Nefse hakim olmanın yolları nedir? Sayın kurum gecmısde cok gunah larımız oldu tovbe ettik fakat bazı yerde neefsimize hakım olamıyo...
Nefse hakim olmanın yolları nedir?
Sayın kurum gecmısde cok gunah larımız oldu tovbe ettik fakat bazı yerde neefsimize hakım olamıyoruz fakat ALLAH A DUA EDIORUZ napmam gerek?
Sayın kurum gecmısde cok gunah larımız oldu tovbe ettik fakat bazı yerde neefsimize hakım olamıyoruz fakat ALLAH A DUA EDIORUZ napmam gerek?
Nefsini terbiye eden ona hakim olur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İnanıp nefsini ıslah edene korku ve üzüntü yoktur.) [Enam 48]
(Nefsini temizleyen kurtuluşa ermiş, kötülükte bırakan, zarar etmiştir.) [Şems 8,9]
(Sana gelen iyilik Tanrı'tan, her fenalık ise nefsindendir.) [Nisa 79]
(Hazret-i Yusuf dedi ki: Ben nefsimi temize çıkarmam, benim nefsim fena şeyler istemez demiyorum, şu sebeple nefs, Rabbim acıyıp korumadıkça, hep kötülüğü emreder.) [Yusuf 53]
Allahü teâlâ her şeyden ilkin aklı yaratmış, ona ilim, zeka, hulus, doğruluk, cömertlik, tevekkül, korku, umut benzer biçimde hasletler vermiştir. İşte, bu akılla müşerref olan kimse, cenab-ı Hakkın varlığını ve birliğini onay ederek, Onun rızasına kavuşur.
Günahlar nefse tatlı gelir. İbadetler ise nefse zor gelir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Cehennem nefse hoş gelen, Aden ise nefsin hoşuna gitmeyen şeylerle kuşatılmıştır.) [Buhari]Mümin, nefsine aldanarak günah işleyebilir. Fakat, günah işlerken, aklı ve imanı onu üzer. İnsan, aklı ile inanç eder. Nefse tatlı geldiği için de, günaha sürüklenir. Bundan dolayı, inanç ile isyanın [günah işlemenin] aynı olmadığı, ayrı olduğu anlaşılır. Doğrusu günah işleyene, yakarma etmeyene kâfir denmez. Bid'at fırkalarından bazıları, namaz kılmayana ya da başka günah işleyene kâfir diyorlar.
Bazı kimseler, asla yakarma yapmaz, haramlardan sakınmaz, şu demek oluyor ki İslamiyet'e uymaz. (Tanrı kerimdir, beni de affeder) der. Burada nefs ve şeytan kendilerini aldatmakta, isyana sürüklemektedir. Aklı olan kimse, bunlara aldanmaz. Allahü teâlâ, kerim olduğu benzer biçimde, azabı da şiddetlidir. Bu dünyada, çoklarını yoksulluk ve sıkıntılar içinde yaşattığını görüyoruz. Nice kullarını, asla çekinmeden azaplar içinde yaşatıyor. Herkesi yaşatan O olması durumunda, yiyip içmeyen insanı yaşatmıyor. İlaç kullanmayan hastaya şifa vermiyor. Yaşamak, hasta olmamak ve mal sahibi olabilmek benzer biçimde, dünya nimetlerinin hepsi için sebepler yaratmış, sebebine yapışmayanlara asla acımayıp, dünya nimetlerinden yoksun bırakmıştır. Ahiret nimetlerine kavuşmak da böyledir. Sövgü, kalbi ve ruhu öldüren bir zehirdir. Tembellik de, ruhu hasta yapar. Bunlara ilaç yapılmazsa, ruh hastalanır, ölür. Küfrün ve cahilliğin biricik ilacı, ilimdir. Tembelliğin ilacı da, namaz kılmak ve öteki ibadetleri yapmaktır.
Bir kimse, (Tanrı kerimdir bana zehir etki etmez) diyerek zehir yiyip içse, hastalanır, ölür. İnsanların bedenleri nazik olduğundan, yiyip içmek, giyinmek ve barınmak benzer biçimde şeylere gereksinim duyar. Bu tarz şeyleri bulmak ve İslamiyet'e uygun olarak kullanabilmek için, hazırlamak çok güçtür. Bu işlerin kolay ve rahat yapılması için, insanlarda Nefs denilen bir kuvvet yaratılmıştır. Nefs, bedene lazım olan şeylerin yapılmasını ister. Bu şeyleri fazlası ile yapmak ona tatlı gelir. Nefsin isteklerine Kösnü denir. Şehveti, akla danışmadan, ihtiyaçtan fazla yapması, kalbe ve bedene zarar verir, günah olur.
İnsan, nefsini ne kadar aşağılarsa, Allahü teâlâ indinde kıymeti o denli yükselir, kendine kıymet verenin, Tanrı katında kıymeti olmaz. O halde nefsimizi kibirlenmekten korumalıyız. İlmi olması durumunda, kibrin zararını bilmeyene âlim denmez. İnsanın bilimsel arttıkça, Tanrı'tan korkması da artar, günah işlemeye cesaret edemez.
(İnanıp nefsini ıslah edene korku ve üzüntü yoktur.) [Enam 48]
(Nefsini temizleyen kurtuluşa ermiş, kötülükte bırakan, zarar etmiştir.) [Şems 8,9]
(Sana gelen iyilik Tanrı'tan, her fenalık ise nefsindendir.) [Nisa 79]
(Hazret-i Yusuf dedi ki: Ben nefsimi temize çıkarmam, benim nefsim fena şeyler istemez demiyorum, şu sebeple nefs, Rabbim acıyıp korumadıkça, hep kötülüğü emreder.) [Yusuf 53]
Allahü teâlâ her şeyden ilkin aklı yaratmış, ona ilim, zeka, hulus, doğruluk, cömertlik, tevekkül, korku, umut benzer biçimde hasletler vermiştir. İşte, bu akılla müşerref olan kimse, cenab-ı Hakkın varlığını ve birliğini onay ederek, Onun rızasına kavuşur.
Günahlar nefse tatlı gelir. İbadetler ise nefse zor gelir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Cehennem nefse hoş gelen, Aden ise nefsin hoşuna gitmeyen şeylerle kuşatılmıştır.) [Buhari]Mümin, nefsine aldanarak günah işleyebilir. Fakat, günah işlerken, aklı ve imanı onu üzer. İnsan, aklı ile inanç eder. Nefse tatlı geldiği için de, günaha sürüklenir. Bundan dolayı, inanç ile isyanın [günah işlemenin] aynı olmadığı, ayrı olduğu anlaşılır. Doğrusu günah işleyene, yakarma etmeyene kâfir denmez. Bid'at fırkalarından bazıları, namaz kılmayana ya da başka günah işleyene kâfir diyorlar.
Bazı kimseler, asla yakarma yapmaz, haramlardan sakınmaz, şu demek oluyor ki İslamiyet'e uymaz. (Tanrı kerimdir, beni de affeder) der. Burada nefs ve şeytan kendilerini aldatmakta, isyana sürüklemektedir. Aklı olan kimse, bunlara aldanmaz. Allahü teâlâ, kerim olduğu benzer biçimde, azabı da şiddetlidir. Bu dünyada, çoklarını yoksulluk ve sıkıntılar içinde yaşattığını görüyoruz. Nice kullarını, asla çekinmeden azaplar içinde yaşatıyor. Herkesi yaşatan O olması durumunda, yiyip içmeyen insanı yaşatmıyor. İlaç kullanmayan hastaya şifa vermiyor. Yaşamak, hasta olmamak ve mal sahibi olabilmek benzer biçimde, dünya nimetlerinin hepsi için sebepler yaratmış, sebebine yapışmayanlara asla acımayıp, dünya nimetlerinden yoksun bırakmıştır. Ahiret nimetlerine kavuşmak da böyledir. Sövgü, kalbi ve ruhu öldüren bir zehirdir. Tembellik de, ruhu hasta yapar. Bunlara ilaç yapılmazsa, ruh hastalanır, ölür. Küfrün ve cahilliğin biricik ilacı, ilimdir. Tembelliğin ilacı da, namaz kılmak ve öteki ibadetleri yapmaktır.
Bir kimse, (Tanrı kerimdir bana zehir etki etmez) diyerek zehir yiyip içse, hastalanır, ölür. İnsanların bedenleri nazik olduğundan, yiyip içmek, giyinmek ve barınmak benzer biçimde şeylere gereksinim duyar. Bu tarz şeyleri bulmak ve İslamiyet'e uygun olarak kullanabilmek için, hazırlamak çok güçtür. Bu işlerin kolay ve rahat yapılması için, insanlarda Nefs denilen bir kuvvet yaratılmıştır. Nefs, bedene lazım olan şeylerin yapılmasını ister. Bu şeyleri fazlası ile yapmak ona tatlı gelir. Nefsin isteklerine Kösnü denir. Şehveti, akla danışmadan, ihtiyaçtan fazla yapması, kalbe ve bedene zarar verir, günah olur.
İnsan, nefsini ne kadar aşağılarsa, Allahü teâlâ indinde kıymeti o denli yükselir, kendine kıymet verenin, Tanrı katında kıymeti olmaz. O halde nefsimizi kibirlenmekten korumalıyız. İlmi olması durumunda, kibrin zararını bilmeyene âlim denmez. İnsanın bilimsel arttıkça, Tanrı'tan korkması da artar, günah işlemeye cesaret edemez.
Başarıya ulaşmış olmanın yolları nedir?
Hakim Nedir?
Karizmatik Adam Olmanın Yolları
Bu ileti 'en iyi yanıt' seçilmiştir.
Nefsini terbiye eden ona hakim olur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İnanıp nefsini ıslah edene korku ve üzüntü yoktur.) [Enam 48]
(Nefsini temizleyen kurtuluşa ermiş, kötülükte bırakan, zarar etmiştir.) [Şems 8,9]
(Sana gelen iyilik Tanrı'tan, her fenalık ise nefsindendir.) [Nisa 79]
(Hazret-i Yusuf dedi ki: Ben nefsimi temize çıkarmam, benim nefsim fena şeyler istemez demiyorum, şu sebeple nefs, Rabbim acıyıp korumadıkça, hep kötülüğü emreder.) [Yusuf 53]
Allahü teâlâ her şeyden ilkin aklı yaratmış, ona ilim, zeka, hulus, doğruluk, cömertlik, tevekkül, korku, umut benzer biçimde hasletler vermiştir. İşte, bu akılla müşerref olan kimse, cenab-ı Hakkın varlığını ve birliğini onay ederek, Onun rızasına kavuşur.
Günahlar nefse tatlı gelir. İbadetler ise nefse zor gelir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Cehennem nefse hoş gelen, Aden ise nefsin hoşuna gitmeyen şeylerle kuşatılmıştır.) [Buhari]Mümin, nefsine aldanarak günah işleyebilir. Fakat, günah işlerken, aklı ve imanı onu üzer. İnsan, aklı ile inanç eder. Nefse tatlı geldiği için de, günaha sürüklenir. Bundan dolayı, inanç ile isyanın [günah işlemenin] aynı olmadığı, ayrı olduğu anlaşılır. Doğrusu günah işleyene, yakarma etmeyene kâfir denmez. Bid'at fırkalarından bazıları, namaz kılmayana ya da başka günah işleyene kâfir diyorlar.
Bazı kimseler, asla yakarma yapmaz, haramlardan sakınmaz, şu demek oluyor ki İslamiyet'e uymaz. (Tanrı kerimdir, beni de affeder) der. Burada nefs ve şeytan kendilerini aldatmakta, isyana sürüklemektedir. Aklı olan kimse, bunlara aldanmaz. Allahü teâlâ, kerim olduğu benzer biçimde, azabı da şiddetlidir. Bu dünyada, çoklarını yoksulluk ve sıkıntılar içinde yaşattığını görüyoruz. Nice kullarını, asla çekinmeden azaplar içinde yaşatıyor. Herkesi yaşatan O olması durumunda, yiyip içmeyen insanı yaşatmıyor. İlaç kullanmayan hastaya şifa vermiyor. Yaşamak, hasta olmamak ve mal sahibi olabilmek benzer biçimde, dünya nimetlerinin hepsi için sebepler yaratmış, sebebine yapışmayanlara asla acımayıp, dünya nimetlerinden yoksun bırakmıştır. Ahiret nimetlerine kavuşmak da böyledir. Sövgü, kalbi ve ruhu öldüren bir zehirdir. Tembellik de, ruhu hasta yapar. Bunlara ilaç yapılmazsa, ruh hastalanır, ölür. Küfrün ve cahilliğin biricik ilacı, ilimdir. Tembelliğin ilacı da, namaz kılmak ve öteki ibadetleri yapmaktır.
Bir kimse, (Tanrı kerimdir bana zehir etki etmez) diyerek zehir yiyip içse, hastalanır, ölür. İnsanların bedenleri nazik olduğundan, yiyip içmek, giyinmek ve barınmak benzer biçimde şeylere gereksinim duyar. Bu tarz şeyleri bulmak ve İslamiyet'e uygun olarak kullanabilmek için, hazırlamak çok güçtür. Bu işlerin kolay ve rahat yapılması için, insanlarda Nefs denilen bir kuvvet yaratılmıştır. Nefs, bedene lazım olan şeylerin yapılmasını ister. Bu şeyleri fazlası ile yapmak ona tatlı gelir. Nefsin isteklerine Kösnü denir. Şehveti, akla danışmadan, ihtiyaçtan fazla yapması, kalbe ve bedene zarar verir, günah olur.
İnsan, nefsini ne kadar aşağılarsa, Allahü teâlâ indinde kıymeti o denli yükselir, kendine kıymet verenin, Tanrı katında kıymeti olmaz. O halde nefsimizi kibirlenmekten korumalıyız. İlmi olması durumunda, kibrin zararını bilmeyene âlim denmez. İnsanın bilimsel arttıkça, Tanrı'tan korkması da artar, günah işlemeye cesaret edemez.
YORUMLAR