menzil isim, eskimiş Arapça menzil 1 . Yolculukta dinlenmek amacıyla durulan yer, konak: "Tanrı yardımcı olsun gayri yold...
menzil
isim, eskimiş Arapça menzil
1 . Yolculukta dinlenmek amacıyla durulan yer, konak:
2 . İki konak arasındaki uzaklık.
3 . Bir günlük yol.
4 . askerlik Bir merminin ulaşabildiği uzaklık, erim (I):
"Top menzili."- .
5 . askerlik Ordunun cephe gerisi işlerinin bütünü:
"Ne yedi ne içti, bir menzil subayının bütün gayreti ile çalıştı."- F. R. Atay.
6 . tarih At değiştirmek veya konaklamak için kervanların ve posta tatarlarının indikleri bina veya han.
7 . tarih Ok atma yarışlarında erişilen mesafe:
"Sonra yine menzil ölçülmüş, yeni bir rekor kırdığı anlaşılmıştır."- S. Birsel
MENZİL a. (ar. nüzul'den menzil).
1. Eskiden kervanların, posta tatarlarının yolculukta konakladıkları, at değiştirdikleri konaklama yeri; konak.
2. İki konaklama yeri arasındaki uzaklık; konak.
3. Ordunun cephe gerisindeki işleri ve etkinliklerinin tümü: Menzil komutanlığı.
4. Bir merminin ulaşabildiği uzaklık: Atış menzilinin dışına çıkmak. (Eşanl. ERİM.)
5. Ulaşılmak istenen hedef, amaç, erek.
6. Eskiden posta tatarlarının at değiştirebilmeleri için yedek atların bulundurulduğu yer.
7. Esk. Ev, ikametgâh.
8. Menziline varmak, ereğine ulaşmak.
*-*Esk. Menzilgâh, menzilgeh, menzil-hane, konaklanan yer. || Menzil-şinas, konak yerlerini iyi bilen kimse. || Menzil-i külli, varılacak noktaya kadar olan tüm mesafe.
*-*Ask. Herhangi bir silahın mermisini atabileceği uzaklık. || Birliklerin yürüyüş sonunda büyük mola için konakladıkları bölge (konak.) || Menzil sahası komutanlığı - YURTİÇİ- BÖLGE KOMUTANLIĞI.
*-*Ask. tar. Menzil cetveli, topçulukta top güllelerinin gideceği her uzaklık (menzil) için ayrı bir barut hakkı vardı; bunu gösteren çizelgelere osmanlı ordusunda bu ad verilirdi.
*-*Esk. sil. Menzil açmak, okçulukta yeni bir menzil kurmak. || Menzil almak ya da menzil atmak, oku daha önce dikilmiş bir nişan taşından uzağa atıp rekor kırmak. (Bu tür rekorları kıranlara da menzil sahibi denirdi.) || Menzil atışı, eski türk okçuluk sporunda uzak mesafelere yapılan atışlara verilen ad. (Çeşitli yer ve rüzgâr yönlerine göre yapılır ve bu yönlere göre adlandırılan rekorları bulunurdu. Tüm rekorların en büyüğü, kemankeş Tozkoparan Ahmet Ağa'nın 1 281 gez [812 m 40 cm] mesafelik derecesidir.) || Menzil bozmak, okçulukta rekor kırmak. (Okçular huzurunda yapılan ok atışları sırasında, önceki menzili geçenin okunun düştüğü yere menzil, yani taş dikilir ve yarışmacılar arasında bunu da geçen olursa taşın yeri değiştirilirdi.) || Menzil dikmek, okçuluk yarışmalarında en iyi dereceyi belirlemek için taş dikmek. (Bu rekorun altı ay içinde yenilenmesi gerekirdi.) || Menzil taşı, okun düştüğü yere dikilen taş. (Taşın dikilmesi için mutlaka bir rekor kırılması gerekir, taşın üzerine rekor kıranın adı ve rekorun kırıldığı tarih yazılırdı.)
*-*Esk. ulaş. Menzil atı, Osmanlılar'da posta ve haberleşmede kullanılan atlar. (Menzil atları her menzilde her an harekete hazır bulundurulurdu. Haberciler, bu atlarla iki menzil arasını hiç durmaksızın alırlar, ikinci menzilde at değiştirirlerdi. Bu işler Menzil halifeliği kalemi tarafından yürütülürdü.)
*-*Kur. tar. Osmanlılar'da hareket halindeki bir ordunun, bir kervanın, posta ve haberleşme işlerinde çalışan habercilerin belli bir yol (30-40 km) aldıktan sonra at değiştirmek, geceyi geçirmek ya da dinlenmek için konakladıkları yer. (Bk. ansikl. böl.) I| Menzil emini, osmanlı ordusunun konaklayacağı menzilleri ve bu menzillerde gerekli zahireyi hazırlamakla görevli kişi. (Nüzul emini de denirdi.) || Menzil halifesi kalemi, menzil ve postacılık işleri ve bu işler ile ilgili masraflara bakmakla görevli daire. (Mevkufat kalemi'ne bağlı dört halifelikten biriydi ve başında bulunan görevliye menzil halifesi denirdi.)
*-*Tasav. Bir tarikata giren kimsenin hakikate ulaşabilmesi için geçmesi gerekli manevi duraklar.
*-*ANSİKL. Kur. tar. Osmanlılar'da gerek Rumeli, gerekse Anadolu'da çok düzenli bir menzil teşkilatı vardı. Özellikle ordu harekete geçmeden önce menzillerin bulundukları bölgenin kadı ve yöneticilerine fermanlar gönderilerek menzillerde gerekli yiyecek ve araç gereç depolanması em- redilirdi. Sefer zamanında köylü zahiresini rayiç bedel üzerinden menzillere satmak zorundaydı; buna, sürsat usulü denirdi. Köylüden zahire sağlanamadığı durumlarda da, belli tutarda para vergi olarak alınırdı; buna da sürsat akçesi denirdi. Posta ve haberleşme işlerini yerine getiren tatarların ve ulakların ücretleri ise, tekâlifi örfiye olarak halktan tahsil edilirdi.
Kaynak: Büyük Larousse
1. Eskiden kervanların, posta tatarlarının yolculukta konakladıkları, at değiştirdikleri konaklama yeri; konak.
2. İki konaklama yeri arasındaki uzaklık; konak.
3. Ordunun cephe gerisindeki işleri ve etkinliklerinin tümü: Menzil komutanlığı.
4. Bir merminin ulaşabildiği uzaklık: Atış menzilinin dışına çıkmak. (Eşanl. ERİM.)
5. Ulaşılmak istenen hedef, amaç, erek.
6. Eskiden posta tatarlarının at değiştirebilmeleri için yedek atların bulundurulduğu yer.
7. Esk. Ev, ikametgâh.
8. Menziline varmak, ereğine ulaşmak.
*-*Esk. Menzilgâh, menzilgeh, menzil-hane, konaklanan yer. || Menzil-şinas, konak yerlerini iyi bilen kimse. || Menzil-i külli, varılacak noktaya kadar olan tüm mesafe.
*-*Ask. Herhangi bir silahın mermisini atabileceği uzaklık. || Birliklerin yürüyüş sonunda büyük mola için konakladıkları bölge (konak.) || Menzil sahası komutanlığı - YURTİÇİ- BÖLGE KOMUTANLIĞI.
*-*Ask. tar. Menzil cetveli, topçulukta top güllelerinin gideceği her uzaklık (menzil) için ayrı bir barut hakkı vardı; bunu gösteren çizelgelere osmanlı ordusunda bu ad verilirdi.
*-*Esk. sil. Menzil açmak, okçulukta yeni bir menzil kurmak. || Menzil almak ya da menzil atmak, oku daha önce dikilmiş bir nişan taşından uzağa atıp rekor kırmak. (Bu tür rekorları kıranlara da menzil sahibi denirdi.) || Menzil atışı, eski türk okçuluk sporunda uzak mesafelere yapılan atışlara verilen ad. (Çeşitli yer ve rüzgâr yönlerine göre yapılır ve bu yönlere göre adlandırılan rekorları bulunurdu. Tüm rekorların en büyüğü, kemankeş Tozkoparan Ahmet Ağa'nın 1 281 gez [812 m 40 cm] mesafelik derecesidir.) || Menzil bozmak, okçulukta rekor kırmak. (Okçular huzurunda yapılan ok atışları sırasında, önceki menzili geçenin okunun düştüğü yere menzil, yani taş dikilir ve yarışmacılar arasında bunu da geçen olursa taşın yeri değiştirilirdi.) || Menzil dikmek, okçuluk yarışmalarında en iyi dereceyi belirlemek için taş dikmek. (Bu rekorun altı ay içinde yenilenmesi gerekirdi.) || Menzil taşı, okun düştüğü yere dikilen taş. (Taşın dikilmesi için mutlaka bir rekor kırılması gerekir, taşın üzerine rekor kıranın adı ve rekorun kırıldığı tarih yazılırdı.)
*-*Esk. ulaş. Menzil atı, Osmanlılar'da posta ve haberleşmede kullanılan atlar. (Menzil atları her menzilde her an harekete hazır bulundurulurdu. Haberciler, bu atlarla iki menzil arasını hiç durmaksızın alırlar, ikinci menzilde at değiştirirlerdi. Bu işler Menzil halifeliği kalemi tarafından yürütülürdü.)
*-*Kur. tar. Osmanlılar'da hareket halindeki bir ordunun, bir kervanın, posta ve haberleşme işlerinde çalışan habercilerin belli bir yol (30-40 km) aldıktan sonra at değiştirmek, geceyi geçirmek ya da dinlenmek için konakladıkları yer. (Bk. ansikl. böl.) I| Menzil emini, osmanlı ordusunun konaklayacağı menzilleri ve bu menzillerde gerekli zahireyi hazırlamakla görevli kişi. (Nüzul emini de denirdi.) || Menzil halifesi kalemi, menzil ve postacılık işleri ve bu işler ile ilgili masraflara bakmakla görevli daire. (Mevkufat kalemi'ne bağlı dört halifelikten biriydi ve başında bulunan görevliye menzil halifesi denirdi.)
*-*Tasav. Bir tarikata giren kimsenin hakikate ulaşabilmesi için geçmesi gerekli manevi duraklar.
*-*ANSİKL. Kur. tar. Osmanlılar'da gerek Rumeli, gerekse Anadolu'da çok düzenli bir menzil teşkilatı vardı. Özellikle ordu harekete geçmeden önce menzillerin bulundukları bölgenin kadı ve yöneticilerine fermanlar gönderilerek menzillerde gerekli yiyecek ve araç gereç depolanması em- redilirdi. Sefer zamanında köylü zahiresini rayiç bedel üzerinden menzillere satmak zorundaydı; buna, sürsat usulü denirdi. Köylüden zahire sağlanamadığı durumlarda da, belli tutarda para vergi olarak alınırdı; buna da sürsat akçesi denirdi. Posta ve haberleşme işlerini yerine getiren tatarların ve ulakların ücretleri ise, tekâlifi örfiye olarak halktan tahsil edilirdi.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR