bir dizenin bir ifadenin taşıdığı ve onlardan herkesin anladığı gerçek ya da mecaz anlama, asıl anlamı yanında taşıyan bir isme, bir ...
bir dizenin bir ifadenin taşıdığı ve onlardan herkesin anladığı gerçek ya da mecaz anlama, asıl anlamı yanında taşıyan bir isme, bir atasözüne, ayete, hadise, olaya, bir şeyi onun özelliklerini çağrıştıracak sözcük ya da sözcük gruplarının veya dizelerin içine yerleştirmeye mazmun denir.
örnek:
çıhma yârim giceler ağyar te'nından sakın
sen meh-i evc-i melâhatsin bu noksândır sana
fuzulî
(sevgilim, gece yarıları dışarı çıkma, yabancıların ayıplarından sakın. sen güzellik göğünün en yüksek yerindeki dolunaysın, gece çıkmak sana yakışmaz, kusur sayılır.)
fuzulinin bu beytinde sevgili, güzelliğin doruğundaki aya benzetiliyor. ayın en güzel hali dolunaydır. dolunay güneşin batmasından önce doğar. dolunayın gece yarısı çıkması ay tutulmasıyla olabilir. ay tutulduğunda noksandır, kusurludur, güzelliğini kaybeder. fuzulî, bu beytinde "noksan" ve "ta'n" sözcükleriyle bir ay tutulması mazmunu yapıyor.
Lugat 2000 Sözlük - Türkçe-İngilizce-Almanca-Fransızca Sözlük
Sözlük Nedir? Sözlük Hakkında
Mazmun Nedir?
MAZMUN a. (ar. mazmun). Esk.
1. Gizli anlam, kavram: "Açıldı gonca tomarı ve malum oldu mazmunu" (Fuzuli, XVI. yy.),
2. Ödenmesi gereken şey: "Emânet mazmûn değildir" (Mecelle-i ahkâm-/ ad- liye' den).
*-*Ed. Tümcelerin, dizelerin, deyimlerin içerdikleri ve onlardan herkesin anladığı gerçek ve mecazi anlam. || Divan şiirinde bir şeyi, niteliklerini ya da onu çağrıştıracak sözcük ve kavramları dile getirerek gizlemek. (Bk. ansikl. böl.)
*-*ANSİKL. Ed. Divan şairleri, sözcüklerin çağrıştırdığı öteki anlamlarını kullanarak, telmihler yaparak, iham, tevriye, iştikak gibi söz ve anlam sanatlarına başvurarak şiirlerinde türlü mazmunlara yer veriyorlardı. Örneğin Fuzuli'nin "Çıkma yârim geceler ağyar tabından sakın. Sen meh-i ev-i melâhatsin bu noksandır sana" (Ey sevgilim, geceleri sokağa çıkma, başkalarının seni ayıplamasından sakın. Sen güzelliğin en yüksek noktasında bulunan bir aysın, bu senin için bir noksan olur)†beytinin gizlediği mazmunu Prof. Dr. A.N. Tarlan şöyle açıklamaktadır: Beyitteki “yârim†sözcüğünün "yarım" diye de okunması, "... gece yarıları çıkma...", "...geceleri yarım olarak çıkma...†anlamlarını düşündürmektedir. Bu anlamlar ve “güzelliğin en yüksek noktasında bulunan ay" bir arada, ay tutulmasına işaret etmektedir Ayın güzelliğinin en yüksek noktasında bulunduğu durumu dolunaydır. Ancak dolunay gece yarısı ortaya çıkmaz. Gece yarısı dolunayın yarım olarak görünmesi ise ay tutulması demektir. Eskiden ay tutulması sırasında teneke çalınır, taş atılırdı. Şairin, "başkalarının ayıplaması†dediği budur. Ayıplanmak ve dolunayın yarım olarak görünmesi birer kusurdur. Dolunayın gece yarısı doğması da, sevgilinin güzelliğinin noksanının bulunması da düşünülemez. Bu kadar karmaşık mazmunların kavranması divan şiirine ilişkin özel bilgileri de gerektirir. Mazmunların pek çoğu ortak nitelikteydi. Şairlerin bu ortak mazmunları başkalarından daha ustaca söylemesi başarı sayılıyordu. Ancak daha önce kullanılmamış (bikr-i mazmun) olması da bir övünme ve övülme nedeni oluyordu.
1. Gizli anlam, kavram: "Açıldı gonca tomarı ve malum oldu mazmunu" (Fuzuli, XVI. yy.),
2. Ödenmesi gereken şey: "Emânet mazmûn değildir" (Mecelle-i ahkâm-/ ad- liye' den).
*-*Ed. Tümcelerin, dizelerin, deyimlerin içerdikleri ve onlardan herkesin anladığı gerçek ve mecazi anlam. || Divan şiirinde bir şeyi, niteliklerini ya da onu çağrıştıracak sözcük ve kavramları dile getirerek gizlemek. (Bk. ansikl. böl.)
*-*ANSİKL. Ed. Divan şairleri, sözcüklerin çağrıştırdığı öteki anlamlarını kullanarak, telmihler yaparak, iham, tevriye, iştikak gibi söz ve anlam sanatlarına başvurarak şiirlerinde türlü mazmunlara yer veriyorlardı. Örneğin Fuzuli'nin "Çıkma yârim geceler ağyar tabından sakın. Sen meh-i ev-i melâhatsin bu noksandır sana" (Ey sevgilim, geceleri sokağa çıkma, başkalarının seni ayıplamasından sakın. Sen güzelliğin en yüksek noktasında bulunan bir aysın, bu senin için bir noksan olur)†beytinin gizlediği mazmunu Prof. Dr. A.N. Tarlan şöyle açıklamaktadır: Beyitteki “yârim†sözcüğünün "yarım" diye de okunması, "... gece yarıları çıkma...", "...geceleri yarım olarak çıkma...†anlamlarını düşündürmektedir. Bu anlamlar ve “güzelliğin en yüksek noktasında bulunan ay" bir arada, ay tutulmasına işaret etmektedir Ayın güzelliğinin en yüksek noktasında bulunduğu durumu dolunaydır. Ancak dolunay gece yarısı ortaya çıkmaz. Gece yarısı dolunayın yarım olarak görünmesi ise ay tutulması demektir. Eskiden ay tutulması sırasında teneke çalınır, taş atılırdı. Şairin, "başkalarının ayıplaması†dediği budur. Ayıplanmak ve dolunayın yarım olarak görünmesi birer kusurdur. Dolunayın gece yarısı doğması da, sevgilinin güzelliğinin noksanının bulunması da düşünülemez. Bu kadar karmaşık mazmunların kavranması divan şiirine ilişkin özel bilgileri de gerektirir. Mazmunların pek çoğu ortak nitelikteydi. Şairlerin bu ortak mazmunları başkalarından daha ustaca söylemesi başarı sayılıyordu. Ancak daha önce kullanılmamış (bikr-i mazmun) olması da bir övünme ve övülme nedeni oluyordu.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR