tarzan esprisine uygun bir şekilde, yaz-kış siyah şort upuzun sakalı ile o efsanevi tarzan filmlerinin bir izdüşümü şeklinde yaşamıştır.


Tarzan, simge bir isimdir. Bu gün bütün ülkelerce çevreci hareket hız kazanıyor. Çünkü tropikal ormanlar tükenmek suretiyle. 60 yıl ilkin tropikal hareket bu denli hız kazanmamıştı. Tabiat sevgisi, tabiat ile haşır neişir olan Tarzan' ı filmlerden izlemekti. Ama o bir filmdi. Ahmet Bedevi gerçek bir tarzandı.


Manisa'yı yeşillendiren tüm yüce ağaçları o dikti, dikilmesine öncülük etti. Dağda tek başına bir kulübede yaşamını sürdürdü. Ağaç kesenlerin korkulu rüyası oldu. Ağaç kesenlerin karşısına dikildi.


Tarzan'ın Spil Dağı'ndaki kulübesine insanoğlu otuz dakikada yol alırken Tarzan bu yolu altı dakikada geliyor, üç dakikada iniyordu. Hem de hergün üç dört kez.


Tarzan benzeri olmayan bir tabiat sanatçısıydı. Manisa' da yeşilin tonunu kanıyla, canıyla yarattı. Tüm fidanları orman olurken o kitaplattı. Tarzan'ı anlatmak bitmez, o kendisini şöyleki dile getirmiştir;


"Ahmet Bedevi bir çıplak acayip adamdır. Ama ölünce ağaç sevgisi sembolü olacak, hangi yönetici ağaç kestirirse rüyasına girecek, boğazına sarılacağım. Bu memleketin yeşile, yeşilliğe, ağaca, çiçeğe ihtiyacı var. Bu sevgiyi yaşatın ne olur!"


O yalnız Türkiye'nin ilk çevrecisi değildir, kim bilir dünyanın ilk çevrecisidir. İnanıyoruz ki; onu dünya tanıyınca Tarzan'ı saygıyla anacaktır ve her ağaç diken insan birer tarzan olma uğraşı içine girecektir.


Tarzan'ın arkadaşlarından olan eski dağcılardan Haydar Aksakal, Tarzan'ı şöyleki konu alıyor:


“Tarzan bizim için, bir dost, bir sporcuydu, dağcıydı. Onunla çeşitli zamanlarda gezilerimiz olmuştu. Ağrı-sancı, Demirkazık, Toroslar, Antalya Beydağları... İzmir'e kadar tüm Ege ve Akdeniz'i, orta Anadolu'yu Tarzan'la dolaşma fırsatı buldum. Tarzan, dünyanın kim bilir ilk tabiat severlerinden biriydi. Yeşili, doğatı, insanı bir tüm içinde severdi. Onları birbirlerinden ayırmayan fikir yapısına sahipti. Yangında Manisa yok olmuştu. Yeşil diye bir şey yoktu ortada. İnsanlar dağa çıkmıştı. Tarzan, bu şehri sonbaharıyla seviyor ve Manisa'ya yerleşmeye karar veriyor. O andan itibaren, Tarzan ağaçları dikmeye başlıyor. O yangın yerinden, yeşil bir Manisa yaratıyor. Arkasına,halkın, gençliğin, evlatların sevgisini alıyor, tabiatın sevgisiyle birleştiriyor. Tarzan bir yaprağın koparılmasını, kendi vücudundan herhangi bir organın kopartılması olarak düşünüyordu, öyleki farz ediyordu. Bundan da büyük bir üzüntü, ıstırap duyardıâ€.


Ertuğrul Dayıoğlu konu alıyor:

"Bigün Tarzan'ı mutsuz gördüm, niye mutsuz bulunduğunu sormuş oldum. O da; 'Dayı, dün geceki fırtınada 80 delikanlı evladım gitmiş. Belediye bahçıvanı, fidanların dibine taflan dikmek için hendek kazdırmış, açık bırakmış, fırtına ağaçları devirmiş.' diye ağlamaklı sesle çözüm verdi. 'üzülme Tarzan gene dikersin, hem olurya canlanır, kurtulurlar'; sanki beni teselli eder yollu bir kahkaha atmıştı. Derviş tabiatlı bir nüktedan idi kendisi. Bir gece toplantı sonunda ansızın bastıran ve şakır şakır yağan yağmurda halk bekleşirken, 'duşumuzu alalım' diyerek yağan yağmura karşı yürüyüp gitmişti.

DAĞLARIN KRALIYDI.......

Spil Dağında yaşayan Manisa Tarzanı, zirvelere aşık büyük bir dağcıydı. Dağcılık Spor Kulübü ile Yeşil Ormancılar Cemiyetinin yeminli üyesiydi

MANİSA TARZANI... AHMET BEDEVİ... ÇEVRE TUTKUSU...

Her geçen gün çevre kirliliği ve tüm dünyanın karşı karşıya olduğu,ivedilikle cevap bekleyen bir sorunudur.


Ekosistemin dengesini insanoğlu gereksinmeleri için, şuursuzca ormanları katletmişlerdir. Tabiatın kendini yenileme kabiliyeti üstünde doğaya hasar verilirse, bundan gene insanoğlu zarar görecektir.


Yanlış kararlar sonucu, yeşil alanların tahrip edilmesi, yağmalanması, çevre sorunlarını ortaya çıkarıyor. Oysa insanoğlu her kuşakta devraldığı tabii ları, olduğu şeklinde koruyarak, gelecek kuşaklara aktarması gerekir.


Son bilimsel araştırmalar, gezegenimizin her iki kutbunda ozon tabakasının delik bulunduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu korkulu şartları gören bir takım ülkeler birleşerek, dünyayı iyi mi kurtarabiliriz, diye çareler aramaya başladılar. Bir takım kararlar ile birlikte, tüm dünya insanlarına seslendiler!


Doğayı koruyun diye düşünenler, Manisa Tarzanı Ahmet Bedevi'yi ne değin tanıyorlar acaba? Tarzan kimdi? Ne yapmıştı?


1923 te geldiği Manisa'nın yıkıntı kaldırılmasında bulunmuş, bir süre sonra da Manisa'nın yeşillendirilmesi için ağaç dikmeye adım atmıştır. Kim bilir bütün ülkelerce ilk kez çevre hareketini o başlatmıştır. Bu çıplak adam, bir bahçıvan çırağı, Ahmet Bedevi, şu demek oluyor ki Manisa Tarzanı'dır. Tarzan, kuru dalları ektikçe, sanki elinde sihir varmış şeklinde dallar yeşerip, fidan olmaya başlamış. Fidanlar ağaç olurken O, Yeşil Manisa'nın sembolü olmuştur. Tarzan'ın kalbi; ağaçların gövdesi, dallar kollarıydı.


Tarzan, yaşamında ağaç sevgisiyle bütünleşmiştir. Birgün insanların tabiat katliamına karşı kayıtsız kalamayacağını, seneler ilkin haykırmıştır. Yeşil derken yüreği titreten,ağaç sevgisi derken bilinci bileyen Tarzan, "Yeşilin Atası"dır.


Tarzan bir yaratıcıdır. Eşi olmayan özverisiyle, tabiat ile iç içe hayata devam etmenin güzelliğini insanlara öğretmiştir. Tarzan yaprağın yeşilinde luğu, mutluluğu bulmuştur. Onun her söylediği sözde bir ders vardır. Sevdiğim Meralım derken bakışlarında ıstırap, ümit vardır. Çoçukluğum, gençliğim at üstünde geçti derken, duruşunda yiğitlik vardır. Yiğiti idrak etmek kolay mı? Sen diyesin Kerküt'te dünyaya geldi. Ben diyeyim Bağdat'ta. Nerede doğduğu çok mu mühim? Mühim olan çevreci olması, yeşili sevmesi. Daha önemlisi ormanlar meydana getiripâ€Yeşilin Atası†olması.


O ki !.. Çevre bilimcileri erozyonun bu hızıyla sürecek olursa,gelecekte topraklarımızın,çöle dönüşmesinin kaçınılmaz bulunduğunu açıklamalarından,çok önceleri bu tehlikeyi görmüştü...


Arkasından yemyeşil bir Manisa erteleyerek, 31 Mayıs 1963'te yaşama veda eden bir çevre dervişi Ahmet Bedevi, ya da ünlenen adıyla Manisa Tarzan'ı, Kerkük Türkleri'ndendi. Irak'ta Dicle ile Fırat'ın birleştiği yerde dünyaya gelmiş. Kurtuluş Savaşı'ndan sonrasında Manisa'ya yerleşen Tarzan ,ömrünün sonuna kadar ağaç dikti ve fidan suladı. Bu gün Manisa'da bir çok Ağaç onun eseridir. O insan , ulusal bir kahraman ,müstesna bir insan ve sonsuza dek de tüm Manisalıların sevgilisi olacaktır.


İnsan yapıtı olan her güzellik,büyük uğraşlar sonucu ortaya çıkmıştır. Bu gün Manisa ,Yeşil Manisa ismini almışsa ,Tarzan'ın yaz-kış diktiği fidanlarının,ağaç olmasındandır. Ağaçların tomurcukları, baharı müjdelerken, sevgi tomurcuklarının çoğalması için Tarzan,fidanlıklar meydana getirmiştir. Tabiat en katıksız güzelliktir. Tarzan , yeşili umut, çiçekleri de çocuk gülüşü olarak görmüştür.


Tabiat, kimi zaman bir ağaç branşında yeşil haykırıştır. Kimi zaman doruklarda bir buluttur. Tabiatta en büyük tutku , yeşilden esintidir. Tarzan , varlığına rüzgarın sesini,kuşların şakıyışını, ağacın yeşilini veren ilk tabiat koruyucusudur. Daha doğrusu "Yeşilin Atası"dır. Tarzan , doğayı yeşiliyle, beyazıyla, kırmızısıyla... Tüm renkleriyle seven insandır. Tabiat, dört mevsim varolu

şun haykırışıdır. O,bu haykırışlar içinde, kimi zaman kuş kanadında,özgürlüğü haykırmıştır. Tarzan renk cümbüşü ile bütünleşmiştir. Dağlar,onun evidir. bir ağaç altı,bahçesidir. Tarzan , gün gelmiş , eğitici bir öğretmen olmuştur. İnsanlara ağaç dikmesini, yetiştirmesini öğretmiştir. Söylentilere gore Tarzan , ağaç dikmek, ağaçları sulamak için, hapishane müdüründen mahkumları istemiş. Müdür , Tarzan'a hafifçe cezalı olanları vermiş, O, mahkumları ile birlikte, ağaçları ve çiçekleri, tenekelerle su taşıyarak sulatmıştır. Tüm yollara da ağaç dikmiştir. Bu denli yeşili seven Tarzan, bu dünyaya çıplak olarak gelmiş, çıplak olarak gitmiştir. Ama ismi dillerden düşmeyecektir.

MANİSA TARZANI AHMET BEDEVİ' den...
"Yaşayışım oldukça kolaydır. Yaz, kış , Topkale' deki kulübemde ve mağaramda yaşarım. Evim meyve ağaçlarıyla , çiçeklerle çevrilmiş cennet gibidir. Yazın yaş, kışın kuru meyveler yerim. Günde üç kez , buz şeklinde suyla yıkanırım. Vücudumu korumak için, kendi yaptığım bitkisel yağı sürünürüm. Eski ve yeni yazıyı bilirim. Türk müziğine hayranım. Beyaz perdenin tutkunuyum. Aslına bakarsanız dertle gamı bunlarla unutuyorum. Gazete ve dergi elimden düşmez, hepsini alıp okurum."

"üzüntü, dağın üstüne gelip duran buluta benzer. Çok durunca yağmur olur, kar olur, yerleşir kalır. Başlangıcında üzüntüyü çok durdurmaya gelmez. Bulutu daha bulut halindeyken kovmak lazım"

"Ahmet Bedevi bir çıplak, acayip adamdır. Amma ölünce, ağaç sevgisi sembolü olacak, hangi yönetici, ağaç kestirirse rüyasına girecek, boğazına sarılacağım. Bu memleketin yeşile, yeşilliğe, ağaca, çiçeğe ihtiyacı var. Bu sevgiyi yaşatın ne olur"



Sebep: Kırık Bağlantı



yasinylnzniobezx8



Şehrin güneyinde yükselen Spil Dağı'nın mekan olduğu öykülerden birisi de Niobe'ye aittir. Tantalos'un kızı olan Niobe Manisa'da doğmuş, gene efsaneye gore tanrıça Leto ile beraber çocuklukları bu yörede geçmiştir. Bir süre sonra Thebai Kralı Amphion ile evlenen Niobe'nin, yedi kız, yedi adam olmak suretiyle 14 evladı olur. Çocukluk dostu ve Zeus'un eşi Leto'nun ise Apollon ve Artemis olmak suretiyle iki evladı vardır. Her fırsatta evlatları ile gururlanan Niobe'nin, kendisinin çok evladı bulunduğunu, Leto'nun ise yalnız iki çocuğunun bulunduğunu söylemesi tanrıça Leto'yu öfkelendirir ve evlatlarından Niobe'yi cezalandırmalarını ister. Niobe'nin tüm evlatları, Apollon ve Artemis'in oklarıyla öldürülürler. Niobe, evlatlarının cesetleri başlangıcında günlerce ağlar. Sonunda tanrı Zeus, Niobe'nin haline acır ve ızdırabına son vermek için onu Spil Dağı eteklerinde taş haline getirir.


Karaköy semti Çaybaşı Mevkii'nde hanım başı şeklindeki bu kayanın göz çukuru şeklindeki girintilerinden yakın zamana kadar sızan su damlaları Niobe'nin gözyaşları olarak yorumlanır ve halk içinde “Ağlayan Kaya†adıyla anılırdı.Yakından bakıldığında tabii bir kaya oluşumu, garp yönünde küçük çapta uzaklaşılarak bakıldığında ise hanım başı şeklinde görünen bu kaya en fazlaca ziyaret edilen yerlerden biridir.









MANİSA ili nerede ise tümüyle Ege Bölgesi'nde yer alır. İl topraklarının kuzeyba­tıdaki bir takım kesimleri Marmara Bölgesi'nin sınırları içine taşar. Şark kesimi bölgenin İçbatı Anadolu kısmında yer edinen Manisa ili, dağlık alanlarla kuşatılmıştır. Verimli tarımsal toprakları olan bu yörenin çok eski bir yerleşim alanı olduğu bilinmekte­dir. Manisa ilinin güneydoğu kesiminde yer edinen volkanik arazideki tüfler içinde rastla­nan ayak izleri, bu yörede günümüzden yak­laşık 26 bin yıl ilkin insanların yaşadığını kanıtlar. Osmanlı sürecinin başlarında şeh­zadelerin sancak beyi olarak vazife yapmış olduğu Manisa kentinde II. Murad tarafınca yaptırı­lan görkemli Manisa Sarayı'nın kalıntıları günümüze ulaşmamıştır. Bu kentte her yıl düzenlenen geleneksel mesir şenliklerinde halka mesir macunu dağıtılır.

Tabii Yapı

Cenup, orta ve batıdaki bir takım kesimleri ovalık olan Manisa ilinin diğeri kesimleri dağlık ve engebelidir. İl topraklarını kuzeyde Görenez Dağı, kuzeydoğuda Demirci-Simav Dağları, güneyde Bozdağlar, güneybatıda Spil (Mani­sa) Dağı (1.513 metre), avrupada Yunt Dağı, kuzeybatıda da Soma Dağı engebelendirir. Bu dağların yüksek kesimleri tabii sınır oluşturur. Manisa ilinin en yüksek noktası, doruğu il sınırları haricinde kalan Bozdağlar'ın 2.070 metreye ulaşan Kumpınar Tepesi'dir. İlin şark kesimindeki topraklar, orta yüksek­likteki dalgalı düzlüklerden oluşan Gördes-Uşak Yaylası'nın üstündedir. Bu yaylanın güneyinde bulunan sönmüş yanardağ konileri ve volkanik arazi Kula yöresine geniş bir yangın yeri görünümü verir.

MANİSA İLİNE İLİŞKİN BİLGİLER
YüZÖLÇüMü: 13.810 km2. NüFUS: 1.050.130 (1985). İL TRAFİK NO: 45.
İLÇELER: Manisa (merkez), Ahmetli, Akhisar, Alaşehir, Demirci, Gölmarmara, Gördes, Kırkağaç, Kula, Sa­lihli, Sarıgöl, Saruhanlı, Selendi, Soma, Turgutlu.
İLGİ ÇEKİCİ YERLER: Spil Dağı Ulusal Parkı; Mevlevihane, At Alanı, Çınarlıçeşme, Süreyya, Kadıköy-Dedeçam, Kocamurtluk, Seyrangâh Çamlığı, Süleymanlı Çam­lığı ve Mermeroluk orman içi dinlenme bölgeleri; Urganlı, Sart, Kurşunlu ve Menteşe kaplıcaları; Ağlayan Kaya, Sart ilkçağ kenti; Manisa Kalesi; Manisa Ulucamisi; Muradiye, Hatuniye ve Sultan külliyeleri; Çeşnigir, ivaz Paşa, Yıldırım ve Şeyh Sinan camileri; Kurşunluhan; Saruhan Bey, Revak Sultan, Yedi Kızlar ve Yirmi iki Sultanlar türbeleri; Manisa Müzesi.


Alçak düzlüklere ise ilin cenup, orta ve garp kesimlerinde rastlanır. Ege Bölgesi'nde (bak. Ege bölgesi) doğu-batı çerçevesinde uzanan çöküntü alanlarından birisi olan Gediz, Akhisar, Akşehir ve Alaşehir ovalan ilin başlıca düzlüklerini oluşturur.


Manisa ili topraklarından lanan su­ların tümüne yakını Gediz Irmağı ve Bakırçay vasıtasıyla Ege Denizi'ne ulaşır. Gediz Irma-ğfna bu kesimde katılan başlıca akarsular Alaşehir Çayı, Nif Çayı olarak da malum Kemalpaşa Çayı, Gördes Çayı ve Kum Çayı adıyla da anılan Akhisar Çayı'dır. Şimal kesimdeki minik bir takım alanlardan la­nan sular il sınırları haricinde Susurluk Çayı'nın başlangıç kolu olan Simav Alçak düzlüklere ise ilin cenup, orta ve garp kesimlerinde rastlanır. Ege Bölgesi'nde (bak. Ege bölgesi) doğu-batı çerçevesinde uzanan çöküntü alanlarından birisi olan Gediz, Akhisar, Akşehir ve Alaşehir ovalan ilin başlıca düzlüklerini oluşturur.


Manisa ili topraklarından lanan su­ların tümüne yakını Gediz Irmağı ve Bakırçay vasıtasıyla Ege Denizi'ne ulaşır. Gediz Irma-ğfna bu kesimde katılan başlıca akarsular Alaşehir Çayı, Nif Çayı olarak da malum Kemalpaşa Çayı, Gördes Çayı ve Kum Çayı adıyla da anılan Akhisar Çayı'dır. Şimal kesimdeki minik bir takım alanlardan la­nan sular il sınırları haricinde Susurluk Çayı'nın başlangıç kolu olan Simav Çayı'na katılarak Marmara Denizi'ne dökülür. Marmara Gölü, Manisa ilindeki en mühim tabii göldür. Demirköprü ve Afşar baraj gölleri de ildeki suni göllerdir.


Akdeniz ikliminin tesiri altında kalan Ma¬nisa ilinde yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Akdeniz ikliminin yumuşaklığı¬nı yitirmeye başladığı ilin şark kesiminde ise kışlar oldukça soğuktur. Alçak kesimlerde zeytinlikler ile makilere rastlanır; orta yük¬seklikteki dalgalı düzlüklerde tabii nebat ör¬tüsü step (step) görünümündedir. Dağların yüksek kesimlerindeki ormanlar kızıl çam ve kara çamlardan oluşur.


Tarih


Hititler döneminde Assuva Krallığı'nın sınır lan içinde olan bu topraklar İÖ 1200'lerde büyük Trak göçüne sahne oldu. İÖ 680'de Mermnad hanedanıyla Lidya süreci başladı (bak. lidya). Yöredeki en mühim yerleşim yeri, Lidya Krallığı'nın da başkenti olan Sarftı. İÖ 6. yüzyılda Persler'in, bir süre sonra Makedonyalılar ile Selevkoslar'ın yönetimin­de yaşayan yöre, İÖ 3. yüzyıl ortalarında Bergama Krallığı'na bağlandı. Roma döne­minden sonrasında Bizans egemenliğine girdi.

1313'te Saruhanoğulları Beyliği'nin kurul­duğu bu topraklar aynı yüzyılın sonlarında Osmanlılar tarafınca alındı. Ama Ankara Savaşı'nı kazanan Timur, bu toprakları gene Saruhanoğulları'na verdi. 1410'da tekrardan Osmanlı topraklarına katılan Manisa, 1833'te kısa bir süre için Mısır Valisi Kavalalı Meh-med Ali Paşa'nın ordusu tarafınca işgal edildi. Manisa ili ve çevresi Kurtuluş Savaşı esnasında 1919'dan 1922'ye kadar Yunan işgali altında kaldı. Cumhuriyetin ilanından sonrasında il meydana getirilen Saruhan'ın ismi 1927'de Manisa olarak değiştirildi.

Iktisat

İlin ekonomisinde tarımsal üretim ilk sırayı alır. En fazla yetiştirilen ürünler buğday, arpa, mısır, tütün, pamuk, patates, soğan, şeker­pancarı, üzüm, kavun, domates, karpuz, zey tin ile diğeri sebze ve meyvelerdir. Hayvancı­lıkta ise koyun yetiştiriciliği ve mühim bir gelir membaı olan tavukçuluk başta gelir. Endüstri faaliyetinde unlu ürünler, hayvansal ürünler, şarap, alkolsüz içecek, konserve, yem, bitkisel yağ, dokuma ürünleri, akü, elektrik motoru, ziraat makineleri, orman ürünleri, tuğla ve kiremit fabrikaları vardır.


Manisa, yeraltı ları açısından ülke­mizin en varlıklı illeri içinde yer alır. İl topraklarında uranyum, altın, bakır, cıva, çinko, kurşun, demir, nikel, mika, magnezit, mermer ve linyit yatakları vardır. Soma yöre­sinden çıkarılan linyitlerin bir kısımı burada kurulmuş olan termik santrallarda değerlen­dirilir.

Cemiyet ve Kültür

Manisa ilinin yerleşim zamanı Yontma Taş Devri ile başlar. Lidya döneminde bölümde emsalsiz nitelikleri olan bir kültür gelişmiştir. Lidya Krallığı'nın başkenti olan Sart, çağının en mühim kültür merkeziydi. Kalıntıları Sa­lihli ilçesinde bulunan Sart ünlü Kral Yolu' nun da başlangıç noktasıydı. Kentin 4. yüzyıl­da yapılmış olan mermer döşeli ana caddesi İzmir-Ankara Karayolu'nun yakınındadır. Caddenin arkasında bir sıra sütunla ayrılmış dükkânlar vardır. Mermer caddenin kuzeyin­de 3. yüzyıldan kalma bir sinagog ortaya çıkarılmıştır. üç bölümlü sinagogun yakının­da aynı tarihte yapılmış olan gymnasion yer alır. Bronzlu Ev ismi verilen ve İzmir-Ankara Karayolu'nun güneyinde bulunan büyük yapı 550'de yapılmıştır. üst düzeyde bir rahibin evi olduğu sanılan Bronzlu Ev'in bodrum katında dinsel törenlerde kullanılan tunç ge­reçler bulunmuştur. İlk yapımı İÖ 3. yüzyılda olan 20 bin kişilik tiyatro ile stadyum bir aradadır. İÖ 350'de Sart Çayı vadisine yapıl­mış olan Artemis Tapınağı'nın güneydoğu köşesine bir süre sonra eklenen kilise akıl hasta­nesi olarak kullanılmıştır.


Manisa ilinin geleneksel el sanatlarının bir kısımı ekonomik gelişmeyle beraber ortadan kalkmıştır. Mesela Akhisar'da üretilen san­dik tahtaları, emsalsiz işlemelerle bezeli tek atlı otomobiller bundan sonra yapılmamaktadır. Günümüzde de önemini korumuş olan halıcılık ise Gördes, Kula ve Demirci'de yaygındır. Manisa'nın "mesir macunu" da ünlüdür. Bir söylenceye gore; hastalanan Yavuz Sultan Selim'in eşi ve Ka­nuni Sultan Süleyman'ın anası Hafsa Sul-tan'ın sağlığına ulaşması için Musa Merkez Efendi'nin yapmış olduğu mesir macunu sultanın buyruğu ile her yıl Nevruz ayının ilk günü halka dağıtılmaya başlandı. 41 tür maddeden meydana getirilen mesir macununun sindirimi kolaylaşÂ­tırıcı, güçlendirici, kanı temizleyici, sinirleri yatıştırıcı bir sürü özelliği olduğuna, macunu yiyen kızların kısmetinin açıldığına, evladı olmayan bayanların evladı olduğuna inanılır.


Mesir macununun halka dağıtılması her yıl meydana getirilen bölgesel bir bayram durumuna gelmişÂ­tir. "Mesir Bayramı" denen ve beş gün devam eden bu bayramın ilk günü pazar, panayır, endüstri sergisi şeklinde ekonomik etkinliklere ayrılır. Daha sonraki günlerde sanat gösterileri ve spor yarışmaları yapılır. Mesir Bayramı Mani­sa ili kadar yakın iller için de hususi bir ehemmiyet taşır. Eskiden bayram süresince Manisa' ya ucuz tarifeli tren seferleri konurdu. İzmir Karşıyaka'da zeybek oynayarak bekleyen İz-mirliler'e bayrak ve yeşil dallarla süslü tren­lerden inenler mesir macunu dağıtırlardı. "Mesir dönüşü" ismi verilen bu eğlence gece yarılarına kadar sürerdi.

Manisa ilinin başlıca eğitim ve kültür ku­rumları Dokuz Eylül üniversitesi'ne bağlı Manisa İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Demirci Eğitim Yüksekokulu ile Ege üniver­sitesi'ne bağlı Akhisar Tütün Eksperleri Yük­sekokulu ve Alaşehir Meslek Yüksekoku-lu'dur.

İl Merkezi: Manisa

İlkçağda Yunanistan'ın Tesalya bölgesinden gelen Magnetler Spil Dağı eteklerine yerleşti­ler. Eski yurtları olan Tesalya'nın Magnesia kesimi ile dağın eski ismi olan Sipylos'u kay­naştırarak kurmuş oldukları yerleşim yerine Magne­sia e hypo Sipylo ismini verdiler. Bir süre sonra Magnesiasoupolis olarak da anılan kentin ismi, Efes'in güneydoğusundaki Magnesia isim Mae-andrum'la karıştırılmaması için Romalılar ta­rafından Magnesia isim Sipylum olarak değişti­rildi. Bizans döneminde bir piskoposluk mer­kezi olan şehir, Saruhanoğulları'nın da merke­ziydi. Ismi, giderek Magnesia, sonrasında da Mani­sa'ya dönüşen şehir, kısa bir süre Saruhan sancağının da merkezi oldu.


Osmanlı süreci başlarında şehzadeler kenti olarak malum Manisa, 17. yüzyılda mühim bir tecim ve kültür merkeziydi. Sul­tan Külliyesi'nin günümüzde Sıhhat Müzesi olarak düzenlenen darüşşifa (sıhhat yurdu) kısmında akıl hastaları tedavi ediliyordu. Kanuni Sultan Süleyman'ın anası olan Ayşe Hafsa Sultan tarafınca yaptırılan bu külliye­nin darüşşifasında Musa Merkez Efendi'nin mesir macunu ürettiği ve hekimlik yapmış olduğu öne sürülür.


İlin güneybatı kesiminde yer edinen Manisa kenti, Gediz Ovası'nın tarımsal ürünlerinin İzmir limanına taşınması amacıyla yabancılar tarafınca 19. yüzyılda işletmeye açılan İz-mir-Kasaba (Turgutlu) Demiryolu'nun yapı­mından sonrasında dağ eteğinden ovaya doğru gelişti. Kurtuluş Savaşı esnasında Yunan işga­linden kurtulduğunda büyük kısımı yanmış ve yıkılmış durumda olan kentin nüfusu 1935'te ama 35 bin kadardı. Afyonkarahisar ve Bandırma'yı İzmir'e bağlayan demiryolla­rının kesiştiği bir kesimde yer edinen kentten İstanbul-İzmir Karayolu da geçer.









Manisa -Saruhanlı


Saruhanlı adından ilk kez Cevat Paşa Zamanı'nde söz edilmektedir.(1754) İlçenin aydınlığa kavuşmuş zamanı Kurtuluş Savaşı ile başlar. 1918 senesinde 150 haneli bir köy olarak görülen ilçe merkezi, 7 Eylül 1922 tarihinde düşman işgalinden kurtulmuştur. Verimli topraklara haiz olması, kısa zamanda nüfusun artışını elde etmiştir.

saruhanli1le6


1945 senesinde Nahiye Teşkilatı, 1953 senesinde bugün Yılmaz Mahallesi diye anılan ve o tarihte 100 haneli bir köy olan Yılmaz Köyü ile birleştikten sonrasında Belediye Teşkilatı kurulmuştur. 1 Nisan 1959 tarihinde çıkarılan 7033 Sayılı Kanunla Saruhanlı merkez olmak suretiyle, İlçe merkezi haline gelmiştir.

saruhanli2th4



İlçe, düz ve verimli bir arazi olan Gediz Ovası üstünde yer alır. Yüz ölçümü 890 kilometrekare, denizden yüksekliği 43 metredir. Akdeniz iklimi tesirinde olup yazları kurak ve sıcak, kışları ılık yağmurludur.

Kuzeydoğu ve doğusunda Akhisar, Gölmarmara; kuzeybatısında Kınık; güneyinde Turgutlu, Ahmetli; güneybatısında Manisa ile sınırlıdır.


Manisa ili Ege Bölgesi'nin gelişmiş illerinden birisidir. Manisa kentinin kuruluşu bundan ortalama 3000 yıl önceye dayanmaktadır. Manisa bir sürü uygarlıklara evsahipliği yapmıştır. Son olarak olarak 1410 senesinde Osmanlı egemenliğine geçmiştir. Tarihte Şehzadeler şehri olarakta bilinmektedir. Manisada gezilecek bölgeler içinde Manisa Kalesi, Sultan Külliyesi, Kybele Kaya Kabartması, Ağlayan Kaya, Spil Dağı Ulusal Parkı, Zeynelzade Kütüphanesi, Balçık Hamamı, Kurşunlu Kaplıcaları sayılabilir. Manisa ilinin ilçeleri Ahmetli, Akhisar, Alaşehir, Demirci, Gölmarmara , Gördeş , Kırkağaç, Sarıgöl, Saruhanlı , Selendi, Soma, Turgutlu, Köprübaşı, Kula, Salihli ilçeleridir.


Dilşeker Hatun Hamamı

images?qtbnANd9GcQoFnQgSk1x RrrUBQD0ivrEHsPnxgyogzj58ogYvF49DtRiomE


1582 senesinde yaptırılan Dilşeker Mahallesi'ndeki zamanı Dilşeker Hatun Hamamı Valilik sonucu ile Cemiyet Ruh Sağlığı Merkezi olarak, şizofreni ve psikiyatri hastalarının tedavilerinde kullanılacak.Manisa Valisi Celalettin Güvenç, Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi tarafınca İl Hususi İdaresi'nden kiralanan Dilşeker Hatun Hamamı'nda 1 Nisan'da başlamış olan hizmetleri yerinde inceledi. Güvenç, bu ortamda meydana getirilen hizmetin Türkiye'de bir ilk olduğuna dikkat çekti. Celal Bayar üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli, İl Sıhhat Müdürü Ziya Tay, Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Ahmet Ayer ve Güven müdürü Adem Aydemir ile beraber Dilşeker Hatun hamamı Cemiyet Ruh Sağlığı Merkezi'ni (TRSM) ziyaret eden Vali Güvenç, zamanı yapının topluma mühim bir hizmeti vermeye devam etmesinden mutlu bulunduğunu kaydetti. Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Ahmet Ayer, Sıhhat Bakanlığı'nın talimatı ile Türkiye'nin 250 noktasına açılacak olan TRSM'nin Türkiye'de 250 noktaya açılacağına dikkat çekerek, 3.'sünün Manisa'da 1 Nisan tarihinden itibaren hizmet vermeye başladığını açıkladı. Ayer, Türkiye'de açılın Cemiyet Ruh Sağlı Merkezlerinin içinde zamanı dokuda meydana getirilen ilk merkezin Manisa'daki yapı bulunduğunu söylemiş oldu.Hastaların hastanedeki tedavilerinin devamını TRSM'de sürdürüleceğine işaret eden Ayer “Hastanemizde tedavileri bitmiş fakat ilaç kullanmaları ve kontrolleri ihtiyaç duyulan şizofreni ve psikiyatri hastalarımızın denetim altında tedavilerini sürdürecekleri Merkezimizde Manisa'da yaşayan 500 hastamız yararlanacak. Şimdilik 40 hasta ile çalışmalarımıza başladık süreç içinde hasta sayımızı arttıracağız.â€dedi. Ayer zamanı yapıdaki tedavinin hastanedeki tedavinin devamı durumunda bulunduğunu ifade ederek, “Burası daha çok danışmanlık hizmetlerinin verildiği bir yer olarak kullanılacak†diye konuştu.TRSM'nin, daha çok hastaya erişmesi açısından sabah ve öğleden sonrasında 2 aşamada hizmet vereceğini vurgulayan Ayer, hastaların evlerinden araçla alınacağını ve merkezdeki terapisinin arkasından evlerine bırakılacağını kaydetti. 18-60 yaş arası hastaların ilaç tedavilerinin kontrolünün yanı sıra, müzik, fotoğraf, el işi şeklinde mevzularda da eğitim almalarını sağlayarak toplumsal gelişimlerini de sağlayacaklarına değinen Ayer “Hastalarımız 2 grup halinde Merkezimize gelmiş olarak 4'er saatlik eğitim alacaklar. Kitap okuyacaklar, el işi yapacaklar, müzik, fotoğraf şeklinde mevzularda eğitim alacaklar. Kurul raporu çıkaracağımız hastalarımızdan herhangi bir ücret talep edilmeyecek.†diye konuştu.Hamamda incelemeler meydana getiren Manisa Valisi Celalettin Güvenç'te Türkiye'de ilk kez yalnız Manisa'da zamanı bir yapının bu maksatla hizmet vermeye başladığını açıkladı. Hususi İdare tarafınca 2006 senesinde restore edilen hamamın valilik kararıyla Ruh Sağlığı Hastanesine kiralandığını hatırlatan Vali Güvenç, “Burada Uzman hekim ve uzman personelle hizmet verilecek. Hamamın resmi açılışını gelecek günlerde yapacağız. Burada bununla birlikte şizofreni derneği ile temasa geçilip onlarında hastalara ve hasta yakınlarına olan ilgisinin artması sağlanacak. Manisa'ya bu yapıyı kazandırdığımız için çok mutluyuz†şeklinde konuştu










Manisa



Zamanı


Manisa'nın malum târihi, Anadolu'da ilk siyâsî birliği kuran Hititlerle başlar (M.Ö. 1450-1200). Hititlerin hâkimiyeti alındaki topraklarda yaşayan İyonlar, bu bölümde İyon medeniyetini kurdular. Hititlerin iç harp ve bölücü faaliyetlerle yıkılmasından sonrasında, Frikyalılar, kısa bir süre bu mıntıkaya başat oldular. M.Ö. 670 senesinde bu bölge Lidyalıların eline geçti. Lidyalılar Kızılırmak'ın batısında kalan tüm Anadolu'ya başat oldular. Lidyalıların başşehri Sardis (Sard), o devrin en mühim ticâret yolu sayılan “Kral Yoluâ€nun Efes'ten sonrasında ikinci büyük ve gelişmiş şehri idi. Lidya Kralı Kroisos (Krezüs) zenginliği ile isim yapmıştır.


M.Ö. 547'de, Pers Kralı Kiros Lidya Devletini ortadan kaldırınca Persler bu bölgeyi de ele geçirdiler. Sard şehrini genel vâlilik (straplık) yaptılar. M.Ö. 333'te Makedonya Kralı İskender, Persleri yenerek Anadolu ve İran'ı ele geçirdi. Pers Devleti bitmiş oldu. İskender'in ölümünden sonrasında, kurduğu imparatorluk komutanları içinde bölme edildi. Bu bölge Anadolu'nun başka kısımları şeklinde Seleukoslar Devletinin payına düştü.


M.Ö. 190 senesinde Romalılar Seleukos Devletine son verdiler. Manisa ve civarını müttefikleri olan Bergama Krallığına verdiler. Bergama Krallığını M.Ö. 130'da Roma Devletine ilhak ettiler. Bu şekilde bu bölge, Roma'nın hâkimiyetine geçti. M.S. 395'te Roma ikiye bölününce tüm Anadolu şeklinde Manisa ve civârı, Şark Roma (Bizans)nın payına düştü. Bu devirde de, Sard birinci derecede büyük bir kent olup, Manisa, ikinci derecede bir şehirdi.


1071 Malazgirt Zaferinden sonrasında Anadolu Fâtihi Süleymân Şah, 1076'da Türkiye Selçukluları Devletini kurdu ve Manisa'yı İzmir Fâtihi Çaka Bey fethetti. Birinci Haçlı Seferinde Bizanslılar Manisa'yı geri aldılar. 1313'te Manisa'yı ikinci defâ Saruhan Bey fethetti. Selçuklu uç beylerinden olan Saruhan Bey, Manisa'yı başşehir yaparak Saruhan Beyliğini kurdu.


1390 senesinde Osmanlı Sultanı Yıldırım Bâyezîd Manisa'yı Osmanlı topraklarına kattı. Tîmûr ile meydana getirilen Ankara Savaşından sonrasında kısa bir süre Saruhan Beyliği tekrardan kuruldu ise de; 1410 senesinde Sultan Çelebi Mehmed Han, Manisa ve çevresini kati şekilde Osmanlı Devleti sınırları içine kattı. Osmanlı devrinde Manisa çok mühim bir şehirdi.


“Taht-ı Saruhan Sancağı†(Vilâyeti) 1451'e kadar merkezi Ankara ve 1451'den sonrasında da merkezi Kütahya olan Anadolu beylerbeyliğine bağlı 14 sancaktan biriydi. Manisa Sancağında 160 yıl 16 veliaht ve şehzâde vâlilik yapmış oldu ve bunlardan biride beşi pâdişah oldu. Yıldırım Bâyezid'in oğlu Ertuğrul Çelebi (1390-1392) şehirde Osmanlıların ilk vâlisi olmuştur. Fâtih Sultan Mehmed, babası Sultan İkinci Murâd, Kânûnî Sultan Süleyman, üçüncü Murâd ve üçüncü Mehmed de Manisa sancakbeyliğinde bulunmuştur. Bu şehzâdeler Manisa'yı îmâr etiler ve pekçok yapıt yaptılar.


On yedinci asır başına kadar sâkin olan Manisa, dış güçlerin teşvik ve tahriki ile 1600'lü yıllarda eşkıyaların yatağı oldu ve sık sık ayaklanmalar ve eşkıya hareketleri meydana geldi. Manisa bu celâli eşkıyaları sebebiyle tam iki asır gelişemedi hattâ bâzı sahalarda gerilemek mecburiyetinde bırakıldı. Bölümde Kalenderoğlu, Yusuf Paşa ve Cennetoğlu şeklinde derebeyler yaşamıştır. On sekizinci asrın sonunda eşkiyalar tamâmen temizlenince, Manisa halkı rahat etti. Demiryolu ile İzmir'e bağlanınca on dokuzuncu asır başlangıcında Anadolu'nun büyük merkezlerinden gelişmiş ve kalabalık bir şehri hâline geldi.


Tanzimattan sonrasında Manisa “Saruhan†ismi ile merkezi İzmir olan (Aydın) vilâyetinin 5 sancağından birisi olmuştur. 1833'te Mısır vâlisi Mehmed Ali Paşanın oğlu Kavalalı İbrahim Paşa, kısa bir süre Manisa'yı işgâl etmiştir.


Birinci Dünyâ Harbinden sonrasında Avrupalı ülkelerin teşviki ile Anadolu'ya çıkan Yunan birlikleri, Manisa'yı işgal etmişler ve Manisa, 3 yıl 3 ay 12 gün (26 Mayıs 1919-8 Eylül 1922) Yunan işgalinde kalmıştır. Türklerin büyük bölümü Manisa'yı terk etmiştir. Yunan ordusu bozguna uğrayıp geri çekilirken, Manisa'da bulunan 12 bin binânın 8 binini yakıp yıkmıştır.


Cumhûriyetin îlânından sonrasında sancaklara (vilâyet) il adı verilince Saruhan da il olmuş, 1927'de şehrin ismi Manisa olarak değiştirilmiştir. Türkiye Cumhûriyetinin yedinci cumhurbaşkanı Kenan Evren 1918 senesinde Manisa'nın Alaşehir ilçesinde doğmuştur.







  • Akhisar - Manisa


  • Alaşehir - Manisa


  • Demirci - Manisa


Kaynak:msxlabs.org

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Manisa
Manisa
http://img184.imageshack.us/img184/8290/niobehw1.jpg
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/manisa.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/manisa.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content