muhatap -bı isim (muha:tap) Arapça mu¬¥µab Kendisine söz söylenilen kimse, kendisiyle konuşulan kimse. Atasözü, deyim ve birle...
muhatap -bı
isim (muha:tap) Arapça mu¬¥µab
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
muhatap olmak
Muhatap:İletişim kurulan kişi
Muhatap olunan kişileri doğru seçmek, insanı doğruya yöneltir..Ebru Salkım
Muhatap olunan kişileri doğru seçmek, insanı doğruya yöneltir..Ebru Salkım
MUHATAP a. (ar. g/fab'tan muba(ab).
1. Kendisine söz söylenen; kendisiyle konuşulan kimse: Muhatabının tepkilerini ölçmek. Sen benim muhatabım değilsin.
2. Bir şeye muhatap olmak, kendisine söz söylenmek, kendisiyle konuşulmak, hitap edilmek; bir tutum, bir davranış vb. (genellikle de olumsuz) karşısında kalmak: Sonunda bütün o bayağı davranışlara ben muhatap oldum,
—Kur, tar, Huzur dersine katılıp dinleyici olarak hazır bulunan ulema, (Bk. anslkl, böl.)
—Tic. huk, Poliçe ya da çekte ödeme yükümlülüğünde olan kişi, (Poliçede muhatap, poliçeyi kabul ettikten sonra asıl borçlu durumuna girer,)
—ANSİKL, Kur, tar. Huzur hocası da denen mukarrlrler gibi, muhatapları da şeyhülislamlık, ramazan ayının ilk haftasında sayıları on dördü geçmemek üzere medrese eğitimi görmüş olanlar arasından seçerdi. Dersi hazırlayan mukarrir ile muhataplar, önce Dolmabahçe camisi'nde bir toplantı yaparak günün dersini görüşürler, ikindi namazından sonra da mukarririn ardı sıra saraya kadar yürüyüp padişahın huzuruna çıkarlardı. Ders vermeye başlayan mukarrir, bir aralık sırası geldiğinde kendisine konuyla ilgili soru yönelten birinci muhatabı yanıtlar ve dersi sürdürürdü. Daha sonra ikinci muhatabın da sorusunu yanıtlar ve üçüncü muhataba soru yöneltme fırsatı pek düşmezdi, öteki muhataplar sonuna kadar ses çıkarmaksızın verilen dersi dinlerlerdi, Ders bir dua ile sona erince, mukarrirle muhatapların ceplerine kese içinde birer atiye, sırtlarına cüppe ve bellerine kuşak verilirdi. Mukarrirler siyah, muhataplar ise mavi cüppe giyerlerdi, Huzur dersleri saltanatın sonuna kadar sürdü.
1. Kendisine söz söylenen; kendisiyle konuşulan kimse: Muhatabının tepkilerini ölçmek. Sen benim muhatabım değilsin.
2. Bir şeye muhatap olmak, kendisine söz söylenmek, kendisiyle konuşulmak, hitap edilmek; bir tutum, bir davranış vb. (genellikle de olumsuz) karşısında kalmak: Sonunda bütün o bayağı davranışlara ben muhatap oldum,
—Bank, Bir senet, poliçe ya da çeki vadesinde ödemekle yükümlü olan kişi,
—Esk, dllbilg, İkinci kişi,
—Esk, dllbilg, İkinci kişi,
—Tic. huk, Poliçe ya da çekte ödeme yükümlülüğünde olan kişi, (Poliçede muhatap, poliçeyi kabul ettikten sonra asıl borçlu durumuna girer,)
—ANSİKL, Kur, tar. Huzur hocası da denen mukarrlrler gibi, muhatapları da şeyhülislamlık, ramazan ayının ilk haftasında sayıları on dördü geçmemek üzere medrese eğitimi görmüş olanlar arasından seçerdi. Dersi hazırlayan mukarrir ile muhataplar, önce Dolmabahçe camisi'nde bir toplantı yaparak günün dersini görüşürler, ikindi namazından sonra da mukarririn ardı sıra saraya kadar yürüyüp padişahın huzuruna çıkarlardı. Ders vermeye başlayan mukarrir, bir aralık sırası geldiğinde kendisine konuyla ilgili soru yönelten birinci muhatabı yanıtlar ve dersi sürdürürdü. Daha sonra ikinci muhatabın da sorusunu yanıtlar ve üçüncü muhataba soru yöneltme fırsatı pek düşmezdi, öteki muhataplar sonuna kadar ses çıkarmaksızın verilen dersi dinlerlerdi, Ders bir dua ile sona erince, mukarrirle muhatapların ceplerine kese içinde birer atiye, sırtlarına cüppe ve bellerine kuşak verilirdi. Mukarrirler siyah, muhataplar ise mavi cüppe giyerlerdi, Huzur dersleri saltanatın sonuna kadar sürdü.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR