MUKABİL sıf. (ar. mukabil). 1. Bir şeye karşılık olarak yapılan, karşı: Mukabil saldırı. 2. Bir şeyin karşısında bulunan, onunla ka...
MUKABİL sıf. (ar. mukabil).
1. Bir şeye karşılık olarak yapılan, karşı: Mukabil saldırı.
2. Bir şeyin karşısında bulunan, onunla karşı karşıya olan; karşı.
—Ask. tar. Mukabil kuyu, kuşatma savaşlarında düşman tarafın açtığı lağımları yok etmek için belirli yerlere açılan patlayıcı maddeyle dolu kuyu.
—Med. us. huk. Mukabil dava - KARŞI- DAVA'nın eşanlamlısı.
—Tic. Mukabil keşidesiz, bir poliçenin üzerine konulan ve poliçe hamilinin protestodan sonra yeniden poliçe çekmesine engel olan kayıt (az kullanılır).
♦ a.
1. Bir sözcüğü anlamca karşılayan sözcük; karşılık: Bu kelimenin osmanlıcadaki mukabili nedir?
2. Mukabilinde, karşılığında: Bu kadar büyük bir emek mukabilinde eline geçen para çok yetersizdi.
♦ be.
1. Bir şeye mukabil, ona karşılık olarak: iyiliğine mukabil ne yapabilirim?
2. Buna mukabil, karşıtlık gösteren bağlaç: Hastalığını biliyor, buna mukabil kendine hiç dikkat etmiyordu.
1. Bir şeye karşılık olarak yapılan, karşı: Mukabil saldırı.
2. Bir şeyin karşısında bulunan, onunla karşı karşıya olan; karşı.
—Ask. tar. Mukabil kuyu, kuşatma savaşlarında düşman tarafın açtığı lağımları yok etmek için belirli yerlere açılan patlayıcı maddeyle dolu kuyu.
—Med. us. huk. Mukabil dava - KARŞI- DAVA'nın eşanlamlısı.
—Tic. Mukabil keşidesiz, bir poliçenin üzerine konulan ve poliçe hamilinin protestodan sonra yeniden poliçe çekmesine engel olan kayıt (az kullanılır).
♦ a.
1. Bir sözcüğü anlamca karşılayan sözcük; karşılık: Bu kelimenin osmanlıcadaki mukabili nedir?
2. Mukabilinde, karşılığında: Bu kadar büyük bir emek mukabilinde eline geçen para çok yetersizdi.
♦ be.
1. Bir şeye mukabil, ona karşılık olarak: iyiliğine mukabil ne yapabilirim?
2. Buna mukabil, karşıtlık gösteren bağlaç: Hastalığını biliyor, buna mukabil kendine hiç dikkat etmiyordu.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR