Mimar Sinan'ın İslam mimarisine katkıları nelerdir? CAMİLERİN MİMARI Sinan, Osmanlı mimarlığında en önemli mekân olan camile...
Mimar Sinan'ın İslam mimarisine katkıları nelerdir?
CAMİLERİN MİMARI
Sinan, Osmanlı mimarlığında en önemli mekân olan camilerin tasarımına önemli katkıları olan bir mimardır. Mimarbaşlığa getirildikten sonra yaptığı ilk cami olan Haseki (1539), dönemin geleneksel bir mekânını yansıtır, herhangi bir yenilik ortaya koyamaz. Ancak bundan sonra hemen ele aldığı üsküdar'daki Mihrimah Camisi (1540?-48), kubbeyi üç yandan saran yarım kubbeleriyle bir sıçrama noktası olur; yapıyı bitirmeden de Şehzade Camisi'ne (1543-1548) geçer. Sinan, dört dayanaklı, tek kubbeli yapılardan başlayıp, yarım kubbeler ekleyerek mekânı zenginleştirmiş ve giderek orta mekânı yükselterek yapıyı bir piramit içine almıştır. Şehzade Camisi, dört yarım kubbesiyle kare tabana oturan merkezi kubbenin en gelişmiş örneğidir. Camide, dört ayağı destekleyen payandalar, içeride ve dışarıda bir tasarım elemanı olarak ustaca kullanılır. Oysa payandalar sadece destek amacıyla kullanılsaydı çok kaba durabilirlerdi. Sinan, bu payandaları daha sonra Süleymaniye ve Selimiye camilerinde de kullanır.
Süleymaniye'den sonra Sinan, Edirne'de gördüğü üç Şerefeli Camisi'nin etkisiyle altıgen şema üzerinde pek çok deneme yapar. Bu denemelerde, daha önce devamlı uygulamaya çalıştığı merkezi simetrik mekân şemasından farklı olarak mekânın enine yayıldığını görüyoruz. Sinan'ın fark ettiği bir başka durum ise altıgen şemada, dikdörtgen mekânın, kubbe ve yarım kubbelerle sorunsuz olarak örtülmesidir. Her ne kadar altıgen şemayı sevmiş görünüyorsa da Sinan'ın, zaman zaman tekrar kare plana döndüğünü izliyoruz. Ancak her dönüş yenilik ve atılım doludur.
Sinan, arayışlarına devam etmeyi hiç bırakmaz. Sekizgen tabana oturan kubbesiyle Rüstem Paşa Camisi, yeni bir tasarımın ürünüdür. Denediği bu şema, Edirne'deki Selimiye Camisi'nde olgunluğa ulaşır. Osmanlı mimarlığının çok sevilen bir eseri olduğu kadar, Sinan'ın da en beğendiği yapı olan Selimiye Camisi ile Ayasofya'yı geçme arzusuna gerçekten ulaşmıştır. Taşıyıcı sistem güvenli, mekân anıtsal bir kubbe altında yalın ve bütündür. Altıgen ve sekizgen şemaların hem mekân, hem taşıyıcılık bakımından Ayasofya ile benzerliği yoktur. Selimiye'de anıtsal boyutlarda kullanılan sekizgen şema ile Ayasofya artık simge yapı olmaktan çıkmıştır.
DEVAMI
Mimar Sinan
Mimar Sinan üniversitesi
Mimar Sinan ve Mimar Kemalettin arasındaki benzer yönler ve farklı yönler nelerdir?
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Sinan, Osmanlı mimarlığında en önemli mekân olan camilerin tasarımına önemli katkıları olan bir mimardır. Mimarbaşlığa getirildikten sonra yaptığı ilk cami olan Haseki (1539), dönemin geleneksel bir mekânını yansıtır, herhangi bir yenilik ortaya koyamaz. Ancak bundan sonra hemen ele aldığı üsküdar'daki Mihrimah Camisi (1540?-48), kubbeyi üç yandan saran yarım kubbeleriyle bir sıçrama noktası olur; yapıyı bitirmeden de Şehzade Camisi'ne (1543-1548) geçer. Sinan, dört dayanaklı, tek kubbeli yapılardan başlayıp, yarım kubbeler ekleyerek mekânı zenginleştirmiş ve giderek orta mekânı yükselterek yapıyı bir piramit içine almıştır. Şehzade Camisi, dört yarım kubbesiyle kare tabana oturan merkezi kubbenin en gelişmiş örneğidir. Camide, dört ayağı destekleyen payandalar, içeride ve dışarıda bir tasarım elemanı olarak ustaca kullanılır. Oysa payandalar sadece destek amacıyla kullanılsaydı çok kaba durabilirlerdi. Sinan, bu payandaları daha sonra Süleymaniye ve Selimiye camilerinde de kullanır.
Süleymaniye'den sonra Sinan, Edirne'de gördüğü üç Şerefeli Camisi'nin etkisiyle altıgen şema üzerinde pek çok deneme yapar. Bu denemelerde, daha önce devamlı uygulamaya çalıştığı merkezi simetrik mekân şemasından farklı olarak mekânın enine yayıldığını görüyoruz. Sinan'ın fark ettiği bir başka durum ise altıgen şemada, dikdörtgen mekânın, kubbe ve yarım kubbelerle sorunsuz olarak örtülmesidir. Her ne kadar altıgen şemayı sevmiş görünüyorsa da Sinan'ın, zaman zaman tekrar kare plana döndüğünü izliyoruz. Ancak her dönüş yenilik ve atılım doludur.
Sinan, arayışlarına devam etmeyi hiç bırakmaz. Sekizgen tabana oturan kubbesiyle Rüstem Paşa Camisi, yeni bir tasarımın ürünüdür. Denediği bu şema, Edirne'deki Selimiye Camisi'nde olgunluğa ulaşır. Osmanlı mimarlığının çok sevilen bir eseri olduğu kadar, Sinan'ın da en beğendiği yapı olan Selimiye Camisi ile Ayasofya'yı geçme arzusuna gerçekten ulaşmıştır. Taşıyıcı sistem güvenli, mekân anıtsal bir kubbe altında yalın ve bütündür. Altıgen ve sekizgen şemaların hem mekân, hem taşıyıcılık bakımından Ayasofya ile benzerliği yoktur. Selimiye'de anıtsal boyutlarda kullanılan sekizgen şema ile Ayasofya artık simge yapı olmaktan çıkmıştır.
DEVAMI
YORUMLAR