muamma isim (muamma Arapça mu¤ammÂ¥ 1 . Bilmece: "Eski hanımlar, evlatların zihinlerini bilmek için muammalara başvururlar...
muamma
isim (muamma Arapça mu¤ammÂ¥
isim (muamma Arapça mu¤ammÂ¥
1 . Bilmece:
"Eski hanımlar, evlatların zihinlerini bilmek için muammalara başvururlardı."- A. Rasim.
2 . edebiyat Âşıklık geleneğinde manzum bilmece.
3 . mecaz Anlaşılmayan, bilinmeyen şey:
"Ruhu uykuda farz ettiğim hanım bana pek yaman bir muamma benzer biçimde geldi."- H. E. Adıvar.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
muamma asmak
Sagopa Kajmer - Muamma
MUAMMA a (ar ta'miye'den muramma).
1. Esk. Anlaşılması güç söz, bilmece: "Zanneder âşıkı divane muammâ söyler" (Y. K. Beyatlı).
2. Zor anlaşılır, çözümlenmesi güç şey
—Ed. Karşılığı Tanrı'nın sıfatlarından birisi (cebbar, settar vb.) ya da bir insan ismi olan manzum bilmece. (Bk. ansikl. böl.). || Muamma asma, halk edebiyatında manzum bilmece düzenleyerek çözülmesi için âşık kahvesinin duvarına asma. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL. Divan edebiyatında muamma, bir devlet büyüğünün, ünlü bir din ya da tasavvuf adamının, daha yaygın olarak da şairin sevgilisinin (mahbup) ismini kapsar. Örn.: "Bende yok sabr ü sükûn sende vefadan zerre. İki yoktan ne çıkar fikr edelim bir kerre" (Nabi). Farsçada olumsuzluk ve yokluk bildiren ("sız†anlamına gelen) "na†ve "bi†öneklerinin bir araya gelmesinden "Nabi†ismi çıkmaktadır. Divan edebiyatında, insan ismi haricinde, başka şeyler üstüne düzenlenen bilmeceler de vardı; bunlara lugaz ismi verilirdi.
Muamma, ilkin fars edebiyatında, ora dan öğrenilerek türk divan edebiyatında düzenlenmiştir. Her iki edebiyatta da muammanın düzenlenmesi ve çözülmesi kurallarını gösteren kitaplar yazılmıştır. Türk edebiyatında Edirneli Emrullah Emri (öl. 1574), muamma yazmayı meslek haline getirmiştir. Bu yolda ürün veren şairler, yazdıkları muammaları divanlarının sonunda “muammiyat" (muammalar) genel başlığı altında toplamışlardır.
*Muamma asma. Halk edebiyatında muamma, yalnız insan isimleri üstüne değildir, başka şeyler üstüne de düzenlenir. Bir köye, kasabaya, şehre giden bir âşık (saz şairi), çözülmesini istediği bir muammayı, âşıkların uğramış olduğu kahvenin ya da hanın duvarına asar, bunun çözülmüş biçimini kapalı bir zarf içinde kahveciye ya da hancıya bırakır; muammayı çözene verilmek suretiyle bir ödül konurdu. Muammayı asan âşık belirgin günde kahve halkına muammayı çözen olup olmadığını nazımla sorar; eğer yoksa, kendisi gene nazımla çözer; eğer başkası tarafınca çözülürse, zarf içindeki çözümle karşılaştırılır; toplanan “saçı" (bahşiş) bölüşülür; karşılıklı şiirler okunması mümkün, eğlence düzenlenirdi. Örn. "Anasında yok babasında var / Kardaşında yok bacısında var/Anaya değmez babaya kıymet/Değere değmez değmeze kıymet / Vallaha değmez bi İlaha kıymet" ("ana", "kardeşâ€ sözcüklerinde olmayan, baba", "kız kardeş" sözcüklerinde bulunan, "b" harfidir. "Anaâ€, “değerâ€, “yallah†sözcükleri söylenirken birbirine değmeyen, “baba", "değmezâ€, “billah" sözcükleri söylenirken birbirine değen ise “dudak" tır).
Kaynak: Büyük Larousse
1. Esk. Anlaşılması güç söz, bilmece: "Zanneder âşıkı divane muammâ söyler" (Y. K. Beyatlı).
2. Zor anlaşılır, çözümlenmesi güç şey
—Ed. Karşılığı Tanrı'nın sıfatlarından birisi (cebbar, settar vb.) ya da bir insan ismi olan manzum bilmece. (Bk. ansikl. böl.). || Muamma asma, halk edebiyatında manzum bilmece düzenleyerek çözülmesi için âşık kahvesinin duvarına asma. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL. Divan edebiyatında muamma, bir devlet büyüğünün, ünlü bir din ya da tasavvuf adamının, daha yaygın olarak da şairin sevgilisinin (mahbup) ismini kapsar. Örn.: "Bende yok sabr ü sükûn sende vefadan zerre. İki yoktan ne çıkar fikr edelim bir kerre" (Nabi). Farsçada olumsuzluk ve yokluk bildiren ("sız†anlamına gelen) "na†ve "bi†öneklerinin bir araya gelmesinden "Nabi†ismi çıkmaktadır. Divan edebiyatında, insan ismi haricinde, başka şeyler üstüne düzenlenen bilmeceler de vardı; bunlara lugaz ismi verilirdi.
Muamma, ilkin fars edebiyatında, ora dan öğrenilerek türk divan edebiyatında düzenlenmiştir. Her iki edebiyatta da muammanın düzenlenmesi ve çözülmesi kurallarını gösteren kitaplar yazılmıştır. Türk edebiyatında Edirneli Emrullah Emri (öl. 1574), muamma yazmayı meslek haline getirmiştir. Bu yolda ürün veren şairler, yazdıkları muammaları divanlarının sonunda “muammiyat" (muammalar) genel başlığı altında toplamışlardır.
*Muamma asma. Halk edebiyatında muamma, yalnız insan isimleri üstüne değildir, başka şeyler üstüne de düzenlenir. Bir köye, kasabaya, şehre giden bir âşık (saz şairi), çözülmesini istediği bir muammayı, âşıkların uğramış olduğu kahvenin ya da hanın duvarına asar, bunun çözülmüş biçimini kapalı bir zarf içinde kahveciye ya da hancıya bırakır; muammayı çözene verilmek suretiyle bir ödül konurdu. Muammayı asan âşık belirgin günde kahve halkına muammayı çözen olup olmadığını nazımla sorar; eğer yoksa, kendisi gene nazımla çözer; eğer başkası tarafınca çözülürse, zarf içindeki çözümle karşılaştırılır; toplanan “saçı" (bahşiş) bölüşülür; karşılıklı şiirler okunması mümkün, eğlence düzenlenirdi. Örn. "Anasında yok babasında var / Kardaşında yok bacısında var/Anaya değmez babaya kıymet/Değere değmez değmeze kıymet / Vallaha değmez bi İlaha kıymet" ("ana", "kardeşâ€ sözcüklerinde olmayan, baba", "kız kardeş" sözcüklerinde bulunan, "b" harfidir. "Anaâ€, “değerâ€, “yallah†sözcükleri söylenirken birbirine değmeyen, “baba", "değmezâ€, “billah" sözcükleri söylenirken birbirine değen ise “dudak" tır).
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR