MUKADDEM sıf. (ar. takdimden mukaddem). Esk. 1. Zaman bakımından önce gelen, önceki: önce: Bundan tam kırk beş yıl mukaddem. 2. üst...
MUKADDEM sıf. (ar. takdimden mukaddem). Esk.
1. Zaman bakımından önce gelen, önceki: önce: Bundan tam kırk beş yıl mukaddem.
2. üstün, de
ğerli: "Yoksa taklidin asla mukaddem olduğu fikri mi galeb etti" (Ahmet Rasim).
3. Sunulan, takdim edilen.
—Tic. Mukaddem taksit usulü, malı teslim almadan önce birkaç aylık taksitlerin yatırılması biçiminde yapılan taksitli satış yöntemi.
♦ a. iki bölümden oluşan herhangi bir şeyin ilk kısmı.
—Ask. tar. OsmanlI ordusunda redif askerliğinin ilk dört yılı. (Kalan dört yıla, "tali" denirdi.)
—Dökme Eskiden dokunan bir tür kutnu.
—Esk. giy. Osmanlılar'da tersane çavuşlarının fes ya da levent külahı üzerine doladıkları, uçları püsküllü sarık. (Püskülleri aşağı sarkacak biçimde dolanırdı.)
—Esk. mant. ÖNCüL'ün eşanlamlısı.
—Esk. tıp. Mukaddem-ül-ayn, göz kenarı.
1. Zaman bakımından önce gelen, önceki: önce: Bundan tam kırk beş yıl mukaddem.
2. üstün, de
ğerli: "Yoksa taklidin asla mukaddem olduğu fikri mi galeb etti" (Ahmet Rasim).
3. Sunulan, takdim edilen.
—Tic. Mukaddem taksit usulü, malı teslim almadan önce birkaç aylık taksitlerin yatırılması biçiminde yapılan taksitli satış yöntemi.
♦ a. iki bölümden oluşan herhangi bir şeyin ilk kısmı.
—Ask. tar. OsmanlI ordusunda redif askerliğinin ilk dört yılı. (Kalan dört yıla, "tali" denirdi.)
—Dökme Eskiden dokunan bir tür kutnu.
—Esk. giy. Osmanlılar'da tersane çavuşlarının fes ya da levent külahı üzerine doladıkları, uçları püsküllü sarık. (Püskülleri aşağı sarkacak biçimde dolanırdı.)
—Esk. mant. ÖNCüL'ün eşanlamlısı.
—Esk. tıp. Mukaddem-ül-ayn, göz kenarı.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR